Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Öğretmenler Günü programına katıldı.
Burada konuşma yapan Erdoğan, özetle şu ifadeleri kullandı:
"Üretmeyen çalışmayan bir ülkenin içinde bulunduğumuz bu zor coğrafyada bırakın ilerlemeyi ayakta kalması dahi mümkünü değildir. Bizim iki günümüz birbirine eşit olmayacak. Olursa zarardayız. Bu millet zarar eden değil sürekli kar eden bir millet olacak. Bunu başarmamız lazım.
100'ün üzerinde öğrencisi olan sınıflar vardı. Başbakanlığım döneminde bir hedef koyduk. 30 ve altına inecek dedik. İkinci etap, tek tedrisata doğru yürüyeceğiz dedik. Şimdi buna doğru yürüyoruz. Er ya da geç bunu başaracağız.
Yapılacak atamalarda yüzde 50 Milli Eğitim'e yapacağız dedik. Öğretmen açığımız büyük, bunu gidereceğiz dedik. Bütçede aslan payını eğitime vereceğiz dedik, bu gerçekleşiyor. Göreve geldiğimizde Osmanlı'dan kalanlarla birlikte Cumhuriyet tarihimiz boyunca 346 bin derslik inşa edilmişti. Biz bu rakama 2002 ile 2016 arasında 270 bin yeni derslik ilave ettik. 2002 yılında 506 bin öğretmenimiz hizmet verirken aynı dönemde biz 561 bin yeni öğretmen ataması yaptık. Emekli olanlar çıktığında 904 bin öğretmen görev yapıyor. Eksikliklerimiz var ama bunları aşacağız.
Ülkemizin eğitim altyapısını yeniliyoruz. Okumak isteyen evlatlarımızı destekledik. Çocuklarını okula göndermeyenlere "Haydi Kızlar Okula" kampanyasını sağolsun eşim başlattı. Öğretmenlerimizi de ihmal etmiyoruz. Öğretmenlerimizi her açıdan güçlendirmeliyiz.
"KENDİ MİLLETİNDEN TİKSİNEN SÖMÜRGE AJANLARI"
Biz, terör örgütlerinin kanlı eylemlerinde kullanacağı sarf malzemeleri değil, ülkemizin istikbalini kurtaracak Asım'ın nesli gibi gençler yetiştirmek istiyoruz, derdimiz bu. Bizler Batı'ya öykünen, kendi milletinden tiksinen sömürge ajanları değil, kendini bilen, tarihini bilen, medeniyet değerlerini özümsemiş fikir işçileri yetiştirmeyi hedefliyoruz. Marjinal ideolojilerinin kalıplarına sıkışmış at gözlüğüyle dünyaya bakan gençlerin ne bu ülkeye ne de millete sunacağı katkı yoktur.
Gerek PKK, DHKP-C gibi etnik ve mezhebi farklılıkları kaşıyan örgütlerin gerekse DEAŞ ve FETÖ gibi dini kavramların arkasına saklanan yapıların en büyük istismar alanı, eğitim ve öğretim alanındaki hatalardır.
"ZEKİ İNSANLARIMIZ BU ÖRGÜTÜN KOLLARINA İTİLDİ"
Bu ülkenin yüzlerce yıllık tarihi ve kültürel birikimine yabancı eğitim-öğretim politikaları, maalesef çatışmacı, hastalıklı, çift kişilikli nesillerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Özellikle FETÖ, zamanın gerisinde kalan, toplumun temel değerlerinden uzak, jakoben, baskıcı bir eğitim politikasının ürünüdür. Sıfatı profesör ama 'o bize şah damarımızdan daha yakın' diyor. Senin her yerin profesör olsa ne olur? Bize şah damarımızdan daha yakın olan sadece Rabbimizdir. FETÖ'ye beklediği fırsatı sunan bu ülkenin asli evlatlarına kapatılmış olmasıdır. 12 Eylül'den sonra ve 28 Şubat'ın akabinde zeki ve başarılı insanlarımız bu örgütün kollarına itildi.
"BİLDİKLERİM GÜN GELDİĞİNDE KALEME DÖKÜLECEK"
Zerre kadar bir Müslüman'ın böyle bir şey yapması mümkün değildir. Bunu kendi vatanında ve kendi milletine karşı yapıyorlar. FETÖ'cü bir grup terörist bu adımları attılar. Görevden alınanlar vesaire, bunları da tabii ki alacağız. Mümkün olduğunca da istiyoruz ki at izi it izine karışmasın ama bu tür şeyler de olur mu, tabii o kadar da olur. Çünkü A'dan Z'ye kendilerini acayip saklıyorlar. 'Ağlarım ağlatamam, hissederim söyleyemem, dili yok yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım' diyor şair. Şu anda bildiklerimi tabii söyleyemeyecek durumdayım ama günü geldiğinde inşallah onlar da belki kaleme dökülecektir. Çünkü her doğruyu her yerde, her zaman söylemek doğru değil. Onun için sabır gerekiyor.
"TERÖRLE MÜCADELE TOPLUMUN GÖREVİ"
Teröristle mücadele güvenlik birimlerinin, terörle mücadele ise tüm toplumun görevidir. Bir tek evladımızın dahi bu tür insanlık düşmanı yapıların eline düşmesine gönlümüz razı gelmez. Hangi terör örgütü tarafından devşirilirse devşirilsin hiçbir evladımızın kaybolmasına, vatanına, milletine, devletine, anne babasına ihanet etmesine gönlümüz razı değil. Bu şer odaklarına karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz. Öğretmenlerimiz bu mücadelenin en ön safında yer almalıdır.
Teröre sempatiyle bakan hatta farklı örgütlerin dağ ve şehir kadrosuna militan kazandıran Milli Eğitim Bakanlığı mensupları yok mu? Elbette var. Bu tarz hainler diğer kurumlarımızda da var. Fakat bunlar, kimliğinde ne yazarsa yazsın, öğretmen değildir, olsa olsa öğretmen kılığındaki insan müsveddeleridir.
"BATI'NIN SAMİMİYETİNE İNANMAK MÜMKÜN MÜ?"
Şimdi bize AB adı altında görüntü verenler, PKK'yı terör örgütü olarak ilan edenler onların meydanlarda gösteri yapmalarına izin veriyor. Almanya gibi bir ülke teröre hayır, demokrasiye evet diyerek miting düzenlemek isteyenlerin cumhurbaşkanını davetine hayır diyorlar. Bana ret veren ülke, 15 Temmuz'dan sonra telekonferansla onlara görüntüyle konuşma yaptırıyorlar.
"BUNLAR TERÖRÜN UZUVLARI"
Batı'nın samimiyetine inanmak mümkün mü? Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na telekonferansla konuşmaya izin vermeyeceksin ama terör organlarının liderlerine orada müsaade edeceksin. Bunlar terörün, yardım ve yataklık eden uzuvlarıdır. Bu can bu tende olduğu sürece hakkı her yerde söylemeye devam edeceğiz.
Bu topraklarda kimse operasyon yapmaya çalışmasın, bedelini ağır öder. Vatan durup dururken vatan değildir. Bu topraklar şehit ve gazi kanlarıyla yoğurulursa o zaman vatan olma özelliğini kazanır. Geleceğimizin daha parlak olduğuna inanıyorum. Yeni Türkiye'nin doğuşunu kimse engelleyemez."