Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yapımı tamamlanan SGK Hizmet Binalarının Toplu Açılış Töreni'nde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkenin reel sektörüne değil, parayı git bankaya yatır, bankanın patronlarına ver. Bunu söylerken bir şeyi ifade etmek istiyorum, finans sektörünün sahibi durumunda olanlar eğer bu ülkede girişimciye, yatırımcıya gerekli kredi musluklarını açmıyorsa karşısında bizi bulacaktır, hükümeti bulacaktır." açıklamalarında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
"Kırgızistan'da düşen kargo uçağı sebebiyle hayatını kaybeden 37 kişiye Allah'tan rahmet diliyorum. Kırgız halkına yaşanan kayıplardan dolayı üzüntülerimi iletiyorum.
Ortaköy'de yaşanan terör saldırısının failinin dün gece güvenlik güçlerimizin başarılı bir operasyonla yakalandı. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacaktır. Ortaköy saldırısının faili teröristin yakalanmış olması bu güvenlik anlayışının tezahürüdür. Tüm güvenlik ve istihbarat birimlerini tebrik ediyorum.
ARTIK ÜLKEMİZDE İŞÇİ-MEMUR-ESNAF AYRIMI YOK
241 milyon liralık bir yatırımla, ülkemize kazandırılan bu tesislerin faaliyeti geçmesinde emeği olan herkese teşekkür ediyorum. Geçtiğimiz 14 yılda Türkiye'nin en büyük gelişmeyi gösterdiği alanların başında sosyal güvenlik geliyor. Temelde hepsi aynı işi yapan ama farklı statülerde faaliyet gösteren sosyal güvenliğin tek çatı altında birleştirilmesi bile tek başına reformdur. Bunu çok engellemek isteyenler oldu. Artık ülkemizde işçi-memur-esnaf ayrımı yok. İster genel müdür ister iş aynı statüye tabiisiniz. Mali açıdan şeffaf, sürdürlebilir bir sosyal güvenliğe sahibiz.
VATANDAŞIMIZ İŞLERİNİ EVDEN HALLEDİYOR
Kurumlarımız yatırım yapabiliyor, hizmetin gayretini artırmanın yollarını arayabiliyor. Artık vatandaş devletine ulaşmak için dere tepe koşturmuyor. Devlet hizmeti vatandaşının ayağına götürmek için çalışıyor. Pek çok hizmet telefonla, internetle verilebildiği için vatandaşımız işlerini evden halledebiliyor. İşte bu muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma mücadelesidir.
MAĞDUR DURUMDA OLAN TÜM VATANDAŞLARIMIZA SAHİP ÇIKTIK
Asgari ücret 2002 yılında 184 liraydı, bugün bin 404 lira. Aynı dönemde SSK işçi emeklisi maaşı 257 liraydı bugün bin 402 lira. Dünkü Türkiye'de emekli olmak demek sefalete mahkum olmak demekti. Bugün ülkemizde yaşı gelip emekli olan hiç kimsenin mağdur olması söz konusu değildir. Emeklilerimizin refah seviyesini artırmakla kalmadık, mağdur durumda olan tüm vatandaşlarımıza da sahip çıktık.
TAMAM DA VERDİĞİNİZ SÖZLERİ YERİNE GETİRİN
İmkanı olan kendi primini ödüyor, imkanı olmayanın yanında da devlet var. Sosyal bir hukuk devletiyiz diyoruz ya bunu lafla yapmıyoruz, icraatla yapıyoruz. Batı gayrisafi milli hasılasıyla çok daha zengin olduğu halde mültecileri almıyor, 'Sağda sola Türkiye takdir edilecek bir ülke'. Tamam da verdiğiniz sözleri yerine getirin. Aylan bebeğin fotoğrafını kapak yapıyorlar, Ümran bebeği de dergilerine hemen kapak yapabiliyorlar. Tamam da icraat nerede, icraat yok. Ama biz tarihimiz itibariyle o aldığımız sorumluluğun bize yüklediği sorumluluğun sebebiyle her zaman darda kalanın, mazlumun, mağdurun yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz.
ÜSTESİNDEN GELEMEYECEĞİMİZ HİÇBİR MESELE YOKTUR
Bunca badireye rağmen ayakta kalmasını tüm mağdurlara, mazlumlara sahip çıkmamıza bu şekilde aldığımız dualara bağlıyorum. Milletimiz ülkesine sahip çıktıkça Allah'ın izni ve yardımıyla üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir mesele yoktur. Bizler 14 yıldır ye's kapılmadan çalıştık, rahmetli Özal'ın tabiriyle çağ atlattık.
BİZ İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN DEDİK
Ülkemizde uygulanan genel sağlık sigortası belki de dünyadaki tek örnektir. Bu modelin dar bir örneğini ABD uygulamaya kalktı, başaramadılar, vazgeçtiler. Önümüzü kesmeye çalıştılar, yılbaşı itibariyle 5 yıl geride kaldı, sistem tıkır tıkır işliyor. Biz insanı yaşat ki devlet yaşasın dedik. Bu anlayışımızın en somut tezahürlerinden biri olan bu uygulamayı incelemek için dünyanın her yerinden heyetler geliyor.
GENÇLER ESKİ TÜRKİYE'Yİ BİLMEDİKLERİ İÇİN...
Sultanahmet Camisi'nde cuma namazı kıldık, ABD'de gündemde. ABD'li turist grup arkada duruyor, hepsi işaretler falan. Orada konuştuk, 'Genel sağlık sigortasını nasıl halletiniz. Obama arkadaşınız ona da söylesenize' dediler. Ama işte hallolmadı. Bu tolumu hazırlama noktasında da maharet istiyor. Biz halkımızla, STK'larımızla el ele vermek suretiyle başardık. 14 yıl önce bu ülkede her kamu kuruluşunun ayrı hastanesi vardı. Biz hepsini birleştirdik. Vatandaşlarımız bu hastanelerin hepsine de başvurabilmektedir. Vatandaşlarımıza muayene olacağı doktoru seçebilme imkanı sunduk. İlaç almak bile dertti. Şimdi herkes ilacını dilediği eczaneden alabiliyor. Gençler eski Türkiye'yi bilmedikleri için anlattıklarımı kavramakta zorluk çekiyor olabilirler. İbret almazsak, ibretlik oluruz.
VATANDAŞI HASTANEDEN GERİ ÇEVİREN KARŞISINDA BİZİ BULUR
Artık ülkemzide devlet, üniversite, özel hastane dışında bir ayrım kalmıyor. Vatandaşlarımız bu hastanelere başvuruda hepsinden hizmet alabiliyor. Hastane kapısına kim gelirse gelsin müdahale yapılacak. Asla hasta kapıdan geri çevrilemez. Çevrilmesi halinde karşısında bizi bulur. Vatandaşlarımıza muayene olacağı doktoru seçebilmesine kadar imkanlar sunduk. Eskiden bırakın hastaneyi ilaç almak bile başlı başlına bir dertti. Şimdi herkes istediği eczaneden istediği ilaçları alabiliyor.
SSK'NIN BAŞINDAKİ O ZAT "BEN HÜKÜMETE SÖYLEDİM" DİYORDU
Şu anda Yozgat'ta şehir hastanesi açıldı. Bu bizim yıllar önceki hayalimizdi. Bir hasta bu hastenelere girdiği zaman "Allah bu devletten razı olsun" diyecek. Sağlam girip hasta çıktığımız zamanı hatırlıyorzu. Ana muhalefetin başında olan zat SSK'nın başındaydı. Rahmetli Savaş Ay, bazı hastanelerden görüntü çekip onunla röportaj yapmıştı. O görüntüler felaketti. Hastanede yanlış iğne vurmak suretiyle ölen bir Trakyalı yavrunun dramı anlatılıyordu. SSK'nın başında olan zat "Ben hükümete söyledim ama dinletemedim" diyordu. Sorumluluk makamındasın. Sorumluluk makamında olan o makamın hakkını verecek. Veremiyorsan bırak git.
30 BÜYÜK ŞEHİRİMİZDE ŞEHİR HASTANELERİ YAPIYORUZ
Şimdi Mersin'i açıyoruz. Öyle sedyeler üzerinde koştur falan yok. Herşey orada başlayacak orada bitecek. İlk hedef 30 büyük şehirimizde bunları yapmak, ondan sonra diğerlerinde devam etmek. Koskoca Devlet-i Aliyeyi Osmaniye'yi bir sağlıklı nefese feda edebilmeyi göze alan bir yönetim anlayışı. Bu çok önemli. Eksiklerimizi bu ugurda süratle gidermeliyiz. Nereden geldiğimizi bilmezsek nereye gideceğimizi de kestiremeyiz. Her alanda sürekli bu muhasebeyi yapmalı, adımlarımızı da ona göre atmalıyız.
BENİM VATANDAŞIMIN ELİNDE BAYRAKTAN BAŞKA SİLAH YOKTU
Sadece fiziki gelişmeyle kalmadık, demokraside de çok önemli ilerlemeler kaydettik. Milli irade kavramına bizim kadar sahip çıkan bir başka siyasi kadro ve dönem herhalde yoktur. Türkiye tarihinde ilk defa bir darbe girişimini vatandaşlarının kararlı duruşu ve direnişiyle boşa çıkarmayı bilmiştir. Şu külliyenin etrafında 29 şehidimiz, 36 gazimiz var. Benim milletim, benim vatandaşım, benim sevgili kardeşlerim o gece "Haydi meydanlara" dediğimiz zaman niye kalkıp da acaba bu külliyenin etrafına geldi. O gün sevgili vatandaşlarımın elinde bayraktan başka silah yoktu. Onun en büyük silahı bayrağımızdı. F-16'lar hemen şu kavşağa bombalar yağdırırken, helikopterler aynı şekilde mermilerini yağdırırken bizim vatandaşımız kaçmadı. Onlar feda-i can ettiler. Çünkü onlar şehadete yüremeye karar vermişti.
BU FEDAKARLIK ÇANAKKALE VE KURTULUŞ SAVAŞIMIZLA AYNIDIR
Bir tanesinin elindeki telefona söylediğini hiç unutamayacağım. Diyordu ki, "Ben artık şehadete gidiyorum, hakkını helal et". Benim vatandaşım Türkiye'nin her yanında gövdesini bu hainlere siper etti. Onlar yılmadı, tankın, topun üzerine, F-16'ların üzerine öyle gitti. Onun için bu millet çok yüce, aziz millet. Biz muasır medeniyetler seviyesinin üstüne Allah'ın izniyle çıkacağız, hiç endişe etmeyin. İstiklalimizi ve istikbalimizi kanlarımızla savunduğumuz bu darbe girişimi demokrasi tarihimizin en az Büyük Millet Meclisimizin açıldığı 1920, çok partili rejime girdiğimiz 1946 seçimleri kadar önemlidir. Göze alınan fedakarlık bakımından doğrusu Çanakkale ve Kurtuluş Savaşımızla aynı çizgide görmemiz gerektiğine inanıyorum.
UTANMADAN PARLAMENTODA ÇIKIP ONLARI SAVUNUYORLAR
Muhatabımız kendi isimleriyle karşımıza çıkmadı. Terör örgütleriydi; PKK, DEAŞ, FETÖ, YPG, DHKPC hepsi de aynı senaryonun oyuncularıdır. Birbirlerinden farkı yok. Tüm terör örgütlerinin tek vazifesi milli birliğimizi, bütünlüğümüzü tehdit etmek suretiyle Türkiye'nin önünü kesmek, ayağına pranga vurmak, 2023 hedeflerini sabote etmektir, edemeyecektir. İnşallah biz göremeyeceğimiz ama torunlarımız görecek. 2053'ü de 2017'i de bu milletin evlatları görecek. Dün kanı bozuklar kan döktüler Diyarbakır'da, 4 şehidimiz var. İstanbul, Mardin, Elazığ, Gaziantep'te aynı amaçla saldırıp asker-sivil gözetmeden insanlarımızı katlettiler. Utanmadan parlamentoda çıkıp saldırabiliyorlar.
SİYASET YAPIYORSUNUZ KURDUĞUNUZ CÜMLEYE DİKKAT EDİN!
İstanbul'da stadın hemen üstünde oradaki şehitlerimizi biliyorsunuz alçakça katlettiler. Siz kime neyi anlatıyorsunuz? Birer maşasınız. Eğer siyaset yapacaksınız seçtiğiniz kelimeleri, cümleleri dikkatli seçeceksiniz. Aksi takdirde şu anda bu ülkenin yönetimi devleti, hükümetiyle gereği neyse bunun gereğini hukuk içerisinde yapacaktır, yapmaktadır bundan da kimsenin şüphesi olmasın. Bu vesile ile bir kez daha Diyarbakır'da hayatlarını kaybeden istiklal ve istikbal mücadelemizde verdiğimiz tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize şifalar diliyor, şükranlarımı sunuyorum.
EZANA VE BAYRAĞA SAYGISI OLMAYAN BU MİLLETLE YÜRÜYEMEZ
Ezanlar insanları sadece namaza çağırmıyor, bu toprakların bizim vatanımız olduğunu her gün tüm dünyaya haykırıyor. Bayrağa ve ezana saygısı olmayan hiç kimsenin bu milleti anlaması, yüreğini birleştirebilmesi, aynı istikamette bakabilmesi, yürümesi mümkün değildir. Bunun için aileden başlayarak, okuldan ve hayatın her alanında çocuklarımıza milli ve manevi değerlerimizi öğretmenin, benimsetmenin çabası içinde olmalıyız. Değerleri olmayan insan dalından kopmuş bir yaprak gibidir. Biz tıpkı bir ulu çınar gibi binlerce yıllık şanlı bir geçmişe, devlet geleneğine, medeniyet birikimine sahip bir milletiz. Geçmişi birkaç yüzyılı bulmayan coğrafyalarda sıradan olaylar üzerinden tarih inşa edilmeye çalışırken bizim tarihimizin kıymetini bilmiyor olmamız çok acıdır.
BANKA KREDİ MUSLUĞUNU AÇMIYORSA KARŞISINDA BİZİ BULACAKTIR
Dün gerek Cumhurbaşkanlığı'ndaki ekonomi danışmanlarımla gerekse hükümetteki ekonomiden sorumlu bakan arkadaşlarımla başta başmakan olmak üzere çalıştık. Yapısal dönüşüm ortadadır. Paranızı bankada tutun demek, paranı o finans kuruluşunun sahibine ver, onlar hiçbir yatırım yapmadan korkunç vurgunlar vursun. Ülkenin reel sektörüne değil, parayı git bankaya yatır, bankanın patronlarına ver. Bunu söylerken bir şeyi ifade etmek istiyorum, finans sektörünün sahibi durumunda olanlar eğer bu ülkede girişimciye, yatırımcıya gerekli kredi musluklarını açmıyorsa karşısında bizi bulacaktır, hükümeti bulacaktır.
TARLADA 1 LİRA ÇARŞIDA 7-8 LİRA! ARADA OLANLAR KİM?
Bu kredi muslukları açıldığında verilen krediler insanı çıldırtırcasına yüksek faiz yerine düşük faizle olursa yatırımcının rekabet gücünü arttıracaktır. Bu olduğu zaman Türkiye'nin sıçrama yapması çok daha çabuk olacaktır. Benim bu sözlerim birilerinin hoşuna gitmez. Bundan memnun olmazlar. Bazıları da "Cumhurbaşkanı olarak siz bunları söylemeyin, başkalarını söyler" diyebilir. Bu millet bize oyunu verirken "Benim haklarımı sonuna kadar koru" dedi. Biz de sonuna kadar koruyacağız. Acımasız parayı kullananları ben ekonomik terör estiriyorlar diye vasıflandırıyorum. Bunun başka bir izahı yok. Terör örgütlerinin eylemlerine ve hedeflerine baktığımızda işin gerisinde ekonomik bir mesaj bulunduğunu görürsünüz. Oradan sizi çökertmek isterler. İstanbul'a bir gün bölücü örgüt diğer gün DEAŞ tarafından saldırılması tesadüfü değildir. Döviz kurlarında yaşanan hızlı artışın rasyonel sebeplere dayanmadığını kim inkar edebilir? Tarlada domates 1 lira, çarşıda pazarda 7-8 lira. Bu ne? Bu arada olanlar kimler?
ÇİFTÇİ VATANDAŞLARIMA SÖYLÜYORUM ALAVERİCİLERİ BIRAKIN
Çiftçime sesleniyorum. 1 yıl önceden gelip tarlanı satın alanlar konusunda dikkatli olun. Gıda ve Tarım Bakanlığımız tedbirini alması lazım. Planlarımızı buna göre yapacağız. Başbakanlığım döneminde fındıkta bu tür oyunlar oynadılar. Ona da alaverici derler. Fındığı depolara yığıp, parasını önceden ödeyenler vardı. Bunlar vatandaşa peşin para verip fındığı alırdı. O zaman arkadaşlara söyledim; bu iş bir yere gidiyor. Gelin devlet olarak depolar kurup, fındığı biz alalım, parasını vatandaşa biz verelim, hiç olmazsa vatandaş sömürülmesin. Vatandaş nedense bazı şeyler o anda aklına yatmıyor mu, ne oluyordu, gene alavericiye gidiyordu. Bu konuda bizim hassas olmamız lazım. Geçen sayın Putin'le görüşüp, "Biz Rusya'ya domates satmak istiyoruz" dedim. Rusya tarafıyla çok sıkı ilişkileri kurup, ihracatımızı arttıralım diye arkadaşlara söyledim.
BU ÜLKEDE İSTEYEN İSTEDİĞİNİ YEMİŞ VE GİYİNMİŞTİR
Türkiye'nin sahaya inmesi karşısında gösterilen garip tepkiler bu oyunun bozulmasından duyulan tepkiden kaynaklanıyor. Hayat tarzı tartışmalarını çok iyi takip ediyoruz. 14 yıldır bu ülkede Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlık yaptım. Kimsenin hayat tarzıyla bizim bir meselemiz olmadı. İsteyen istediği gibi giyinip, isteyen istediği şekilde yiyip, eğlencesini yapmıştır. Bundan sonra da aynı olacak. Belediye başkanlığım döneminde "İstanbul'da otübüslerde kadınlar ve erkekler için ayrı olacak" dediler. Ondan sonra tren için bunu söylediler. Bir kardeşimiz Pendik'te trenden düştü, dediler ki "Bak başı açık diye aşağı attılar"
ŞİMDİ BEN BURADAN AÇIKÇA MEYDAN OKUYORUM
Aynı şekilde Kürt kardeşlerimizin üzerine oynanan oyunlar hala hafızalarımızda taze. Ben Kürt kardeşimi beni yaradan Allah ne emrediyorsa ondan seviyorum, yaradılanı yaradandan ötürü seviyorum. Biz inancımızda Türk, Kürt, Abaza, Çerkez, Boşnak diye bir ayrım var mı? Ama onlar bunu yapamazlar. Biz Hakkari'ye havalimanı yapıyoruz, bunlar gidip havalimanını vuruyor. Iğdır, Kars, Ağrı hep aynı. Ben şimdi buradan açıkça meydan okuyorum, tüm terör örgütleri elinizden geleni ardınıza koymayın. Çünkü bize göre "Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır. Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır."
OYNANAN OYUNLARI AYNI ŞEKİLDE YERLE YEKSAN EDECEĞİZ
Sokaklara ateşe veren vandallara nasıl meydan bırakmadıysak, 17-25 Aralık'ta kapımıza dayananlara nasıl eyvallah etmediysek, 15 Temmuz'da darbe için harekete geçenleri nasıl milletimizle birlikte başarısızlığa uğrattıysak, Suriye'de terör bölgesi oluşturanların hevesleri nasıl kursaklarında bıraktıysak, bölgemizde oynanan oyunları da aynı şekilde yerle yeksan edeceğiz. Yeter ki, bir olalım, iri olalım, diri olalım, kardeş olalım hep birlikte Türkiye olalım. Yeter ki, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet zemininden taviz vermeyelim. İnanın gerisi çok kolay. Bize yıkmak için attıkları her taş duvarımızı daha da sağlamlaştırıyor.