Başkan Aziz Yıldırım’ın, Yargıtay tarafından onanan dosyası, halen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından incelenirken, avukatlar, önceki gün iki ayrı başvuruyla harekete geçti. Başvurulardan biri, yargılamanın yenilenmesi ve Fenerbahçe Başkanı’nın cezasının infazının ertelenmesi talebiyle 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapıldı. Diğer başvuruda ise Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan (HSYK), mahkumiyet kararlarını veren feshedilen özel yetkili 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hakimleri hakkında soruşturma açması istendi. Avukatlar her iki başvuruda da ortak gerekçe olarak, “duruşma tutunaklarının sahte olmasını” gösterdi.
Aziz Yıldırım’ın avukatları Köksal Bayraktar, Abdullah Kaya ve İlkan Koyuncu tarafından 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılan başvuruda, dilekçe özü olarak, “CMK 311/1-a maddesi uyarınca duruşma tutanaklarının sahte olması nedeniyle yargılamanın yenilenmesi ve CMK’nun 312. maddesi uyarınca infazın dururulması” ifadelerine yer verildi.
YARGITAY’A SAVUNMALARIMIZ GİTMEDİ
Dilekçede, duruşma tutanaklarının sanık avukatlarına verilmediği, bunların ancak Yargıtay temyiz incelemesi sonrası alınabildiği ve tutanaklar ile ıslak imzalı duruşma tutanaklar karşılaştırıldığında çok sayıda uyumsuzluk belirlendiği kaydedildi.
Avukatlar, öncelikle tutanakların bir kısmında sanıkların sözlü savunmalarının bulunmadığını, çok defa kes-yapıştır yapılarak tutanakların oluşturulduğunu, sanıklar ve avukatların söylemedği tek düze bayanların oluşturulduğunu belirtti. Ayrıca Yargıtay incelemesinin de eksik ve savunmaların yer almadığı tutanaklar üzerinden yapılmış olduğu yönünde ciddi kuşkular bulunduğu ifade edildi.
Dilekçede, CMK’ya göre “hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa” yargılamanın yenileneceği da belirtildi.
İKİ POLİSİN KUMPAS BEYANLARI...
Yargılamanın başından beri iletişim tespit tutanaklarına (tapelere) itiraz edildiğini de belirten avukatlar, telefon konuşmalarının doğru olmadığı konusunda da şüphelerin bulunduğunu dile getirdi.
Yargılamanın yenilenmesi talebini içeren başvuruda, ilgi çekici bir noktaya daha değinilerek, “Soruşturmada görev alan iki kamu görevlisinin, müvekkilimize kumpas kurulduğu yönündeki beyanları, feshedilen mahkemenin verdiği kararın ne kadar hatalı olduğu anlaşılmaktadır. İki polis memurunun ifadeleri savcılıktan talep edilebilir” denildi.
Aziz Yıldırım’ın avukatları, tüm bu gerekçeler nedeniyle yargılamanın yenilenmesine ve Fenerbahçe Başkanı’nın cezasının infazının durdurulmasına karar verilmesini talep etti.
İŞTE O DİLEKÇE:
İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA;
İNFAZIN DURDURULMASI TALEPLİDİR.
(Münfesih İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi)
Dosya No: 2011/63 E.
2012/71K.
Talepte Bulunan Sanık: Aziz Yıldırım
Müdafii: Av. Dr. Köksal Bayraktar
Av. Abdullah Kaya
Av. İlkan koyuncu
Cumhuriyet Cad. Erk Apt. No: 38 Kat: 4-5 D:9-10
Elmadağ – Şişli / İstanbul
Dilekçe Özü: CMK.’nun 311/1-a maddesi uyarınca duruşma tutanaklarının sahte olması nedeniyle yargılamanın yenilenmesi ve CMK.’nun 312. maddesi uyarınca infazın durdurulmasıtaleplerimizin arz edilmesidir.
Açıklamalar:
1. Müvekkilimiz Aziz Yıldırım, kapatılan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/63E. Sayılı dava dosyasında yargılanmış ve neticeten mahkumiyetine karar verilmiştir.
2. Son soruşturma aşamasında yapılan tüm duruşmalar (celseler) görsel ve işitsel olarak teknik araçlarla kaydedilmiştir. Yapılan bu kayıtlar sebebiyle duruşma tutanakları daha sonra bu teknik kayıtların çözümü yapılacağı ve duruşma tutanaklarının bu şekilde oluşturulacağı ifade edilerek, sanık müdafilerine verilmemiştir.
3. Sanık müdafileri, teknik araçlarla kaydedildiği Mahkeme Heyeti tarafından defalarca ifade edilen duruşma tutanaklarına, ancak Yargıtay temyiz incelemesi neticesinde dava dosyasının İstanbul’a dönmesi ve İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin kapatılarak, tevzii ile dosyanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi ve bu Mahkeme tarafından da duruşma tutanaklarının UYAP’a yüklenmesi ile ulaşabilmişlerdir.
4. UYAP üzerine yüklenen duruşma tutanakları tarafımızdan incelenmiş ve bir hataya sebebiyet vermemek için İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesinde ıslak imzalı şekilde bulunan duruşma tutanakları ile karşılaştırılmıştır.
Yaptığımız incelemede;
4.1. Öncelikle, Mahkeme heyeti tarafından her bir celse için 2 ayrı duruşma tutağının oluşturulduğu, her 2 nüshası da üyeler tarafından ıslak imzalı ve mühürlü olan bu duruşma tutanaklarından bir kısmında sanıkların sözlü savunmalarının bulunmadığı (boş olarak geçildiği), sanıklar ile müdafiilerinin beyanlarının yer almadığı söz konusu duruşma tutanaklarının Yargıtay’daki temyiz incelemesinden geçtiği,
4.2. Teknik cihazlarla kaydedildiği belirtilen duruşma tutanaklarında, çok fazla defa “kes- yapıştır” yönteminin Mahkeme katipleri tarafından kullanıldığı, örneğin27/06/202 tarihli 27 nci celse tutanağının 10 ncu sayfasında da görüleceği üzere tüm sanıkların birebir aynı kelimelerden oluşan yeknesak bir şekildeki paragrafın sanıkların ayrı ayrı savunmaları olarak yazıldığı, tüm sanıkların birebir aynı kelimelerle hiçbir değişiklik olmadan savunmalarının yapılmadığı halde, duruşma tutanaklarının bu şekilde tutulduğu, esasen birebir aynı kelimelerle bu kadar sanık ve müdafiilerinin beyanlarda bulunmasının imkansız olduğu,
Keza benzer duruma br örneğin de 26/06/2012 tarihli 26 ncı celseye dair Duruşma Tutanaklarında da söz konusu olduğu, bu duruşma tutanağının da 5 nci sayfasından itibaren sanıklar müdafiilerinden 10 undan fazlasının birebir aynı kelimeleri içeren 6 satırlık savunmaları yapmış gibi gösterildikleri,
Dolayısıyla sanık ve müdafiilerinin beyanlarının tutanaklara geçilmesinde en azıdan çok özensiz davranıldığı (EK-A: 27 nci celse duruşma tutanağı; EK-B: 26 ncı celse duruşma tutanağı),
4.3. Ayrıca söz konusu “kes-yapıştır” metodunun 26, 27, 28 ve diğer bir çok duruşma tutanağında da Mahkeme Heyeti/kalemi tarafından kullanıldığı ve bu şekilde esasen sanıkların ya da müdafiileriin söylemedikleri tek düze beyanlar ile sözde duruşma tutanaklarının oluşturulduğu ve Yargıtay incelemesine de bu duruşma tutanaklarının gönderildiği,
4.4. Teknik kayıtla yapılan kayıtlar ile duruşma tutanaklarının içeriklerinin uyumu hakkında çok ciddi şüphelerin oluştuğu, örneğin 22 nci celseye ait olan ve her ikisi de Heyet tarafından imzalanmış olan duruşma tutanaklarının içeriklerinin başlıklar halinde dahi birbirinden farklı oldukları (EK-C: Örnek olarak 22 nci celseye dair 2 farklı duruşma tutanakları), sanıkların ya da müdafilerinin birbirinin tıpkısının aynısı kelimelerle 5-6 satırlık cümleler kurmadıkları ve kurmalarının daimkânsız olduğu, dolayısı ile teknik kayıt CD lerinin de dinlenilmelerinin gerektiği, ortaya çıkmıştır.
5. Sanıklar ile müdafilerinin beyanları ile savunmalarının yanı sıra tüm duruşma işlemelerini gösteren duruşma tutanaklarının sahihliği konusunda kapatılan 16 Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/63 E. Sayılı dava dosyasında çok ciddi şüpheler ortaya çıkmıştır.
10-12 sanığın harfi harfine aynı savunmayı yapmış gösterilmeleri, gene 10 dan fazla avukatın arka arkaya birebir aynı kelimelerle savunmalarda bulunmuş olduklarına dair duruşma tutanaklarının da gerçek olmaları mümkün değildir.
6. Dolayısıyla içeriği itibarıyla sahte olmalarına rağmen Yargıtay incelemesine giren duruşma tutanakları sebebiyle esasen, kapatılan İstanbul 16 ncı Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin en azından özensizlik göstermek suretiyle, sahte resmi evrak düzenlenmesi fiilinin meydana çıkmasına sebebiyet verdiklerine dair dava dosyasında çok güçlü deliller bulunduğu açıktır.
Ayrıca Yargıtay incelemesinin de eksik olan hiçbir sanık ve müdafiinin savunmasının yer almadığı tutanaklar üzerinde yapılmış olduğu yönünde çok ciddi kuşkular bulunmaktadır. Çünkü; dava dosyasında eksik olan tutanaklar üzerinde çalışıldığı, kimi yerlerin altının çizildiği görülmektedir.
Her celsenin iki farklı duruşma tutanağının olması ve her iki tutanağın da bizzat Mahkeme Heyeti tarafından imzalanmış olması en hafif tabir ile “büyük bir özensizliktir”. Bu özensizlik ve özensizliğin sebebiyet verdiği evrakta sahtecilik nedeniyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na tarafımızca başvuruda bulunulmuştur.
7.Yüksek Malumlarınız olduğu üzere CMK.’nun 311/1-a maddesinde duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsayargılamanın yenileceği düzenlenmektedir. Duruşma tutanaklarının içeriklerinin gerçek olmadığı ve aslen bu eylemin TCK md. 204 te düzenlenen eylemi oluşturması,kuşkusuz hükmü ve devamında verilen Yargıtay kararını doğrudan etkiler niteliktedir.
8. Sayın Mahkemenize şu hususu da son olarak önemle belirtmek isteriz ki; yargılamanın başından bu yana tarafımızca iletişimin tespit tutanaklarına itiraz edilmiştir. Bu itirazlarımız dikkate alınmadan hüküm kurulmuştur. İletişimin tespiti kararları müvekkilimize isnat edilen eylem henüz suç olarak kabul edilmeden başlamış ve bu sebeple de örgüt iddiasıyla CMK.’nun 135. maddesindeki tedbire başvurulmuştur. Ancak yukarıda Sayın Başkanlığınıza iletmiş olduğumuz üç hakim ve bir katibin onayıyla dosyada mübrez duruşma tutanaklarındaki hatalar düşünüldüğünde, orijinal ses kayıtlarıyla karşılaştırılma imkanı verilmeyen ve bir polis memuru tarafından tutanağa bağlanan telefon konuşmalarının da doğru olup olmadığı konusunda şüphelerimiz mevcuttur. Yargılama aşamasında iletişimin tespiti kayıtlarının tarafımızca talep edilmesine rağmen talebimizin ısrarla ve gerekçesiz olarak reddedilmesi bu şüphemizi kuvvetlendirmektedir. Böyle bir durumda da sadece iletişimin tespit tutanaklarına dayanılarak karar verilmesi kabul edilemez.
Ayrıca soruşturma aşamasında görev alan iki kamu görevlisinin “müvekkilimize kumpas kurulduğu” yönündeki beyanları (EK-D) da düşünüldüğündemünfesih Mahkemece verilen kararın ve dayandığı gerekçelerin sonrada ortaya çıkan deliller karşısında ne kadar hatalı olduğu anlaşılmaktadır. İki polis memurunun başka bir soruşturmada vermiş olduğu ifadeler İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan talep edilebilir. Bu nedenle müvekkilimize mutlak suretle bağımsız Türk Yargısı tarafından yeniden yargılama yolunun açılarak ortaya çıkan yeni delillerle karar verilmesi gerekmektedir.
Netice-i Talep: Yukarıda Sayın Başkanlığınıza arz ettiğimiz üzere aynı celselere ait birden fazla duruşma tutanaklarının mevcut olmaları ve içeriklerinin gerçek durumdan farklı olmaları itibarıyla;
TCK md.204 te düzenlenen suçu oluşturduğuna dair çok kuvvetli şüpheler bulunan eylemler, müvekkil ve diğer sanıklar açısından CMK.’nun 311/1-a maddesi gereğince yargılamanın yenilenmesini gerektirmektedir.
Bu kapsamda öncelikle müvekkilimiz Aziz Yıldırım hakkındaCMK.’nun 312. maddesi gereği infazın durdurulmasını ve CMK md.311/1-a uyarınca yargılamanın yenilenmesine KARAR VERİLMESİNİ, Saygılarımızlabilvekale arz ve talep ederiz.08.05.2014
Ekinci ve üyeler özensiz davrandı
AZİZ Yıldırım’ın avukatları tarafından HSYK’ya yapılan başvuruda, “futbolda şike davası” olarak bilinen davada mahkumiyet kararları veren İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı Mehmet Ekinci ile üyeler Hakim Hikmet Şen ve Hakim Bülent Kınay hakkında soruşturma başlatılması istendi. Avukatlar, bu istemlerine gerekçe olarak, mahkeme heyetinin “en azından özensiz davranarak duruşma tutanaklarının sahteliğine yol açmalarını” gösterdi.
İşte hakim Ekinci hakkında verilen dilekçe;
HAKİM VE SAVCILAR YÜKSEK KURULUBAŞKANLIĞI’NA, arz edilmek üzere
İSTANBUL ADLİYESİ BAKANLIK BÜROSU’NA;
BAŞVURAN: Aziz Yıldırım
VEKILI: Av. Dr. Köksal Bayraktar
Av. Abdullah Kaya
Av. İlkan Koyuncu
Cumhuriyet Cad. Erk Apt. No: 38 Kat:4–5 D: 9–10
Elmadağ – Şişli / İstanbul
ŞİKAYET EDİLENLER: 1- 39587 Sicil No’lu Hakim
Sn. Mehmet Ekinci
Münfesih İstanbul 16.Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı
2- 39730 Sicil No’lu Hakim
Sn. Hikmet Şen
Münfesih İstanbul 16.Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi
3- 40267 Sicil No’lu Hakim
Sn. Bülent Kınay
Münfesih İstanbul 16.Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi
KONU: Hakimlik görevinde özensizlik sebebiyle kapatılan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini teşkil eden hakimler hakkında soruşturma açılması talebini içeren dilekçemizin arzıdır.
AÇIKLAMALAR:
1. Müvekkilimiz Aziz Yıldırım, kapatılan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/63E. Sayılı dava dosyasındayargılanmış ve neticeten mahkumiyetine karar verilmiştir.
2. Son soruşturma aşamasında yapılan tüm duruşmalar (celseler) görsel ve işitsel olarak teknik araçlarla kaydedilmiştir. Yapılan bu kayıtlar sebebiyle duruşma tutanakları daha sonra bu teknik kayıtların çözümü yapılacağı ve duruşma tutanaklarının bu şekilde oluşturulacağı ifade edilerek, sanık müdafilerine veril(e)memiştir.
3. Sanık müdafileri, teknik araçlarla kaydedildiği Mahkeme Heyeti tarafından defalarca ifade edilen duruşma tutanaklarına, ancak Yargıtay temyiz incelemesi neticesinde dava dosyasının İstanbul’a dönmesi ve İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kapatılarak, tevzii ile dosyanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi ve bu Mahkeme tarafından da duruşma tutanaklarının UYAP’a yüklenmesi ile ulaşabilmişlerdir.
4. UYAP üzerine yüklenen duruşma tutanakları tarafımızdan incelenmiş ve bir hataya sebebiyet vermemek için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeıslak imzalı şekilde bulunan duruşma tutanakları ile karşılaştırılmıştır.
Yaptığımız incelemede;
4.1. Mahkeme heyeti tarafından her bir celse için 2 ayrı duruşma tutağının oluşturulduğu, her 2 nüshası da üyeler tarafından ıslak imzalı ve mühürlü olan bu duruşma tutanaklarından bir kısmında sanıkların sözlü savunmalarının bulunmadığı (boş olarak geçildiği), sanıklar ile müdafilerinin beyanlarının yer almadığı söz konusu duruşma tutanaklarının Yargıtay’daki temyizincelemesinden geçtiği duruşma tutanakları incelendiğinde kalemle altları çizilmiş tutanakların beyanların tamamı yazılmamış tutanaklar oldu görülmektedir,
4.2. Teknik cihazlarla kaydedildiği belirtilen duruşma tutanaklarında, çok fazla defa “kopyala - yapıştır” yönteminin Mahkeme katipleri tarafından kullanıldığı,örneğin 27.06.2012 tarihli 27. celse tutanağının 10.sayfasında da görüleceği üzere tüm sanıkların birebir aynı kelimelerden oluşan yeknesak bir şekildeki paragrafın sanıkların ayrı ayrı savunmaları olarak yazıldığı, tüm sanıkların birebir aynı kelimelerle hiçbir değişiklik olmadan savunmalarının yapılmadığı halde,duruşma tutanaklarının bu şekilde tutulduğu, esasen birebir aynı kelimelerle bu kadar sanık ve müdafilerinin beyanlarda bulunmasının imkansız olduğu,
Keza benzer duruma bir örneğin de 26.06.2012 tarihli 26. celseye dair Duruşma Tutanaklarında da söz konusu olduğu, bu duruşma tutanağının da 5. sayfasından itibaren sanıklar müdafilerinden onunundan fazlasının birebir aynı kelimeleri içeren 6 satırlık savunmaları yapmış gibi gösterildikleri,
Dolayısıyla sanık ve müdafilerinin beyanlarının tutanaklara geçilmesinde en azıdan çok özensiz davranıldığı (EK-A: 27nci celse duruşma tutanağı; EK-B: 26ncı celse duruşma tutanağı),
4.3. Ayrıca söz konusu “kopyala-yapıştır” metodunun 26, 27, 28 ve diğer birçok duruşmatutanağında da Mahkeme Heyeti/kalemi tarafından kullanıldığı ve bu şekilde esasen sanıkların ya da müdafilerin söylemedikleri tek düze beyanlar ile sözdeduruşma tutanaklarının oluşturulduğu ve Yargıtay incelemesine de bu duruşma tutanaklarının gönderildiği,
4.4. Teknik kayıtla yapılan kayıtlar ile duruşma tutanaklarının içeriklerinin uyumu hakkında çok ciddişüphelerin oluştuğu, örneğim 22. celseye ait olan ve her ikisi de Heyet tarafından imzalanmış olan duruşma tutanaklarının içeriklerinin başlıklar halinde dahi birbirinden farklı oldukları (EK-C: Örnek olarak 22nci celseye dair 2 farklı duruşma tutanakları), sanıkların ya da müdafilerinin birbirinin tıpkısının aynısı kelimelerle5–6 satırlık cümleler kurmadıkları ve kurmalarının da imkansız olduğu, dolayısı ile teknik kayıt CDlerinin de dinlenilmelerinin gerektiği, ortaya çıkmıştır
5. Sanıklar ile müdafilerinin beyanları ile savunmalarının yanı sıra tüm duruşma işlemelerini gösteren duruşma tutanaklarının sahihliği konusunda kapatılan İstanbul 16.Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/63 E. sayılı dava dosyasında çok ciddi şüpheler ortaya çıkmıştır.
10–12 sanığın harfi harfine aynı savunmayı yapmış gösterilmeleri, gene ondan fazla avukatın arka arkaya birebir aynı kelimelerle savunmalarda bulunmuş olduklarına dair duruşma tutanaklarının da gerçekolmaları mümkün değildir.
6. Dolayısıyla içeriği itibarıyla sahte olmalarına rağmen Yargıtay incelemesine giren duruşma tutanakları sebebiyle esasen, kapatılan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin en azından özensizlik göstermesi neticesinde, sahte resmi evrak düzenlenmesi fiilinin meydana çıktığına dair dava dosyasında çok güçlü deliller bulunduğu görülmektedir.
HUKUKİ SEBEP: İ.H.A.S, Anayasa, TCK, CMK ve sair yasal mevzuat
NETİCE VE TALEP: Yukarıda açıkladığımız ve tarafınızca re’sen göz önüne alınacak sebepler doğrultusunda;
Münfesih İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/63 E. sayılı dava dosyasındaki duruşma tutanaklarının içerikleri sahte, CDlerin çözümleri ile tutanaklar arasında ciddi farklılıklar ve ciddi kuşkular söz konusu olmakla,
En azından özensiz davranarak duruşma tutanaklarının sahteliğine yol açmış olmakla münfesihİstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri Hakim Mehmet Ekinci; Hakim Hikmet Şen ve Hakim Bülent Kınay hakkında SORUŞTURMA BAŞLATILMASINI VEGEREĞİNİ, soruşturma neticesinden tarafımıza bilgi verilmesini,
başvuran Aziz Yıldırım vekili olarak saygı ile arz ve talep ederiz. 07.05.2014
Aziz Yıldırım Vekili
Av. Dr. Köksal Bayraktar
Av. Abdullah Kaya
“Av. İlkan Koyuncu 1