İşte Hüseyin Kaya'nın AK Partiye Bak isimli köşe yazısı
Ucuzlamasını beklediğim bir ceketin hikayesinden 2023 sonrası bir Türkiye’ye varmak gibi bir niyetle başladım yazıya.
2015’in kışı vitrinde gördüğüm ve beğendiğim bir ceketin ucuzlamasını beklemeye başladım.
Ve bu ceket bana hediye edildi. Lakin bekleme esnasında, aldığım kilolar nedeniyle ceketi değiştirdim ve sezon geçmeden hevesimi almak gayesiyle bir iki defa giyeyim dedim.
İşte ilk giydiğim gün Sayın Devlet Bahçeli ile görüşmemize denk geldi.
Anayasa değişikliği ve başkanlık konularının görüşüldüğünde bu ceket üzerimdeydi ve kerametini devam ettirdi.
Konu ile ilgili iki köşe yazısı yazdım. Bir kez daha yazmama sebep; yaz mevsimi nedeniyle ceketimi kışa kadar dolaptan kaldırmamdır.
"Sen nelere kadirmişsin" gibi bir mırıldanmayla kerameti nerden olduğunu henüz keşfedemediğim ceketimi itina ile yerine yerleştirdim.
Gerçi bu ceket nedeniyle binlerce ucuz mesaja muhatap olduk ama; rahmetli Barış Manço’nun “Elaleme dert oldu Ahmet Bey’in ceketi” türünden bir hadise de yaşamış olduk doğrusu.
Yaşadığımız referandum süreci sonrasına ilişkin değerlendirmelerimizi içerecek bu yazımıza Sayın Devlet Bey’in “…tamam da Tayyip Bey sonrası ne olacak.” şeklindeki sorusunu tekrarlayarak başlayalım.
Gerçi tam ikna olmamış ve güçlü bir parlementer sistemden yana daha yakın duran Bahçeli’yi ikna eden 15 Temmuz darbe girişimi ve devamındaki “devletin beka sorunu” meselesi olmuştur.
Tayyip Bey sonrası sorusunu yok saydıracak bu durum sorunun gerçekliğini ortadan kaldırmamıştır.
Evet, Tayyip Bey sonrası ne olacak.
Bu sorunun cevabı ilk önce Sayın Erdoğan’ı ilgilendirmektedir. Sonrasında elbette bütün millet olarak bizi de.
Aslında Tayyip Bey’in olduğu dönem bize nasıl bir miras bırakacaktır meselesi de bu soruyla yakından ilgilidir.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin baştan beri olması halinde hangi sorunlar olmayabilirdi? konusu düşünülmelidir.
Mesela muhtar bile olamamak, vesayet problemleri, parti kapatılma tehlikesi, gezi isyanı, Mit krizi, paralel yapılanma ve sonrasındaki darbeci FETÖ örgütüne dönüşmesi, PKK terör sorunu ve bu kapsamdaki barış sürecinin işlemezliği, belki Suriye sorunu v.b bir çok olumsuz hadise ile karşılaşmayacaktık.
Şimdi demokratik parlamenter sisteminde beslemiş olduğu bu tehlikeler atlatılmış oldu. Ve bu tehlikelerin ve sorunların inanılmaz maliyetleri oldu olmaya devam ediyor.
Peki hali hazırda yaşayabileceğimiz büyük sorunlar var mıdır?
Elbette vardır ve bu sorunlar bu sisteme geçmenin vermiş olduğu öz güvenle derhal çözülmelidir.
Birinci sorun bu sisteme geçişin hem yurt sathında hem de yurt dışında hazmedilmediği sorunudur.
Türk siyasi yapısının parçalı yapıdan kurtularak, milli iradenin iktidara gerçekçi yansımasının sağlanmış olması ve bununla tanımlamamız gereği “özgür iktidar” başlıklı yazımızdaki değerlendirmelerimiz ışığında istenmeyen bir gelişme olarak kazanımımız olmuştur.
Milli irade iktidara ülke aleyhine herhangi bir operasyon yapılmasına izin vermeyecek bir güç ve özgürlük alanı tanımış olacaktır.
Yapılması gereken bir çok şeyin yanında Sayın Cumhurbaşkanının olağanüstü kongre süreciyle birlikte halledilmeye çalışılan sorunların siyasetteki gölgesini ortadan kaldırmak olacaktır.
Açıkça siyasetteki paralel iltisak ve irtibat temizlenmelidir. Psikolojik ve sosyolojik açıdan ikna olunmayan bir yapı ile ilgili daha önce yapılan siyasette bu yapılanmanın ayağı yoktur açıklamasının gerçekçi olmadığı referandum sonucunda anlaşılmıştır.
Bunun dışında yılların vermiş olduğu yorgunluk, isteksizlik, eski siyaset alışkanlıklarının muhtel bıraktığı siyasi aktörlerin bir çoğunun da gözden geçirileceğini düşünüyorum.
Aynı yol, yöntem ve konular konusunda milli bir gelecek kaygısı ile bir çok riskle hareket eden Sayın Cumhurbaşkanının yanında bu amacı ihmal etmiş, zamanla ıskalamış bir kısım zevatın da gereğini görmesi gerekmektedir.
Yeni bir heyecan oluşturulacak ise güçlü ve temiz iradelilerin önce 2019 ve sonrasında 2023 hedefine yürüyebileceklerini düşünüyorum.
İktidarın belirlenmesindeki ayrışma veya farklılaşma seçim dönemleri hariç milli birlik ruhuna hizmet eden bir yaklaşıma dönüştürülmelidir.
Ve eğitim, ekonomi, uluslararası diploması, yeni bloklar yeni algılar gerekecek. Bu konularda başlı başına üzerinde düşünülmesi ve istişare edilmesi gereken büyük mevzulardır.
“Siyasi bekaret toplumsal nezaket” başlıklı bir yazı yazma fikrimden yeterince cesur olmadığım için bir süreliğine vazgeçiyorum.
Kalın sağlıcakla.