KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı,Kıbrıs İlim Üniversitesi Dekanı Prof.Dr. Ata Atunun ilgiyle okunacak gündeme dair özel köşe Yazısı
Çakma Çözümcüler Masaya Dönme Yolunda
Rumların 15 Kasım 1967 günü Geçitkale ve Boğaziçi köylerine saldırmalarından
sonra Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş ile Rum lider Glafkos Klerides
1968 yılında müzakerelere başladı. İki liderin Cemaat Meclisi Başkanları olduğu
dönemde başlattıkları müzakereler 1972 yılında karşılıklı mutabakat ile
sonuçlanmışken, kendini adanın tek hakimi sanan Makarios’un “Ben Türklere
mahalle Muhtarlığı bile vermem” sözü ile kopmuştu.
Mutlu Barış Harekatı’nın 16 Ağustos 1974 günü Türklerin zaferi ile
sonuçlanmasından sonra süngüsü aşağı düşen Makarios, 1977 Şubatında ister
istemez BM’nin de baskısı ile Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın muhatabı
olarak “Müzakere Masasına” oturmuş ve Türklere muhtarlık bile vermek istemezken 4
maddelik “Türklerle Ortak Bir Devlet Kurulması” anlaşmasının altına imzasını atmıştı.
1950 yılında Başpiskopos seçildiğinde, dini yeminini ettikten sonra teamüllerin
dışında “Hayatını Kıbrıs adasının Yunanistan’a bağlamaya adadığını” içeren “Milli
Yemin” ettiğini bir türlü aklından çıkaramayan Makarios, 5 ay sonra da kahrından
ölmüştü.
Dönemin Rum Cemaat Meclisi olan EOKA’nın ileri gelen yöneticilerinden biri olan
Spiros Kipriyanu, Makarios’un yerine Rum lider seçilmiş, 1979 yılında Rauf R.
Denktaş ile müzakere masasına oturmuş ve 10 maddelik, daha gelişmiş bir
anlaşmaya imza atmıştı. Atmasına atmıştı ama “Rum Ortodoks Kilisesi tarafından
aforoz edilmemek ve Helen tarihine vatan haini olarak geçmemek” için müzakereleri
ucu açık ve sonuçsuz kalacak şekilde sürdürmüş, 13 Mayıs 1983 günü BM Genel
Kurulundan müzakereleri sabote edecek bir de karar çıkarttırmıştı. Bu karar
nedeniyle 5 ay sonra KKTC ilan edildi, BM Güvenlik Konseyi de insanlığın yüz karası
olan 541 ve 550 no.lu kararları aldı. Kipriyanu’dan sonra seçilen Yorgo Vasiliu, iş
adamı olduğu için müzakere masasına kerhen değil, çözümcü olarak oturduysa da
Rum Ulusal Konseyi Başkanı olan Başpiskopos’un tehdidi ile masadan kaçmak
zorunda kaldı.
Yorgo Vasiliu’dan sonra seçilen Rum liderlerin tümü, Türkleri yeni kurulacak devlete
ortak yapacak olan ve Kıbrıs sorununa çözüm getirecek anlaşmaları sonuçlandırmak
ve imzalamak yerine masadan kaçmayı kendilerine “milli görev” edindiler. Kendini
diğer Rum liderler gibi “adanın tek hakimi” sanan, Türkleri azınlık olarak kabul eden
Anastasiadis, 2017 yılında Crans Montana’da tüm isteklerini KKTC Cumhurbaşkanı
Akıncı’ya kabul ettirdikten sonra üstüne bir de “sıfır asker, sıfır garanti” isteyince
müzakereler son kez koptu.
Türkiye’nin bölgenin politik, ekonomik ve askeri en güçlü devleti haline gelmiş olması,
Rumların ve Yunanistan’ın da AB içinde “yalancılık, dolandırıcılık, insan kaçakçılığı,
kara para aklama ve uyuşturucu merkezi olmakla suçlanarak, neredeyse dışlanma
aşamasına gelmesinden” sonra bölgesel dengeler ters yüz oldu ve Kıbrıs
müzakereleri, Cumhurbaşkanı Tatar’ın “Eşit, Egemen ve Uluslararası Tanınmış İki
Devletli Çözüm” tezinin güçlendiği farklı bir kulvara girdi.
Son gelişme ve Rum basınından aldığımız haberlere göre, GKRY Lideri ve ilgili
bakanlıkları yaptıkları büyük siyasi ve hayati hatanın farkına varmış olmalı ki, Kıbrıs
konusunda artık Türkleri azınlık görmekten ve kendilerini de adanın tek hakimi
zannetmekten vazgeçmişler. Arkalarında artık AB, BM ve koşulsuz destek aldıkları
ABD ve Hrıstiyan dünyasının olmadığını da fark ettiklerinden, çaresiz kendilerinin
kalkıp kaçtıkları müzakere masasına Kıbrıs Türklerini oturtmak için her kapıyı
çalıyorlar, devlet başkanlarına yalvarıyorlar, bunun için her yolu deniyorlar.
Huylu huyundan vazgeçer mi, niyetleri gerçekten sorun çözmek mi bekleyip
göreceğiz.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı