Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Büyükelçiler Konferansı dolayısıyla Ankara Palas’ta verilen akşam yemeğine katılarak bir konuşma yaptı. Başbakan Erdoğan, başkanlık ettiği Savunma Sanayi İcra Komitesi Toplantısı uzayınca yemeğe yaklaşık 3 saat geç katıldı. Yemekte yaklaşık 131 büyükelçiye bir konuşma yapan Erdoğan, Suriye konusunda sert açıklamalar yaptı. “Barış, savaştan çok daha fazla bedel ister. Savaş, kolay olandır” diyen Başbakan Erdoğan, “Zor olan barıştır. Biz kolayın değil zor olanın tarafındayız. Savaşın değil barışın tarafındayız. Barış için ne bedel ödenmesi gerekiyorsa biz bunu ödedik, ödüyoruz ve ödeyeceğiz” diye konuştu. Suriye konusuna gönderme yaparak Türkiye’nin herhangi bir savaşa hazır olduğuna vurgu yapan Başbakan Erdoğan, “Her an, her imkanımızla savaş için hazırız. Gerektiğinde de topraklarımızı korumak noktasında asla bir tereddüt içinde olmayız. Ama son ana kadar barış için mücadele eder, son ana kadar barışın tesisi için çabalarız ve çabalıyoruz” şeklinde konuştu. Konuşması sırasında Beşar Esad’a yönelik de açıklamalarda bulunan Başbakan Erdoğan, Esad’ın tüm uyarılara rağmen oyalama taktiğine girdiğini belirterek, “Esad, 2 yıl daha diktatörlük yapabilsin diye Suriye’de 60 bin sivil öldü” diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin dış politikada ezberleri bozan bir anlayışla hareket etmek zorunda olduğunu söyleyerek, "Bizim dış politikada birikim ve tecrübeyi mutlaka ve mutlaka avantaja dönüştürmemiz gerekiyor. Biz, asla küçük düşünemeyiz. Biz, büyük düşünmeye mecburuz. Büyük düşünürsek zaferler ardı ardına gelir, ama küçük düşünürsek gelir gideriz" dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Büyükelçiler Konferansı sonrasında Ankara Palas'ta düzenlenen akşam yemeğine katılarak bir konuşma yaptı. Başbakan Erdoğan, büyükelçilerin bulundukları ülkelerde bir ülkeyi temsil ettiklerinin şuurunda olmaları gerektiğini söyleyerek, dış politika ile ilgili, "Dış politikada 10 yıl boyunca sizlerle birlikte ezberleri bozduk. Önümüzdeki dönemde de ezber bozan bir yaklaşımla hareket etmek zorundayız. Yani, statükocu bir dış politika anlayışıyla bir yere varmamız mümkün değil. Bir defa bunu değiştirmemiz şart" diye konuştu. "Aktif bir dış politikanın en başta aktif büyükelçiler sayesinde icra edilebileceği hepinizin malumudur" diyen Başbakan Erdoğan, bir de örnek vererek şöyle konuştu: "Dün, bir Dışışleri Bakanı ziyaretime geldi ve büyükelçim de yanımdaydı. Dedi ki, 'Ben iki büyükelçiyi ailece ziyaret ettim, bir tanesi de sizin büyükelçiniz' dedi. İşte, bizim için gurur budur. Dedim ki 'O zaman siz aile oldunuz' dedim. 'Evet, biz zaten aileyiz' dedi. Mesele, bunu sağlayabilmek. Yani ailece o ülkenin Dışişleri Bakanı ile gidip gelebiliyorsak, o ülkenin Dışişleri Bakanı bizim büyükelçimizin evine gelebiliyorsa, geliyorsa biz orada bu işi başardık demektir. Ondan sonra siz, Dışişleri Bakanı'na bir telefon açabiliyorsanız, Dışişleri Bakanı sizinle telefonlarla bu diplomatik ilişkiyi sürdürebiliyorsa orada bu işi çözdük demektir. Ben, tüm Dışişleri Bakanlarımın bu kabiliyette, bu inançta, bu anlayışta olduğunu biliyorum ama bu heyecanı 2013'e farklı bir şekilde taşımamızın da gereğine inanıyorum. Sizler zaten bulunduğunuz ülkelerde büyük bir ülkenin ve büyük bir milletin temsilcileri olarak bugüne kadar faaliyetlerinizi başarıyla sürdürdünüz. Ancak bu büyük vizyonun bu aşamadan itibaren süreçlere de tam olarak yansıtılması bizim de milletimizin de en büyük arzusudur." "BİZ GÜCÜMÜZÜ MEDENİYET BİRİKİMİMİZDEN ALIYORUZ" "Türkiye bir Avrupa ülkesi olduğu kadar bir Asya ve Afrika ülkesidir" diyen Başbakan Erdoğan "Biz gücümüzü tarihten alıyoruz. Medeniyet birikimimizden alıyoruz. Bunun yanında gücümüzü istikrarlı şekilde büyüyen bir ekonomiden, reformist, dinamik bir iç siyasetten alıyoruz" dedi. Türkiye'nin Balkanları ve Ortadoğu'yu çok iyi bildiğini ifade eden Erdoğan şunları kaydetti: "Bir kere şunu herkes, her ülke bilmeli. Türkiye, Balkan coğrafyasını, Balkan halklarını ve Balkan politikalarını çok iyi bilen, tanıyan Balkanları yaşamış ve halen yaşayan bir ülkedir. Aynı bilgi ve donanım Ortadoğu için geçerlidir, Kafkasya için geçerlidir, Asya, Kuzey Afrika, tüm Afrika kıtası için geçerlidir. Türkiye, bir Avrupa ülkesi olduğu kadar bir Asya ve Afrika ülkesidir. Biz, bu geniş coğrafyanın medeniyet birikiminden istifade ediyoruz. Bu büyük coğrafyada idareci olarak bulunmuş olmanın tecrübesinden hep birlikte istifade ediyoruz. Bu geniş bölgenin halklarıyla kardeşlik hukukunu taşımanın ayrıcalığını taşıyoruz. Bizim, dış politikada işte bu birikim ve tecrübeyi mutlaka ve mutlaka avantaja dönüştürmemiz gerekiyor. Biz, asla küçük düşünemeyiz. Biz, büyük düşünmeye mecburuz, büyük düşünürsek zaferler ardı ardına gelir, ama küçük düşünürsek gelir gideriz. Bizim, büyükelçilerimiz bulundukları ülkelerde bizim girişimcilerimizin, yatırımcılarımızın, oradaki insanlarımızın oraya gelen vatandaşlarımızın mutlaka yanında, önünde olmalılar. Bizim büyükelçilerimiz bölgesel ve küresel meselelerde görüşleri, fikirleri, kararları mutlaka ama mutlaka merak edilen, sorulan, dikkate alınan diplomatlar olmalı ve kalıpları aşmak zorundayız, ezberleri bozmak, alışkanlıkları değiştirmek zorundayız. Biz, tribünlerden seyreden değil, hadiselerin, meselelerin içinde yer alan, onları yöneten ve yönlendiren aktörler olmalıyız." "BÜYÜKELÇİLERİMİZ THİNK-THANK KURUŞULUNUN ORKESTRA ŞEFİ GİBİ HAREKET ETMELİ" Büyükelçilere, "Her bir büyükelçimiz adeta bir think-thank kuruluşunun orkestra şefi gibi hareket etmeli" diye seslenen Başbakan Erdoğan, "El yordamıyla gündelik politikalarla takip ve taklit ederek güçlü, vizyonel dış politika sahibi olamayız. Tam tersine bilgiyi kullanışlı hale getirerek, stratejiler üreterek, beyin fırtınaları estirerek farklı bir sürecin kapılarını açmalıyız. Bu anlamda gerekiyorsa bulunduğunuz ülkelerde bu tür ekiplerin oluşturulması hayati derecede önemlidir. Her türlü desteği bu noktada vermeye biz size hazırız" diye konuştu. Suriyeli mülteciler konusuna da değinen Başbakan Erdoğan, sığınmacılara harcanan paranın 500 milmyon doları bulduğunu söyleyerek, Akçakale ziyaretiyle ilgili "Oradaki kardeşlerimizin iyi durumda olduklarını, vatan hasreti içinde olmakla birlikte umutlarını en güçlü şekilde muhafaza ettiklerin bizzat gördüm. Ülkeme olan, milletime olan sevgilerini de orada içlerinde bizzat çadırları gezerken yaşadım" şeklinde konuştu. Başbakan Erdoğan ayırca Türkiye'nin Suriye konusundaki tavrının büyükelçiler tarafından net olarak anlatılmasının da büyük önem arz ettiğine vurgu yaptı. "SURİYE'DE YAŞANAN OLAYLARI GÖRMEZDEN GELMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR" Başbakan Erdoğan, Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu devletlerinin tarihte her zaman bölge halklarının yardımına koştuğunu, Osmanlı'nın da kendisinden yardım isteyen her ülkeye ulaşmaya çalıştığını söyleyerek, "Suriye'de yaşanan olaylara tavırsız, tepkisiz kalmak, bu olayları görmezden gelmek, bu olayların dışında kalmak asla ve asla mümkün değildir. Türkiye yakın tarihte dış politikasında buna benzer tavırlar sergilemiştir. İsrail zulmüne, Filistin meselesine, Lübnan'daki olaylara, Irak'a, Afganistan'a topyekün Afrika'ya, Asya'ya, Balkan ülkelerindeki meselelere Türkiye maalesef uzak kalmayı tercih etmiştir. Ne yazık ki Türkiye, bu uzaklığın bedelini de çok ağır şekilde ödemiştir. Örneğin 1945 yılında Türkiye'ye sığınan Azeri kardeşlerimizin Stalin askerlerine teslim edilmesi tarihimize silinmesi zor acı bir hatıra olarak kazınmıştır" diye konuştu. Türkiye'nin, Filistin konusunda da yaşanan çilelere göz yummadığını, haksızlıklara sessiz kalmadığını ve Birleşmiş Milletler'de Filistin'in üye olmayan gözlemci devlet statüsüne yükseltildiğini hatırlatarak şunları söyledi: "İnsani değerleri esas alan diplomasimiz yalnızca komşularımız ve yakın çevremizle sınırlı değil. Örneğin, bugün Somali'de Türkiye'nin önemli katkılarıyla başlatılan siyasi ve ekonomik kalkınma süreci emin adımlarla ilerliyor. Aynı anlayışla Arakan'daki insani duruma da yakın ilgi gösterdik. Bölgede uzun yıllar tam anlamıyla varoluş mücadelesi veren Rohingya Müslümanlarına yardım elini uzatmakla kalmayıp, orada yaşanan trajediyi tüm dünyanın gündemine taşıdır. İftiharla, ama aynı zamanda üzülerek de belirtmek isterim ki bizden başka Arakan'a giden, yardım elini uzatan hemen hemen olmadı. Bugün Türkiye'nin çabalarıyla Somali'dekine benzer şekilde Arakan'daki dram da uluslararası camiada akis bulmaya başladı. Henüz yeterli olmasa da geleceğe dönük bir umut ışığı yakıldı. Türkiye ve Türk halkı olarak muhteşem bir medeniyetin mirasçılarıyız. Dayandığımız ve güç aldığımız medeniyetin temel unsurları hak, adalet, merhamet, dayanışma ve yardımseverlik gibi değerlerdir. Bu ilkeleri her alanda olduğu gibi dış politika uygulamalarımızda da gözetmek durumundayız. Esasen tarihi mirasımız bu değerlerin hayata geçirilmesinde en büyük güç kaynağımızdır. Siz değerli büyükelçilerimizden bu değerlerden beslenen bir vizyon ve perspektifle hareket etmenizi bekliyorum ve 2013 yılında da dış politikamızı hep birlikte daha ileri seviyelere taşıyacağımıza ve Türkiye'yi uluslararası alanda hak ettiği konuma getireceğimize inanıyorum." Başbakan Erdoğan ayrıca 2020 olimpiyatlarının Türkiye'de yapılması için bulundukları ülkelerde yoğun çaba göstermelerini istedi.