Adana Eczacı Odası'nın, 'Bilimsel Eczacılığın 175'inci yılı kutlama etkinlikleri' kapsamında düzenlediği 'Türkiye'de Hukuk ve Demokrasi' konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Feyzioğlu, salona alkışlarla girdi. İzleyicilerin arasına oturan, Feyzioğlu, kendisinden önce yapılan konuşmalar sırasında isteyenlerle selfie çektirdi. Konferansta konuşmak için sahneye çıkan Feyzioğlu, ilk olarak salondakileri, Manisa'nın Soma İlçesi'nde yaşamını yitiren madenciler için 1 dakikalık saygı duruşuna davet etti. Saygı duruşunun ardından konuşmasına geçen Feyzioğlu, Manisa'daki facianın siyasi malzeme yapılmaması gerektiğini söyledi. Feyzioğlu, "Çok büyük bir acının içinden geçiyoruz. Bu acının hiç bir şekilde siyasi malzeme yapılmasını doğru bulmadığımı ilk günden itibaren ifade ediyorum. Böyle günlerde toplumlar millet olduğunu hatırlamalı. Böyle günlerde siyasi partiler ayrım yapmadan, din, etnik köken ayrımı yapmadan birbirimizi kucaklamalıyız. Bu sorumluların peşine düşmeyeceğiz anlamına gelmiyor. Aynı milletin fertleri olduğumuzu unutmamalıyız. Böyle bir tasada birliği sağlayamazsak, biz ne zaman bir olacağız" dedi.
'MİLLET DEMEK, YÜZDE YÜZ DEMEKTİR'
'Millet' kavramının yüzde yüz olarak tabir edilebileceğini bunun yüzdelerinin olmadığını belirten Feyzioğlu şöyle konuştu:
"Birbirimizi kucaklamayı, birbirimizi anlamayı başarabiliriz. Bütün saygım ve içtenliğimle Atatürk'ün, 'onlar' ve 'biz' diye ayrım yapmadığını hatırlatırım. Biz kim, onlar kim. Milletten bahsediyorum. Millet olmayı yüzdelerle olmayı ifade edenlerden mi olacaksınız. Millet olmayı yüzde 20'nin, 50'nin 60'ın tekeline mi bırakacaksınız. Millet yüzde yüzdür. O yüzden bizim için onlar yok, bizim için biz var. Bu biz, farklı kökenlerden olabilir. Kürt, Çerkez, Laz, Türk, Ermeni olur. Rum olur, Boşnak olur. Toplarsın hepsini eşit yurttaşlık paydasında bir araya getirirsin, her kim Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlıysa bu açıdan millet tanımı yaparsın. Her türlü ayrımcılığı reddeden Atatürk milliyetçiliği çerçevesinde tek bir millet olarak hepsini reddetmeden kucaklaşırsın. Her birimiz farklı kökenlerden geliyor olabiliriz. Her birimiz farklı mezheplerden geliyor olabiliriz. Hiç bir mezhep, diğerinden üstün olmadığını anlamak zorundayız. Bunlar inanç meselesidir. Sadece bizimle Allah arasındadır. O zaman mezhepçiliği reddeden, din istismarını reddeden bir anlayışı kabul etmek zorundayız. Farklı dünya görüşlerimiz elbet olacaktır. 5 parmağın 5'i de sonunda tek kolda buluşuyor. Marifet tek kolda, millet olarak buluşmaktır."
'SÖVME İŞE YARAMAZ'
Siyasette kavganın ve hakaretin insanları şaşırttığını belirten Feyzioğlu şöyle devam etti:
"Dilimizi, üslubumuzu değiştireceğiz. Hakaret, sövme işe yarasaydı inanın yarardı. Böyle kendi aranızda oturup pıtı pıtı. Ama sokak öyle değil, hakaret duymak istemiyor. İnsanlar siyasetçilerin ağzından sövme duymak istemiyor. Siyasetçiler en yukarıdan birbirine hakaret ettiğinde sıradan insanlar, bana en göre değerlileri ne yapacağını şaşırıyoruz. Çünkü inandığımız değerler, mensubu olduğumuz siyasi yapılar var. Yukarıda siyasetçiler birbirine hakaret etmeye başladığında ben aşağıda can kardeşimle kavga mı edeceğiz. Birleşe birleşe büyümek birleştiğimizde pencerelerimizi büyütebiliyorsak, ayağımızı bastığımız tabanı büyütebiliyorsak söz konusu olabilir. Yana, öne, arkaya biri geliyor ve birbirini hain ilan etmiyorlarsa birleşe, birleşe büyürüz."
'HÜKÜMET İLLİBERALDİR'
Konuşmasını tamamlamasının ardından soru cevap kısmına geçen Feyzioğlu, muhalefet partilerinden Cumhurbaşkanlığı ile ilgili bir teklif gelip gelmediği şeklindeki soruya "Teklif yok. Bu konuda spekülasyona da gerek yok" diye cevap verdi. Hükümetin meşru olup olmadığı şeklindeki soru üzerine Feyzioğlu, şunları söyledi:
"Hükümet meşrudur. Bu hükümet, bu siyasi iktidar demokrat mıdır? değildir. Her söz söyleyene, 'Sanane' diye bağırarak, dünyada gazetecileri zindana atma şampiyonu, üniversiteleri tek tip öğrenci yetiştirsin diye programlamış, rektörler adeta tek elden çıkmış. Elbette Türkiye şu anda özgürlüklere ve demokrasiye doğru yol almamaktadır. Bütün örneklerini yaşıyorsunuz. Türkiye teknik olarak söyleyeyim. Açık konuştuğumda siyasi diyorlar. Araya Latince ve yabancı kelime sıkıştırdığımda hukuki konuştuğumu anlarlar. Bu rejimin adı, 'İllibariel Demokrasi', yani liberal olmayan demokrasi. Teknik adı bu. İktidarların seçim yoluyla değişebildiği ama 'muhalefetteyken özgürlüklerim sınırlanıyor' diyenlerin, iktidara geldiğinde özgürlükleri kısıtlamaya aynı şiddette devam ettiği, sistemin bütün baskı aygıtlarını iktidara geldiğinde kendi lehine kullanan ve siyasi rakiplerini, vatana ihanet derecesinde düşman ilan eden, vatan haini ilan eden, yok edilmelerini caiz gören ve sert söylemleri ile kendi tabanlarını hasım gösterdiği tabana karşı harekete geçirmeye gayret edenlere 'İllibarel Demokrasi' deniyormuş okuduğuma göre."
LOĞOĞLU BİRAZ FAZLA ÇALIŞSAYDI BİZİM SÖYLEYECEK AZ SÖZÜMÜZ OLURDU
CHP Adana Milletvekili Faruk Loğoğlu'nun kendisini eleştiren açıklamalarına sorulan bir soru üzerine cevap veren Feyzioğlu şöyle devam etti:
"Danıştay'ın açılışında ben uzatmadım. Sayın Danıştay Başkanı uzattı. Konuşmasını tekrarlardan arındırdım. Sayın Danıştay Başkanı konuşmasında, 'Çok güzel bir binamız var. İş yükümüz çok fazla. Yetkilerimizi sınırlandırsanız iyi olur.' dedi. Bunlar 1 dakika sürdü. Diğer 24 dakika da ise bu konuşmasını tekrarladı. Sayın Başkanın imtina ettiği dakikaları kullandım. Velev ki uzattık. Türkiye'nin en önemli sorunları, yurttaşın yaşadığı sorunları, birebir dinlemek için Afyon toplantısına 15 dakika geç gidilemez mi. Bu sorunları orada konuşmak zorundaydım. Loğoğlu'nun düşünce özgürlüğe saygı duyarım. Ama sayın Loğoğlu biraz daha fazla çalışsaydı, bizim söyleyecek daha az sözümüz olurdu."