Belek’teki Rixos Premium Otel’deki iftara Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan, Türk Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Faruk Şen, eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Antalya Valisi Sebahattin Öztürk, Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın ile eşi Günseli Akaydın, Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü, Döşemealtı Belediye Başkanı Nurettin Tursun, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Menderes Türel ile Mevlüt Çavuşoğlu, Federal Almanya Antalya Konsolosu Karin Köller, Uluslararası Antalya Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı ve işadamı Fettah Tamince, siyasiler, Ak Parti Antalya İl Başkanı Mustafa Köse, Antalya eski Belediye Başkanlarından Hasan Subaşı, Mehmet Manavoğlu, Erdal Öner, iş dünyasını ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, yabancılardan oluşan 600 kişi katıldı. Sunuculuğunu Ramazan Ümit Şimşek’in yaptığı Diyalog İftarı Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Antalya Müftüsü Ahmet Çelik dua okudu.
Geceye ev sahipliği yapan Fettah Tamince, rahmet ve bereket ayı Ramazan’ın iftara katılanları bir araya getirdiğini belirterek, “Temennim bu rahmet ayı hepimize güzellikler, huzur, bereket getirsin. İnşallah bundan sonraki ramazanlarda da beraber olalım.” dedi. Antalya’nın kanaat önderlerinden Hüseyin Tulpar, asırlardır iyilik, şefkat, merhamet, huzur, emniyet, sevgi, hoşgörü, yardıma koşmanın Anadolu coğrafyasının asıl karakterini meydana getirdiğini ifade ederek, “Huzursuzlukların, sıkıntıların, şiddetin, geçici olduğuna inanmaktayım. Bu ümidimi bütün insanlık için düşünmekteyim.” diye konuştu.
“İNSANLIK İSLAMI TANIMIYOR”
Medeniyetler çatışması denilenin Müslüman-Hıristiyan çatışmasından başka bir şey olmadığını ve sonucunun Müslümanlar aleyhine olacağını savunan Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan, hem Müslümanları hem de insanlığı koruyacak büyük değerleri İslam dininin içerdiğine inandığını söyledi. Ramazan ayında düzenlene bu tür iftarlarda çeşitli fikirlere sahip insanları aynı çatı altında toplamanın yanı sıra İslam’ın yüce değerlerinin biraz daha ayrıntılı olarak verilmesi gerektiğine olan düşüncesini ifade eden İzzettin Doğan, “Başta Müslüman ülkeler olmak üzere insanlık İslam’ı yeterince tanımıyor. Gerçekten de fevkalade acıdır ve izahı fevkalade zordur. Allahuekber diyen kişinin, bir diğer Allahuekber diyen insanın kendisini keserek yüreğini yemesini İslamiyet adına izah etmek fevkalade zordur. Ramazan ayları bu tür yanlış değerlendirmelerin ve saptırmaların anlatıldığı, izah edildiği, hiç olmazsa üzerinde düşünüldüğü günleri oluşturmalıdır diye düşünüyorum.” diye konuştu.
“ALEVİ İLE SÜNNİ DÜŞMANLIĞINA ÇANAK TUTAN YÖNETİMLER İTİBAR GÖRMEMELİ”
Kur’an’i ifadeyle Allah’ın kendisini seveni sevdiğini dile getiren Doğan, “Yani Tanrı’nın sevgisini elde etmenin yolu insanı sevmekten geçiyor. Yunus’un ifadesiyle, ‘İster bin kez namaz kıl, ister bin kez hacca git, bir kez gönül kıldıysan var git yollar doku’. Bu kadar insan sevgisine, birlikteliğine, tevhide inanmış olan bir dinin mensuplarının bir takım bölüklere ayrılarak, eski deyimle bir takım fırkalara ayrılarak Alevi-Sünni şeklinde birbirine düşman kılınmasına çanak tutacak yönetim modelleri artık İslam ülkelerinde itibar görmemelidir.” değerlendirmesinde bulundu.
“İSLAMİYETİN MÜSLÜMAN ÜLKELERDE YANLIŞ TANITILMASINI İZAHTA ZORLANIYORUM”
Ortadoğu’daki gelişmeler göz önüne alındığında Türkiye’nin ‘zor bir dönemece girdiği’ tespitinde bulunan Doğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne yazık ki bir çıkmaza doğru gitmekte olduğunu görüyoruz ve bütün bunlardan Müslüman ülkelerde ve İslamiyet adına yapılıyor. 45 yıldır devletler hukukunu ve uluslar arası politikayı anlatmış bir hoca olarak İslamiyet’in bu kadar az tanıtılmış olmasını, özellikle Müslüman ülkelerde yanlış tanıtılarak insanların birbirine düşman kılınmış olmasını doğrusunu isterseniz izahta zorluk çekiyorum. Bütün Müslüman devletlerin yürüttüğü politika, Türkiye’nin de İslam’ın tanıtılmasına ilişkin yetirince çaba göstermediğini görmek beni üzüyor.”
“İSLAM SON DİN OLARAK TANINIRSA BARIŞ EGEMEN OLUR”
Son din olan İslamiyet’in kendinden önceki peygamberleri ve onlara indirilen kitapları kabul ederek farklılığını ortaya koyduğunu kaydeden Cem Vakfı Başkanı, “Diğer dinlerin İslam’ı son din olarak kabul etmesini, en azından müsamaha göstermelerini sağlayabilirsek, bu yönde çaba gösterebilirsek savaşsız, barışın egemen olduğu, Tanrı’nın istediği gibi bir dünyayı insanoğlu kurmak şansına kavuşabilir. Aksi takdirde bugünkü medyanın gücünü göz önünde bulundurduğunuz zaman, uluslararası büyük grupların verileri nasıl değiştirme gücüne sahip olduğunu düşündüğümüzde, barışı sağlamının kolay olmadığını, sevgi ve barış dini İslam’ın istediği bir dünyayı kurmakta fevkalade zorlanırız diye düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
“DİYALOG İFTARLARINI DÜZENLEYENLERİ KUTLUYORUM”
Türk Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Başkanı Faruk Şen de 40 yıldır yaşadığı Almanya’da düzenlenen ve kendisinin de katıldığı diyalog iftarlarının Avrupa’da İslam düşmanlığının tırmandığı yıllarda başarılı çalışmalara imza attığını söyledi. 75 milyonluk nüfusunun yüzde 9′una tekabül eden 6,8 milyon insanın dünyanın değişik bölgelerinde yaşayan Türkiye’nin kendine özgü bir ülke olduğunu belirten Şen, “Nereye gitseniz bu diyalog iftarlarını, bu tatlı beraberlikleri görüyorsunuz. Bunu gerçekleştirenleri, özellikle de yurt dışındakileri kutlamak istiyorum.” dedi.
“BURADAKİ BERABERLİK TOPLUMA ÖRNEK OLMALI”
Diyalog iftarına eşi ile birlikte katılan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın düşüncelerini şu cümlelerle ifade etti: “Bu kutsal ayda, diyalog ve hoşgörü üzerine konuşmaların cereyan ettiği çok hoş bir buluşma. AKDİM’e teşekkür ediyorum. Bu güzel beraberliğin birçok toplum kesimine örnek olması gerektiğini düşünüyorum. Ülkemiz için ve tüm İslam alemi için sevgi, kardeşlik, barış, zulümden uzak, hepsinden önemlisi kul hakkı yemeyen bir gelecek diliyorum. Böyle bir geleceğe gerçekten İslam aleminin ihtiyacı var.”
“HUZUR VE BARIŞI TÜM İNSANLIK İÇİN İSTEMELİYİZ”
Eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, 2. Dünya Savaşı’nın ardından insanlığın bütün gayretinin yeniden aynı acıları yaşamamakta yoğunlaştığına, ancak bugün gelinen noktada özellikle İslam coğrafyasında çok üzücü olaylar yaşandığına işaret ederek şunları söyledi: “Halbuki, tek Tanrı’ya inananlar olarak peygamberlerimiz bir, kitaplarımız bir, bunların muhteviyatı da bir. 10 emir Hz. Musa’ya gelmiştir ama bizim de baş tacımızdır. O halde birbirimizi daha çok anlamamız lazım. Şimdi empati diyorlar, eskiden buna kıyas-ı nefs denirdi. Karşımızdakinin haleti ruhiyesini anlayarak, ona saygı göstererek ve onu hoş görerek, aynen AKDİM’in ortaya koyduğu gibi, huzur ve barışı bütün insanlık için temenni etmemiz lazım.”
“RAMAZAN’DA BİR ARAYA GELİP GÜZELLİKLER PAYLAŞTIK”
Konuşmasına Türkçe ‘İyi akşamlar’ diyerek başlayan Federal Almanya Antalya Konsolosu Karin Köhler ise düşüncelerini şu sözlerle dile getirdi: “Diyalog İftarı! Bundan daha güzel bir kavram bugün akşam için olabilir miydi? Bunun anlamı hep beraber sizin kutsal ayınız Ramazan’da bir araya gelip güzellikleri paylaşmaktır. Bir araya gelenler Antalya’nın çok değişik kesimlerı. Bunların içinde benim temsilcisi olduğum Alman vatandaşlarımız da bulunmakta. Burada bulunmaktan son derece memnunum. Burada sadece yemekleri paylaşmış değiliz. Kültürlerimizin birlikteliği devam etmektedir. Bu da bize sonsuz mutluluk vermektedir.” Köhler, konuşmasını yine Türkçe ‘Çok teşekkürler’ diyerek bitirdi.