Vücudun yüzde 90’ının mikroorganizmalardan oluştuğu yönünde çalışmaların yeni olmadığını anlatan Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD) Genel Sekreteri Prof.Dr. Faruk Aydın, kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaçları olduğunu belirtti. Prof.Dr. Faruk Aydın, bu çalışmanın aslında yeni olmadığını belirterek şöyle konuştu: "Bu çalışma çok eski. Yani hayat başlarken mikroorganizmalarla başladı. Yüksek canlılar daha sonra tekabül etti. Bebek doğar doğmaz atmosferle tanışıyor. Mikroorganizmalar hava, su, toprak ve her yerde yaşıyor. Bebek doğar doğmaz atmosferle haşır neşir olmaya başlıyor. Doğadaki birçok mikroorganizma hücrelere yerleşiyor. Vücudun belli noktalarında sıcaklık farkları var. Boğaz farklı sıcaklıkta, koltuk altı, boyun, deri, kasıklar, sırt farklı fizyolojik özellikler taşıyor. Dolayısıyla buraya yerleşen mikroorganizmalar da çok çeşitli oluyor. Yaşayabildiği yere yerleşiyor mikroorganizmalar. Bütün vücudumuz mikroorganizmalarla kaplı. Bu mikroplar çok çeşitli. Yani cinsleri çok fazla, türleri çok fazla, birbirinin aynısı mikroorganizmalar değil. Bunlar bozulduğunda hasta oluyoruz."
MİKROORGANİZMALAR VÜCUTTA KENDİLERİNE UYGUN YERE YERLEŞİYOR
Mikroorganizmaların antibiyotiklerle ilişkisinde antibiyotiklerin doğru zamanda doğru sistemle verilmesi gerektiğini ifade eden Prof.Dr. Faruk Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu mikroorganizmalar biz sağlıklıyken gelip yerleşiyor. Bizim sağlığımızı bozmadan yaşamaya devam ediyorlar. Mikroorganizmanın içinde patojen dediğimiz düşman olarak algılayacağımız bizi hasta edecek potansiyeli taşıyanlar var. Dışarıdan gelen mikroorganizmalar kendilerine uygun neresi ise oraya yerleşir. Boğaz, akciğer, kan ve bağırsak sistemine. Orada işledikleri enzimler olabiliyor. Dışarıya salgıladıkları toksinler olabiliyor. Onlar bizi hasta etmeye başlıyor. Ve biz de hastalık semptomları ortaya çıkıyor. Çoğu zaman başvurmasak bile bir antibiyotik alarak bundan kurtulmaya çalışıyoruz."
DOST MİKROORGANİZMALARI ÖLDÜRÜYOR
Alanın antibiyotiklerin dışarıdan gelip yerleşen mikroorganizmalara yönelik olduğunu söyleyen Prof.Dr. Aydın, şöyle konuştu: "İlaç ister damardan, ister adale içinden, ister sindirim sistemi yoluyla alalım sonuçta kana karışıyor. Kanda aldığımız ilaç vücudumuzun her yerine belli bir şekilde yayılıyor. Gittiği yerde o patojenleri bulup öldürüyor ama bizden olanları öldürüyor. Dost dediğimiz mikroorganizmaları öldürüyor. Dolayısıyla dengemizi bozmuş oluyor. Siz de var olan sağlıklı olduğunuz dönemdeki mikrobiyotanız bozuluyor. O bozulduğu için artık sizde başka sorunlar meydana çıkmaya başlıyor. İşte ilişki budur. Bunun sonunda da patojeni öldürseniz bile uzun zamanlı kullanımda dengemizi bozuyor."
Antibiyotiğin iki sorun çıkarabildiğine dikkat çeken Prof.Dr.Aydın, sözlerini şöyle tamamladı: "Bir fizyolojimizi bozuyor. İki biz de var olan hastalandırıcı, fırsatçı patojen diyoruz bunlara, yani fırsatı yakalıyor ve onlar kendi mikroplarımızda hasta olmamızı sağlıyor. Doğru antibiyotiği, doğru sürede, doğru bir sistemle vermek gerekiyor. Bütün mesele budur."