Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin (İZÜ) akademik yılı açılış törenine katıldı. Törende konuşan Bakan Yılmaz, eğitimin en önemli kademelerinden birinin üniversiteler olduğunu belirterek, üniversitenin toplumsal gelişmişlikle birlikte anıldığını söyledi.
“YÜKSEKÖĞRETİM KALİTE KURULU KURDUK”
Üniversiteleri kaliteli olmayan toplumların muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkabilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim dönemimizde üniversiteler yatay büyüdü. 76 üniversite vardı, şimdi 186 üniversiteye çıktı. Ama bundan sonra yatay büyümeden ziyade, dikey büyümeyi sağlayabilmeliyiz. Bu amacı gerçekleştirmek için Yükseköğretim Kalite Kurulu kurduk. Bundan sonra üniversiteler idari ve akademik yönden dışarıdan denetime tabi tutulacak. Yükseköğretim Planlama Kurulu’nu kurduk. Hangi fakülteden nerede açılması lazım ve hangi kontenjana sahip olması lazım, dolayısıyla bir plansızlık öngörülmesin... Yükseköğretim Kurulu’nun vazifeleri arasına ihtisaslaşmayı koyduk. İstiyoruz ki üniversitelerimiz bir diğerinin benzeri olmasın."
"ÖĞRETMENLERİN MALİ DURUMLARINI İYİLEŞTİRECEĞİZ"
Bakan Yılmaz, ayrıca öğretim üyesi yetiştirilmesi konusunu da ele aldıklarını belirterek, misyon farklılaşması ve ihtisaslaşmayı desteklemek için de YÖK Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı’nın başlatıldığını söyledi. YÖK’ün ayrıca tıp fakültesi, mimarlık ve eğitim fakültesine girişte belli bir baraj sınırlaması getirdiğini, temel bilimlere bu yıl destek verdiğini ifade eden Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: "2002’de eğitime ayrılan para 11 milyar liraydı. Bütçenin yüzde 10’una tekabül ediyordu. Şimdi 122 milyar lira. Merkezi hükümet bütçesinin yüzde 20’sine yakın bir miktar. Geçmiş dönemlerde verilmeyen önemi biz bu dönemde verdik. 580 binin üzerinde öğretmeni biz atadık bu dönemde. Yani gördüğünüz her üç öğretmenden ikisi bizim dönemimizde atandı. Türkiye’nin kalkınması devam ettikçe öğretmenlerimizin mali durumlarını da gittikçe iyileştireceğiz."
"DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY, DEĞİŞİMİN KENDİSİDİR"
Bakan Yılmaz, eğitim müfredatının önemine değinerek, "Uzun süren çalışmalar sonunda 1, 5. ve 9. sınıflardaki 51 dersin öğretim programını yeniledik. İddiamız odur; en demokratik, en katılımcı, en bilimsel müfredat. Eleştiri olabilir. Biz değiştireceğiz ama bizden sonra gelenler, bizimkini değiştirecekler. Çünkü değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir." dedi.
“15 TEMMUZ DEĞERLER EĞİTİMİNİN GÖSTERGESİ”
Eğitim sistemine, değerler konusunda da maddi konuda da güvenilmesi gerektiğini dile getiren Yılmaz, "15 Temmuz’da bu ülkenin gençleri, evlatları, ülkesinin bayrağını, değerlerini korumak için sokağa çağrıldığında istisnasız herkes sokağa çıktı. Bu, değerler eğitiminin en somut göstergesidir. Kendi milli iradesine, hakkına, hukukuna sahip çıkmak için canından da vazgeçebileceğini gösteren bir evladın, bir neslin, bir öğrencinin değerler eğitiminden yoksun olduğunu söyleyebilmek doğru değildir." diye konuştu.
İKİLİ EĞİTİMİN KALDIRILMASI
Bakan Yılmaz, göreve geldiğinde Başbakan Binali Yıldırım’ın ikili eğitimin kaldırılmasına ilişkin talimat verdiğini söyledi. İlave 70 bin derslik yapılacağını anlatan Yılmaz, Ankara’ya 8 bin 500 dersliğin yapıldığını, 2019 yılı sonuna kadar bu ilde ikili eğitimi kaldıracaklarını aktardı. İzmir’in 30 ilçesinin 5 ilçesinde ikili eğitimin bulunduğunu, Aydın’da yalnızca bir merkez ilçede 4-5 okul ihtiyacı olduğunu belirten Yılmaz, bu yolda ilerlediklerini anlattı.
“OKUL ÖNCESİ EĞİTİM ÇOK ÖNEMLİDİR”
Okul öncesi eğitimin de önemine değinen Yılmaz, "Okul öncesi eğitim mutlaka önemlidir. Bu ülkenin çocuklarını 21. yüzyıla taşımak için, bu ülkeyi çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine taşımamız için bunu çok iyi bir yere getirmemiz lazım. 2002’de okul öncesi eğitimdeki öğrenci oranı yüzde 10’du, bu yüzde 74’e geldi." ifadelerini kullandı.
“15 SAATİN ÜZERİNDE YABANCI DİL EĞİTİMİ VERECEĞİZ”
Başbakan Yıldırım’ın, öğrencilerin yabancı dil konusundaki eğitimlerine ilişkin de talimat verdiğini anlatan Yılmaz, "81 ilde 620 okul seçildi. 15 saatin üzerinde yabancı dil eğitimi vereceğiz. Bir yıl sonunda aldığımız mesafe, bu uygulamanın başarılı olup olmadığını bize gösterir. Başarılı olduğumuzda bunu tüm Türkiye’ye yaygınlaştıracağız." dedi.
"SINAV ÖĞRENCİNİN NEYİ BİLDİĞİNİ ÖLÇEBİLMELİDİR"
Türkiye’de 2011 yılında ortalama eğitim süresi 6,5 yıl iken bunu 7,9’a çıkardıklarını anlatan Yılmaz, 12 yıllık zorunlu eğitimi hayata geçirdiklerini, amaçlarının çok yüksek insani gelişmişlik seviyesine ülkeyi çıkarmak olduğunu söyledi.
“HEP DAHA İYİYİ YAKALAMAK ZORUNDAYIZ”
TEOG’un kaldırılmasına ilişkin değerlendirmede bulunan Yılmaz, şöyle devam etti: "OKS’den SBS’ye, SBS’den TEOG’a geçtik. Hep daha iyiyi yakalamak için. Zaten böyle olmasaydı bu başarıyı sağlayamazdık. Her kademede öğrenciye yeni beceriler katmak amacımız. Yeni eğitimin de amacı, felsefesi budur. Daha hızlı düşünecek evlatlarımız, analiz ve sentez yapabilme becerisine sahip olacak. Biz bunun arkasındayız.
FİZİKSEL, PSİKOLOJİK, SOSYAL AÇIDAN GELİŞME DÖNEMİ
Sınavın çoktan seçmeli test oluşu, kısa sürede çok soru çözmeyi gerektirmesi, tüm eğitim sisteminin buna göre yapılanmasına yol açtı. Bu durum; ileride kendini tek kelimeyle ifade edebilen, sosyal etkinliklere katılmayan bir öğrenci profilinin çıkmasına yol açacaktır. 8. sınıfta girilecek bir sınav için 5, 6, 7. sınıfta hazırlık yapılıyor. En yüksek beceri kazanma dönemi olan 13-16 yaş arası gençler sadece bu sınavla uğraşmakta. Bu dönem aynı zamanda gençlerin fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan da gelişme dönemidir.
“GENÇLER ENGELLER ARASINDA KENDİSİNİ UNUTUYOR”
Sınav stresi altında, sınav sorusu çözme dışında bir şey yapmadan yaşamaya mecbur bırakılan gençler, ne spor yapmakta, ne kitap okumakta, ne de kültürel ve sosyal bir etkinliğe katılmaktadır. Bu dönemde soru çözmek dışında tek uğraşısı, internet ve internet üzerinden oyun olmaktadır. Spor yapılmadığından obezite, internet uğraşısı da aile içi iletişimi olumsuz etkilemektedir. Gençler TEOG, YGS, LYS ve KPSS gibi bir engelden diğer engele koşarken, birey olarak da kendilerini unutmaktadırlar.
“BELLİ Kİ BU SİSTEMİN DE SIKINTILARI VAR”
Sınav; öğrencinin neyi bilmediğini değil, neyi bildiğini ölçebilmelidir. Bundan dolayı da yazılı sınavlar, ucu açık sorular dönemine Türkiye geçmelidir. Buna göre de öğrencilerimizin yetenekleri tespit edilip daha iyi yönlendirme yapılmalıdır. Her yaptığımız değişiklik bizi daha iyiye götürdü ama belli ki bu sistemin de sıkıntıları var. Bu sistemi getiren Nabi Avcı başta olmak üzere, sonsuz teşekkür ediyorum. Türkiye bu durumdaysa, yapılan bu eğitim değişikliğiyle buraya geldi. Ama daha büyük olma hedefimiz var."
Bakan Yılmaz ve protokol üyeleri daha sonra fakültelerine birincilikle yerleşen öğrencilere ödüllerini verdi.