Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6. Din Şûrası kapanış programında yaptığı konuşmada, “Irk, dil, mezhep, meşrep farklılıkları öne çıkartılarak Müslümanlar arasındaki fay hatları daha da keskinleştiriliyor. Böylece aynı dine, aynı Peygambere, aynı Mukaddes Kitaba inanan, her gün beş vakit aynı kıbleye yönelen kalpler arasına nifak tohumları ekiliyor” dedi.
Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şûra’nın Türkiye ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyerek katkı sunanlara şükranlarını iletti.
15 Temmuz gecesi okudukları selalar ve ezanlarla milleti direnişe çağıran tüm din görevlilerine şükranlarını yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her biriniz o geceki duruşunuzla insanımızın gönlünde taht kurdunuz. Milletimiz sizin mücadelenizi de sizlere saldıran bazı gafillerin ihanetini de asla unutmayacaktır” dedi.
Tüm şehitlere Allah’tan rahmet dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabbim bu ülkeyi ve bu necip milleti her türlü sapkınlıktan, beladan, musibetten, terör eylemi ve ihanetten muhafaza eylesin diyorum” duasında bulundu.
“İSTİŞARE KÜLTÜRÜNDEN UZAKLAŞTIKÇA VAHDETİN YERİNİ GİDEREK TEFRİKA ALMIŞTIR”
Diyanet İşleri Başkanlığının, İslam dünyası ve insanlık açısından kritik bir dönemde anlamlı bir toplantıya ev sahipliği yaptığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şûra’da kapsamlı istişareler sonucu alınan 37 kararın uygulamasının takipçisi olunması gerektiğini söyledi.
Hazreti Muhammed'in "İstişare eden, pişman olmaz" hadisi şerifini hatırlatarak istişarenin önemine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, istişare kültürünün terk edildiği dönemlerde ümmet olarak hep birlikte geriye düşüp mevzii kaybettiklerini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son iki asırda karşılaşılan pek çok sıkıntının gerisinde şûraya hak ettiği değerin verilmemesinin yattığını kaydederek, şöyle devam etti: "Kendi meselelerini özgürce konuşmayan, tartışmayan Müslümanlar, maalesef başkalarının yönlendirmesine, kimi zaman da manipülasyonuna açık hâle gelmiştir. İstişare kültüründen uzaklaştıkça vahdetin yerini giderek tefrika almıştır. Ne yazık ki İslam ümmeti zamanla bir araya gelme, ortak iş yapma, sorunlarına müşterek çözüm üretme zeminlerini de kaybetmişlerdir. Bugün bile Kudüs, Filistin, İslam düşmanlığı, terörle mücadele, adalet, insan hakları dâhil pek çok meselemizde bu eksikliği görüyoruz. Müslümanlar sıkıntılarına devayı din kardeşlerinde değil, yabancılarda, Batılılarda, Batı başkentlerinde arıyor. Mezhep, meşrep ve çıkar eksenli yaklaşımlar, İslam ümmetini ortak bir paydada buluşmaktan alıkoyuyor. Kişisel kavgalarını, ümmetin maslahatının üstünde gören bir anlayışın, Müslümanlara verebileceği hiçbir şey yoktur."
“YILLARDIR ÖRSELENMİŞ MÜSLÜMAN ÖZ GÜVENİNİ YENİDEN DİRİLTMEK İÇİN ÇOK BÜYÜK MÜCADELE VERDİK”
Türkiye olarak İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası platformlarda şûra geleneğini tekrar ihya ederek bu zihniyeti değiştirmeye çalıştıklarını, İslam dünyasının ortak tavır almasını sağladıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam dünyasının üzerine serpilmiş ölü toprağını temizlemek için her alanda çalışmalar yürüttük. Yıllardır örselenmiş Müslüman özgüvenini yeniden diriltmek için içeride ve dışarıda çok büyük mücadeleler verdik. Sadece konuşmakla, sadece karar almak da yetinmedik. İstişareler neticesinde aldığımız kararların hayata geçirilmesi için de gayret sarf ettik” dedi.
6. Din Şûrası’nda alınan kararların önümüzdeki dönemde hayata geçirileceğine inandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı ve tüm devlet kurumlarından örnek bir süreç yönetimi beklediğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her beş senede bir düzenlenen Din Şûrası’nın çağın meselelerine İslami ve insani bakış açısıyla çözümler sunmayı hedefleyen bir platform olduğunu dile getirerek, 6. Din Şûrası’nın “Sosyokültürel Değişim ve Diyanet Hizmetleri” gündemiyle toplanmasının son derece isabetli olduğunu aktardı.
“BİZİM İNANCIMIZDA DİN SADECE BELLİ MEKÂNLARA HASREDİLMİŞ BİR OLGU DEĞİLDİR”
“Bizim inancımızda din sadece belli mekânlara, haftanın belli günlerine hasredilmiş bir olgu değildir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dininin hayatın tüm alanlarını kuşatan, kucaklayan, ihata eden kurallar, yasaklar manzumesi olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dinimiz İslam ve mukaddes kitabımız Kur’an Rabbimizin bu ilahi müjdesi gereğince kıyamete kadar caridir, bakidir, mahfuzdur. Zaman ve şartlar değişse de İslam’ın nasları değişmeyecektir. Nerede ve hangi zamanda yaşarsak yaşayalım kelime-i şehadet, namaz, oruç, hac, zekât bizler için farzdır ve öyle kalacaktır. Faiz, yalan, zulüm, kibir, iftira, tecessüs, zan, hırsızlık, masumu öldürmek ise yasak olmaya devam edecektir. Hangi sebeple olursa olsun Kur’an’ın emirlerini yok saymak, hafife almak veya hükümsüz kılmak bir Müslüman’a yakışmaz. Dolayısıyla, dinde ekleme, çıkarma, yani bidat olmaz” uyarısında bulundu.
İslam dininin özüne sıkı sıkıya sahip çıkarak, yüzlerini daime geleceğe, hep ileriye doğru gideceklerini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam’ı çağlar üstü kılan hasletlerden biri içtihada imkân vermesidir. İçtihat kapısının açık olması dinin insanın önüne çıkacak her yeni soru, sorun ve meseleye cevap üretebilmesi demektir. İçtihat kapısının kapandığını iddia etmek, dinle hayat arasındaki muhkem bağı da yaralayacaktır” diye konuştu.
“TARİH BOYUNCA İSTİSMARA KONU EDİLMİŞ EN KIYMETLİ DEĞERLERDEN BİRİ DİN VE DİNDARLIKTIR”
İnsanlığın gönül ve zihin dünyasını etkileyen, hayatın her alanını kuşatan büyük bir değişim sürecinden geçtiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, modern insanın yalnızlaştığını, insanı insan yapan kadim değerlerin itibarsız hÂle geldiğini, insanın sadece kendi fıtratına değil, ailesine, topluma, dünyadaki diğer varlıklara yabancılaştığını anlattı.
Gençler arasında ekran bağımlılığı gibi yeni bağımlılık türleri çıktığını, dijital sistemdeki akraba bağlarının gelişmeye başladığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hak ile batılı karıştıran Amorf inanç sistemlerinin genç kuşaklar arasında rağbet görmesinden endişe ediliyor. İstikbalimizin teminatı olarak baktığımız evlatlarımız çoğu Batı menşeili, Batılı zihin ürünü sapkın akımlar karşısında ne yazık ki savunmasız kalıyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, insani ve ahlaki değerler anlamında zorlu, sıkıntılı, garip bir dönemde sorumluluk sahiplerinin olanları uzaktan seyretme lüksüne sahip olmadığının altını çizerek, tarih boyunca istismara konu edilmiş en kıymetli değerlerden birinin de din ve dindarlık olduğunu belirtti.
“HER TÜRLÜ DİN İSTİSMARINA KARŞI SAMİMİ BİR MÜCADELE İÇİNDE OLMALIYIZ”
FETÖ, DEAŞ, Eş-Şebab ve Boko Haram gibi terör örgütlerin din ve dindarlığın istismarının en son örnekleri olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu örgütler cihat, hilafet, Darül İslam, şehadet gibi kavramları çarpıtarak genç dimağları ifsat etmişler, şer odaklarının ekmeğine yağ sürmüşlerdir. Bu bakımdan dinimizin o cihanşümul sabiteleriyle hayatın gerçekleri arasında güçlü ve muhkem bir bağ kurulması önem arz ediyor” şeklinde konuştu.
Bugün sosyal hayatta karşılaşılan pek çok problemin arkasında İslam’ın doğru bilinmemesi ve doğru anlaşılmaması olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığının zamanın ruhunu doğru okumak, anlamak ve doğru yönetmekle mükellef olduğunu sözlerine ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet camiasının 150 bini aşkın kadrosuyla tebliğ görevini yerine getirmesi gerektiğine dikkati çekerek, “Her kesimden insanımızın, bilhassa gençlerimizin karşılaştığı sıkıntılara, buhranlara, zihnini kurcalayan sorulara Kur’an, sünnet ve siret ışığında cevaplar üretmek zorundadır. Bunun yolu ise içtihat müessesini yeniden ihya etmektir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “FETÖ ve DEAŞ tecrübesi her türlü din istismarına karşı samimi bir mücadele içinde olmamızı gerekli kılıyor. 15 Temmuz ihaneti sonrasında insanlarımız arasında oluşan teyakkuz hâlini iyi yönetmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz vasatı yeniden bir silkinme, toparlanma, sahih İslam anlayışıyla bağlarımızı güçlendirme vesilesine dönüştürmeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.
“İSLAM DÜNYASINI TEHDİT EDEN EN ÖNEMLİ SIKINTILARDAN BİRİ TAİFECİLİK FİTNESİDİR”
İslam dünyasını tehdit eden en önemli sıkıntılardan birinin de “taifecilik” olduğunu paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Kişinin mezhebini dinleştirmesi diye tarif edeceğimiz bu fitne, Suriye ve Irak’taki olayların da etkisiyle en yaygın dönemlerinden birini yaşıyor. Avrupa’nın dört asır önce yaşadığı 30 yıl savaşlarına başlar bir kavga çok daha yıkıcı bir şekilde bugün yakın coğrafyamızda vuku buluyor. Irk, dil, mezhep, meşrep farklılıkları öne çıkartılarak Müslümanlar arasındaki fay hatları daha da keskinleştiriliyor. Böylece aynı dine, aynı Peygambere, aynı Mukaddes Kitaba inanan, her gün beş vakit aynı kıbleye yönelen kalpler arasına nifak tohumları ekiliyor. Şiilik veya Sünnilik amel ve itikada dair farklı yorumlar olmanın ötesinde belli çevreler tarafından âdeta ayrı bir din gibi yansıtılmaya çalışılıyor. Batıda pişirilen, son dönemde ülkemize ihraç edilmeye çalışılan Ali’siz Alevilik gibi kimi yıkıcı projelerin toplumumuz içinde pohpohlanmasının gerisinde yine bu senaryolar var.”
“Alman Devleti Ali’siz Aleviliğe çok ciddi bedeller ödemek suretiyle İslam dünyasında, özellikle de ülkemizde bir bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu millet, Hazreti Ebu Bekir’i, Hazreti Ömer’i, Hazreti Osman’ı ne kadar severse, Ali-ul Murtaza Efendimizi de aynı şekilde sever, hürmet eder. Hazreti Ali Efendimizi başka şekilde göstermek, ancak onun kutlu hayatından ve imanından nasibini almamış mahfillerin işidir. İşte son günlerde bazı evlerin kapılarına bazı işaretler konuluyor; niye? Ülkemizi bölmek, parçalamak için” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kapılara işaret koyanların üzerinde tüm güvenlik teşkilatlarının çalıştığını belirterek bu kişiler yakalandığında yaptıklarının hesabının sorulacağını kaydetti.
“YÜCE DİNİMİZİ ANLATMAK İÇİN HER KAPIYI ÇALMA DÖNEMİ BAŞLIYOR”
Diyanet İşleri Başkanlığının son dönemde Alevi vatandaşlarla ilgili attığı kucaklayıcı atılımları yakından takip ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhabbeti güçlendirecek bu tarz faaliyetlere daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim artık kapımıza gelene dini anlatalım anlayışından, buradan şimdi dönüyoruz, yüce dinimizi anlatmak için her kapıyı çalma dönemi başlıyor” sözlerine yer verdi.
“Görevini samimiyetle yapan hocaların dolduramadığı boşluğu muhakkak Pensilvanya’daki şarlatan gibi din tüccarları kapatacaktır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Şayet insanlar, bilhassa da gençler dinî alandaki susuzluklarını sahih kaynaklardan gideremezse FETÖ ve DAEŞ gibi sapkınların pençesine düşecektir. Allah’a hamdolsun, 10-15 yıl öncesine kıyasla tüm bunları hayata geçirebileceğimiz önemli imkânlarımız bulunuyor. Bakınız Pensilvanya’daki olayı sıradan değerlendirmeyin. Pensilvanya’daki olay bir projedir ve bu proje Türkiye üzerinde oynanan bir oyunun alametifarikasıdır. Defaatle söylememize rağmen, kolilerce dosyaları, mahkeme kararlarını kendilerine vermemize rağmen, Amerika yönetimi hâlâ bu adamı vermiyorsa bunun arkasında nelerin olduğunu herhalde benim milletimin, aklıselim insanların düşünmesi lazım, her şey çok açık, net ortada. Sadece Charter Scholl’lardan FETÖ okullarına Amerika’da 750 milyon dolar yılda para ödeniyor Amerikan Hazinesinden; bu bize bir şeyler anlatmıyor mu? Bize bir şeyler anlatması lazım. Bunları süratle, defaatle her zaman söylememize rağmen hâlâ kendimize gelmiyoruz.”
“TÜRKİYE’DEKİ DİYANET MODELİ DİĞER İSLAM ÜLKELERİ İÇİN GÜZEL BİR ÖRNEK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün din eğitimini teşvik eden, yaygınlaştıran, önünü açan bir anlayışın iş başında bulunduğuna dikkati çekerek din ve irşat görevini ifa noktasında Diyanet camiasının önünde hiçbir engel, kısıtlama olmadığını söyledi.
Din görevlilerinden birer memur gibi değil peygamberlerin varisleri gibi hareket etmelerini isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt dışında yaşanan vatandaşlara yönelik mesuliyetlerini hatırlatarak, “Bu kardeşlerimizi ılımlı İslam gibi emperyalist projelerin pençesine terk edemeyiz” dedi.
Türkiye’deki Diyanet modelinin diğer İslam ülkeleri için güzel bir örnek olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şûra’da alınan kararların İslam dünyasıyla paylaşılmasında fayda gördüğünü belirtti.