Avrupa ekonomik krizinin yeni adresinin Fransa olacağı endişesi yüzünden Fransız sanayiisinin küçülüp Fransız finans sektörünün büyümesi endişe yaratıyor. Kredi notu düşürülen Fransa, yapısal reformları ertelememesi için uyarılıyor. Fransız sanayi sektörünün küçülüp finans kuruluşlarının büyümesi endişe yaratıyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), Avrupa Birliği (AB) Komisyonu ve Almanya, Fransa’nın ekonomik gidişatını endişeyle izleyip, gerekli reformları ihmal etmemesi için Paris yönetimini uyarıyorlar. Bazı ekonomistlere göre, Fransa, Euro Bölgesi’nin problem ülkeleri arasına girmeye aday. Gururlu Fransa’ya nazar mı değdi? Son ihtar, derecelendirme şirketi Moody’sten geldi. Moody’s Fransa’nın pekiyi düzeyindeki kredi notunu düşürdü, görünümünü de negatife çevirdi. Commerzbank baş iktisatçısı Jörg Kraemer, finans piyasalarının bu duruma neden aldırmadığını şöyle açıklıyor: “Fransa’dan önce de birçok ülkenin kredi notu kırıldı. Japonya yıllardır düşük kredi notuyla borçlanma ihtiyacını karşılayabiliyor. ABD bile notunun kırılmasına rağmen finansman sıkıntısı çekmiyor. Öte yandan Avrupa Merkez Bankası’nın da Euro Bölgesi’ni kurtarmak için son çare olarak devreye girmeye hazır beklediği unutulmamalı. Bu bakımdan yatırımcının tedirgin olmaması, normal karşılanmalı.” Sanayi sektörü küçülüyor 20 yıldır hiçbir Fransız hükümeti ülkenin rekabet gücünü arttıracak reformlara el atamadı. Aksine, sosyal devlet borçla finanse edildi ve bundan 12 yıl önce de haftalık çalışma süresi 35 saate indirildi. OECD istatistiklerine göre mesai süresi bakımından Avrupa’nın en az çalışılan ülkesi, Fransa. Almanlar, Fransızlardan yılda altı hafta daha fazla çalışıyor. Buna bir de istihdam piyasasının esneksizliği ekleniyor. Commerzbank baş iktisatçısı, Almanya’daki ortalama ücretin yarısını bulan asgari ücretin Fransa'daki işsizliğin artmasında önemli rol oynadığını, belirtiyor. Gerçekten de Fransa’nın işsizlik oranı yüzde on birle, Almanya’dakinden bir kat fazla. 25 yaşın altındaki her dört Fransız’dan biri işsiz. Öncelikle sanayi sektöründe çalışanların sayısı azalıyor. AB Komisyonu'nun elindeki rakamlara göre son on yılda imalat sanayinde çalışanların sayısında 750 binlik düşüş olmuş. Buna bağlı olarak sanayi sektörünün yurtiçi hâsıladaki payı sürekli düşüyor. Birkaç uluslararası tröst dışında Fransız işletmelerinin büyük çoğunluğunda 50’den az personel çalıştırılıyor. Bu sınırın üzerindeki işletmeler için çalışma yasasının işten çıkarmayı zorlaştıran sert kuralları devreye giriyor. Reel ekonomide faaliyet gösteren işletmeler ne kadar küçükse, bankalar da tehlikeli olacak ölçüde büyük. BNP Paribas’ın 2011 yılındaki toplam varlıkları Fransa’nın gayrı safi yurtiçi hâsılasının yüzde 90’ına tekabül etmekteydi. Fransız bankaları Avrupa’nın güneyindeki kriz ülkelerine Almanlardan çok daha fazla para yatırmış olmanın riskini de taşıyor. Fransa, Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden ayrılmasının finans piyasasında kopartabileceği fırtınaya dayanabilir mi? Commerzbank baş iktisatçısı Jörg Kraemer yine de Fransa'nın ortak para bölgesindeki problem ülkeleri arasına girmeye aday olmadığını ve asıl sorunun İspanya ve öncelikle de İtalya'dan kaynaklandığını, söylüyor. Gerçekten de Fransa'nın temel makro verileri görülmeye değer. Bu yılın ilk yarısında Fransa, yabancı sermaye yatırımları sıralamasında dördüncüydü. Dünyanın beşinci büyük ekonomisinin dünya ihracat sıralamasındaki yeri de altıncılık. Claire Demesmay Fransa'nın avantajlarını şöyle sıralıyor: “Fransa'nın sanayisi güçlü. Bütün dünyayla iş yapan büyük şirketleri var. Nüfus yapısı da ekonomik avantaj sağlıyor. Nükleer santralleri sayesinde Fransa'nın enerji maliyetinin Almanya'dakinden düşük olduğu da unutulmamalı.”
Almanya gibi Fransa da şimdiye kadar Euro krizinden kârlı çıkmış ve tarihte görülmemiş düşüklükteki faiz oranlarıyla borçlanma ihtiyacını karşılayabilmişti. Alman Dış Politika Derneği’nden Claire Demesmay son derecelendirmenin açık bir mesaj içerdiğine işaret ediyor: François Hollande'nin köşeye sıkıştığını belirten Demesmay, Cumhurbaşkanı'nın köklü reformlar yapmaktan başka çaresi olmadığı görüşünde.
Borçlanma açısından da Fransa'nın durumu iç açıcı değil. Borç stoku milli gelirin %90'ını buluyor. Almanya'da bu oran %80. Fransa'nın bütçe açığını 2013 yılında %3'ün altına indirmesi mümkün görünmüyor. Almanya ise 2013'te sıfır ek borçlanmayı hedefliyor.