Başbakan Davutoğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Türkite Cumhuriyeti Başbakanı ve AK Parti Genel Başkanı olarak hepinizi selamlıyorum.
En köklü dönüşümlerden geçen süreçteyiz. Bir akademisyen, Dışişleri Bakanı ve Başbakan olmak en büyük gurur vesilesi olmuştur.
Bildiğiniz gibi 28 Ağustos 2014 tarihinde kurucu genel başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dan kutsal bir emaneti devraldım. Bugün geriye dönüp baktığımda bu hususlardan hiçbir şekilde ayrılmadığımı ve canla başla çalıştığımı düşünüyorum. Bunun şahidinin de aziz milletimiz olduğunu düşünüyorum.
Şimdi bugün geldiğimiz bu noktada, gelecek perspektifimizi paylamak gereği ihtiyacındayım.
Birinci dönem 62. Hükümet dönemidir. En önemli meydan okuma AK Parti'nin bütün olarak geleceğe hazırlanmaktır. Karizmatik liderden sonra bir boşluk oluşur. Benim bu dönemde AK Partimizin birliği ve beraberliğinin muhafazası olmuştur. O dönem 3 dönemlik arkadaşlar için farklı kanaatlar söyleniyordu. Benim döneminde tek bir istifa olmamış, partimizin omurgasından da hiçbir şey eksilmemiştir. Bu konuda bana katkıda bulunan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. İkinci hedefim suhuletle seçime götürmekti. Paralel yapı, Suriye meselesi ile ülkeyi seçime götürmem gerekiyordu. 62. Hükümetimiz suhuletle seçime götürdü. Diğer meydan okuma 6-7 Ekim terör olayları. Bu olayların üstesinden gelmek, yaraları sarmak ve tekrarlanmaması için güvenlik planlamaları yapılması. Bu dönemde yapılan yatırımların sürmesi bir başka görevimdi. Hiçbir yatırım geride kalmamış, aksama sözkonusu olmamıştır. Ekonomimizin çerçevesi de çizilmiştir.
İkinci dönemimiz en kritik dönemdi. Türk demokrasi tarihi için kritik bir dönemdi. 7 Haziran-1 Kasım arası. İstikrarlı bir dönem sonrası puslu havayı seven çakallar ortaya çıkmıştı. Partimizde hüzün, ne olacak kaygısı vardı. Geriliyor muyuz kaygısı vardı. Bu binanın balkonunda 'Başınızı dik tutun, bugün AK Parti'nin yeniden bilmillah diyeceği gündür' dedim. 7 Haziranla birlikte muhasebemizi yaptık. 'Biz bu ülkeyi bir saniye bile hükümetsiz bırakmam' demiştim. Kaos bekleyenler çelikleşmiş bir iradeyi karşılarında buldular. Meclis'te çoğunluğu olmayan geçici bir hükümetin en radikal kararları alması gereken dönemdi. PKK, DAEŞ saldırıları kapsamlı bir savaş ilanıyla ülkemizi karşı karşıya bırakmıştı. Madem ki Türkiye'ye savaş ilan edilmiştir, ülkemizin bütün dağları, bütün vadileri, bütün şehileri terörden temizlenene kadar mücadeleye taviz vermeyeceğiz.
63. Hükümet döneminin görevi 1 Kasım seçimlerine ülkeyi suhuletle götürmekti. 1 Kasım seçimlerine suhuletle gittik. Gurur duyacağımız bir netice çıktı. Yüzde 85'lik bir katılım ve Yüzde 49,5'la gelen bir AK Parti teşkilatı. 4 yıllık bir hukuk oluşmuştu. Biz yeni dönemin çerçevesini çizmiştik. 3 aylık dönemde bütün vaatlerimizi yerine getirmenin huzuru ve onurunu yaşıyorum. Bu konuda emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkürü bir borç biliyorum. 1 Kasım öncesi 81 vilayeti dolaşarak verdiğim hiçbir söz yarım kalmış değildir. 3 aylık reformlarımızı tamamladık, 6 aylık reformlarımızın bir kısmını tamamladık. Ancak en büyük reformumuz ve bir gün hayata geçecek sivil anayasa için kurullar oluşturduk. Uzlaşma komisyonu oluştu. Çalışmalar yaptık. 2 Kasım'da aldığımız kararlarla kapsamlı operasyonlar başladı. Sur, Silopi, Derik, Varto'da birçok ilçede, bu operasyonlar büyük bir başarıyla yürütüldü, yürütülüyor. Bütün şehitlerimize rahmet diliyorum. Bu mücadelede netice alınıncaya kadar nihayete erdirilecek. Türkiye her an kriz çıkabilir, ekonomik bakımdan sarsıntı olabilir denilen Türkiye sağlıklı işaretler veriyor, enflasyon düşüyor. Kimsenin ekonomimizi bozacak spekülasyona gitmemesi uyarından bulunuyorum. Kimse ekonominin iç dengeleriyle oynamaya kalkmasın. Kurdaki düşüş devam etmeli. Bütün yatırımcılara bu güven ve istikrarın devam edeceği konusunda tereddüt etmemelerini belirtiyorum. 29 Kasım'da hükümeti kurduktan hemen sonra AB zirvesi gerçekleşti ve paket gereğince, mülteci geçişi 7 binlerden 10'lu rakamlara düştü. Vize muafiyetinin adımlar atılmasıdır. AB komisyonu aldığı kararlarca önemli bir aşamaya gelmiş bulunuyor. G20 zirvesini gerçekleştirdik, İİT ve Dünya İnsani Zirvesi'ne evsahipliği yapacağız.
Güçlü Cumhurbaşkanı, Güçlü Başbakan dönemiydi. O gün 'emanetçi başbakan istemiyorum' demişti. Ben emaneti üstlendim ama hakkını vermek için gece gündüz çalıştım. Teşkilatlarda atamalarda şahsi yetkimi kullanmamışımdır. Partiler geleneğiyle yaşar. Bu dokunun sağlam kalmasını asli unsur gördüm ve sadık kaldım. Adım atmadığım vilayet kalmadı, 81 ile gittim. Bazı illere 7-8-9 kere gittim.
Bu muhasebemizin kısa bir özeti, detaylarını biliyorsunuz.
Partimiz yeni bir dönemin eşiğindedir. Yaptığımız istişarelerle, 22 Mayıs 2016 günü tüzüğün 70'inci maddesiyle olağanüstü kongreye gitme kararı aldım.
20 aylık bu tabloya rağmen, 1 kasım'da seçimleri kaybeden muhalefet liderleri koltuğunu muhafaza ederken, niye aday olmamayı düşünüyorsunuz? Bu haklı bir sorudur. Son kamuoyu anketlerine göre de oy oranımız yüzde 52'yi aşmıştır. Yüzde 54'e varmıştır. Benim bu kararı almamda başarısızlık bir duygusu ya da pişmanlık sözkonusu değildir. Hakkım ve onurumla bu görevi yaptım.
Hayat insana bir şey öğretiyor. Benim hiç terk etmediğim prensiplerim var. Hiçbir zaman hak etmediği an gelmedikçe peşinde koşmadım. Hiçbir zaman makam ve mevki talep etmedim. Hiçbirisi için bir an dahi lobi yapmak, talepte bulunmadım. Bugün de talebim olmadı.
En güçlü insan, kendisiyle barışık olan insandır. Hayatta inanmadığım hiçbir şeyi savunmadım. İnandığım değerler için mevki, makam hesabı içinde olmadım.
'Yoldan önce, yol arkadaşı' Ben yola çıktığım arkadaşlarımın benimle olduğunu bilmek isterim. Son MKYK'da yaşananlar, ve önergenin kendisi benim için önem arz etmiyor ama takip edilen yolu refik olma özelliğiyle bağdaştıramadım. Hedef önemliyse hepimizin bir muhasebe yapması gerekiyordu. Yaptığımız istişareler AK Parti'nin devamı için refik değişmesi için genel başkanın değişmesi kararı bende hasıl oldu. Önümüzdeki kongrede bu şartlar altında aday olmayı düşünmüyorum. Birlik içinde kongre yapılmalıdır. AK Parti'nin kaderi Türkiye'nin kaderidir. Grup toplantısında bunu da ifade ettim. 'Nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam' dedim' Ben grup konuşmasında kendimi bağladım.
Bundan sonra 5 temel hukuku gözeteceğim. Birincisi Cumhurbaşkanımız ile aramızda insani kardeşlik hukukudur. Hiçbir yorum yapılmasını doğru görmem.
Başbakan Başdanışmanı, Dışişleri Bakanı olarak onla birlikte çalıştım. Görev aldığım olağanüstü kongreye vefa kongresi dedim. Ne gelişme olursa olsun verdiğim söze sadıkım, vefa ilişkisini sürdüreceğim. Cumhurbaşkanımız aleyhine tek bir söz duyamayacaksınız. Onun onuru benim onurumdur, onun ailesi benim ailemdir.
Başdanışman ve büyükelçilik görevi yürütürken, siyasete girme kararını AK Parti'nin kapatılma davası açıldığı gün verdim ve bir taahhütte bulundum. 'Sonuna kadar yanınızdayım' demiştim. Türkiye'ye bu tehditler sözkonusu iken AK Parti milletvekilliğim ve AK Parti neferi olarak demokrasi mücadelemi sürdüreceğim. Verdiğim sözün gereğini yapacağım.
Partimin hukukunu koruyacağım. AK Parti, Türkiye'nin sınırlarıyla ilgili bir parti değildir. AK Parti'nin birliği, beraberliği gönül coğrafyamızda adalet arayışının teminatıdır. Kim ki partimizde gedik açmaya çalışırsa karşısına önce ben çıkarım. Partide bir ayrışmaya izin vermeme talebinde bulunuyorum. Bütün teşkilatlara teşekkürü bir borç biliyorum.