Hüdaoğlu; “Doktorların neden eylem yaptığını anlamak istemeyen bir siyasi anlayış ve sağlığa ayrılan bu bütçe ile değil reform yapmak, sağlık alanında değişim bile başlatılamaz” dedi.
Sağlık alanında değişim, dönüşüm gerçekleştirmek için en azından %15’lik bir bütçe gerektiğini belirten Hüdaoğlu, bundan daha önemlisinin yetkili kişilerin anlayışları olduğunu, doktorların yıllardır ortaya koyduğu görüşleri dikkate almayan, neden eylem yaptıklarını dahi anlamakta zorlanan zihniyetlerle bir yere varılamayacağını kaydetti.
Sağlık alanında yapılması gerekenlerin belli olduğu belirten Hüdaoğlu, meslek örgütleri tarafından da kabul gören, kamuda çalışan doktorların maaşlarının iyileştirilerek, tam gün uygulamasına geçilmesi, eş zamanlı olarak da Genel Sağlık Sigortası, Döner Sermaye Yasası, Hasta Hakları Yasası, Sağlık Çalışanları Değişiklik ile Özel Hastaneler Değişiklik Yasa Tasarıları’nın yaşama geçirilmesi gerektiğini ifade etti.
Vatandaşların istedikleri doktordan hizmet alabilmesine olanak tanıyacak, hasta ile hekim arasında para mevzusunun girmeyeceği bir sistemin gerekli olduğunu belirten Hüdaoğlu, giderlerin Genel Sağlık Sigortası’ndan karşılanacağı, sistemde yaşanacak suistimallerin engellenmesi için de hastaların düşük düzeyde primler ise sisteme katkı koymalarının sağlanması gerektiğini söyledi.
TDP Genel Sekreteri Suphi Hüdaoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, sağlıkta yaşanan sorunlar, gıda güvenliği, organik tarım ve hükümet icraatlarına yönelik değerlendirmelerde bulundu.
KATKIYA HAZIRIZ
Sağlıktaki sorunların yıllardır bilinmesine rağmen, gerekenlerin yapılmaması nedeniyle sorunların artık kangren haline geldiğini, kamu doktorları bir bir istifa ederken, hekimlerin eylem için sokağa inmek zorunda kaldıklarını belirten Hüdaoğlu, yaşanan gelişmelerin ardından bugüne kadar yapması gerekenleri yapmayan hükümetin sağlıkla ilgili Ad-Hoc Komite kurma kararı aldığını, ancak çok da umutlu olmadıklarını belirtti.
Bu konuda temkinli iyimserlik içinde olduklarını belirten Hüdaoğlu, geçmişte de benzeri komitelerin kurulduğunu, ancak günün sonunda beklenen sonuçların alınamadığını anımsattı. Hüdaoğlu, her şeye rağmen, TDP olarak komitelere her türlü katkıyı vermeye ve ellerini taşın altına koymaya hazır olduklarını ifade etti.
ORGANİK TARIMA GEÇİLMELİ
Suphi Hüdaoğlu, güvenli gıda için en doğru uygulamanın etiketlendirme ve organik tarım olacağını belirterek, organik tarıma geçilmesi gerektiğini kaydetti.
Ülkede pestisit (canlı kıran) konusunda ciddi sıkıntılar olduğunu, limit üstü bulguların yanısıra, limit altı olarak açıklanan ürünlerde bile zehir olduğuna dikkat çeken Hüdaoğlu, “Limit altı olarak açıklanan sebze ve meyvelerden birkaçı aynı anda tüketildiği zaman zehrin etkisi çok daha fazla olmaktadır” dedi. Hüdaoğlu, yapılan testlerle ilgili geçmişte haftalık olarak yapılan açıklamaların artık aylık olarak yapılacağı yönünde kararın doğru olmadığını da ifade etti.
Ülkede organik tarıma geçilmesi için uygun ortam bulunduğunu belirten Hüdaoğlu, Avrupa’da nüfusu milyonlar olan ülkelerde %75-80 oranında organik tarım yapılırken, bizim gibi küçük ölçekli ülkelerde bunun çok daha kolay olacağını belirtti.
BİOSİD(ZEHİR) KULLANIMI ÇOK ZARARLI
Bazı belediyelerin halen yapmakta olduğu kimyasal ilaçlamalar konusunda ise Hüdaoğlu, bu ilaçların kanseri artırdığı, hormon yapısını bozduğu, damar tıkanıklarına neden olduğu, pankreas ve tiroitlere zarar verdiği uyarısında bulundu. Birçok Avrupa ülkesinde bu ilaçların kullanımının yasak olduğunu belirten Hüdaoğlu, bu konuda hükümet ile Sağlık Bakanlığına büyük görevler düştüğünü söyledi.
SU KONUSU
Suyun yönetimine yönelik değerlendirmelerde bulunan Hüdaoğlu, toplum olarak suyu yönetecek mühendis ve organizasyon yeteneğimizin mevcut olduğunu belirtti.
Geçtiğimiz günlerde KTMMOB yöneticilerinden Su Kurumu hakkında teknik bilgi aldıklarını anımsatan Hüdaoğlu, Geçitköy’den çıkacak suyun arıtmaya verileceğini, oradan da belediyelerin su depolarına aktarılacağını, bu işlemlerin oluşturulacak Su Kurumu denetiminde yapılacağını kaydetti.
Su Kurumu’nun su ticaretini kar amacı gütmeden, ancak kendi amortismanlarını da gözeterek belediyelerin su depolarına aktaracağını kaydeden Hüdaoğlu, suyun ticari bir meta olarak görülmemesi noktasında hassas olduklarını vurguladı.
Suyu yönetmeye talip olan Su Kurumu’nun öncelikle suya ve yöneteceği tesislere sahip olması gerektiğini, bunun da suyun TC’den ücret karşılığı satın alınması ve tesislerin ücretinin uygun bir ödeme programı ile yapılması kaydı ile gerçekleşebileceğini söyleyen Hüdaoğlu, ‘yönetmeye talip olmak için, sahip olmak gerektiğini’ söyledi. Hüdaoğlu, suyun yönetiminin özelleştirilmesine karşı olduklarını da belirtti.