Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Millete Hizmet Yolunda" konuşmasıyla Şubat ayında gerçekleşen çalışmaları anlatarak, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 1 Şubat tarihinde İstanbul'da 486 yeni ambulansın hizmete alınış törenini yaptıklarını hatırlatan Başbakan Erdoğan, 2002 yılında Türkiye’de 112 kapsamında çalışan ambulans sayısının sadece 617 adet olduğunu kaydetti. Şuanda ise 112 kapsamında 2 bin 928 ambulansla sahada faal durumda olunduğunu ifade eden Erdoğan, "Normal ambulanslara ek olarak, 224 tane palet takılabilen ambulansımız, 20 tane önünde kar bıçağı bulunan ambulansımız var. Sahillerde, adalarda hizmet vermek üzere 4 tane deniz ambulansımız var. 2008 yılından itibaren 17 helikopter ambulans; 2010’dan itibaren ise 4 ambulans uçağı devreye aldık. Yani artık, ihtiyaç sahibi hastaya ulaşma noktasında hiçbir engel tanımıyoruz" diye konuştu. "Kar yolları kapattıysa, paletli ambulanslarla yollardayız. Çamur yolu kapattıysa, 4 çarpı 4 ambulanslarla yollardayız" diyen Başbakan Erdoğan, "Yol yoksa, helikopterlerimizle, uçaklarımızla, deniz araçlarımızla vatandaşımızın kapısındayız. Vatandaşımıza ulaşmak, ihtiyaç sahiplerinin elinden tutmak, hastalarımızı en acil şekilde hastanelere ulaştırma konusunda hiçbir engel tanımıyor, hiçbir bahaneye prim vermiyoruz. Aziz milletimiz, 76 milyonuyla, her nerede olursa olsun, en iyi, en kaliteli, en hızlı sağlık hizmetini fazlasıyla hakkediyor, biz de bunu vatandaşımıza ulaştırmak için canla başla çalışıyoruz" şeklinde konuştu. Başbakan Erdoğan, Kayseri, Mardin ve İstanbul'da yaptığı açılışlardan da detaylı bir şekilde bahsetti. "IMF'YE BORÇ VEREREK TARİHİ BİR ADIM ATMIŞ OLACAĞIZ" Başbakan Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde ise IMF'ye olan borcun Mayıs ayında biteceğini hatırlattı. 2001 ekonomik krizinin ardından Türkiye'nin, Uluslararası Para Fonu’yla kapsamlı bir borçlanma sürecini başlattığını hatırlatan Erdoğan, "Türkiye’ye gelen IMF heyetleri gündemi haftalarca işgal ediyor; yapılan incelemeler, müzakereler, alınan kararlar, ekonomide sert dalgalanmalara yol açıyordu. Biz, Hükümeti devraldığımızda, Türkiye bir Stand-by anlaşması imzalamış durumdaydı, IMF’ye 23,5 milyar dolar borcu vardı. 10 yıl içinde, devraldığımız tüm borçları, devraldığımız tüm ağır faturaları ödediğimiz gibi, Uluslararası Para Fonu’na olan borcumuzu da günü gününe ödedik" dedi. 14 Şubat’ta, IMF'ye yapılan yeni bir dilim ödemeyle, Türkiye'nin borcunu 400 milyon Dolar’a kadar düşürdüklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: "İnşallah, Mayıs ayında yapacağımız son dilim ödemeyle, artık IMF’ye borcumuz kalmıyor ve borcumuzu sıfırlıyoruz. 23,5 milyar dolar olarak aldığımız borç, o gün bitiyor ve böylece Mayıs ayında IMF’ye olan borcumuzu kapatıyoruz. IMF’ye borçlu bir ülke iken, şu anda IMF’ye borç veren bir ülke konumuna yükselme aşamasındayız. Müzakereler netleştiğinde, IMF’ye 5 milyar dolar borç verecek, böylece tarihi bir adımı da atmış olacağız. Bu güzel gelişmenin de ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum." "KUCAKLAYICI BİR MİLLET TANIMINI KANIMIZLA, CANIMIZLA İNŞA ETTİK" Başbakan konuşmasının büyük bir bölümünü ise 'millet' kavramı üzerinden yürüyen milliyetçilik tartışmalarına değindi. AK Parti hükümeti olarak kendilerinin millete hizmet yolunda çalıştıklarını ifade eden Erdoğan, "Gerek bizzat benim, gerek yol arkadaşlarımın, siyasi tarihimiz boyunca en çok kullandığımız, en çok telaffuz ettiğimiz, en fazla vurgu yaptığımız kavram, altını çizerek ifade ediyorum, ‘Millet’ kavramıdır. Hangi konuşmamıza, hangi hitabımıza, hangi yazımıza bakarsanız bakınız, ’Millet’ kavramının en az bir kere geçtiğini görürsünüz" diye konuştu. "Bizim Hükümet etme anlayışımızın merkezinde ‘Millet’ vardır" diyen Başbakan Erdoğan, "Bizim hizmet anlayışımızın odağında ‘Millet’ vardır. Biz, ‘Millet’in yetkisini alarak, bu sorumluluğu üstlenmiş, ‘Millet’le bu yola çıkmış, ‘Millet’le yürüyen bir iktidarız. Yolumuz ‘Millet’in yolu, dilimiz de ‘Millet’in dilidir" şeklinde konuştu. Millet kavramına ise açıklık getiren Başbakan Erdoğan, bunun ise bir ırkı tanımlamak için kullanılmadığını kaydetti. Başbakan Erdoğan şunları söyledi: "Burada bir ayrımı mutlaka ortaya koymak durumundayız… Bu ülkede, bu topraklar üzerinde, kadim tarihimiz boyunca, ‘Millet’ mefhumu, asla ve asla bir ırkı, bir kavmi, bir kabileyi, bir etnik kökeni tanımlamak için kullanılmamıştır. 1071 yılında, Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt Zaferi’ni kazanan kahraman ordumuz, tek bir etnik kökenden değil, birçok farklı etnik kökene sahip askerlerden oluşuyordu. Biz, Malazgirt kapısından Anadolu’ya akmaya başladığımızda, bu topraklar üzerinde yaşayan bir çok etnik grup bulunuyordu. İşte bu büyük tecrübeyle, yaklaşık bin yıl boyunca, biz bu topraklar üzerinde, farklılıkları zenginlik olarak gören, hoşgörüyü temel alan bir yaklaşımla bir arada yaşadık. Bir arada hayata tutunduk. Esasen, biz, bu topraklar üzerinde, güzel ülkemizde, son derece anlamlı, son derece kapsayıcı ve kucaklayıcı bir ‘Millet’ tanımını, adeta kanımızla, adeta canımızla inşa ettik. Millet, bizim için, tarihi bir, istikbali bir, toprağı, bayrağı bir insanlar topluluğudur. Tüm etnik kökenler, tüm ırklar, kavimler, kabileler, ‘Millet’ kavramının altındadır. Bizim için ‘Millet’ nedir biliyor musunuz aziz vatandaşlarım? Bizim için ‘Millet’, şehitlerimizin mezar taşlarıdır… Bizim ‘Millet’ tarifimizi, şehitlerimizin mezar taşları yazmış, şehitlerimizin aziz kanları yapmıştır. Çanakkale Şehitliği’ne gidin, Sarıkamış Şehitliği’ne gidin, Sakarya, Dumlupınar Şehitliği’ne gidin, mezar taşlarını okuyun, orada bizim ‘Millet’ tarifimizi göreceksiniz. Sadece Türkiye sınırları içinde değil… Myanmar’a gidin, Kudüs’e gidin, Kosova’ya, Bosna’ya, Zigetvar’a, Bakü’ye, hatta Japonya’ya, hatta Avustralya’ya gidin, orada şehitliklerimizi bulacak, orada bizim ‘Millet’ tarifimizi bulacaksınız. Bizim topraklarımızda ırkçılık kendisine asla yer bulamamıştır. Anadolu’da, Trakya’da, ırkıyla, kavmiyle, kabilesiyle, soyuyla övünenler, tarihin hiçbir döneminde hoş karşılanmamışlardır. Bu topraklar, 'Gel… Her ne olursan ol, yine gel' diyen Mevlana’nın, 'İncinsen de incitme' diyen Hacı Bektaş’ın, 'Yaradılanı severim, Yaradan’dan ötürü' diyen Yunus Emre’nin hamurunu yoğurduğu topraklardır. Şimdi bakınız aziz vatandaşlarım… Bizim, ‘Milet’ ve ‘Milliyet’ tarifimiz, şehitlerimizin al kanlarıyla yazdığı bir tarif olduğu kadar, aziz milletimizin de üzerinde ittifak ettiği bir tariftir. Biz her zaman sizlerin, yani milletimizin diliyle konuştuk. Bizim ‘Milet’ ve ‘Milliyet’ tarifimiz, 76 milyonu bir gören, beraber gören, birbirine kardeş gören bir tariftir. Bu hususta, bu tarifte, bizim ile milletimiz arasında hiçbir anlaşmazlık asla söz konusu olamaz." "BİZ ŞEYTANIN İZİNDEN GİDEN BİR MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞINA KARŞIYIZ" Başbakan Erdoğan, kendilerinin ayrımcılık noktasındaki milliyetçiliği kabul etmediklerini, ırkçılığı esas alan tüm milliyetçilikleri ayaklar altına aldıklarını yineledi. Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz, 'ırkçılık' anlamındaki milliyetçiliğe karşıyız. Biz, 'kavimcilik, kabilecilik' anlamındaki ırkçılığa karşıyız. Biz, bir etnik kökeni diğerlerinden üstün gören, yani kibir, yani böbürlenme içeren, yani şeytanın izinden giden bir milliyetçilik anlayışına karşıyız. Bizim milliyetçilik anlayışımız 'kafatasçılık' asla değildir. Yaşadığımız topraklar üzerinde, bütün tarihimiz boyunca, ırkçı, kafatasçı milliyetçilik anlayışı ayaklar altına alınmış, birlik, beraberlik, kardeşlik anlamındaki milliyetçilik ise hep el üstünde tutulmuştur. Tıpkı ecdadımız gibi, tıpkı tarihimiz gibi, tıpkı sizler gibi; bizler de ayrımcılık anlamındaki milliyetçiliği ayaklarımızın altına alıyor; kardeşlik, birlik ve beraberlik anlamındaki milliyetçiliği her daim yüceltiyoruz. Bizim milliyetçilik anlayışımız, slogan atmak, ayrımcılık yapmak, öfkeyi, nefreti, fitneyi, nifakı yüceltmek asla olamaz. Bizim milliyetçilik anlayışımız, millete hizmetkarlık yapmak, milleti ve ülkeyi yüceltmek, kardeşliği pekiştirmek, aydınlık yarınlar inşa etmektir. 230 milyar dolardan devraldığımız milli geliri 742 milyar dolara çıkardık. Bizim milliyetçilik anlayışımız işte budur. Yüzde 30’lardaki enflasyonu yüzde 6’lara kadar indirdik; yüzde 63 olan faizleri yüzde 7’lere kadar çektik. Bizim milliyetçilik anlayışımız işte budur. Devletin millete borcunu ödedik; Zorunlu Tasarrufta biriken 13.5 katrilyonu, Konut Edindirme Yardımı kesintileri olan 3.5 katriyonu, batık bankaların zararlarını hak sahiplerine biz ödedik. Bizim milliyetçilik anlayışımız budur. 23,5 milyar dolardan aldığımız IMF borcunu 400 milyon dolara kadar çekti. IMF’den borç alan ülke iken, IMF’ye borç vermeye hazırlanan ülke olduk. Bizim milliyetçilik anlayışımız budur. Milli bankamız olan Merkez Bankası’nın döviz rezervi 27.5 milyar dolardı. Şu anda ise döviz rezervini 125 milyar dolara çıkardık. İşte gerçek milliyetçilik budur. Moğolistan’da Karakurum’dan Orhun Anıtları’na adeta bir çöl durumunda olan 42.5 kilometrelik yolu asfaltlamak suretiyle onu milletine, onu insanlığa kazandırmaktır Milliyetçilik. Bosna Hersek’te Drina Köprüsü’ne, Kosova’da Fatih Camii’ne, Prizren’de Sinan Paşa Camii’ne, Kudüs’te Şehitliğimize, yani ecdadımıza ait eserlere, ecdadımızın her nerede olursa hatırasına sahip çıkan, yeryüzünde hakkı, adaleti, barışı savunan biz olduk. Bizim milliyetçilik anlayışımız budur. Türkiye Cumhuriyeti’nin pasaportunun, içinde altı sıfır olan ve itibarı olmayan, o parayı altı sıfırı atmak suretiyle itibarını arttıran, dünyanın her yerinde ay-yıldızlı bayrağı gururla dalgalandıran biz olduk. Bizim Millet ve Milliyetçilik anlayışımız budur. Kuru sloganla, ayrıştırarak, öfke ve nefretin dilini kullanarak Milliyetçi değil; ülkeye ve Millete hizmet ederek Milliyetçi olduk." " 'MİLLİYETÇİYİZ' DİYENLERE 'BU ÜLKE İÇİN KAÇ DİKİLİ AĞACINIZ VAR' DİYE SORUN" Başbakan Erdoğan, milliyetçilik duygularını istismar edenlere karşı vatandaşları uyardı. "Şunu herkes bilsin ki, tek bir gayemiz vardır, o da bu topraklarda kardeşliği yüceltmektir. Ben sevgili vatandaşlarıma soruyorum, ne olur, 'milliyetçiyiz' diyenlere hangi etnik unsurdan olursa olsun şunu sorun; 'Bu Millet için, bu ülke için kaç dikili ağacınız var ve bunlar nerede?' bunu sorun" dedi. Erdoğan, "Şehitlerimizin hatırasına gölge düşürmeden, şehitlerimizin ruhunu muazzep etmeden; tam tersine, onların ideallerini yaşatarak, onların uğruna canlarını verdiği bu güzel ülkeyi daha da büyüterek, geleceğe ilerleyeceğiz" diyerek, "İşte biz şu ana kadar yıkılmaya yüz tutmuş 4 bini aşkın vakıf eseri bugüne kazandırdık, geleceğe devrediyoruz. İşte Milliyetçilik budur" şeklinde konuştu. Aydınlık yarınlar inşa edeceklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını ise şu sözlerle bitirdi: "Şimdi yeni yeni eserler inşa etmek suretiyle geleceğimizi inşa ediyoruz. Ve 76 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından, her bir ferdin, kimliğini, parasını, pasaportunu onurla taşıyacağı, aynı topraklar üstünde, bir ezanın sedası altında ve onun altında bir kıble istikametinde, aynı bayrağın gölgesinde, aynı marşın ezgisinde kardeşçe istikbale yürüyeceğiz. Allah’ın izniyle, milletimizin duasıyla, birlik ve kardeşlik içinde, inşallah çok aydınlık yarınlar inşa edeceğiz. Biliniz ki; bu hükümet milletin hükümetidir, sizin hükümetinizdir, millet için vardır, milletle vardır. Milletimizle beraber oldukça, millete hizmet yolunda nice başarılara -inşallah- hep birlikte imzamızı atacağız. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, tekrar buluşmak, tekrar hasbihal etmek umuduyla, hepinizi Allah’a emanet ediyor, sağlık, afiyet içinde huzur dolu nice günler diliyorum. Kalın sağlıcakla…