Çolakkadı, “Halkın Hukuk Bürosu avukatları hakkında kapsamlı delillere ulaşıldı” dedi. Avukat bürolarının savcı olmadan arandığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirten Çolakkadı, “Polis çevre önlemi almak için savcılardan önce avukat bürolarına gitmiştir” diye konuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, Başsavcı Vekilleri Fikret Seçen ve Ateş Hasan Sözen ile birlikte Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nın konferans salonunda kameraların karşısına geçti. Medyada ve özellikle yurtdışında soruşturmaya ilişkin bazı yanlış anlaşılmalar olduğunu ifade eden Çolakkadı, bunun için açıklama yapma ihtiyacı duyduklarını belirtti. Halkın Hukuk Bürosu avukatları hakkında da soruşturma açıldığını ifade eden Çolakkadı, “Bu soruşturmada kapsamlı delillere ulaşıldı. Tanık beyanları, teknik takipler ve toplanan bilgiler yeterli görüldü ve bir kısım kişiler yakalandı” dedi. Son 1 yıl özellikle de 6 ay içinde örgütün çok eyleminin var olduğuna belirten Çolakkadı, aralarında karakol baskını ve suikast girişimleri olan eylemlerde 3 polisin şehit edildiğini söyledi. Avukatların bürolarının savcı gelmeden arandığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını belirten Çolakkadı “Hayır, öyle değil. Polis güvenlik tedbiri almak için erken gitti. Arama iki Cumhuriyet Savcısı, İstanbul Barosu temsilcisi, şüpheliler ve şüpheli avukatlarının huzurunda yapıldı. Yasadışı bir işlem olmadı” ifadelerini kullandı. Şüphelilere kötü muamele yapıldığı iddialarına ilişkin soruşturma başlatıldığını belirten Çolakkadı, “Eğer kötü muamele var ise gereği yapılacaktır” dedi. Biri genel, biri örgütün ileri gelenleri, diğeri de örgütle ilgisi olan avukatlar hakkında 3 ayrı soruşturma olduğunu ifade eden Çolakkadı, “Yasalar neyi gerektiriyorsa o yapılacaktır. Tutuklama kararına karşı itiraz edilebilir” şeklinde konuştu. Çolakkadı’nın açıklamalarının ardından basın mensuplarına 1 buçuk sayfalık bir yazılı basın açıklaması dağıtıldı. Basın mensuplarına dağıtılan yazılı açıklamada şu ifadeler yer aldı; “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın adli yardım talepleri çerçevesinde önceki yıllarda Belçika ve Hollanda adli makamlarından DHKP-C örgütü ile ilgili çok sayıda bilgi ve belge elde edilmiştir. Gerek bu şekilde elde edilen belgelerden gerek daha sonra edilen bilgi ve belgelerden terör örgütü mensupları hakkında suç oluşturacak bilgilere ulaşılmıştır. Bu bilgiler içerisinde haklarında soruşturma yapılan bazı avukatların DHKP-C örgütüne verdikleri özgeçmiş raporları da elde edilmiştir. Son 6 ay içinde DHKP/C örgütü tarafından İstanbul’da 3 polis karakoluna silahlı ve bombalı saldırı yapılmış. Birisinde bir polis memuru vurularak şehit edilmiş, bir kısmı sivil vatandaş olmak üzere 13 kişi yaralanmıştır. Ayrıca 2 ayrı tarihte birini restoranda çorba içerken birisi adliyeye evrak götürürken 2 polis memuru silahla vurularak şehit edilmiştir. Örgütün üst düzey sorumlularından bir kişi örgütten ayrıldığı ve devlet birimlerine yardım ettiği düşüncesiyle örgüt mensupları tarafından vurularak yaralanmıştır. Bir kısmı üst düzey devlet görevlilerine olmak üzere çok sayıda suikast teşebbüsü ve örgütsel eylemler önceden haber alınmak suretiyle engellenmiştir.” Toplanan bilgi ve belgeler çerçevesinde örgüt ile ilgili 3 ayrı soruşturma başlatıldığının ifade edildiği açıklamada, bu soruşturmalardan birisinin de 3 ay önce Halkın Hukuk Bürosu mensubu bir kısım avukatlar hakkında olduğu kaydedildi. 18 Ocak 2013’te haklarında yeterli delil bulunan kişilerin mahkemeden alınan yakalama emri çerçevesinde yakalanarak gözaltına alındığının vurgulandığı açıklamada, mahkemeye sevk edilen 10 avukattan 9’unun tutuklandığı hatırlatıldı. Arama işlemlerinin mahkeme kararıyla, gözaltına alma ve uzatma işlemlerinin savcı emriyle gerçekleştiğinin ifade edildiği açıklamada, “Gözaltına alma ve uzatma işlemine, tutuklama işlemine karşı taraflar mahkemeye itiraz edebilirler” denildi. Yazılı açıklamanın son kısmında ise şu ifadeler yer aldı; “Bu süreçte Halkın Hukuk Bürosu isimli avukatlık bürosunda mahkemeden alınan karara göre ve 2 Cumhuriyet Savcısı ile baro temsilcisinin huzurunda şüphelilerin müdafilerinin katılımıyla arama yapılmıştır. Arama yapılan yere güvenlik tedbiri amacıyla kolluk görevlileri önceden gelmiş olmakla beraber Cumhuriyet Savcıları ve baro temsilcisi gelene kadar hiçbir şekilde arama yapmamışlardır. Arama yapılan yer 2 katlı dubleks bir yer olup birinci katı 5 avukat tarafından büro şeklinde kullanılmakta ikinci katı ise aynı kişiler tarafından barınma yeri olarak kullanılmakta bu kişiler burada yatıp kalkmaktadırlar. Sabahleyin erken saatte 04.00 sıralarında güvenlik tedbiri için bu binaya girildiğinde haklarında mahkemece yakalama kararı bulunan ve avukat olmayan 2 örgüt mensubunun da aynı yerde olduğu tespit edilmiştir.” Yapılan aramalarda yurtdışı ile gizlice haberleşmeyi sağlayan ve geride bilgi bırakmayan haberleşme düzenekleri ele geçirildiği belirtilen açıklamada, “Bu binaya görevliler geldiğinde, bütün ikazlara rağmen uzun süre içeridekiler kapıyı açmamış ve kapı zor kullanılarak açılmak suretiyle içeri girilmiştir. Halkın Hukuk bürosunda ve aynı saatlerde diğer iki yerde yapılan aramalarda yurtdışı ile gizlice haberleşmeyi sağlayan ve geride bilgi bırakmayan haberleşme düzenekleri bulunmuş, ayrıca sinyal kesici ve sinyal bulucu sistemler, ayrıca üst düzey devlet görevlileri ve aile fertleri ile ilgili istihbarı bilgiler elde edilmiştir. İstanbul barosuna kayıtlı 25 bin civarında avukat bulunmakta olup, izah edildiği gibi sadece az sayıda hakkında soruşturma yapılmıştır. Bu soruşturmada hiçbir şekilde bu şekilde avukatlık ile ilgili değildir. DHKP-C isimli terör örgütü ile ilgili bilgi ve belgeler sebebiyle soruşturma başlatılmış ve yürütülmüştür. Arama ve yakalama evresinde bütün işlemler kameraya kayıt edilmiştir. Bir kısım şüpheli avukatlar ve onların müdafileri arama ve gözaltı sırasında kendilerine kötü muamele yapıldığını iddia ederek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuşlar ve bu iddialarla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma evresinde bütün işlemler yasalar çerçevesinde yürütülmüş olup, yasaya uymayan bir işlem tespit edildiği takdirde gereği tevessül edilecekti” denildi.