Törende konuşan Erdoğan "1997 yılı bizim için yeni bir kırılma noktası oldu. Gönlümüz kırıldı ama milletimiz ile olan bağımız hiç olmadığı kadar güçlendi. Abdullah Gül Bey ve diğer kardeşlerimizle yürüttüğümüz mücadele 2001 yılında yeni bir parti ve 2002 yılında iktidar ile neticelendi" diye konuştu.
Müzenin açılışını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Binali Yıldırım, yabancı devlet başkanları ve devlet adamları ile birlikte yaptı. Törene, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, bakanlar ve yabancı konuklar katıldı.
7 bin metrekare alandan oluşan müzenin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizde siyasi tarih müze geleneği yavaş yavaş oluşmaya başladı. Abdullah Gül Müze ve Kütüphanesini bu geleneğin en önemli temsilcisi olarak görüyorum. Cumhurbaşkanlığı olarak arzu edilirse eski cumhurbaşkanları için oluşturulacak tüm müzeleri destekliyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyada bırakacağımız hoş sadaların böyle güzel mekanlarda gelecek nesillere aktarılması kültürümüze ve medeniyetimize yapılmış en önemli katkıdır. Tarihimizi gelecek nesillere aktarma konusunda aynı başarıyı maalesef gösteremiyoruz. Osmanlı arşivleri gibi bir hazine bulunuyor ve doğru dürüst değerlendiremedik. Milyonlarca eserin hurda niyetine satılmasının utancını bile yaşadık. Hükümetimiz döneminde dijital arşiv konusuna özel önem verdik ve kalıcı hale getirilmesinin yolunu açtık. Yol arkadaşı olduğumuz Sayın Abdullah Gül’ü adeta ayaklı bir kütüphane olarak biliyoruz. Bu kütüphane Sayın Gül’ün yarım asrı anlatan hayatını gösterin bir kütüphane olacaktır” ifadelerini kullandı.
“Abdullah Gül ile arkadaşlığımız, Milli Türk Talebe Birliği çatısı altında başlayan hukukumuz kendisinin akademik hayatı boyunca sürdü. Siyasi yol arkadaşlığımız ise 1991 yılından itibaren başlamış ve kesintisiz devam etmiştir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Refah Partisi ve Fazilet Partisi ile kendisi ile aralarında bulunduğumuz arkadaşlarımız ile AK Parti’nin kuruluşunu gerçekleştirdik. İlk güçlü mitingimizi yaptığımız il Kayseri olmuştur. Yola çıkışımız Kayseri’de oldu. 2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi ve sonrasında Türk siyasi tarihinin en ibretlik görüntülerini yaşadık. TBMM’nin iradesine karşı meydan okumaya çevrilen bu seçim süreci 367 garabetiyle trajikomik bir hale dönüştürülmüştür. Bizde işte böyle bir dönemde milli iradeye karşı girişilen saldırılara Abdullah Bey’i aday göstererek verdik. Abdullah Bey adaylığı hem kendi camiamızda hem milletimiz nezdinde hüsnü kabul gördü. Adaylığı cumhurbaşkanlığı ile neticelendi. Biz cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık makamı arasındaki dayanışma ile bu süreçlerde yaşanan sosyal, siyasi ve ekonomik sorunlarda beraber hareket ettik. Milletin cumhurbaşkanlığına giden yolda ilk adımı Abdullah Gül Bey’in döneminde atmıştır. Ülkemizin son yıllarda yetiştirdiği en önemli siyaset ve devlet adamlarından biri olan Abdullah Gül kardeşimin çalışmaları ve hizmeti milletimizin kalbinde müstesna bir yer edinmiştir. Bu müze ve kütüphane yarım asra yaklaşan ortak siyasi hayatımıza baktığımızda Türkiye’nin nereden nereye geldiğini gösteriyor. Siyasetin dikensiz gül bahçesi olmadığını da tecrübe ederek gördük. 1997 yılı bizim için yeni bir kırılma noktası oldu. Gönlümüz kırıldı ama milletimiz ile olan bağımız hiç olmadığı kadar güçlendi. Abdullah Gül Bey ve diğer kardeşlerimizle yürüttüğümüz mücadele 2001 yılında yeni bir parti ve 2002 yılında iktidar ile neticelendi.”
AK Parti'de 14 yılın geride kaldığını söyleyen Erdoğan, “Bu 14 yıl Türkiye’nin tarihinin en büyük değişimlerini, gelişmelerini yaşadığı dönem oldu. Hedeflerimize ulaşmak için ümit varsa 14 yıldaki başarılarımız sayesindedir. Tüm başarıların altında imzaları olan kardeşlerimizden bir tanesidir Abdullah Bey. Bu süreç içinde özellikle önümüzü kesme gayretlerinde en son adım 15 Temmuz darbe girişimi olmuştur. İçeriden ve dışarıdan atılan bu adımla önümüzü kesmeye çalışanlar, milletimizin Hakk'a yürüyüşü ile bunu başaramadılar. İstediğimiz kadar F-16’lara, istediğiniz kadar tanklara, toplara sahip olun. Bilin ki bir milletin inancı, ölümü öldürmesi onun karşısında hiçbir şeyi varlık olarak ortaya koyamazsınız. 16 saatte darbeyi kendi lehine dönüştürdü. Meydanlara yürüyün dediğimiz zaman benim milletim meydanlara yürüdü. Bunun neticesini de 16 saatte aldık. Bu ülkeyi hiçbir ayrıma tabi tutmaksızın tek bir millet yaptık” diye konuştu.
“Bu müzeyi gezenler kısa süre içinde Türkiye tarihini burada görebilirler”
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise, “Bu müzeyi 24 Temmuz’da açacaktık ama 15 Temmuz olayından dolayı erteledik. Değerli Cumhurbaşkanım, değerli kardeşim. Bu fikir, ülke ziyaretleri yaptığımda önemli şahsiyetlerin müzelerini de ziyaret etmiştim. Bu tip müzelerin geleneği doğulan yerde, büyüyen ve siyasetçi olarak temsil ettiğiniz yerlerde oluyor. Benim kendi şehrim olan Kayseri olduğum için bunu cumhurbaşkanı olduğum dönemin sonunda kararlaştırdım. O zaman hukuki düzenlemeyi de yaptık” dedi.
“Benim başlattığım projeyi Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da destekledi” diyen Gül, şunları söyledi:
“Burası sadece şahsımla ilgili müze olmanın ötesinde bir siyasi tarih müzesi olarak da düşündük. Bu müzeyi gezenler kısa süre içinde Türkiye tarihini burada görebilirler. Acı tatlı günlerimizi, sıkıntılarımızı görebilirler. Daha sonra da benimle ilgili bölümler var. Benim siyaset tarzımı, öne çıkarttığım konuları, liderlik yaptığım değerleri de bu müze örnek olarak sunmaktadır. Her ne kadar benim ismimi taşıyorsa da hepimizin hatıralarını yansıtmakta. 50 yıla yaklaşıyor tanışmamız. Dolayısıyla hükümet içindeki bütün faaliyetlerimiz, sıkıntılı günlerimiz, AK Parti’yi kuruş yıllarımız, başımızdan geçen bütün dönemler burada var. Omuz omuza hep beraber siyaset yaptığımız bütün arkadaşlarımızın hatıraları bu müzede yansıtılmaya çalışıldı. Hep gurur duyduğumuz işler yaptık. Türkiye deki tabuları hep beraber yıktık ve tarihe gömdük. Tarihte inişler ve çıkışlar söz konusu. Bizim yakın tarihimizde bu tip inişli çıkışlı dönemler var. Bunları bazen mahcubiyetle anıyoruz. Bunların hepsi ara dönemler olarak kaldı. Bunların hepsini aştık ve Türkiye’yi bu günkü durumuna taşıdık. 15 Temmuz’da haince ve rezilce gerçekleştirilen bu olayı da geride bırakacağız. Erol Olçak ‘u özellikle anmak istiyorum. Suçlu ve suçsuzu titizlikle ayıklayıp suçlu olanlara ceza verileceği herkesin emin olduğu husustur. Demokrasinin reformcu bir niteliği vardır. Nasıl yaptığımız şeyler sürekli köklü bir reform süreci içinde bizi oluşturdu ve Türkiye’yi ileri taşıdıysak, inanıyorum ki bu reform sürecini sizlerin liderliğinde gerçekleşecektir. Bu içinde yaşadığımız dönemi süratle atlatacağız. Bundan hiç tereddüdüm yok.”
Konuşmaların ardından Abdullah Gül Müzesi ve Kütüphanesi kurdele kesimi ile açıldı.