Antalya'da bir dizi toplantılara katılmak için gelen içişleri Bakanı Soylu,önce 2020 Turizm Değerlendirme Toplantısına katıldı.Daha sonra Belek'de bir otelde düzenlenen Asayiş Suçları ile Mücadele Değerlendirme Toplantısı'na katıldı.
Soylu burda yaptığı konuşmada ,herkesin bildiği gibi İçişleri Bakanlığının sorumluluk sahası, güvenliğin hemen her alanına temas ettiği için ve sadece ülkemizin değil, dünyanın güvenlik gündemine de doğrudan temas ettiği için, bu tür toplantılarda söze başlarken ya uluslararası terör örgütlerinden, ya göçten, ya 21'inci yüzyılın uyuşturucu probleminden konuya girmenin adet haline geldiğini bildirdi.
İnsanlığın güvenlik ihtiyacının küresel güvenlik problemlerine göre daha sıklıkla karşılarına çıktığını dile getiren Bakan Soylu, “'Üçüncü sayfa haberleri' diye küçümseyerek baktığımız haberler, esas itibarıyla toplumun huzuru ile doğrudan ilgili işlerdir. İnsanların verdiği verginin karşılığı olarak, vatandaş olmanın karşılığı olarak, bizlerden talep ettiği hizmetlerdir. Eğer 21. yüzyıl Türkiye'sinde bir vatandaşımızın evine hırsız giriyorsa, veya arabası çalınıyorsa, sokağında kavga gürültü eksik olmuyorsa, bizim dönüp, 'ama terörle mücadelede başarılıyız' diyebilme lüksümüz yoktur. Bu işin herhangi bir bahanesi olamaz” ifadelerine yer verdi.
"Sorumluluk her yerde aynı"
Soylu, 3 bin metre rakımda terörist de kovalamak zorunda oldukları gibi, Antalya'nın, Ankara'nın, İstanbul'un ortasında en küçük bir hırsızlığı da önlemek veya failini bulmanın da sorumluluğu içinde olduklarının altını çizdi. Dünyada teknolojinin ilerlediğini ve suç oranının arttığını işaret eden Bakan Soylu, “Bunun yanı sıra suçun türü ve çeşidi de artıyor. Bunu hep söylüyoruz. Ama başka bir şey de oluyor. İnsanları suça teşvik eden, hatta nasıl suç işleneceğini öğreten; daha açgözlü, daha hırslı, daha şiddet eğilimli hale getiren yaygın bir görsel telkinle de karşı karşıyayız. Bazı kesimler yoğun bir tepki gösterdiler. Herkes kendi görüşünü elbette ki ifade edebilir ama eğer bir toplum halinde yaşıyorsak ve birileri meslekleri, bu toplumu bir şekilde etkileyebiliyorsa, verdikleri mesajın sorumluluğunu üstlenmeleri ve bizim de bunu sorgulamamız gerekir. Siz bir yayın yapıyorsunuz ve birileri bundan etkilenip bir başkasının canına kastediyorsa veya ne bileyim, izlediklerinden etkilenip kolay yoldan zengin olmak için birilerini dolandırmaya kalkıyorsa, hırsızlık yapıyorsa, görmek istesek de istemesek de, insanlara ne izlettiğimizle ilgili bir sorunumuz var demektir” diye konuştu.
"Profiller aynı oluyor"
Karşılaştıkları suçlu profillerinin yayınlardaki olay ve suçlu profillerinin aynısı olduğunu dile getiren Soylu, “Bazen öyle kadın cinayetleri yaşanıyor ki bir anlık öfke falan değil, kendine bir senaryo yazmış ve oynamış gibi. Sadece televizyonlardaki şiddet değil, insanları yüksek bir hayat standardına acımasızca özendiren, iştahını kabartan, hatta zorlayan bir görsel telkinle de karşı karşıyayız. Yasadışı sanal bahis ve kumardan yüzlerce hayat kararıyor. Bunların asayişle ilgisi var mı, var. Hem de doğrudan doğruya var. Sizler polissiniz, suçluyu yakalamakla görevlisiniz. Ama suçluyu yakalamakla görevli insanlar var diye suçun oluşması, kişinin nasıl suçlu hale geldiği konusuna sırt çeviremeyiz. Bir telefon dolandırıcılığı için bazen 15-20 kişilik çeteler oluşuyor. Bir mekan tutuyorlar, içini dayayıp döşüyorlar, strateji geliştirip uyguluyorlar, öğreniyorlar, dolandırıcılığın psikolojisi üzerinde uzmanlaşıyorlar, teknik altyapısı üzerinde uzmanlaşıyorlar. Peki bu insanlar hangi motivasyonla bir araya gelip, böyle bir çabayı ortaya koyabiliyorlar? İşte bunu tartışmak zorundayız” ifadelerine yer verdi.
“Bu bir sansür değil”
Bakan Soylu, bunu hem polislik disiplini içinde, hem de toplum olarak tartışmak durumunda olduklarını belirtti. “Bu bir sansür falan değil, sorumluluk beklentisidir” diyen Bakan Soylu, “Birileri para kazanacak diye topluma gelişigüzel mesaj vermenin elbette ki bir sorumluluğu olmalıdır, benim inancım budur. Ayrıca modern güvenlik anlayışının en önemli parametrelerinden bir tanesi, suçluyu yakalamak değil, suçun oluşmasını engellemektir. Bunu bir yandan caydırıcı olmakla, öte yandan kişiyi suça iten sebepleri ortadan kaldırmakla yapabiliriz” dedi.
"30 bin bekçi aldık"
Asayiş noktasında önemli başarılar elde ettiklerinin altını çizen Bakan Soylu, "Ancak bunu rastgele polisiye tedbirlerle değil, belirli bir stratejiyle elde ettik. Stratejimizin bir ayağı, önleyici polislik olarak tarif edebileceğimiz, suçun oluşmasını engellemektir. Burada, bahsettiğim suçlu profili analizlerimizin yanı sıra özellikle caydırıcılığa önem verdik. Bekçilik adımımız, bunlardan bir tanesidir. Yani kolluk birimlerinin sokaktaki görünürlüğünü arttırmak ve bu sayede şehirde suça eğilimli kişilerin suçtan kaçınmasını sağlamak. Bu politika tuttu mu, evet tuttu. Rakamlar çok açık. Yaklaşık 30 bin bekçi aldık, 21 bin 292'si görev başında, diğerlerinin alım ve eğitim süreçleri devam ediyor. Bunun yanı sıra polis alımlarımıza da ağırlık verdik ve özellikle motosikletli polis sayımızı arttırmaya gayret ettik. Cumhurbaşkanımızın hem doğrudan talimatlarıyla hem kapasite arttırmamızdaki destekleriyle bu sürecin doğrudan yönlendiricisi oldu” diye konuştu.
"Bekçiler 56 yıldır kimlik soruyorlar"
Bekçilerin bugüne kadar 3 bin 959 hırsızlık olayına doğrudan müdahale ettiğini kaydeden Bakan Soylu, haklarında arama kaydı olan 63 bin 730 şahsın yakalanmasını sağladığını bildirdi. Bekçilerin sahada aktif olarak görev almaya başladığı 2017 yılında Türkiye'de evden hırsızlık günlük ortalaması 282 olduğunu aktaran Bakan Soylu, “Bekçilerle ve asayiş birimleriyle ilgili sosyal medya klavye kahramanları tezviratlarını devam ettiriyor. Bunların arkasında kim olduğunu, aslında neyi hedeflediklerini toplumsal güvenliğin azalmasından neyi murat ettiklerini biz biliyoruz. 'Aman hırsızlık, kapkaç olayları artsın', 'insanlar evlerinde yatarken huzur içinde olmasınlar' diye kendi zihninde olan bir kısmı terör artıkları, bir kısmı siyasal muhalefet yapacağım diye aklını karıştırmış, bir kısmı polis asayiş ve hizmetlerine karşı pozisyonu kendilerine kahramanlık elde eden bir anlayış tipleri ile karşı karşıyayız. Bunu daha da çoğaltabiliriz. Ne kadar söylerse söylesinler. Bekçilik yeniden hayata geçmiş güvenlik unsurlarında toplumumuzun daha huzurlu hale gelmesinde hırsızlığın azalmasında, gecelerin daha güvenli hale gelmesinde fayda sağlamışlardır. Bekçiler tam 35 yıl artı 20 yıl, 55 yıldır kimlik soruyorlar. Bekçiler Türkiye'de 55 yıldır kimlik soruyorlar. Anlamayanlara bir kez daha söylüyorum bekçiler bu ülkede hatta 56 yıldır kimlik soruyorlar” dedi.
"Polis ve bekçi alıyoruz kabahat"
Bakan Soylu, 2019 Ocak ayı ile 2020 Ocak aylarında evden hırsızlık oranında yüzde 23, oto hırsızlığında yüzde 26, kapkaç olaylarında yüzde 42, iş yerinden hırsızlık olaylarında yüzde 22 azalış olduğunu aktardı.
Aylardır bekçiler üzerinde bir kısım medya ve sosyal medyada bir karalama kampanyası olduğunu işaret eden Bakan Süleyman Soylu, “Ne yapalım, bu rakamları görmeyip bu arkadaşları da evlerine mi gönderelim? Sokaklara huzur getirmek için gayret ediyoruz ve bundan netice alıyoruz, vatandaş memnun, her fırsatta memnuniyetini ifade ediyor ama karşımızda, muhalif olma etiketi altında garip bir anlayış buluyoruz. Polis alıyoruz kabahat, bekçi alıyoruz kabahat. Sürekli tezvirat üreten bir yapıyla karşı karşıyayız. Arkadaşlarımız, hem merkezde hem valiliklerde sürekli basın açıklaması yapıp bunları yalanlıyor. Bakanlık bünyesinde 'yalanlama daire başkanlığı' kursak yeridir. Bu hezeyan halini anlayabiliyor değilim” dedi.
"Memnuniyet oranı yüzde 75"
“Sorarım size Avrupa'da Türkiye'deki kadar güvenlik riski var mı, mesela PKK var mı, DEAŞ riski var mı, uyuşturucu ile mücadelede bizim kadar yoğun bir mesaileri var mı” diye soran Bakan Soylu, “Hayır. Peki 100 bin kişi başına düşen polis sayısı başka ülkelere kıyasla nedir? Kıyaslamanın doğru olması açısından Eurostat verilerini paylaşayım, 2017 rakamlarıyla Türkiye'de 323, Fransa'da 321, Almanya'da 298, hatta komşumuz Yunanistan'da 496. Peki bu polislerle 100 bin kişi başına evden hırsızlık rakamlarında durum nedir? Yine Eurostat 2017 verileriyle; Türkiye 130, Fransa 371, İtalya 323, İngiltere ve Galler 425, Almanya nispeten iyi, 140. Türkiye'nin 2019 rakamını ise arkadaşlarımız 67 olarak hesaplamışlar” ifadelerine yer verdi.
Soylu, TÜİK 2019 yılı yaşam memnuniyeti araştırmasında asayiş hizmetlerinin, en yüksek memnuniyet duyulan kamu hizmetleri arasında yüzde 75.5'le ilk sırada yer aldığını kaydetti.
“Saha baskısı arttırıldı”
15 Temmuz hadisesinden sonra, Türkiye'nin yeni güvenlik konseptinin en önemli davranışsal parametresi, saha baskısını arttırmak olduğunu vurgulayan Bakan Soylu, “Her alanda bunu yapıyoruz. Terörle mücadelede, trafik güvenliğinde, uyuşturucu ile mücadelede, ekiplerimizin saha etkinliklerini, görünürlüklerini, operasyon sayılarını sürekli arttırıyoruz. Dolayısıyla suçun veya trafikteki kazanın, hem faillerini yakalamada hem de oluşmadan engellenmesinde ciddi bir kazanım elde ediyoruz. Saha baskısı uyguladığımız alanlardan en önemlilerinden bir tanesi, okul çevreleridir. Bunun için bakanlık olarak milli eğitim bakanlığımızla da koordineli şekilde çalışıyoruz. Okulları asayiş riski durumuna göre derecelendirdik ve buna yönelik planlamalar gerçekleştirdik. Kimi okulların çıkışlarında ekip bulunduruyoruz ve okul çevrelerinde de değişik uygulamalar yapıyoruz. İşyeri ve park bahçelerde denetimler gerçekleştiriyoruz" diye konuştu.
Soylu, yapılan uygulamalar sayesinde 2018-2019 eğitim öğretim döneminde, bir önceki döneme göre okul çevresinde meydana gelen asayiş olaylarında yüzde 11.3, 2019-2020 ilk dönemleri kıyaslandığında ise yüzde 20.1 oranında azalma meydana geldiğini duyurdu.
"Kades uygulaması"
Asayişte saha baskısını arttırmak amacıyla ülke genelinde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen huzur operasyonlarına da değinen Soylu, sözlerini şöyle devam etti:
“2019 yılında ülke genelinde 24 tanesi asayiş olmak üzere toplam 33 huzur uygulaması yapıldı. Bu uygulamalarda 11.3 milyon şahıs kontrol edilmiş, aranan 39 bin şahıs yakalanmış, 530 bin umuma açık yer de kontrol edilmiş, 20 bin 802 araç da trafikten men edilmiştir. Önemli bir çalışma alanımız, aile içi ve kadına yönelik şiddettir. Bu konuda, 81 ilimizde kurulmuş bulunan aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadele bora amirliklerinin sayısı 1005'tir. Buralara kadın personel takviyesi için çalışmalarımız sürmektedir. Bunun yanı sıra kadına yönelik şiddet olaylarında Kades uygulaması sayesinde, bir önceki yıla oranla yüzde 20 azalış elde ettiğimiz, rakamlardan anlaşılmaktadır. Kades uygulaması, bugüne kadar 421 bin 714 kadın tarafından indirildi ve uygulama üzerinden 23 bin 323 ihbar alındı. Genellikle bu ihbarların yarısının ciddi vakalar olduğu hesaba katılırsa burada ne kadar önemli ölçüde şiddet olayının engellendiği, belki de ölümlerin engellendiği, kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bu itibarla, Kades uygulamasının işlerliğini arttırma çalışmalarımız sürecektir ve 2020 yılı içinde illerimizde Kades tanıtım günleri gibi etkinlikler düzenlenerek inşallah bu uygulamanın daha da yayılması sağlanmış olacaktır.”
"Kadına şiddetin önlenmesi eğitimi"
Bakan Soylu, kadına yönelik şiddetin önlenmesi yönünde de 2020-2021 yılı için koordinasyon planı hazırlandığını belirterek, “Bu doğrultuda mağdur odaklı yaklaşım, fail odaklı çalışmalarla bu alandaki mücadeleye olumlu katkı vermeyi umuyoruz. Aile içi ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi sadece talimat ve yönerge yayınlamakla mümkün olamayacak. Bu alanda çalışacak personelin de ayrı bir bilgiye ve uzmanlığa sahip olması gerekir. Geçen yıl polis merkezi amirliklerinde çalışan 60 bin personelin 48 binine, bu konuda eğitim verildi. Kalan 12 bin kişi de bir ay içinde eğitime tabi tutulacak” dedi.
Elektronik kelepçe
Kadına yönelik şiddette arzu edilen seviyenin sıfır olduğunu kaydeden Bakan Soylu, “Bu noktada elektronik kelepçe uygulamasının yaygınlaştırılması gerekiyor. Hakimlerimize İçişleri Bakanı olarak rica ediyorum. Ne olursunuz şu elektronik kelepçe uygulamasını birlikte yaygınlaştıralım. Biz veremiyoruz, elektronik kelepçe uygulaması bizim gözetimimizde ve denetimimizde değil. Biz bunu kendi sorumluluğumuz olarak üzerimize aldık, hukuk çerçevesinde. Hakimlerden istirhamım, ne olursunuz elektronik kelepçe uygulamasını Türkiye'de yaygınlaştıralım. Bu önemli. Elektronik kelepçe uygulaması yaygınlaştığı takdirde kadına şiddet olayları ile mücadelenin de daha etkin olacağız. Bu konuda kendi üzerimize düşen görevi yerine getirmeye hazırız” ifadelerini kullandı.
Kadın cinayetleri
Bakan Soylu, tüm kadınlara Kades uygulamasını cep telefonlarına indirmeleri çağrısında bulundu. “Kadın cinayetleri konusu, sadece bizde değil dünyada da üst üste azalış trendi elde etmenin zor olduğu bir konudur” diyen Soylu, “Avrupa ülkelerinde de rakamlar yüzde 20-30'lara varan bantlarda inişli çıkışlı seyretmektedir. Bizde de durum bu şekildedir. Birleşmiş Milletler uyuşturucu ve suç ofisinin 2016 verilerine göre bu konuda küresel ortalama milyon kişi başına 13, Avrupa kıtası ortalaması 7, Türkiye ortalaması 2016 rakamıyla 3.8'dir. Yani dünya kıyaslamasına baktığımız zaman kötü bir yerde değiliz. Ancak bize yakışan bir iş değil ve bununla mücadele halindeyiz. 2019 rakamı 336 olarak gerçekleşti. 2017 rakamı olan 353'ün altında, 2018 rakamı olan 229'un üstündeyiz. 2019 yılı ocak ayına göre 2020 ocak ayında işlenen kadın cinayetleri 30'dan 23'e inmiştir. İnşallah bu yıl, hem verdiğimiz eğitimler, hem aldığımız tedbirler, hem Kades'in yayılma hızı açısından hem de diğer tedbirlerimiz sayesinde bu sayının rekor seviyede azalacağını umuyoruz” dedi.
"Boş bırakamayız"
Asayiş suçlarının önlenmesinde olumlu bir trend yakaladıklarını anımsatan Bakan Soylu, “Kişilere karşı veya mala karşı işlenen suçlarda olsun, hırsızlık olaylarında olsun, sonuçlar bu şekilde. 2017 yılında aydınlatma oranı yüzde 75.3'ten 2019 sonu itibarıyla bu oran yüzde 84.3'e yükseltilmiştir. İnşallah 2020 hedefimiz bunun çok daha üzerine çıkmaktır” dedi.
Soylu, hayata dokunan bir alan bir alan olan asayiş sahasını boş bırakamayacaklarının altını çizdi.
Ters kelepçe takılması
Toplumsal olaylarda ters kelepçe takılmaması konusunda uyarıda bulunan Soylu, şunları kaydetti:
"Özellikle 4 suçta ters kelepçe takılabilir. Ters kelepçe; uyuşturucu kaçakçısı, satıcı elbette ki eğer bu saldırgan bir pozisyon ortaya koyuyor, zarar verecek nitelikte pozisyon ortaya koyuyorsa buna takılabilir. Cinsel taciz, kadına şiddet, takılabilir. Terör, burada itina etmenin de bir anlamı yok. Kim terörle beraber bu ülkenin başına bir musibet getirmeye çalışıyorsa ona her şey mubahtır, yapılabilir. Ters kelepçe takılabilir. Bunun dışında, mafya, organize suç şebekeleri, bunlar da eğer sıkıntılı bir durum söz konusuysa, saldırgan hal söz konusuysa olayın durumuna göre takılabilir. Ama toplumsal olaylarda arkadaşlar el birliğiyle ne olursunuz birilerinin ağzına sakız vermeyelim. Alıyorlar sabahtan akşama kadar çevirip çevirip duruyorlar. Netice itibariyle orada görevini yapan da bir arkadaş. Allah bilir, 4 saatlik, 5 saatlik görevi sonunda karşı karşıya kaldığı bir durumun sonunda bir karar veriyor, ama biz ona o karardan da kurtaralım, diyelim ki toplumsal olayların hiçbirinde eğer çok büyük bir saldırganlık söz konusu değilse, yaralayıcı, güvenlik görevlilerimize ciddi bir şekilde etkileyecek bir durumda bunların hiçbirisinde ters kelepçe olayını yapmayalım."
Soylu, bunların dışında saldırgan bir hal varsa ters kelepçe takılabileceğini ifade etti.
Konuşmasının ardından Bakan Soylu, toplum yararına düzenledikleri projelerle başarı sağlayan polislere ödül ve plaketlerini takdim etti.