Eski neslin CTP’de darbe aldığı iddialarının doğruluğunun sorulması üzerine yeni bir neslin geldiğine dikkat çeken Talat, bundan çok memnun olunması gerektiğini, tecrübe ile gençlik heyecanının birlikteliğine ihtiyaç olduğunu kaydetti.
Tufan Erhürman ve Armağan Candan gibi isimlerin Cumhurbaşkanlığında kendisi ile çalıştığını ve bu bağlamda seçilmelerinde bir katkısının olup olmadığının sorulması üzerine Talat, seçilmeleri için bir çalışma yapmadığını ancak seçilmelerinden son derece mutlu olduğunu ve yeni Meclisten beklentileri olduğunu söyledi. 2. Cumhurbaşkanı, Meclisin otonom çalışabilmesi yönünde bir anlayışın egemen olabilmesi açısından umutlu olduğunu ve CTP’nin de buna açık olduğunu gördüğünü söyledi.
Talat, hükümetten gelen yasa önerilerinin “tasarı”, muhalefet veya milletvekillerinden gelen yasa önerilerinin ise “öneri” olarak adlandırıldığını ve hükümet dışından gelen önerilerin çok ender olarak ele alındığını söyleyerek, böyle bir çalışmanın verimli olamayacağını, bu nedenle şimdiki meclis bileşiminden ve anlayışından umutlandığını anlattı.
KOALİSYON MESELESİ
TC Başbakanı ile çok yakın olduğu yolunda eleştiriler yapıldığının sorulması üzerine Talat, görevde iken Erdoğan ile arasında saygılı ve samimi bir yakınlık olduğunu belirtti ve bunun da zaten gözle görülmekte olduğunu, ancak görevden ayrıldıktan sonra temaslarının asgari düzeye indiğini, UBP ile CTP koalisyonu konusunda ise Erdoğan ile herhangi bir iletişiminin olmadığını söyledi.
Talat, UBP’nin yeni konumunu değerlendirirken UBP’nin büyük oranda Eroğlu’ndan arındığını ifade ettiğini söyledi. Bazı vekillerin Eroğlu’na yakınlığı olabileceğini ancak DP’nin Eroğlu’nun vesayeti altına girdiğini vurguladığını hatırlattı.
Kendisinin CTP’nin tek alternatifinin DP olmadığını söylediğine dikkat çeken Talat, Eroğlu’nu alaşağı etmek için UBP koalisyonunu istediği yönündeki eleştirilerin, anlamsız olduğunu, çünkü böyle bir isteğin hem normal, hem meşru, hem de siyasetin gereği olduğunu; ancak bu yaklaşımını o amaçla değil, tamamen günün gereği olarak bütün alternatiflerin değerlendirilmesini tavsiye etme düşüncesiyle ortaya koyduğunu kaydetti. Talat, kendisinin her iki partinin de, DP’nin de UBP’nin de aynı olduğunu söylediğini yineledi.
Talat, UBP’den hesap sorulacağını dolayısıyla UBP ile koalisyon kurulursa hesap sorulamayacağını ileri sürenlere “UBP’nin yarısı DP’dedir, onlardan nasıl hesap sorulacak?” diye sordu. Talat, “Kaldı ki yolsuzlukları araştıracak en önemli kurum Başbakanlık Denetleme Kurulu’dur ve tümüyle Başbakan tarafından atanır. Araştıramayacağı bir şey bulunmayan bu kurulun uygun elemanlardan seçilmesi halinde başarılı olacağına inanıyorum” şeklinde konuştu.
“ÇÖZÜM İHTİYAÇ OLMAYA DEVAM EDİYOR”
Cumhurbaşkanlığı döneminde çözümün gerçekleşmemesi nedeniyle yapılan eleştiri üzerine Talat, tek karar vericinin kendisi olmadığını, muhataplarının tavrının da önemli olduğunu, çözümün iki taraf arasında bulunacağını söyleyerek, tek yolun çözüm olmaya devam ettiği yolundaki görüşlerini koruduğunu, kendi döneminde çözüme yönelik yapılan çalışmaları, hazırlanan ayrıntılı yakınlaşma kağıtlarını, bunların bugün BM’nin taraflara verdiği dokümanın hazırlanmasını sağladığını anlattı.
NÜFUS
Nüfus sayım sonuçlarının sorulması üzerine, açıklanan oranlara göre nüfusun yüzde 56’sının Kıbrıs doğumlu olduğunu belirten Talat, geriye kalan yüzde 44’ün Kıbrıs doğumlu olmadığını, bunun da dünyada pek örneği olmadığını kaydetti. Bu bağlamda, anlamlı olmayan bu veriler için insanları evlerine hapsederek yapılan nüfus sayımının amacını anlayamadığını ifade etti.
AÇIKLIK
Talat, Türkiye’de olsa Ak Partiye oy verirdi demesi ve bunun “besleme” yakıştırması ve Gezi Parkı olayları ile ilişkilendirilmesi suretiyle yöneltilen eleştirilere de açıklık getirerek şunları söyledi: “Söylenenleri o günün koşullarından kopartırsanız, yaptığınız eleştiriler iyi niyetli olmaz veya hiç olmazsa söylenenleri anlamamış olursunuz. ‘Sadece Kıbrıs sorunu karşısındaki tutumu nedeniyle’ diyerek ve CHP’nin o günlerdeki politikasını da dikkate alarak, söz konusu ifadeyi kullanmıştım. Daha ne ‘besleme’ krizi ne de Gezi Parkı olayları söz konusuydu. Türkiye Hükümeti de çözümü kuvvetle destekliyordu... Söylenenler söylendiği konjonktürde ele alınıp değerlendirilebilir. Ama siz söylenenleri o günün şartlarını kamufle ederek bugün söylenmiş gibi ifade ederseniz iyi niyetli olamazsınız.”