Bir bölümü çift uyruklu olan ve Girne bölgesinde ikamet edenlerin katıldığı toplantıda konuşan Özersay “dünyada çok farklı nedenlerle nüfus hareketleri yaşanıyor. Bu bağlamda ülkemize yerleşen ve zaman içerisinde bizim ister vatandaşlığımızı almış olsun isterse daimi ikametini ülkemizde sürdürüyor olsun bu bireylerin bu toplumun bir parçası olduğunu unutmamalıyız. Modern dünyada çok-kültürlülük bir zenginliktir, insanları herhangi bir nedenle ayırmadan, ötekileştirmeden tüm vatandaşlara yönelik hizmet üretmek esas olmalıdır” dedi. Özersay ülkenin tüm vatandaşlarının talep ve beklentilerini dikkate almak gerektiğini özellikle kamusal alanda hizmet alırken gerek dil gerekse farklı kültür nedeniyle yaşanabilecek sıkıntıların aşılmasında çağdaş bir duruş ortaya konulmasını gerekli gördüğünü söyledi.
“Önerilerimiz ve Adımlarımız Makul Olmalıdır”
Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, Kıbrıs sorununa çözüm bulma yönünde yapılan müzakerelerde mülkiyet konusunun detaylı şekilde ele alındığını, ancak zaman içerisinde uluslararası mahkeme kararlarıyla gelişen birtakım kriterlerin, özellikle insan hakları bağlamında Kıbrıs Türk tarafının tezlerinin güçlenmesine yardımcı olduğunu belirterek “kuşkusuz bu, çözüm müzakerelerinde sadece bizim istediklerimiz olacak anlamına gelmiyor. Uluslararası hukukun gereği, mülkiyet konusunda gerek eski mal sahibinin gerekse şimdiki mal sahibinin yarışan hak ve çıkarları arasında adil bir denge kurulmasıdır. İşte Kıbrıs sorununun çözümü de ancak her iki tarafın hak ve çıkarlarının bir orta noktada buluşturulması ile mümkün olabilir, her iki toplumun da içine sindirebileceği bir çözüm yaşayabilir. Yoksa taraflardan birinin diğeri üzerine taahküm kurması hem kabul edilemez hem de yaşayabilir değil, sorunların tekerrür edeceği bir yapı ortaya çıkarır. Bu nedenle mülkiyet sorunu da dahil pek çok başka sorunun çözümünde makul davranmak, aşırı talepler ortaya koymak yerine uluslararası hukuku dikkate alan yaklaşımlar temelinde öneriler geliştirmek Kıbrıs Türk tarafının yararına olacaktır” dedi. Özersay “bu bağlamda aradan geçen zamanın, bu mülkerde ya ikamet maksatlı veya yaşamını idame ettirmeye dönük bir hayat tesis edilmiş olduğunun, taşınmaz mallar ile bireyler arasında duygusal bir bağ gelişmiş bulunduğunun dikkate alınması gerekir ve bunu vurgulayan da İnsan Hakları Mahkemesi’dir” dedi.