ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Rusya’nın Türk hava sahasını ihlal eden savaş uçağının düşürülmesi üzerine ortaya attığı "Türkiye ile DAEŞ petrol ticareti yapıyor" suçlamasının gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Üst düzey ABD yetkilileri, "Rusya, içinde bir sürü bilginin yer aldığı, güzelce renklendirilmiş bir internet sitesi oluşturmuş ama bizim değerlendirmemiz Türkiye ile DAEŞ’in kontrol ettiği alanlar arasında büyük ölçüde petrol kaçakçılığı olmadığı yönünde. Eğer petrol ürünlerinin kaçakçılığından bahsetmek istiyorsanız, şu bir gerçek ki kaçakçılığın yükseldiğinden ziyade azaldığına inanıyoruz ve bu bir ölçüde Türklerin çabalarıyla oldu" dedi.
Bir kamyonun 200-250 varil petrol taşıyabileceğine işaret eden ABD'li yetkililer, Türkiye'ye günlük 20 bin varil petrolün taşınmasının ancak binden fazla kamyonla mümkün olabileceğini belirtti. Bu kadar kamyonun sınırdan geçtiğinin görülmediğini ve ekonomik açıdan da bunun kazançlı olmayacağını vurgulayan yetkililer, "Binlerce kamyonun bu bölgeden geçebileceğini gösteren deliller bulunmuyor. Bunlar DAEŞ'ten sonra Özgür Suriye Ordusu'nun, rejimin bulunduğu birçok kontrol noktasından ve sonrasında sınırdan geçmeli. Her noktada ücret ödemek zorundasınız. Dolayısıyla bu tez ekonomik açından sorunlu. Bu nedenle Türkiye ile DAEŞ arasında dikkate değer ölçüde kaçakçılığın olduğu argümanında bir haklılık görmüyorum. Sınırda bir kaçakçılık var mıdır? Eminim vardır. Ancak bunlar küçük çaplı ve muhtemelen çeşitli ürünler ve belki de Roma İmparatorluğu'ndan beri var olan kaçakçılıktır. Bu yüzden büyük miktarda petrol veya finansal açıdan büyük miktarda kazanç olduğunu düşünmüyorum" değerlendirmeside bulundu.
"Türk hükümetinin kaçakçılık operasyonlarının ardında olduğunu gösteren bir delil görmüyorum" ifadesini kullanan yetkililer, DAEŞ’in kontrolündeki alanlarda bulunan petrolün büyük oranda Suriye rejimin kontrol ettiği bölgelere ve Irak içlerine gittiğini belirtti.
Rusya'nın "Türkiye ile DAEŞ petrol ticareti yapıyor" suçlamaları, Türk hava sahasını ihlal eden savaş uçağının düşürülmesinin ardından ortaya atılmıştı. Kremlin yönetiminin kontrolündeki medya organlarında yaygın biçimde yer verilen iddialar, uluslararası kamuoyunda inandırıcı bulunmamıştı.