Seçki, 2003’te 94 yaşında hayatını kaybeden yönetmenin etraflıca bir portresini çizmese de, 20’nci yüzyılın en büyük yönetmenlerinden birinin zihnine ışık tutması bakımından önem taşıyor.
Elia Kazan’ın mektupları, Hollywood’un altın çağında şöhretin doruklarında gezen yıldızlar hakkında yönetmenin görüşlerini de içeriyor. Kazan; Warren Beatty’den Marlon Brando’ya, Paul Newman’dan James Dean’e pek çok isim hakkında düşündüklerini açıkça kaleme almış. Kitapta, yönetmenin eşini Marilyn Monroe’yla aldattığını itiraf ettiği bir mektup da yer alıyor.
Kazan, eşi Molly Day Thatcher’a yazdığı mektupta, Hollywood’dan ne denli nefret ettiğini de belirtiyor: “Acı acı, deli gibi nefret ediyorum. Farkında olmadan çürümenin farklı evrelerinde salınan çok çok iyi insanlarla dolu... Ve çok süslü olmasının dışında mezar gibi, kabir gibi, mezar çukuru gibi bir yer.”
Marilyn’e yardım ettim hiç de pişman değilim
ElIa Kazan, 1955’te eşi Molly Day Thacher’a yazdığı mektubunda, Marilyn Monroe ile ilişki yaşadığını itiraf ediyor. Kazan, mektubunda eşini incittiği için utandığını ama üzgün olmadığını yazıyor: “Utandığım şey hakkında sana yazamamamın nedeni, utanmam. Seni incittiğim için utanıyorum. Öte yandan, suçlu ve aşağılık hissetmek zorunda kaldığım için de içerliyorum.
“Hiçbir anlamı yoktu, demek yerinde olabilir. Ama insanî bir tecrübeydi ve eğer senin için bir önemi varsa gayet insanî bir şekilde başladı. Sevgilisi yeni ölmüştü. Adamın ailesi, naaşı görmesine bile izin vermiyordu... Harmon Jones’un setinde tanıştık. Onu gördüğümde gözyaşları içindeydi. Kimsesiz bir çocuk gibi acınası göründüğü için onu yemeğe çıkardım. Bütün akşam hıçkıra hıçkıra ağladı. Onunla ‘ilgilenmiyordum,’ sonraları oldu bu.... Yetenekli, komik, hassas, çaresizdi. Charlie Chaplin’in bütün karakterlerinin vücut bulmuş hâli gibiydi.
“Ondan etkilendiğim için hiç utanmıyorum. Onu tanıdığımda bir sokak kedisinden farkı yoktu. Sanırım ona umut verdim. Pazarlandığı gibi, her hareketinden cinsellik akan biri değildi. Öyle biri varsa da, ben bilmiyorum zaten.
“Yaşananlar için hiç üzgün değilim. Seni seviyorum ve sana yardım etmek istiyorum. Seni incittiğim için üzgünüm. Gel gör ki, ben de bir insanım. Bir daha olabilir, inkâr edemem. Umarım olmaz, zira daha önce olmaması için çok direndim. Ama bu sefer direnemedim işte. Ona yardım ettim. Eğer dediklerim hoşuna gitmiyorsa ve onurunu korumak adına benden boşanmak istersen, hiç durma. Benden boşanırsan, açıkça söyleyeyim: Yine evlenirim ve çocuk yaparım. Ben bir aile babasıyım ve bu işte çok da iyiyim. Sen ne dersen de, umurumda değil.”
Paul Newman, Brando’dan daha erkeksi
ElIa Kazan’ın, A Street Car Named Desire/ İhtiras Tramvayı filminde birlikte çalıştığı Marlon Brando’yla yakın bir dostluğu vardı. Ne ki, yönetmenin, aktör hakkındaki şüpheleri de uzun süre devam etti. Kazan, senarist Budd Schulberg’e yazdığı 1953 tarihli mektubunda başrolü Brando’ya vermek konusunda şüpheleri olduğunu yazıyor. “Bu iş için Brando diye tutturmayacağım. Hatta çok yanlış bir seçim olur bence... Eğer Brando’yu alamazsak, benim oyum Paul Newman’dan yana. Bu çocuk, kesinlikle büyük bir film yıldızı olacak. En az Marlon Brando kadar yakışıklı, ayrıca ona kıyasla daha erkeksi.” Brando’nun başrolde olduğu Rıhtımlar Üstünde; En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Senaryo da dâhil olmak üzere sekiz dalda Oscar kazanmıştı.
Yakışıklısın, daha ne istiyorsun be adam
ElIa Kazan’ın 1961 tarihli A Splendor in the Grass/ Aşk Bahçesi filminde Warren Beatty ve Natalie Wood başrolde yer alıyordu. Film sırasında Kazan, adeta Beatty’nin akıl hocası oldu. Ne ki, yönetmen Beatty’ye eleştirilerinde lafını hiç sakınmıyor. Kazan, 1963 tarihli mektubunda Warren Beatty’den “diva gibi hâl tavrına bir ket vurmasını” istiyor: “Sevgili Warren Beatty, arkadaşının sabırsızlığını mazur gör. Ama Maryland’deki herkesin burnundan getirdiğini duyduğumda umutsuzluğa düşüyorum... Her şeyin var: Yakışıklısın, zekisin, yeteneklisin. Ziyan etme bunları.”
ElIa Kazan, yazar John Steinbeck’e yolladığı mektubunda East of Eden/ Cennet Yolu romanının beyazperde uyarlaması için uygun başrolü bulmakta yaşadığı zorlukları anlatıyor. Kazan, film için en uygun oyuncunun James Dean olduğunu yazıyor Steinbeck’e: “Şu Jimmy Dean’de karar kılmadan önce pek çok çocuğa baktım. Brando’nun endamı onda yok ama çok daha genç ve çok ilginç bir karakteri var; cesur ve kendine özgü bir tuhaflığı var. Ne olduğunu bilmiyorum ama “gerçek bir sorunu” var. Biraz aylak bir tip ama çok iyi bir oyuncu ve ehveni şer bence.”