Bu sözlerin sahibi, Antalya'da yaşayan 80 yaşındaki hayırsever Hasan Peker. O, öyle bir okuma aşkıyla dolu ki kendisi ve çocuklarında bu aşkı yaşayamayınca, karaları bağlamak yerine imkanı olmayan öğrencilere yardım elini uzattı. 1950'li yılların sonunda başladığı yardım serüveniyle, bugüne kadar onlarca öğrencinin eğitimini tamamlayıp iş sahibi olmasını sağladı.
''Tek başına bir eğitim vakfı''na dönüşmesinin öyküsünü AA muhabirine anlatan Hasan Peker, bunu Allah rızası için yaptığını, bu nedenle de destek verdiği öğrencilerinin birçoğunu hiç tanımadığını ifade etti.
Çiftçi bir ailenin çocuğu olarak 1930 yılında dünyaya geldiğini ve okumayı çok istemesine rağmen ancak ilkokulu bitirebildiğini dile getiren Peker, vatani görevini yerine getirdiği İstanbul'da yaşadıklarının hayatını şekillendirdiğini söyledi. Peker, o dönem hissettiklerini şu sözlerle aktardı:
''Askere gidince cehaletimi gördüm. Cehalet çok acı bir şey. Kültürlü olmadığımı o zaman fark ettim. İstanbul'dan geri gelmek istemedim. Uluslararası gemilerde telsizcilik yapacaktım, başka ülkelere gitmek istiyordum. Babam mektup yazmış, okuyunca çok üzüldüm ve memlekete geri döndüm. Ondan sonra da ekip biçmeye başladım.''
''ESKİ, KİRLİ ATLETLİ ÇOCUK ÖNCÜLÜK ETTİ''
ok istemesine rağmen çocuklarının da okuyamadığını dile getiren Peker, burs vermeye nasıl başladığını şu ifadelerle anlattı:
''1950'li yılların sonuydu. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramıydı. Koşu yarışı yapılıyordu. Mahallemden bir çocuk yarışıyordu. Üzerindeki atlet öyle bir karaydı ki çok üzüldüm. Yarışı o çocuk kazandı. Çocuğa bahşiş verdim. Burs vermeye başlamama eski, kirli atletli çocuk öncülük etti. Onu okuttum, elektrik teknisyeni oldu.''
İlk yıllarda sadece Antalya'da burs verdiğini kaydeden Peker, 1960'lı yıllarda farklı şehirlerde ve üniversitelerde okuyan öğrencilere de yardım etmeye başladığını belirtti. Peker, ''Fakültelerin yöneticilerinden ya da tanıdıklarım aracılığıyla yardıma ihtiyacı olan öğrencileri buluyorum. 50 senedir burs veriyorum. Çok öğrencim oldu. Sadece 15'inin iletişim bilgileri var. Öğrencilerin beni bilmelerine gerek yok, Allah biliyor'' diye konuştu.
1977'de Ankara'da burs verdiği bir kız öğrenciyle daha sonra rastlantı sonucu tanıştığını anlatan Peker, ''Boynuma sarıldı ve 'amca sen olmasaydın, ya namusumu satacaktım ya okulu bırakacaktım' dedi. Ondan sonra sonra ağırlıklı olarak kız öğrencilere burs vermeye başladım. 'Bir kız çocuğu, birinden yardım istese başına ne gelir' diye düşünüyorum'' dedi.
''ZENGİN DEĞİLİM, BAĞ-KUR EMEKLİSİYİM''
Burs verdiği 40 öğrenciden 25'inin üniversite, 15'inin lisede öğrenim gördüğünü kaydeden Peker, bu sayıyı 50'ye çıkarmayı hedeflediğini de söyledi.
Anne ve babasının kendisi için büyük önem taşıdığını ve hayır işlerini yapmasında etkili olduklarını vurgulayan Peker, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Öldüğü zaman anam babam yanında hiç bir şey götürmedi. Bir hayır, bir de hayırlı evlat geride kalır. Anam çok istisnai bir kadındı, Osmanlı kadınıydı, şanlı bir tarihti, Gazipaşa'da bin kişinin ebesiydi. Anamın evine almadığım meyveyi, kendi evime almazdım. Anamın hastalığı 7.5 sene sürdü, 5.5 senesini benim evimde geçirdi. Öyle anlar oldu ki anamın ayaklarının altını öptüm. Vefatından 20 gün önce bana dedi ki 'Allah'ım karnımda, sırtımda taşıdığım, emzirdiğim ak sütlerimi çocuğuma helal ettim, analık hakkı için benim çocuğuma hesap sorma'. Bu söz bana yeter zaten.''
Zengin olmadığını, Bağ-Kur emeklisi olduğunu ve ailesinden kalan bazı mülklerinin bulunduğunu anlatan Peker, 2000 yılına kadar çocuklarına maddi destek sağladığını, o tarihten bu yana bütün gelirini öğrencilere burs olarak aktardığını bildirdi.
Hasan Peker, Gazipaşa'da Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Gazipaşa Müftülüğünde eşi ve kendi adını taşıyan 15 bin kitaplık bir kütüphane kurduğunu, bir binayı da vefatından sonra Kur'an Kursu olarak kullanılmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığına bağışladığını belirtti.
Peker, ''Yardım ettiğim zaman tepeden tırnağa sevince boğuluyorum. Ben yardıma muhtaç olanlara veriyorum, Allah da bana veriyor, beni dara düşürmüyor. Allah bana hem mutluluk hem huzur hem de imkan veriyor. Benim bütün servetim, dostlarımdır çünkü ben öldüğüm zaman bunlar kalacak. Bir taş koymadan döndüğüm hayır kapısı yok'' diye konuştu.