Çanakkale Ayvacık’ta meydana gelen 5.3 büyüklüğündeki depremin artçı şok aktivitesi fay dengeye ulaşıncaya kadar devam edeceği, sayısı ve büyüklüğünün ise zaman geçtikçe azalacağı belirtildi. Bölgede yer alan fayın küçük ölçekli olduğundan çok daha büyük bir deprem beklenmesinin imkansız olduğu kaydedildi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümü Sismoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Bayrak, ülkemizin aktif bir deprem kuşağında olduğundan bu tür depremleri her zaman beklemek ve bunlara karşı hazırlıklı olmak gerektiğini vurguladı. Bayrak, “Aktif bir deprem kuşağı olan Alp-Himalaya tektonik kuşağında yer alan ülkemizde sürekli olarak büyük ve yıkıcı depremler gözlenmektedir.
Çok büyük ve yıkıcı depremler Kuzey Anadolu fayı, Doğu Anadolu fayı ve Batı Anadolu Graben sisteminde meydana gelmektedir. Bu büyük yapıların yanı sıra ülkemizde yer alan değişik büyüklüklerdeki aktif faylar da depremler üretebilmektedir.
Oluşan depremin büyüklüğü fayın uzunluğu ile doğrudan ilişkili olduğundan, bu fayların oluşturduğu depremler genellikle 6.0'dan daha küçüktür. Son olarak 6 Şubat 2017 tarihinde Çanakkale Ayvacık’ta büyüklüğü (M) 5.3 olan bir deprem meydana gelmiş ve depremi takiben çok sayıda artçı şok oluşmuştur. Artçı şok aktivitesi fay dengeye ulaşıncaya kadar devam edecek, sayısı ve büyüklüğü zaman geçtikçe azalacaktır. Bu bölgede yer alan fay küçük ölçekli olduğundan çok daha büyük bir deprem beklemek imkansızdır. Bu deprem farklı ve bağımsız bir fay sisteminde oluştuğundan, Marmara Bölgesi'nde oluşabilecek bir depremi tetiklemesi mümkün değildir. Ülkemiz aktif bir deprem kuşağında olduğundan bu tür depremleri her zaman ve beklemek ve bunlara karşı hazırlıklı olmak gerekir” dedi.
KARADENİZ'DE DEPREM TEHLİKESİNE DİKKAT ÇEKTİ
Doğu Karadeniz'de karada yer alan fayların çok büyük deprem üretme potansiyeli olmadığını ifade eden Bayrak, “Doğu Karadeniz Bölgesi'nde karada yer alan fayların çok büyük deprem üretme potansiyeli yoktur ve tarih boyunca büyük bir deprem gözlenmemiştir. Karadeniz'de geçen yüzyılda kıyıya yakın bölgelerde iki önemli büyük deprem (1959 Batum, M=6.2 ve 1968 Bartın, M=6.6) deniz içinde meydana gelmiştir. Bu depremler bindirme (ters) fay özelliği göstermektedir ve Karadeniz sahili boyunca Batum-Romanya arasında uzanan olası bir dalma-batma zonuyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, son yıllarda meydana gelen depremler (06.20.2008 tarihinde Espiye (Giresun) açıklarında (M=4.4), 26.12.2012 ve 21.09.2016 tarihlerinde Gürcistan açıklarında (M=5.5 ve 4.4)) Karadeniz içerisinde yer alan fayların aktif olduğunu ve büyük bir deprem üretme potansiyelinin olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bu yüzden, Karadeniz içerisinde oluşabilecek 5.0-6.0 büyüklüğündeki depremler bile heyelan tehlikesinin yüksek, deniz dolgusunun yoğun ve kentleşmenin çarpık olduğu bölgemizde can ve mal kayıplarına neden olabilecektir. Bu yüzden, bölgemizde yer alan il ve ilçelerin jeofizik yöntemler kullanılarak mikro bölgelendirme çalışmalarının bir an önce yapılması, kentsel dönüşüm kapsamında binaların ve yapıların depreme dayanıklı olarak güçlendirilmesi veya yeniden inşa edilmesi gerekmektedir” diye konuştu.