Kepez Belediyesi, sosyal medya hesaplarından yayınladığı ‘Ev Bilgiseli’ ile ilçe sakinlerini merak ettikleri birçok konu hakkında bilgilendirmeye devam ediyor. Covid-19 pandemisi ile mücadele kapsamında ‘Evde Kal’ çağrısının ardından izolasyon yaşayan vatandaşların endişe ve kaygılarının giderilmesi amacıyla ‘EvBilgiseli’ ile Belediye Sağlık Merkezi Psikoloğu Rüya Acar, evlere konuk oluyor. Kepez Belediyesi’nin sosyal medya hesaplarından düzenli olarak yayınlanan ‘EvBilgiseli’nde; Koronavirüs tehlikesi psikolojimizi nasıl etkiledi? Bu kaygı ile nasıl başa çıkabiliriz? Sürekli koronavirüs haberi izlemek doğrumu? Koronavirüsü çocuklarımıza anlatırken nasıl davranmalıyız? Evde kalma zorunluluğu ve sosyal mesafeyi korumak sizin hayatınızı nasıl etkiledi? Bu durumla nasıl başa çıkabiliriz? gibi sorular yanıt buluyor.
Koronavirüsün ruhsal sağlığımıza etkisi
Koronavirüs hakkında merak edilen soruları yanıtlayan Psikolog Rüya Acar, Koronavirüsün fiziksel sağlığımızı etkilediği gibi ruhsal sağlığımızı da etkilediğini söyledi. Birçok insanda kaygı, korku, endişe, çaresizlik hissi, uyku ve beslenme sorunlarının görüldüğünü belirten Acar, “Öksürüyorum, korona mı oldum? Biraz ateşim çıktı sanki, yoksa bana da mı bulaştı gibi bazı endişelerimiz var. Ayrıca kaygı belirsizlikten beslenmektedir. Henüz tedavisinin bilinmiyor olması, sürecin ne zamana kadar devam edeceğini bilmemek bizi baya kaygılandırıyor. Ancak bu olağan üstü döneme verdiğimiz gayet olağan bir tepki. Çünkü; bu tür kaygının belli bir seviyede olması bizim için normaldir, hatta faydalıdır. Eğer hiç kaygımız olmazsa ne maske takarız, ne elimizi dezenfekte ederiz, ne sokağa çıkma yasağına uyarız. Böylece bizi tehlikeye sokmuş olur. Biz kaygının belli bir oranda bizi koruduğunu düşünüyoruz. Ama daha fazlası da psikolojik bazı durumlara yol açar. “dedi.
Kaygılarımız artabilir
Sürekli koronavirüs haberi izlemenin etkilerini de ‘EvBilgiseli’nde anlatan Psikolog Acar, “Bilgiyi hangi kaynaktan aldığımız ve ne sıklıkla haberlere maruz kaldığımız çok önemli. Sosyal medyada çok bilgi dolaşıyor. Bazıları söylentiden ibaret, bazıları kulaktan dolma, gerçeği yansıtmayan bilgiler. Sürekli olarak bunlara maruz kalmak bizleri daha da kaygılandırıyor. Yalnızca resmi kaynaklardan takip etmenizi tavsiye ederim. Bunun dışında haberleri tabi ki izlemeliyiz. Gün boyu haber izlemek bize iyi gelmeyecektir. Günde bir iki kez haber kaynaklarını kontrol ederek, gündemden haberdar olmamız yeterli olacak. Gün boyu haberleri izlersek zihnimizin hiç başka bir şeye odaklanmasına izin vermemiş oluruz. Sürekli olarak maruz kalmak kaygımızı artıracaktır.” diye konuştu.
Çocuklarımıza koronavirüsü nasıl anlatmalıyız?
Koronavirüsün çocuklara nasıl anlatılması gerektiğine de değinen Acar, “Bütün çocuklar zaten koronavirüsten haberdarlar. Anne ve babalarından, arkadaşlarından, televizyondan öğrendiler bile. Kafalarında birçok soru olabilir bu soruları sormaları için onlara fırsat tanımalıyız. Koronavirüsü konuşulmaması gereken bir tabu haline getirirsek, o zaman kafalarındaki korku daha büyüyecektir. Öncelikle biz sakin kalalım. Biz onlara davranışlarımızla ve aldığımız bilinçli önlemlere örnek olmaya çalışalım. Çocuklarımıza koronavirüsü nasıl anlatacağız? Özellikle anaokul ve ilkokul yaşındaki çocuklara şu şekilde anlatabiliriz; Dışarıda bir virüs var. Bu korona virüs. Tıpkı grip gibi. İnsandan insana bulaşıyor ve öksürük, ateş gibi bazı belirtiler var. Doktorlar ve bilim insanları bu virüsü yok etmek için uğraşıyorlar. Peki biz ne yapacağız? Sağlıklı besleneceğiz, hijyenimize dikkat edeceğiz. Ve evde kalmamız gerekiyor. Sen ve biz hepimiz güvendeyiz diyerek açıklayabiliriz. “ifadelerini kullandı.
Evde kalma algımızı değiştirmeliyiz
“Evde kalma zorunluluğu ve sosyal mesafeyi korumak sizin hayatınızı nasıl etkiledi, bu durumla nasıl başa çıkabiliriz? “ sorusunu da Kepez Belediyesi’nin sosyal medya hesaplarından cevaplayan Psikolog Acar, “Uzun zamandır bazı alıştığımız alışkanlıklarımız var. Bunları sosyal mesafeye uymak adına değiştirmek zorunda kaldık. Örneğin markete giderken bir arkadaşımla karşılaştığımda, sarılırım. Ancak şimdi aramıza sosyal mesafe koymak zorundayız. Kuaföre gidemiyoruz, bazı insanlar işe gidemiyor, arkadaşlarımızla çıkıp kahve içemiyoruz. Sadece bu sosyal düzendeki değişiklik bile bizi strese sokmakta yeterli. Evde kalma durumunu, bizim nasıl anlamlandırdığımız bize bağlı. Bu dönemi hapis hayatı, dört duvar arasında sıkışıp kaldım, asla dışarı çıkamıyorum gibi kafamızda büyütürsek zaten çok zor olacak. Biz bunu bir fırsat dönemi olarak görelim. Hayatın koşuşturmasından yapmaya fırsat bulamadığımız şeyleri şimdi yapmak için çok büyük bir fırsat var önümüzde algımızı değiştirirsek çok daha kolay olacaktır. “dedi.