Moon’un raporunda Kıbrıs’a ait doğal kaynaklar nedeniyle görüşmelerin sona erdiğini hatırlatarak tarafları karşılıklı suçlamalardan uzak durmaya ve 11 Şubat 2014 tarihli ortak deklarasyona bağlı kalmaya çağırdığını anımsatan Dağlı, Moon’un Kıbrıs’ın zenginliklerinin ve bölgesel işbirliği için kullanılması gerektiğine de özel vurgu yaptığını hatırlattı.
 
BM Genel Sekreteri’nin raporunda iki ayrı hususa özel önem verdiğini bir kez daha ortaya koyduğuna dikkat çeken Dağlı, Moon’un raporunda ayrıca iki toplum din adamlarının, tarafların uzlaşısı için son dönemde yoğun faaliyetler içerisinde olduğunu çok sayıda örnekle vurgulayarak, on binlerce kişinin katıldığı bu tür temasların artırılmasına yönelik umudunu dile getirdiğini belirtti.
 
Bunun yanında Ban Ki Moon’un toplumların yakınlaşması ve barış için sivil toplum örgütlerinin çok önemli rol oynadıklarını da vurguladığına çeken Dağlı, raporda yer alan diğer konulara da değindi.
 
Mağusa İnisiyatifi’nin son dönemde Kıbrıs sorununa yönelik bazı tespitlerde bulunduğunu anımsatan Dağlı, İnisiyatiflerinin Kıbrıs’ın doğal kaynaklarının çatışma unsuru yapıldığını, bunun yerine bu zenginliklerin uzlaşı aracı olarak hizmet etmesi gerektiğini, Güven Yaratıcı Önlemlerin rolünü ve Sivil Toplum’un Federal Kıbrıs’ın kurulması yolundaki önemini kamuoyuyla paylaştığını söyledi.
 
Dağlı, Birleşmiş Milletler Raporu’nun, Mağusa İnisiyatifi’nin hem kaygılarını, hem de öngörüleri ile beraber önerilerini topluca ve aynı şekilde sunması açısından manidar olduğunu ifade ederek, Moon’un önerilerine ve tespitlerine katıldıklarını ve kaygılarını paylaştıklarını vurguladı.
 
Dağlı, “BM Genel Sekreteri’nin de vurguladığı gibi Sivil Toplum olarak iki toplumun yakınlaşması ve işbirliğinin öncülüğünü yapmaya, liderlerin kötü değil iyi niyetli uğraşlarına destek olmaya devam edeceğiz” dedi.