ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey imzalı WikiLeaks belgesi; ABD’nin, Özden Örnek, İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan’ın gözaltına alındığı gün Türkiye’de bir darbe ihtimalini ortaya koyan rapor yazdığını açığa çıkardı.
Tarih 22 Şubat 2010... Terörle Mücadele Şubesi ekipleri Ankara, İstanbul ve onlarca farklı noktaya düzenledikleri baskınlarda 50’ye yakın emekli ve muvazzaf subayları gözaltına aldı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Ergin Saygun, Balyoz Darbe Planı’nın hazırlıyacısı olduğu iddia edilen eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan ve Eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına gözaltına alınanlar arasındaydı. Aynı saatlerde Ankara’daki Amerikan elçiliğinde de gelişmeler yakından takip ediliyordu.
DİPLOMATLAR KAYGILI
Vatan gazetesinde yer alan habere göre; James Jeffrey, elçilikte uzun zamandır görev yapan Amerikalı diplomatlardan bu gözaltıların orduda nasıl bir reaksiyon yaratabileceğini sordu. Yapılan değerlendirmenin ardından aynı gün Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na Balyoz gözaltılarının Türkiye’ye yansımalarını anlatan “OrdU-AKP çatışmasında sırada ne var?” başlıklı bir rapor gönderdi. İşte bu rapor dün İngiliz The Guardian gazetesi tarafından yayınlanan WikiLeaks belgesiyle açığa çıktı.
Yazışma, Amerikalı diplomatların bu üst düzey gözaltılar karşısında Türk demokrasisi için endişeli olduğunu, “Gözaltıların ordudan gelecek beklenmedik bir askeri tepkiyi tetikleyebileceği” kaygısında olduklarını gösterdi. Jeffrey raporda, “Bazı tecrübeli/bilgili büyükelçilik yetkilileri, bu son adımı bir tür beklenmedik askeri tepkiyi tetikleyebilecek çok ciddi bir provokasyon olarak görüyor. Göreceğiz” ifadesini kullanıyor. Erdoğan’ın gözaltılar karşısında sessiz kaldığı ancak, Bülent Arınç’ın daha polemik yaratacak açıklamalar yaptığı belirtiliyor. Gizli raporun elçi tarafından kaleme alınan yorum bölümünde ise şu ifadeler yer alıyor:
ATEŞ OLMAYAN YERDEN...
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Ordunun belli ki gerekli gördüğünde siyasi olaylara müdahale planları var ve bunu halkın referandumla onayladığı 1982 anayasasına dayandırabilir. Bu anayasa, orduya demokratik hükümetlerin Atatürk ilkelerine bağlılığını denetlemeye yönelik kilit bir rol veriyor. Bu, ordu ve bürokrasiyle yargıdaki müttefiklerince tanımlanan bir rol. AB’yi arkasına alan Erdoğan kendisine karşı olanların da bu konudaki desteğini alarak ordunun bu durumuna bir son vermek istiyor. Soruşturmalar her ne kadar belden aşağı olsa da seçim siyasetiyle ilişkili ve Erdoğan’ın önceki seçim başarılarını tekrarlama çabası gibi görünüyor. Erdoğan askerin ters tepki yaratan tehditlerini şimdiye kadar lehine değerlendirdi.
BALYOZ ABD’DE OLSA?
Jeffrey, raporun son bölümünde Balyoz benzeri bir soruşturmanın ABD’de yapılıyor olması durumunda sürecin nasıl işleyeceğini anlatıyor:
Gelişmeler, polisle yargının kaba otoriter tutumuyla daha da şiddetlendi. Böyle bir soruşturma ABD’de olsa savcı ya da polis söz konusu generalleri ziyaret ederdi. Karakola çağrılır, hakları okunurdu. Suçlamalar, tutuklamalar, gözaltılar ancak çok güçlü kanıtlar ve davanın mahkemede kazanılacağı yolunda sağlam bir kanaatin oluşması ardından yapılırdı. Burada ise öyle değil. Bilgi sahibi olduğundan şüphelenilen herkes, otomatik silahlı polislerin önünde sürüklendi, medya tarafından küçük düşürüldü. Geçmişte bu şekilde “kamuoyu önünde küçük düşürülen” bir çok kişi er ya da geç serbest bırakıldı. Burada her gün yeni bir gün ve hiç kimse tüm bu koreografinin nerede bozulacağından emin olamaz. Yani, dikkat edin.