Başbakan Ahmet Davutoğlu, AKP 23. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda açıklamalarda bulundu. Davutoğlu buradaki açıklamasında CHP'den istifa eden Emine Ülker Tarhan hakkında da değerlendirmede bulundu.
"Ana muhalefetten bir milletvekili istifa etti. İstifa açıklamasında, 'Sorumsuz çağrılar, tutarsız tezkere söylemleri, belirsiz politikalar ile halkımızın duyarlılıklarından kopuk muhalefet anlayışında ısrar edeceği anlaşılan CHP yönetiminin olası vahim tercihlerini değiştiremeyeceğimi anladığımdan, iktidar umudu da, hedefi de bulunmayan yanlış ve zayıf politikaların parçası olmamak için büyük umutlarla geldiğim CHP'den istifa ediyorum' dedi. Söylediklerinin altına imza atıyorum" diyen Davutoğlu, "CHP’yi CHP’li anlatıyor. Sorumsuz çağrılar. Doğru. Belirsiz politikalar. Doğru. Halktan kopuk muhalefet anlayışı. Doğru" ifadelerini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, "2007'de e-muhtıra verildi ki muhtıraların sonuncusuydu. Bundan sonra da kimse bir daha muhtıra veremeyecek, kimse millete muhtıra veremeyecek" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti 23. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, "Baktılar ki cumhurbaşkanlığı makamı bu kez aynı Özal çizgisinde kararlı bir şekilde milli iradeyi savunan AK Parti kadrolarının içinden biriyle temsil ediliyor, bu sefer AK Parti'ye kapatma davası açıldı. Yeni Anayasa yapma tartışmaları yürürken bu çabalar içindeyken kapatma davası açıldı. Kökünden kurutalım dediler. Halbuki bre gafiller, kökü millet olanın kurutulması mümkün mü?" şeklinde konuştu.
Davutoğlu'nun konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle
"Eğer üç seçim öncesi, 30 Mart, Cumhurbaşkanı ve 2015 seçimleri öncesi, birçok gayriahlaki dinlemelerle insanların özel hayatlarına girerek, bir bomba tesiri yapsın diye ve etrafa da 'Bu hükümet 1 Ocak'ta artık bitecek' diye bir planlama içinde eğer birileri harekete geçmişse, bunun adı yolsuzluklarla mücadele değildir, bunun adı millet iradesiyle gelen bir iktidarın dolaylı bir darbeyle indirilmesi teşebbüsüdür. Adını doğru koymamız lazım.
Her 23 Nisan'da, 29 Ekim'de değişik vesilelerle yapılan açıklamalarla hep bize şu söylendi: 'Haddinizi bilin. Sakın ola ki halk size oy verdi diye Türkiye'nin geleceği ile ilgili planlamaları yapacağınızı zannetmeyin. Bu ülkede dış politika, ekonomik politikalar, stratejik konular, bürokrasi tarafından karar verilen konulardır. Siz geçmişte olduğu gibi baraj yapın, yol yapın ama bu alanlara girmeyin' denmeye çalışıldı. Eğitim politikalarına dahi vesayetçi bir yapının tespit ettiğine dönük mesajlar verildi. Yılmadık, devam edildi. 2004-2005 yıllarında adından başka hiçbir şekliyle Cumhuriyeti andırmayan Cumhuriyet mitingleri tertip edenler, milli iradenin önüne set çekmeye çalıştılar. 2007'de e-muhtıra verildi, ki muhtıraların sonuncusuydu. Bundan sonra da kimse bir daha muhtıra veremeyecek, kimse millete muhtıra veremeyecek.
Afyon'da 2001 Türkiye'sinde bir araya gelen Erdemliler Hareketi'nin ortaya koyduğu prensipler bugün tartışıldığında 2014'te buraya gelineceğini kimse hayal bile edemezdi. İnsan hakları açısından, demokratikleşme açısından, sivil-asker ilişkileri açısından, dini özgürlükler açısından eğer o günlerde bize söylenenlere kulak assaydık ve deseydik ki 'Realist olun, şimdi bunları talep etmeyin bekleyin', emin olun 10 yıllarca beklerdik, kimse de bize bu hakkı vermezdi.
Tarihe iradeyle çıkanlar, hak verilmesini beklemezler, haklarını alırlar ve insanlığa hakkını da verirler. Dış politika uygulama esnasında da iç siyasette de son 14 yıldır dönüp bize ders vermeye kalkanlar oldu. 'Niye Davos'ta sesinizi yükseltiyorsunuz?' diyenler oldu, 'Alemin avukatı siz misiniz?' diyenler oldu, 'Hayalperest' diyenler oldu. Onları dinlemiş olsaydık, bugün istiklal ordularının temsil ettiği o insanlık onuru değerlerini dünyada dalgalandıran bir al bayrak, birçok mazlum milletin sembolü olma özelliğini kazanamazdı. Onları dinlemedik, dinlemeyeceğiz, biz milletin sesini, tarihin sesini ve insanlığın sesini dinleyeceğiz.
Ne kadar güçlü olursak olalım, yüzde 50 oy değil yüzde 70 oya, daha ileri oylara da inşallah yürürüz, yürürsek yürüyelim hiçbir zaman halk karşısında kibre kapılmayacağız. Halk karşısında tahakküm içinde olmayacağız. Halkın terini, halkın gözyaşını küçük görmeyeceğiz. Aydın despotizminin getirdiği, 'Biz seçilmişiz, biz iyi eğitilmişiz, onlar ise çarıklılar' diyen o eski zihniyeti yerle bir edeceğiz.
Orta Anadolu'da, Batı Anadolu'da milli birlik nutukları atmak, Türkiye'nin milli birliğini teminat altına almaz. Türkiye'nin her yerinde al bayrağı dalgalandırmayan hiç kimse, milli birlik iddiasında bulunamaz.
Toplantı ve gösteri yapma hakkı herkesin hakkıdır onu koruruz ama şiddete yönelirse, kim yönelirse yönelsin ona karşı da en etkin tedbiri alırız. Bu iki aylık dönemde HDP'nin en ufak barışçıl bir çağrısını duydunuz mu? Provokasyon, tahrik ile siyaset yapılmaz.
2015 seçimlerine herkes girsin, karşımıza çıkacak olan herkes, mert, açık, şeffaf bir şekilde karşımıza çıksın, meydanlarda halkla birlikte onlarla konuşalım, halk kimi tercih ederse başımızın üzerinde yeri var ama halktan böyle bir yetki almadan bizim başımızın üzerine çıkmaya kalkarsanız biz, bu başı öyle kolay kolay teslim etmeyiz.
AK Parti, paralel devlet anlayışını da kesinlikle tarihin çöplüğüne atacaktır.
Kimse başka ülkelerdeki gelişen olaylara bakıp da ham hayal peşinde koşmasın. Hukuk devleti içinde özellikle de TBMM çatısı altında siyaset yapan milletvekillerine, HDP'lilere, açık söyleyeyim, bu ülkenin hukuk devleti niteliğine zarar verecek her türlü eylemden uzak durmaya ve kendi sempatizanlarına bu eylemlerden uzak durmalarını telkin etmeye davet ediyorum."