Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, 2016 yılı çözümsüz olarak geçirilir ve 2017’ye girilirse, bunun yeni sorunlar getireceğinin altını çizdi ve “2017 yılı başlarında doğal gaz için sondaj çalışmalarını başlatmak yönünde planlanan girişimler de, çözüme ulaşmadığımız bir ortamda, yeni gerginliklerin tetiklenmesi anlamında olacaktır” dedi.
Akıncı, Kıbrıs sorununun çözümü için var olan fırsatı en iyi şekilde değerlendirmenin her iki tarafın ciddi sorumluluğu olduğunu da kaydetti.
20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamaları kapsamında Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda düzenlenen töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Akıncı, Türkiye’nin Atatürk’ün öngördüğü ilkeler doğrultusunda çağdaş, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak kurumsallaşarak gelişmesi ve daha da kalkınmasının sadece Türkiye’nin kendisi için değil, Kıbrıs Türk halkı için de büyük önem taşıdığını vurguladı. Akıncı, bunun aynı zamanda bölgedeki coğrafyanın istikrarı açısından da gerekli olduğunu söyledi.
Türkiye’nin bu sıralar içinden geçtiği zor günlere rağmen 20 Temmuz 1974’ün 42’nci yılında, etkinliklere katılmak için aralarında bulunan Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine “hoş geldiniz” diyen Mustafa Akıncı, Türkiye ve diğer yerlerden aralarında bulunan tüm konuklara teşekkürlerini sundu.
20 Temmuz 1974’ü anarken, onu yaratan tarih olarak ister istemez 15 Temmuz 1974’ten başlamak, faşist Yunan cuntasının darbesinden söz etmek gerektiğini ifade eden Akıncı, işin bu yanı bazen unutturulmak istense de, gerçekte 20 Temmuz’un yaşanmasının asıl gerekçesini bu darbenin oluşturduğunu söyledi.
Akıncı, “Kısacası her zaman vurguladığımız gibi, 15 Temmuz yaşanmasaydı 20 Temmuz da olmazdı.
Geçen yıl sizlere hitaben yaptığım konuşmada, 15 Temmuz 1974 günü Yunan Cuntasının yaptığı darbeyle başa geçirilen Nikos Samson’a 3 gün içinde 15 bin kutlama telgrafının gönderildiğini 20 Temmuz olmasaydı darbecilerin iktidarının kökleşeceğini belirtmiş ve devamla şöyle demiştim:
Acıdır ama bir gerçektir ki; tarihin bazı dönemlerinde toplumsal bünyeler demokratik zafiyet göstermekte ve darbeler lanetleneceğine alkışlanmaktadır. Dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi, bazı dönemlerde Yunanistan’da, Türkiye’de ve Kıbrıs’ın güneyinde de bunların yaşandığı bir gerçektir” dedi.
“DARBE GİRİŞİMİ KIBRIS TÜRK HALKI ARASINDA CİDDİ KAYGILARA NEDEN OLDU”
Bu yıl 20 Temmuz’dan bahsederken artık bir yerine iki 15 Temmuz’dan söz etmek durumunda olduklarını ifade eden Akıncı, 15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye’de yer alan askeri darbe girişimi demokrasiye tutkun Kıbrıs Türk halkı arasında ciddi kaygılara neden olduğunu ifade etti.
Bu girişimin başarıya ulaşmamasının ise Türkiye gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkını da rahatlattığını vurgulayan Akıncı, “Türkiye darbeler yüzünden büyük acılar çekmiş bir ülkedir. Başarılan her darbe Türkiye’yi daha iyiye değil, daha kötüye götürmüştür. Gelişmenin, kalkınmanın yolu demokrasiden geçmektedir. Türkiye’nin Atatürk’ün öngördüğü ilkeler doğrultusunda çağdaş, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak kurumsallaşarak gelişmesi ve daha da kalkınması sadece Türkiye’nin kendisi için değil, Kıbrıs Türk halkı için de büyük önem taşımaktadır. Bu aynı zamanda bölgemizdeki coğrafyanın istikrarı açısından da gereklidir” diye konuştu.
Türkiye’de artık darbeleri geçmişteki gibi alkışlayan bir toplum olmadığını görmenin de sevindirici olduğunu dile getiren Akıncı, halkın, siyasi partilerin ve medyanın bu girişimin karşısında yer almasının, bundan sonraki benzeri durumlara teşebbüs edilememesinin en önemli garantisini oluşturacağını vurguladı.
“TÜRKİYE’DE YAŞANANLAR KIBRIS TÜRK HALKINI DA YAKINDAN İLGİLENDİRİR”
Türkiye’de yaşananların Kıbrıs Türk halkını da yakından ilgilendirdiğini vurgulayan Akıncı, şunları kaydetti:
“Türkiye’deki olumlu gelişmelerle sevinen, acılarla üzülen Kıbrıs Türk halkı olarak elbette bu olayda sevdiklerini yitirmiş bulunan acılı ailelerin yanındayız. Yaşamını yitirenlere tanrıdan rahmet, geride kalanlara ve tüm Türkiye’ye başsağlığı diliyorum. Yaralılara acil şifalar temenni ediyorum”.
Türkiye’de silahlı kuvvetler içinde bu darbe girişiminde bulunan grup ile bir kurum olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni birbirine karıştırmamanın önemine işaret eden Akıncı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şerefli komutanlarının ve mensuplarının gerek Türkiye’de, gerekse Kıbrıs’ta görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeye devam edeceklerinden kuşkuları olmadığını söyledi.
“TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ OLMANIN GEREKLERİNİ EKSİKSİZ YERİNE GETİRDİĞİNİ GÖSTERMELİ…..”
Darbe girişiminin önlenmesinden sonra, Türkiye’yi bekleyen önemli bir görevin de hukuk devleti olmanın gereklerinin eksiksiz yerine getirildiğinin tüm dünyaya gösterilmesi olduğunu vurgulayan Akıncı, hukuk ve demokrasi dışı bir kalkışmaya karşı en iyi cevabın kuşkusuz hukuk ve demokrasi içinde kalınarak verileceğini belirtti. Akıncı, bunun Türkiye’de demokratik hukuk devletinin daha da kökleşmesini getireceğini dile getirdi.
“ÇÖZÜM YILI…”
Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs sorununu çözmek yolunda yoğunlaştırılmış müzakerelerde bulunduklarını hatırlattı ve Temmuz ayının son haftasında 3 liderler görüşmesi daha yapacaklarını, bu görüşmelerde var olan ayrılık noktalarını azaltmayı ve mümkün olursa, 2016 yılını çözüm yılı yapmayı hedeflediklerini kaydetti.
2016 yılı çözümsüz olarak geçirilir ve 2017’ye girilirse, bunun yeni sorunlar getireceğinin altını çizen ve uyarılarda bulunan Cumhurbaşkanı Akıncı, “2018 yılı Şubat ayında güney Kıbrıs’ta başkanlık seçimleri vardır. 2017 yılı Mart ayından itibaren o seçime yönelik hazırlıkların başlayacağını bizzat Rum liderler kendileri seslendirmektedirler. 2017 yılı başlarında doğal gaz için sondaj çalışmalarını başlatmak yönünde planlanan girişimler de, çözüme ulaşmadığımız bir ortamda, yeni gerginliklerin tetiklenmesi anlamında olacaktır” diye konuştu.
2017 yılının aynı zamanda yeni bir BM Genel Sekreteri ile, ABD’de yeni bir yönetimin iş başına geleceği yıl olduğunu, her an beklenmedik başka gelişmeler de söz konusu olabileceğini ifade eden Akıncı, “Çünkü hiçbir şey durağan değildir. Geçtiğimiz kısa dönemde Türkiye’nin Rusya ve İsrail ile ilişkilerinde yaşanmaya başlanan normalleşme ve yakınlaşmayı ise olumlu bir gelişme olarak not etmek gerekir” dedi.
“ÇÖZÜM İÇİN FIRSATI DEĞERLENDİRMEK, HER İKİ TARAFIN SORUMLULUĞU”
Kıbrıs sorununun çözümü ile birlikte, Doğu Akdeniz’de enerji işbirliği olanaklarının artacağını, çözümle birlikte bölgedeki doğal gazın, gerek Kıbrıs ve Türkiye’nin kendi ihtiyaçlarında kullanılması, gerekse Kıbrıs ve Türkiye üzerinden AB ülkelerine ulaştırılmasının hayal olmaktan çıkacağını kaydeden Akıncı, bu çerçevede Kıbrıs sorununun çözümü için var olan fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek, her iki tarafın da ciddi sorumluluğu olduğunun altını çizdi.
Akıncı şöyle konuştu:
“Biz, bu sorumluluğumuzun bilinci içerisinde bir yılı aşkın bir süredir çalışmalarımızı tüm iyi niyetimizle sürdürüyoruz. Bu bağlamda gerek iki kesimli, iki toplumlu federal çözüm kapsamına giren konularda gerekse, güven artırıcı önlemler alanında üzerimize düşenleri eksiksiz yerine getirdik.
Derinya ve Lefke-Aplıç kapılarının açılabilmesi, cep telefonlarının her iki tarafta da sorunsuz çalışabilmesi ve elektrik şebekelerinin kalıcı bağlantısı için, gerek siyasi gerekse teknik anlamda üzerimize düşen ne varsa yaptık. Geçiş kapıları ile ilgili olarak BM Kalkınma Programı’nın ihale süreci ilerlemektedir. Cep telefonları konusunda güneydeki bir yasa engel olarak gösterilmektedir. Elektrik şebekelerinin kalıcı olarak bağlantısı konusunda da yine Rum tarafının adım atmasını beklemekteyiz. Durum bu olduğu halde son olarak yayınlanan BM Genel Sekreterliği raporunda her iki lidere de çağrıda bulunulmasını anlamış değiliz; çünkü biz üzerimize düşenleri yerine getirmiş bulunmaktayız”.
“KIBRISLI TÜRKLERE VE ARAÇLARINA SALDIRANLARIN CEZALANDIRILMAMASI GÜVEN DUYGUSUNU YOK EDİYOR”
Kıbrıs’ta kapsamlı çözüme ulaşma çabası sürerken güven artırıcı önlemlerin yaşama geçtiğini toplumların görmesi ve bunu yaşamasının çözüme olan inancı artıracağını ifade eden Akıncı,
Güneyde zaman zaman Kıbrıslı Türklere ve araçlarına yapılan saldırıların faillerinin cezalandırılmamasının ise güven duygusunu yok ettiğini vurguladı.
Akıncı, “Nedeni ne olursa olsun, şiddet cezasız kalmamalıdır. Bu bağlamda ortak olarak oluşturduğumuz Eğitim Komitesi’ne de barışçı genç kuşaklar yetiştirilmesi anlamında büyük görevler düştüğü kuşkusuzdur” dedi.
“GÜVENSİZLİK KÖRÜKLENDİ”
Haziran ayında Trodos Dağları’nda yaşanan büyük yangın felaketinde bile iki tarafın işbirliği yapamamış olmasının hiç bir mantıklı izahı olmadığını kaydeden Akıncı, bu olay karşısında bile yerleşmiş politik kalıpların dışına çıkılamaması ve uzatılan yardım ellerinin havada kalmasının, toplumlarda güven duygusu yaratmadığını, tam tersine güvensizliği körüklediğini kaydetti.
BM Genel Sekreterliği’nin raporunda yangına ilişkin ifadelerin Rum tarafının girişimi ile çıkarılmış olabileceğini söyleyen Akıncı, “Ama bu, anlattığım gerçeği değiştirmez” dedi.
Felaketler karşısında ortak hareket etmek için var olan Kriz Yönetimi Teknik Komitesi’nin yeni felaketlerin yaşanmasını beklemeden, böylesi durumlarda politik engellere takılmadan nasıl süratle hareket edilebileceğinin çerçevesini çizmek gibi önemli ve ivedi bir görevi olduğunu belirten Akıncı, bunun da bir an önce yerine getirilmesi için gerekli adımlar atılmaya başlanması gerektiğini kaydetti.
“ÇÖZÜMÜN ÇERÇEVESİ”
Kıbrıs’ta her iki tarafın da kabul edebileceği makul bir çözümün çerçevesi olarak, iki kesimli, iki toplumlu, iki kurucu devletin siyasal eşitliğine dayalı, egemenliğin her iki toplumdan eşit olarak neşet edeceği federal yeni bir yapıyı oluşturmaya çalıştıklarını anlatan Akıncı, böylesi bir yapıda iki kesimlilik, eşitlik ve güvenliğin kendileri için hayati öneme sahip olduğunu ifade etti.
Bunu hem muhataplarına, hem BM yetkililerine, hem de temasta oldukları diğer 3’üncü taraflara bıkmadan usanmadan anlattıklarını söyleyen Akıncı, böylesi bir yapıyı oluşturmak ve bunu her iki tarafın da kabul edebileceği çerçeveye oturtmanın kolay bir uğraş olmadığını vurguladı.
“Bu; toplumsal haklarımızı sonuna kadar korumayı, aynı zamanda diğer toplumun da meşru haklarını göz ardı etmeyen, dengeli bir anlayışı gerektirir. Bu anlayışın sadece bir tarafta olması da yetmez, bu ancak karşılıklı olursa bizi sonuca götürebilir. Biz bu anlayışla önümüzde birkaç ayın ne kadar önemli ve geleceğimiz açısından hayati olduğunun bilinci içerisinde çabalarımızı yoğunlaştıracağız” şeklinde konuşan Akıncı, yapmakta oldukları çalışmanın kendi nesillerinin belki de son denemesi ve federal çözüm için son bir şans olduğunun bilincinde olduklarını söyledi.
Bu çabanın başarısızlığa uğramasını arzu etmediklerini kaydeden Akıncı, çözümün her iki toplumun yanı sıra ada ve bölge için de olumlu sonuçlar yaratacağının, yeni işbirliği olanakları sağlayacağının farkında olduklarını kaydetti.
“ÇÖZÜM TÜRKİYE’NİN İLİŞKİLERİNİN RAHATLAMASI VE GELİŞMESİNE KATKI YAPACAK”
Çözümün Türkiye’nin gerek bölgesel gerekse dünya ölçeğinde ilişkilerinin rahatlamasına ve gelişmesine de katkı yapacağına işaret eden Akıncı, “Ama şu husus hiç akıldan çıkarılmamalıdır: Çözüme ‘evet’ diyecek olanlar da, sürdürülebilirliğini sağlayıp, yaşatacak olanlar da bu adanın toplumlarıdır. Bu çerçevede Kıbrıs’ın iki ana toplumundan biri olarak siz değerli yurttaşlarımızın önümüzdeki haftalarda da gelişmeleri yakından izlemeniz ve geleceğinizi belirleyecek günlere yaklaşırken, en sağlıklı kararları verebilmeniz için bilgili olmanız önemlidir.Müzakere sürecinin zorunlu kıldığı ölçüler içinde sürekli olarak vermekte olduğumuz bilgiler kuşkusuz ki sürecin sonunda çok daha ayrıntılı olarak sizlere duyurulacaktır. Müzakere süreci eğer başarıyla tamamlanırsa, halkımız neyi oylayacağını elbette tüm detaylarıyla bilerek sandığa gidecektir” dedi.
“ÇÖZÜM İÇİN UĞRAŞLARIMIZI SÜRDÜRÜRKEN….”
Çözüm için uğraşlarını sürdürürken, öte yandan da yaşamın devam ettiğini kaydeden Akıncı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin sorunları, Kıbrıs sorununa ne kadar kısa sürede çözüm bulmayı hedefliyor olsalar da çözüm gününü bekleme lüksüne sahip olmadığını kaydetti.
KKTC’de sorunlarla baş etmeye ne kadar hazır hale gelinirse, kurma ümit edilen birleşik federal Kıbrıs’ta yerlerin o kadar sorunsuz şekilde alınabileceğini ifade eden Akıncı, KKTC ekonomisi ve demokrasisi ile ne kadar güçlenirse, federal birliktelikte ve AB içinde de o kadar sağlıklı bir şekilde yerini alabileceğini vurguladı.
Akıncı, bir yandan kapsamlı çözüm için yoğun çalışmaya devam ederken, evlerinin içini de daha düzenli hale getirmek yönünde gayretlerini sürdürmeleri gerektiğini de kaydetti.