Birleşik Arap Emirlikleri’nin El Şarika Emirliği’nde düzenlenen 2. El Şarika İletişim Forumu’nda konuşma yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan katılımcılara hitap etti. Hükümetin başarısının bütün iletişim araçlarına kalbi, yani samimiyeti hakim kılmasından kaynaklandığını söyleyen Erdoğan, “Birebir konuşmalarımızda, milletle konuşmamızda, ülkelerle konuşmalarımızda her zaman kalp diliyle, her zaman gönül diliyle, her zaman samimiyetin diliyle hitap ettik. Hangi iletişim aracını kullanırsak kullanalım doğruyu yani hakkı söylemeyi kendimize sarsılmaz bir ilke edindik. Bizim her alandaki iletişim anlayışımız esasen çok temel bir ilkeye dayanıyor. ‘Ey iman edenler neden yapmadıklarınızı söylüyorsunuz. Allah katında yapmadıklarını söylemeniz büyük suçtur’ Evet, yapmadığını söylemek, yapmadığını da söylemek bizim anlayışımızla, bizim hayat tasavvurumuzla, bizim dünyamızda en büyük hatalardan biridir. Öyle olmalıdır ve öyle kalmalıdır. Sadece söylemek ve yapmak da yetmez. Biz yine temel bir ilkeyi hep hatırda tutmak zorundayız. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Hakkı söylemek kadar haksızlık karşısında sesini yükseltmek, eliyle, eliyle olmasa da diliyle bunu düzeltmek, bu da olmazsa kalple buğz etmek bizim sorumluluğumuzdur” dedi.
Küresel meseleler karşısında seslerini yükseltmelerinin bazılarını rahatsız ediyor olabileceğini ifade eden Başbakan Erdoğan, “Filistin’de, Gazze’de çocuklar, kadınlar cansız yere düşerken biz susanlardan olmayız ve olmayacağız. Suriye’de her gün masum yavrular, masum kadınlar, masum yaşlı insanlar toplu halde katledilirken biz susanlardan olmayacağız. Kendi öz halkına karşı acımasızca katliamlar yapan ama kendi topraklarını işgal edenlere karşı on yıllardır dilsiz kalan, sessiz kalan, tepkisiz kalan Suriye’nin zalim diktatörü yani dilsiz şeytanı karşısında biz susmayacağız. Somali’deki açlık, Myanmar’daki yoksulluk, Afganistan’daki sefalet, Irak’taki nifak karşısında biz dilini yutanlardan olmadık ve olmayacağız” diye konuştu.
Sadece diliyle konuşanlar bildikleri kelime kadar cümle kurabilir. Sadece gözüyle bakanlar ancak ufku görebilir veya oraya kadar bakabilir. Ama biz kalbiyle bakan, kalbiyle konuşan, kalbiyle dokunan, dolayısıyla kelimelerinin, ufkunun sınırları olmayan bir medeniyetin mensuplarıyız. Hiç kimsenin görmediğini biz görmek zorundayız. Hiç kimsenin söylemediğini biz söylemek zorundayız. Biz zalim karşısında, zulüm karşısında dimdik durup hakkı söylemekle mükellefiz. Bunu yapmadığımız sürece inanın hiç kimseyle inanın tam bir iletişim tesis edemeyiz. Filistin’i, Gazze’yi, alevler içindeki Kudüs’ü görmeyen, görmezden gelen bir göz amadır. Suriye’yi, Suriye’de her gün oluk oluk akan kanı söylemeyen bir dil kelimesizdir, cümlesizdir, ifadesizdir. Yoksulluğa, dünya üzerindeki her türlü adaletsizliğe, etnik köken ayrımı yapmadan, dil, din, ırk, mezhep ayrımı yapmadan ulaşamayan her iletişim yarımdır, eksiktir” dedi.