Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Türkiye'nin fiyat politikalarının belirlendiği bir enerji üssü olmaması için hiçbir sebep yok. Türkiye istikrarlı siyaseti ile beraber bunları gerçekleştirebilecek düzeyde" dedi.
Dünya Ekonomik Forumu'nda, "Bölgesel Enerji Dinamiklerinin Anlaşılması" konulu panelde konuşan Yıldız, dünyada ekonomilerin globalleştiğini, ancak politikaların ulusallaştığını ifade etti.
Bunun aslında bir paradoks gibi göründüğünü ve uluslararası sermayeyle büyüyen, gelişmekte olan ekonomilerin bütün bu süreçte çok daha dikkatli davranmak durumunda kaldığını belirten Yıldız, Türkiye'nin gelişen, kalkınan ve büyüyen bir ülke olarak hem o değişimi hem de dünyadaki gelişmeleri takip etmek durumunda olduğunu söyledi.
Türkiye'nin, bir sonraki yılın büyümesini yine uluslararası sermayeyle yaptığını vurgulayan Yıldız, şöyle devam etti:
"Enerji ve uluslararası siyaset, birbirinden ayrılmaz hatta birbirini tamamlayan, biri olmazsa diğerinin varlığı tartışılan iki önemli başlık. Dünyada Fukuşima ile beraber, doğalgaz kullanımıyla alakalı tercihlerin yine de ABD'nin kaya gazına rağmen değişmemiş olmasına ve ABD'nin ihracatçı olmamasına, iç tüketimini düzenlemesine ve onu beslemesine rağmen ABD'nin konumu… Rusya'nın özellikle Ukrayna kriziyle beraber AB ile olan ilişkileri… Ortadoğu'daki siyasi istikrarsızlık… Bütün bunların içinde ortada bir ada şeklinde kalan Türkiye'nin istikrarlı durumu, coğrafyasından kaynaklanan avantajları daha da ön plana çıkarmış oldu."
Yıldız, Türkiye'nin doğusundaki ve kuzeyindeki hem doğalgaz hem de petrol kaynaklarının, dünyanın yüzde 65'ine karşılık gelmesi ve batısında yine tüketimin neredeyse yüzde 65'ine karşılık gelen portföyün oluşmasının, Türkiye'nin geliştireceği projelerle alakalı çok daha itinalı ve dikkatli davranmasını gerektirdiğini söyledi.
Dünyada enerjiye ulaşamayan hala 1,4 milyar insanın varlığı düşünüldüğünde, ekonomik büyümeden ve kalkınmadan daha hızlı büyümesi gereken bir enerji sektörü olduğunun görüleceğini dile getiren Yıldız, şunları kaydetti:
"Bu aslında Ortadoğu'daki son gelinen siyasi istikrarsızlıkların, dünyadaki enerji arzıyla alakalı bir kısım tedirginliklere sahip olmasının, Arap Baharı ile başlayan yapının aslında petrol ve doğalgaz arzından daha fazla tesir ettiğini gördük. Siyasi istikrarsızlığı sevmeyen birçok sektör vardır ama bunun en önemlilerinden ve bu sektörlerin başında gelen, enerji sektörüdür.
Hem sermaye yapılanmasını hem de uluslararası global yapıyı temsil eden bir sektör olduğu için Türkiye burada geliştirdiği projelerle siyasi istikrarsızlığın bir unsuru değil tam tersi barışı gerekçe kılarak da bölgesindeki istikrarın temel bir unsuru olmaya gayret etmektedir. Siyasetin yükünü, özellikle bölgedeki uluslararası siyasetin olumsuz yükünü hafifletmek için de bu projeleri geliştirmeye devam edecektir."
"Türkiye siyasi istikrarını koruyarak bölgenin de istikrarına katkılar sağladı"
Büyüyen ve ilerleyen Türkiye'nin kullandığı hem doğalgaz hem de petrol miktarının, bir çırpıda sayılacak 10-15 tane ülkenin toplam miktarından daha fazla olduğunu aktaran Yıldız, bir ölçek farkı, bir büyüklük farkı bulunduğunu ve Türkiye'nin en cazip pazarlardan biri olduğunu kaydetti.
Ulusal siyaset ile bu projelere yön veren ve uluslararası anlaşmaları yapan hükümetlerin, bir yandan seçilme ve hizmet gerekçesi olarak gördükleri vatandaşının hakkını korurken diğer yandan bu ülkeye gelen uluslararası sermayenin de hakkını korumak durumunda olduğuna dikkati çeken Yıldız, "Bu o kadar optimize edilmesi gereken önemli bir husus ki çok kar vererek bir sermaye transferine dönüştürmeden ama az kar vererek de o ülkeye gelmelerini engellemeden o işi yapmak lazım" dedi.
Yıldız, Türkiye'nin çizdiği enerji politika ve stratejileri ile bu noktayı yakaladığını belirterek, şunları söyledi:
"Doğu Akdeniz gazlarının siyasi fizibiliteler düzeldiği halde ekonomik fizibiliteye ulaşacağını, Güney Kıbrıs yerel yönetimi ile beraber Kuzey Kıbrıs denkleminin çözüleceğini, İran'a yaptırımların ortadan kalkmış olmasıyla beraber adım adım İran'dan Avrupa'ya akacak doğalgazın realize ediliyor olmasını, bizim geliştirdiğimiz TANAP projesi gibi ve 10 gün önce temelini attığımız Hazar'daki projeler gibi ve yine Rusya ile beraber geliştirdiğimiz projeleri de düşünürsek aslında yapılacak çok fazla iş var. Türkiye'nin fiyat politikalarının belirlendiği bir enerji üssü olmaması için hiçbir sebep yok.
Türkiye istikrarlı siyaseti ile beraber bunları gerçekleştirebilecek düzeyde. Şu ana kadar Kerkük-Yumurtalık ham petrol boru hattı günlük 1,5 milyon varil kapasite ile çalışacak konumdadır. Bu aslında ambiyans olarak Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından daha yüksek bir kapasitedir. 50 milyon ton ile Bakü-Tiflis-Ceyhan ve 70 milyon ton ile Kerkük-Yumurtalık ham petrol boru hattı çalışıyor. Ama Irak'taki üretildiği kadar iletebileceğimiz için Irak'ta daha fazla üretilmesi ve bizim daha fazla iletebilmemiz, Ceyhan'dan dünya pazarlarına daha çok pazarlıyor olabilmemiz lazım. Bütün bunlar Türkiye'nin siyasi istikrarıyla son derece orantılı konulardır. Türkiye siyasi istikrarını koruyarak aslında bölgenin de istikrarına çok ciddi olumlu katkılar ortaya koymuştur. Bundan sonrada koymaya da devam edecektir."
"Türkiye enerjiyle alakalı bütün kalemlerini bir barış gerekçesi olarak kullanacak"
Bölgesel istikrarsızlıkların etkisinin uzun süre tesiri olduğunu belirten Yıldız, birincil enerji kaynaklarını oluşturan gerek ham petrol gerekse doğalgazın dünyada bir savaş gerekçesi olduğuyla ilgili kanaatlerin ağırlık kazandığını söyledi.
Türkiye'nin enerjiyle alakalı bütün kalemlerini bir barış gerekçesi olarak kullanacağını vurgulayan Yıldız, "Türkiye enerjiyle ilgili yalnızca bir transit ülke olarak değil aynı zaman bir enerji merkezi olmayla ilgili hedeflerini devam ettirmektedir" dedi.
"Ekonomiler küreselleşirken politikalar ulusallaştı"
Dünya genelinde ekonomilerin küreselleştiğini, buna karşın politikaların ulusallaştığını anlatan Yıldız, ülkelerdeki hükümetlerin serbestleşen piyasayı düzenleyici ve denetleyici konumda bulunduğunu söyledi.
Enerji konusundaki fiyat seviyelerinin hükümetler tarafından küresel piyasaya uygun bir şekilde dengelenmesinin, hem yatırımcı hem de tüketici için fayda sağlayacağını belirten Yıldız, ancak bu şekilde fiyat mekanizmalarında optimum seviyeye ulaşılacağını söyledi.
Irak'ın doğalgaz ve petrolünün o ülkenin kendi zenginliği olduğunu yineleyen Yıldız, Türkiye'nin Irak halkının kararları doğrultusunda bu ülkeyle birlikte projeler yürüttüğünü kaydetti.
"Bir komşunuzun istikrarsızlığı sizi ilgilendiriyorsa, istikrarı da sizi ilgilendiriyor demektir"
Irak'ta görevde bulunan bir önceki hükümetle Türkiye'nin bazı sorunlar yaşadığını hatırlatan Yıldız, "Yeni hükümetle beraber sistemin kurulacağına, bunun aslında altyapısının hazırlandığına ve yaptığım ilk görüşmelerde bu konuyla alakalı pozitif bir kanaate ulaştığımızı gördüm. Türkiye'nin Erbil'le ve Bağdat'la yaptığı sözleşmeler var. Özel hukuk hükümlerine tabi olmak kaydıyla ister kamu şirketleri isterse özel şirketler Erbil'de bir kısım sözleşmeler yaptılar. O petrol ve doğalgaz o ülkenin kendi değeri. O yüzden o paylaşımın sistematize edilmesiyle alakalı sıkıntı vardı, Türkiye bunu kurdu ve Türkiye Irak'ın gelirlerinin arttığı kadar Irak'ın normalleşeceğini biliyor" diye konuştu.
Türkiye'nin Irak'ın iç işlerine karışmak gibi bir niyeti olmadığını vurgulayan Yıldız, "Eğer bir komşunuzun, bir kardeşinizin istikrarsızlığı sizi ilgilendiriyorsa, istikrarı da sizi ilgilendiriyor demektir" ifadesini kullandı.
"Siyasi durumları enerji projelerinden izole etmeliyiz"
Siyasetle enerji sektörünün zaman zaman birbirinden izole edilerek ele alınması gerektiğini dile getiren Yıldız, Türkiye'nin Rusya ve İran'la gerçekleştirdiği projelerde bu izolasyonu çok iyi başardığını söyledi.
Yıldız, "Biz Rusya'yla Suriye konusunda aynı şeyleri düşünmüyor olabiliriz, Irak konusunda İran'la da aynı şekilde, ama bu siyasi durumları enerji projelerinden izole etmeliyiz" dedi.
"İlerleyen Türkiye'nin nükleerde geri kalan bir yapısı olamaz"
Türkiye'nin enerji sektöründe yıllık 15 milyar lira tasarruf etme marjı bulunduğunu aktaran Yıldız, artan yenilenebilir enerji yatırımlarına dikkati çekerek, "Türkiye yalnızca rüzgar enerjisinde yaptığı yatırımlarla yıllık 1 milyar dolar daha az doğalgaz ithalatına inşallah yol açmış olacak" bilgisini verdi.
Büyüyen ve kalkınma düzeyini artıran Türkiye'nin nükleer enerji yatırımlarından ayrı düşünülemeyeceğini belirten Yıldız, şunları kaydetti:
"Türkiye, dünyada 442 nükleer santralin 30 ayrı ülkede yapılandığını biliyor. Bunların yarısı ABD, Fransa ve japonya'da… Dolayısıyla büyüyen Türkiye'nin küçülen enerji sektörü olmaz. İlerleyen Türkiye'nin nükleerde geri kalan bir yapısı olamaz. Türkiye nükleerden enerji etmiş olmakla beraber yalnızca enerjisini değil sanayileşmeyle ilgili kısmı da lig atlatmış olacak.
Türkiye bütün enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye inşallah devam edecektir. Bu doğru ve kalıcı bir politika ve AB üyesi ülkelerin toplam ortalama yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazlası oran olarak Türkiye'de üretiliyor. Yani o açıdan Türkiye'nin performansı son derece iyi ama daha fazla şeyler yapabilecek de coğrafyanın kapasitesi var."
Türkiye'nin enerjide yazılımlarının ileri teknoloji düzeyine çıktığını belirten Yıldız, "Biz iktidara geldiğimizde 20 yaşındaki bir trafo bugün 32 yaşında. 12 yıl önce ihtiyaç hissetmediğimiz bir yatırım bugün gerekebiliyor. O yüzden bunları da inşallah son teknolojiyle geliştireceğiz ve Türkiye'deki ekonomik büyümeden daha hızlı büyüyen bir enerji sektörü olduğunu hep beraber görüyoruz. Türkiye yalnızca geçen yıl kurulu güçte yüzde 11,4 büyüdü. Ekonomik büyüme yüzde 4'ler civarında ama kurulu güç yani enerji arzı daha hızlı büyüyor. Bizim daha hızlı büyümemiz lazım hem ülke için hem de bölgenin tamamı için" değerlendirmesini yaptı.