013'e doğru milli değerler ve küresel hedefler başlığıyla düzenlenen bu konferansın hayırlı, uğurlu olmasını, ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini Cenab-ı Mevlam'dan niyaz ediyorum. 2016 geride kaldı. 2016 kolay bir yıl olmadı. Türkiye için genel olarak, dünya için de ciddi sıkıntıların yaşandığı, bölgesel sorunların, ekonomik krizin devam ettiği bir yıl olarak kayıtlara geçti. Ancak şüphesiz bunlar arasında mensubu olduğumuz ve sizlerin yurtdışında gururla temsil ettiğiniz, ülkemiz için en büyük bıraktığı iz 15 Temmuz darbe girişimi. Bu girişim 2016 yılına damgasını vuran en önemli yaşadığımız olaydır. 15 Temmuz gecesi milletimiz demokrasi tarihimize, kendisine yöneltilen en büyük ihanetle karşı karşıya kaldı. Aslında bu darbe girişimleri ülkemiz yakın tarihi bakımından çok da yabancı olmadığımız bir şeydi.
1961'den 15 Temmuz'a kadar 6 darbe görmüş bir ülkeden bahsediyoruz. Ama 15 Temmuz'un bir farkı var. İlk defa Türkiye'de silahlı asker kılığına girmiş FETÖ mensupları bu ülkenin tank, top, tüfek, uçak, helikopterini gaspederek milletin üzerine ateş açmışlar ve milletin göğsünü bu silahlara siper etmesiyle alçak emellerine ulaşamamışlardır. Belki de dünyada bunun başka bir örneği yoktur. Silah karşısında sadece bayrak sevgisiyle, vatan sevgisiyle, demokrasi sevgisiyle gögsünü siper eden, liderine, başkomutanına güvenen bir millet bu alçak girişimi akamete uğratmış, darbecilere darbeyi vurmuştur. İşte böyle bir milletin bir ferdi ve vatandaşı olmaktan hepimiz gurur duymalıyız.
Türk Milleti İkinci İstiklal mücadelesini açık ve net bir şekilde kazanmıştır. Gençlerimizin geleceğiğini alçaklara çiğnetmemiştir. Bu vesile ile ülkemizin bekası için mücadele eden bütün şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum. Gazilerimize, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Alçak terör örgütü yenilmesine rağmen algı operasyonu devam ediyor. Yine algı operasyonları Avrupa ağırlıklı olmak üzere devam ediyor. Bugün DEAŞ da, PKK da Avrupa'da terör örgütü olarak tanınıyor. Ama DEAŞ'ın terör propagandasına orada izin veriliyor mu? Katiyyen verilmiyor! Ama PKK'nın bayrağını da reklamını da Avrupa'nın her yerinde görüyoruz. Dostumuz, müttefiğimiz olan Avrupa terör örgütleri arasında ayrım yapıylorlar.
Türkiye bugün tek boyutlu değil birçok boyuta sahip bir mücadeleyi tek başına sürdtürmek mecburiyetindedir. Türkiye bir asimetrik saldırı altındadır. Türkiye bölgenin istikrarı için çok büyük mücadele veriyor. Bizim hedefimiz ve amacımız dış politikada dostlukları arttırmak, düşmanlıkları azaltmak. Bunu yaptığınız zaman hem bölgenin huzurunu, istikrarını, güvenliğini sağlayacağız aynı zamanda bölgesel barışa, küresel barışa anlamlı bir katkı vermiş olacağız. Bunun da ötesinde milyonlarca insanı, günahsız insanın geleceğini kurtarıyoruz. Birçok ülkede terörle özellikle DEAŞ'la mücadelenin lafını yapıyor. Fırat Kalkanı'yla Suriye'de ve Başika'da gerçek anlamda mücadeleyi Türkiye yapıyor.
Geç de olsa Rusya ile Suriye için başlattığımız bir adımdır. Bölgede umutlar yeşerdi, moraller düzeldi. Bu bir adımdır, eğer burada tekrar iş kazası, yol kazası yaşamazsak bundan sonrası artık siyasal çözüme giden yolun başlangıcıdır. Bunun için Türkiye aktif bir rol oynadı. Eminim ki yakın bir gelecekte artık bu acılar sona erecektir. Bugün Suriye'de nüfusun yarısından fazlası ülkeyi terketmiştir. 3 milyonunu biz ağırlıyoruz. Biz bağrımıza basıyoruz. 300 binden fazla öğrenciyi okullarımızda okutuyoruz. Bu ülke topraklarında 200 bine yakın bebek gözlerini dünyaya açtı. Bütün bunları biz severek yapıyoruz, isteyerek yapıyoruz çünkü bu çocukların, bu korumasız insanların bu savaşta bir günahı yok. Bu anlamsız savaşın bedelini ödüyorlar.
Hakikaten örnek bir ev sahipliği yapıyorsunuz diyorlar, sırtımızı sıvazlamaktan başka hiçbir şey yaptıkları yok. Avrupa ülkeleri bol bol konuşuyor. Bırakın konuşmayı kardeşim, gelin el atın, biraz yük alın. Bu tehlike sadece bu yük Türkiye'nin sırtında kalmamalı. Avrupa'nın güvenliği Türkiye'den başlıyor. Türkiye güvenli olmazsa Avrupa hiç güvenli olmaz. Terörün olmadığı yer mi var? Bizde bir olay oluyor bir gün sonra Avrupa'da, Amerika'da oluyor. Terör karşısında güvenli ülke yok. Her ülkenin güvenliği ve güvensizliği aynı konuma gelmiştir. Onun için bana değmeyen yılan bin yaşasın, anlayışı artık terkedilmek mecburiyetindedir. Bugün bizde, yarın sizde. Elbirliği yapacağız, birlikte olacağız. Terörü, teröristleri cesaretlendirecek hal ve hareketlerden süratle vazgeçeceğiz.
Özellikle iç siyasetteki belirsizlik, seçim dönemi de buna ilave olunca burada, bu işin boyutlarını anlatmak çok kolay olmuyor. Sizlerin sadece resmi temaslarınızda değil ve bulunduğunuz ülkelerdeki medyayı, diğer paydaşları da araştırarak, ziyaret ederek, ikili, çoklu çeşitli etkinlikler organize ederek mutlaka bu algı operasyonunu kırmamız lazım. Buraya gelinceye kadar başka düşünüyorlar, gelip Türkiye'yi görüp, bizlerle, vatandaşla konuşurkan "Biz böyle bilmiyorduk" diyorlar. Demek ki algı operasyonunu kırmamız lazım. Türkiye bunu hak etmiyor. Algı ile olgu dışarıda aynı değil. Bunun tesadüfi olduğunu da düşünmeyin. Burada bir yapı, organizasyon var ve çalışıyor. Bu FETÖ'cüler garip gurabadan, fakir fukaradan Allah rızası diye topladıkları paraları şimdi Türkiye'nin turizmine, ekonomisine, güvenliğine zarar verecek her türlü faaliyetler için oluk oluk para akıtıyorlar. Bu vatandaşın parasını harcıyorlar.
Nasıl Türkiye Cumhuriyeti'ne kafa tutup derslerini aldılarsa, nerede olursa olsunlar bulunduğu ülkelerle yapacağımız diplomatik temas ve faaliyetlerle bunların varlığını yok etmek, Türkiye'ye düşmanlık edenlerin hak ettikleri cezayı verecek güce, kuvvete bu ülke sahiptir. Irak'ta yakın zamanda bir ziyaretimiz oldu. Orada da aramızdaki yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmaya çalıştık, işleri tekrar bir noktaya getirdik. İsrail'le devam eden sıkıntılarımız vardı onu bir noktaya getirdik. Rusya'yla uçak kriziyle başlayan ilişkilerdeki bozulma tamamen ortadan kalktı. Bölgesel ve ekonomik işbirliği konusunda ciddi bir mesafe katettik.
Balkanlar'ın istikrarı güçlü Türkiye'den geçiyor. Biz hem bölgemizde güçlü olmaya devam edeceğiz hem ülkemizde güçlü olmaya devam edeceğiz. Şimdi Kıbrıs'la ilgili görüşmelerimiz var. Ümit ederiz ki, KKTC ile Rum tarafında görüşmeler devam ediyor. Birtakım alınan mesafeler var, anlaşılan konular var. Türkiye'yi ilgilendiren tarafı da var bu işin. Adil, eşit bir yönetişim sistemi garanti altına alınmalıdır. Sadece toplumların birbirine güvenleri yetmez. Geçmişte yaşanan acı tecrübelerin ışığında herşeyin teminat altına alınması lazım. Teminat ta Türkiye'dir. Rum tarafı için de teminat Yunanistan'dır. Buradaki görüşmelerin adil ve kalıcı bir barışı birlikte iki federasyonlu bir devletin dönüşümlü başkanlığını oluşturacak şekilde tesis edilmesi en büyük dileğimizdir.
AB geçen sefer olduğu gibi işin kenarında durmamalıdır. 2012'de Kıbrıs Türk tarafına kazık attılar. Bu sefer aynı şeyi yapmayın. Eğer çözüm olacaksa Türk tarafı, Rum tarafı birliğin aynı anda üyesi olacaksa bu dörtlü özgürlükten taviz verilmemesi lazımdır. Siz Kıbrıs Türk tarafını AB'ye sokmuş oluyorsunuz. Peki Türkiye'nin ilişkileri nasıl olacak? Orada adaletsiz olmaması lazım. İnsanların, hizmetlerin, sermayenin serbest dolaşımını mutlaka Türkiye'ye de sağlanması lazım. AB'ye girişin bir provasını Kıbrıs'ta başlatabiliriz. Bu yeterince güvenceyi de bir anlamda sağlamış olur.
Siz gittiğiniz yerlerde sadece ülkemizin her bakımdan birer mümessilisiniz. Diplomatik, siyasi alanda bizim gözümüz, kulağımızsınız. Ülkemizin daha iyi tanıtılması, yatırımların sağlanması için birer işadamı gibi bulunduğunuz ülkede ziyaretler yapacaksınız. Oranın yatarımcılarını Türkiye'deki imkanları tanıtacaksınız. Türk yatırımcıların o bölgeye verebilecekleri katkıyı, tüm bunları siz yapabilirsiniz. Bugün geçtiğimiz 15 yıla bakınca Türkiye'nin dünyadaki ülkelerle bağları çok güçlü. Bugün dünyada en fazla yere yolculuk yapan bir milli havayolu şirketimiz var. 300'e yakın noktaya seferler yapılıyor. Eskiden Afrika'ya gidebilmek için Avrupa üzerinden gidilebiliyordu.
2009'dan beri dünyada yaprak kıpırdamıyor. Ekonomiler istendiği gibi büyümüyor. Büyüme var ama büyüme yeni istihdam oluşturacak oranda değil. Yüzde 1 - 2 büyüme ile istihdam olmaz, mevcutu koruyamazsınız bile. Onun için mutlaka ve mutlaka bölgesel işbirliklerini güçlendirmemiz lazım. Türkiye gittikçe enerji, ulaşım ve iletişimin merkezi haline geliyor. Onun için dünyanın en büyük havalimanını biz yapıyoruz. Bu bir hava olsun diye yapılan bir proje değil. Dünyadaki zenginliğin batıdan doğuya hareket etmesinin neticesidir. Artık Türkiye bir buluşma merkezi haline geliyor. Onun için 200 milyon yolcu kapasiteli dünyanın en büyük havalimanını yapıyoruz. Küresel krize rağmen yapıyoruz. 2018'in ilk yarısında birinci etabını, 90 milyon yolcu kapasiteli kısmının açılışını gerçekleştirmiş olacağız.
İstanbul Havalimanı Berlin Havalimanı hikayesine benzemez. Bizim Keçiören Metrosu vardı. Aşıklar, "aşkımız hiç bitmesin Keçiören metrosu olsun" diyorlardı o bitti. Şimdi Berlin Havalimanı için diyorlar, "Aşkımız hiç bitmesin Berlin havalimanı inşaatı gibi olsun" diyorlar. Neyse o onların sorunu. İstiyorlarsa gidip yardım yaparız.
AB'nin bizden istediği şeyler var. Bunlardan hiç yapılmayacak olanları var. Terörle Mücadele Yasası'nın değiştirilmesini istiyorlar. Bizle dalga mı geçiyorsunuz? Biz bu işe girmişiz. FETÖ darbe girişiminden sonra yüksek bir sesle kınamak yerine, yahu darbecileri fazla hırpalamayın demeleri bizim kanımıza dokunuyor. Böyle bir şey olamaz. Önce darbeyi hiç tereddüte mahal bırakmadan kınayacaksınız, sonra da Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğuna sonuna kadar inanacaksınız. Hukuk dersine Türkiye'nin ihtiyacı yok. İşinize geldiği zaman şuna dokunmayın, şunu yapmayın. Orada da tam bir çifte standart. Ver şu teröristleri kardeşim. Efendim, yargı vs. Bize gelince, siz isteseniz verirsiniz. Öyle yağma yok, hukuk devleti her ülke için geçerli. Hiç kimse kendi hukukunu Türkiye'nin hukukundan daha üstün görmesin....
AB'nin Türkiye'ye bizim AB'ye olduğundan daha fazla ihtiyacı var. AB Türkiye ile daha fazla güçlenecek. İçinde bulunduğu krizleri daha hızlı aşacak. AB vizyonunu yeniden gözden geçirmesi lazım. Niye İngiltere AB'den çıkıyor? Niye AB nüfusu birliğin işleyişinden memnun değil? Bunu gözden geçirmeleri lazım. Bürokrasi çok daha fazla hantallaştı.
Bulunduğunu her ülkede yılmadan yorulmadan FETÖ ile mücadeleyi yapacaksınız. Bu iş bitmiş değil. Bu aynı zamanda bulunduğunuz ülkeler için de büyük bir tehdittir. Bu farkındalığı oluşturmak en önemli önceliğimizdir, görevimizdir. Ülkemizle bulunduğunuz ülkeler arasındaki nasıl çeşitlendiririz, geliştiririz? Diplomatik ve siyasi ilişkilerin ötesinde ekonomik ilişkilere nasıl bir boyut katarız? Buna özellikle kafa yormanızı istiyorum. Biliyorsunuz bir Anayasa değişikliği çalışmamız var. Görüşmeleri tamamladık, maddelere geçilmesine karar verdik. Bu çalışma daha önceki anayasa değişikliğinden biraz farklı. Burada biz hükümet sistemini değiştiriyoruz.
Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiyoruz. Bakanlar Kurulu ve Başbakanlık kalkıyor, Cumhurbaşkanı ve yardımcıları ve kendi kabinesi geliyor. Meclis'in içinden hükümet çıkma dönemi bu değişiklik gerçekleşince bitmiş oluyor. Bu Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana yapılan en köklü değişiklik. 2007'de Cumhurbaşkanı seçilemeyince bu mesele halka gitmek mecburiyetinde kaldı ve halk tarafından doğrudan Cumhurbaşkanı seçilmesine karar verildi. Sayın Cumhurbaşkanı halkın oyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanıdır. Yürütmede erkin tek olması lazım. O yüzden de bu değişiklikle beraber yürütmeyle yasamayı aynı anda seçiyoruz. Yürütme millete aynı anda hesap veriyor, yasama da yürütmeyi denetliyor. Bunların ikisinin birbirini denetlediği bir sistem getiriyoruz.
Yürütmenin başıyla yasama arasında herhangi bir anlaşmazlık olursa Cumhurbaşkanı ülkeyi seçime götürebiliyor. Kendisi seçim kararı alınca Meclis'te otomatik seçime gidiyor. Meclis seçimleri yenilemeye karar verince de Cumhurbaşkanı da aynı anda seçime gitmiş oluyor. Bir anlamda yürütme erkiyle yasama erkini birbirini dengelemesi. Bu da çözümü, uzlaşmayı getiriyor. Eğer gidiyorsan kendini de yakıyorsun. Onun için oturup uzlaşacaksınız, çözüm üreteceksiniz. Bu diğer Başkanlık sistemlerine göre biraz yeni bir boyut. İnşallah bunun da sonuçlarını göreceğiz. Uzlaşma kültürünün daha da artmasına vesile olur diye düşünüyoruz. Tabii ki kararı millet verecek. Bu konularla ilgili sizlere çok soru gelecek.
Görüyorum ki dış dünyada bu sisteme bir ilgi var. Yine örgütler bunların karşısında duruyor. Türkiye'nin doğru tanıtılması lazımdır. Algı operasyonlarına maruz kalmaması için elinizden ne geliyorsa onu yapacaksınız. Bu konuda ne ihtiyacınız varsa hazırız. Şundan adım kadar eminim, Türkiye aleyhinde yapılacak her türlü faaliyet bizden daha fazla sizi rahatsız ediyor. Onun için yapacağınız iş burada çok aktif olmanız. Hemen tepkinizi vermeniz, kaynağını bulmanız bu mücadelede kararlılığınızı her geçen gün arttırmanız gerekiyor.
Önümüzde artık ülkeler mutlak üstünlükle öne geçemeyecek, mukayeseli üstünlükler öne geçecek. Katma değer üretebilen, yenilikçi teknolojileri ıskalamadan geliştirebilen ülkeler bir adım öne çıkıyor. Alın teri ile akıl terini birleştirerek bir adım öne çıkmamız lazım.
Türkiye güzel işler yapıyor. Bakın Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü'nü hizmete aldık. Bu sene Çanakkale Köprüsü'nün Mart'ta ihalesini yapıyoruz. Bir yandan yedi düvelle, terör örgütlerinin alayı ile mücadele ederken dünyada parmakla gösterilen projeleri yapıyoruz. Bunları da tanıtacağız. Önümüzdeki aylar çok daha güzel olacak. Ülkemiz açısından da bölgemiz açısından da çok daha güzel olacak.