Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, NBC News televizyonuna verdiği özel röportajda Suriye ve gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Suriye’de 70 bini aşkın ölümün olduğunu dile getiren Erdoğan, “Burada kimyasal silahlardan tutunuz uçaklara varıncaya kadar bombardımanlar yapılmak suretiyle, tanklarla toplarla öldürülüyor. Tabi bu sürece sessiz kalmak mümkün değil” dedi.
ESAD’A UYARILARIMIZ OLDU
Suriye lideri Beşar Esad ile ailecek görüştüklerini ifade eden Erdoğan, Arap Baharı’nın olduğu dönemlerde Esad’ı otokratik sistemlerin çöktüğü ve Suriye’nin süratle parlamenter demokrasiye geçmesi gerektiği konusunda uyardıklarını ancak Esad’ın kendilerini oyaladığını ve bildiği yolda devam ettiğini söyledi.
Türkiye’de bulunan sığınmacılar ile ilgili olarak Başbakan Erdoğan, “Bu süreç içerisinde oradan kaçışlar devamlı bizeydi. Biz kapıyı kapalı tutamazdık. Ve şuana kadar da gerek kiraladıkları evlerde oturanlarla beraber ele aldığımızda ülkemizde 300 bine yakın insan var. Bunun yaklaşık 200 bin civarında çadır kentlerde ve 20 bin civarında konteynır kentlerde diğerleri kiraladıkları evlerde oturuyorlar” dedi. Kapıların zulme karşı asla kapanmayacağını söyleyen Erdoğan bunun dışında 2 milyonun üzerinde mülteci olduğunu, insanların ölümle baş başa tam bir korku atmosferi içinde olduğunu belirtti.
3 gün önce yaşanan Banyas katliamına değinen Başbakan, “250 kişiyle bin kişi arasında insanın öldüğü söyleniyor. Bu gerçekten yürekleri dağlayan bir olaydı. Annelerin çocuklarıyla yan yana öldürüldüğünü gördük. Çok acımasızca bir dikta rejimi orada yürüyor” dedi.
Suriye’de bir sürecin söz konusu olduğunu ifade eden Erdoğan, batılı ülkelerin yanı sıra İslam ülkelerinin de gereken tepkiyi vermediğini söyledi. Erdoğan, “Yalnız başımıza da kalsak destek vermeyi devam ettireceğiz. Temenni ederim ki Amerika seyahatinde Sayın Obama’yla öncelikli konularımızdan bir tanesi de budur. Bunları kendisiyle de görüşeceğiz. İnşallah çok daha farklı bir sürece bundan sonra gireriz” şeklinde konuştu.
“KİMYASAL SİLAH KULLANILDIĞI ORTADA”
Suriye rejiminin kimyasal silah kullandığının ortada olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, 200 civarında füze kullanıldığını, bunun fazlası olduğu azı olmadığını kaydetti.
Erdoğan kullanılan füzeler ile ilgili olarak, “Kullanılan bütün o füzelerin artıkları zaten istihbari bilgilerle elimize geliyor. Bu bilgiler elimizde var, resimleriyle var. Bunlar bu noktada belgeli. Yeri geldiği zaman zaten bunlar aslında şuanda Birleşmiş Milletler’in de yakından takip etmesi gereken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin süratle ele alması gereken, ki biz bunların duyurularını hep yapıyoruz ve istihbari bilgilerimiz de kaynaklarında duruyor” dedi.
Türkiye’ye gelip tedavi edilenler içinde kimyasal silahla yaralananların olduğunun tespit edildiğini belirten Erdoğan kimyasal silah yaralarını tespit etmenin zor olamadığımı söyledi.
Beşar Esad’ın yapılan uyarılara hiçbir zaman olumlu yanıt vermediğini, kafasında farklı planlar olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, Bu işin artık sonunun gözüktüğünü dile getirdi.
Amerika-Rusya görüşmelerine değinen Erdoğan süreçle ilgili olarak, “Şuanda tabi Amerika-Rusya arasındaki münasebetler, görüşmeler bunlar da ne getirir ne götürür bilemiyorum. Dışişleri Bakanlarımızın birbirleriyle yaptıkları görüşmeler var. Bunların hepsini masaya yatıracağız hepsini değerlendireceğiz. Bir an önce neticeye varmamız lazım. Eğer dünyadaki bu egemen güçler, eğer bu batılı ülkeler hakikaten olaya insani bir yaklaşım sunacaklarsa, bu yavruların ölümünü durduracaklarsa, kadın-erkek bu insanların ölümünü durduracaklarsa hep birlikte bu işe müdahil olmamız lazım” ifadelerinde bulundu.
“ÜLKELERİMİZİN ÜZERİNDEKİ SORUMLULUĞUN FARKINDAYIZ”
Bir lider olarak Obama’nın da kendisinin de sorumluluklarının farkında olduğunu, ancak Amerika’nın Suriye konusunda biraz daha sorumluluk alması gerektiğini söyleyen Erdoğan 1. Cenevre Konferansını hatırlattı ve “1. Cenevre Toplantısı’nda varılan bir karar var; Esad artık kesinlikle gitmelidir. Esad’ın olduğu bir Suriye’de artık barışın yakalanması mümkün değil. Halkın demokratik iradesinin egemen olduğu bir Suriye artık barışa orada kılavuzluk yapacaktır” dedi.
Başbakan Erdoğan, Ortadoğu’daki barışın Suriye ile doğru orantılı olduğunu artık otokratik sistemlerin tarih olduğunu söyledi.
“Bir yerde 70 bin insan ölüyor ve hala direnmeye devam ediyorsa, o rejim çökmeye mahkumdur” diyen Erdoğan, “Ben öyle insanlar tanıdım ki Suriyelilerden… Kampları gezdim. Gezdiğim kamplarda oradaki insanların heyecanını gördüm. O insanların yaklaşımını gördüm. Soruyorum; Çocuk katillerinin bu dünyada iktidarına daha ne kadar sabredeceğiz? Kadınları katledenlerin iktidarına biz bu dünyada daha ne kadar katlanacağız? Bize liderler olarak bu yakışır mı? Siyasiler olarak bize bunlar yakışır mı” şeklinde konuştu.
“BABASININ KATLİAM REKORUNU KIRDI”
Esad’ın babasının Hama Humus’ta 30 bin insanı katlettiğini hatırlatan Erdoğan, Esad’ın babadan kalma bir saltanatı sürdürmeye çalıştığını ifade ederken ”Esad babasının yaptığı bu katliam rekorunu kırdı, 70 bine ulaştı. Buna ne kadar sabredilir, ne kadar sabredeceğiz? Demokrasiye inananlar, demokratik parlamenter sisteme inananlar, barışa inananlar, insanların özgürlüğüne inananlar, temel hak ve hürriyetlere inananlara ben çağrıyı yapıyorum; hep birlikte el ele verip bu işi çözmek zorundayız. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde bu işe ‘hayır’ diyen ülkeler artık bu tavırlarını gözden geçirmelidir. Bir kişiye 10 binlerce insanı, 100 binlerce insanı feda etmemeliler” dedi.
Putin ile bu konuda görüştüklerini, Dışişleri Bakanının diğer bakanlar ile bu konuyu konuştuğunu söyleyen Başbakan, Esad gittikten sonra Suriye halkının başka bir diktatöre ‘evet’ demeyeceğini, canlarının çok yandığını ifade etti.
Erdoğan, “Obama’ya muhalifleri silahlandırması tavsiyesinde bulunur musunuz” sorusuna şu cevabı verdi:
“Bunlar, kendileriyle görüşeceğimiz konulardır. Bu konuları görüşürken şuanda muhalefetin orada neleri eksiktir, değildir bunları konuşacağız. Şuana kadar Türkiye olarak biz, özellikle lojistik anlamda çok ciddi destekler verdik hala veriyoruz. Verdiğimiz destekler şuana kadar bütün bu kamplar dahil neredeyse 1 milyar dolara ulaşıyor. Ve biz bu desteği Türkiye’nin mevcut imkanları, şartları içerisinde veriyoruz.”
Başbakan Erdoğan, “1 milyar dolarlık yardımı insani yardım olarak mı, askeri yardım olarak mı veriyorsunuz” şeklindeki soruya ilişkin olarak ise şöyle konuştu:
“Bunun içinde gıdası var, ilacı var, bütün giyimi kuşamı, bu söylediğimiz kampları vesaire bütün bunlar… Çünkü iki yılı aşkın süredir bunlar devam ediyor ve bundan sonra da yine devam edecek. Yapılanlar zaten buna yöneliktir.”
Türkiye’nin muhalefeti askeri olarak desteklemediğini belirten Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Esad’ın bu yaptığı dezenformasyondur. Ve Esad’ın yanında olanların yaptığı dezenformasyondur. Biz böyle bir adımı atmış değiliz. Bu konuda Suriye’nin yurtdışında olan birçok bu işe gönül vermiş kendi iş adamları var. Bunlar belli destekleri onlara sağlıyorlar. Bunlar dışarıdan zaten gerekli destekleri kendilerine veriyorlar. Bundan daha tabi daha doğal da bir şey olamaz çünkü orada canları yanıyor. Birçoğunun akrabası vesairesi orada. Ve onların bu yaklaşımını farklı düşünmemek lazım çünkü rejim elinde devasa imkanlarla orada. Bazı ülkelerin onlara aktardığı çok ciddi silah destekleri var. Bunlar da ortada. Bunları konuşmak lazım. Bütün bunlar karşısında o muhalif güçler ne yapacaklar? Herhalde elinde mantar tabancasıyla onlara karşı kendilerini korumayacaklar. Bir yerlerden onlara gelen destekler var. Ben artık bu desteklere de insani bakıyorum. Bu destekleri almalarını insani görüyorum. Çünkü onlar da kendi nefislerini korunmasını yapıyorlar. Bundan daha doğal ne olur.”
Başbakan Erdoğan, “ABD’nin Suriye’de uçuşa yasak bölge uygulamaya çalışmasını destekler misiniz? ABD’nin Suriye’ye asker göndermesini destekler misiniz?” şeklindeki soruya ise şu yanıtı verdi:
“Biz başından itibaren bu işe olumlu bakmadık. Ama şuanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bunu masaya yatırır, böyle bir kararı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi alacak olursa biz buna olumlu bakarız ve üzerimize düşeni de yaparız. Burada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin üzerinde çok önemli bir görev var. Özellikle de Rusya ve Çin.”
Sunucunun, “ABD’deki birçok insan savaştan bıkmış durumda. Ve bazıları, “Niye Suriye’deki olaya dahil olma zorunluluğumuz var?” diye soruyorlar. Buna ne cevap veriyorsunuz?” sorusunu cevaplayan Başbakan Erdoğan şunları söyledi:
“Hiçbir zaman savaşı savunmak mümkün değil. Tabi Amerika Afganistan’da olsun, Irak’ta olsun, dünyanın değişik yerlerinde olsun birçok bu tür savaşların içinde yer alıyor. Dolayısıyla onun tabi ki yorgunluğunu göz ardı etmek mümkün değil. Bu tabi sadece olayın insani kayıpları noktasında değil, mali noktada da bunun Amerika’ya yansımaları var. Nitekim son krizlerde bunu çok açık gördük. Ama burada bir şeyi sormam lazım, en son katliamdan bahsediyorum; ‘Banyas’ta o üst üste öldürülmüş olan çocukları görüp de buna sessiz kalmak mümkün mü?’ Tabi Amerika gibi güçlü bir ülkenin, Rusya gibi güçlü bir ülkenin buna sessiz kalmaması gerekir. Anında buna müdahale etmeleri lazım. ‘Beşar sen ne yapıyorsun’ diye sormaları lazım. ‘Seni orada daha görmek istemiyoruz’ demeleri lazım. Ama hala sessiler. Hala bir adım bu noktada atılmıyor. Eğer ben evde ailemle o çocukların televizyonlarda o halini gördüğümüz zaman gözyaşı döküyorsam, ağlıyorsam benim üzerime de düşen bir görev var. Ben de şuanda bu görevimin gereğini yapıyorum. Benim ülkemde bizim attığımız bu adımlara olumsuz yaklaşanlar da var. Mesela muhalefet bizim gibi düşünmüyor. Muhalefet gidip Beşar’la beraber resim çektiriyor. Biz onlarla ayrı düşünüyoruz. Ama biz iktidar olarak ‘Hayır biz bu işe böyle bakamayız’ diyoruz. Yanı başımızda bir ev yanıyorsa biz o ateşi söndürmemiz lazım. Kaldı ki bunlar bizim oradaki akrabalık bağlarımızın olduğu insanlar, kardeşlerimiz, insanlar. Bunların içerisinde birçok insanlar var. Farklı inançlarda olanlar var. Bunlar öldürülürken biz buna seyirci nasıl kalırız. Bir şeyler yapmamız gerekiyor. Ve yaptığımız da bu.”
Erdoğan, “Bu savaşın sonlanması için ne gerekiyor?” sorusuna ilişkin olarak şöyle konuştu:
“Ben Amerika ziyaretimi çok önemsiyorum. Amerika ziyaretimden sonra gelişmelere göre de bunu bütün arkadaşlarımla oturacağız, değerlendireceğiz ve değerlendirmemizden sonra yeni yol haritamızı belirleyeceğiz ve ona göre de adımlarımızı atacağız. Ne gibi adım atılması gerekiyorsa o adımları atacağız. Şuanda onu tabi açıklamam doğru değil.
Birleşmiş Milletler’in kuruluş amacının, insanlığın barışı, özgürlükleri, temel hak ve hürriyetleri olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Ben şunu soruyorum; ‘Ey Birleşmiş Milletler, ey Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi sen şuanda üzerine düşen görevi yerine getirdin mi? Niçin varsın? Ne iş yapıyorsun? Kalkıp Körfez’e gelip orada donörler toplantısı yaparak orada topladığın parayla ne yaptın şu ana kadar? Olay sadece para toplamak mı? Hala siyasi karar alamaz durumdasın. Eğer Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olarak sen böyle bir karar alamıyorsan o zaman Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nu topla. Buradan bir karar çıkartacağız. Bir adım burada atmamız lazım. Bu olaya karşı sessiz kalamazsın’ diyorum. Ama hala Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi oyalama politikası yapıyor ve beklenen adımları atmıyor. Kampları gelip dolaşmak vesaire bunlar çözüm değil. Kararlı bir duruşu Birleşmiş Milletler’in ortaya koyması lazım. Ben bunu Sayın Ban Ki Moon’a da söyledim. Ama sadece iyi temenniler… İşte; ‘Kimse kimyasal silah kullanmasın.’ E kullanıyor. Şuanda bilinen o ki; rejimin elinde bu tür silahlar var. Uçağı da var, helikopteri de var, tankı var, topu var her şeyi var. Hala da destekleri de alıyor. Bu destekler de geliyor. ‘Peki ne yapıyorsun sen?’ Bunu bütün ülkelerin sorması lazım. Onun için bende tabi ki dünyanın 196 ülkesine bu çağrıyı yapıyorum. Yoksa ölümlerin bir sınırı mı var? 1 milyon insan öldüğü zaman mı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ayağa kalkacak veya o zaman Beşar’a ‘Haydi burayı terk et’ diyecek. Eğer bunun matematik olarak bir sınırı varsa, ölçüleri varsa bunu bilelim. Ama ben Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni ve Birleşmiş Milletler’i kuruluş amacı neyse o amaca göre hareket etmeye davet ediyorum. Onun için zaten reform çağrım da var bundan dolayı. Çünkü bu Birleşmiş Milletler karar çıkaramaz. Bu Birleşmiş Milletler adım atamaz. 1 tane 2 tane ülkenin dudağının arasına bakıyor. O dudağın arasından ne çıkarsa ona göre hareket ediyor. İşte böyle hareket ettiğimiz sürece de orada, Suriye’de o çocuklar, o kadınlar, insanlar 7’den 70’e ölürler biz de sadece böyle seyrederiz.”
Rusya’nın Suriye’ye sofistike karadan havaya füze sistemleri satmayı planladığına yönelik söylentilere ilişkin soruyu yanıtlayan Erdoğan, “Geçmişte Suriye’nin biliyorsunuz savunma sanayinin en büyük desteği, yani alım satım yaptığı yer Rusya’ydı. Daha bu baba Esad’dan itibaren olan bir süreçtir. Tabi hiçbir zaman NATO konsepti içerisinde olan ülkelerden Suriye bu tür silahlar almamıştır, alamamıştır. Ağırlıklı olarak bunları daha çok Rusya’dan temin etmiştir. Ve nitekim kullandığı füzeler falan hepsi Rusya üretimi olan füzelerdir. Bundan kaynaklanarak böyle bir tespit yapılmış olabilir” dedi.
Suriye’deki savaşın mezhepler arası savaşa dönüştürüldüğünü söyleyen Erdoğan, “Hizbullah rejimin yanında yer alıyor. Bu, çok açık net ortada. Bunu görmemezlikten gelemeyiz. Zaten işi, bir Şii-Sünni olayına doğru dönüştürmüş vaziyetteler. Şuanda İran muhaliflerin karşısındadır, rejimin yanındadır. Şu anda İran her yerde zaten bizim muhaliflerin yanında olduğumuzu söylüyor. Kimin yanında olacaktık? Herhalde diktatör Beşar’ın yanında olacak değildik. Oradaki Müslüman kardeşlerini öldüren ölüm kusan bir rejimin yanında olacak halimiz yoktu. Bunun için de tavrımız çok açık net. Ama biz en azından silah noktasında böyle bir şeye şu ana kadar asla girmiş değiliz. Bizimki şu ana kadar tamamıyla lojistik destektir. Bütün hastanelerimizle, bütün imkanlarımızla lojistik desteği verdik bize sığınanları da kabul edeceğiz. 2 yıldır şu ana kadar 300 bine varan insanları okutuyoruz, çocuklarını yetiştiriyoruz bütün bunları devam ettiriyoruz, ettireceğiz” dedi.
PKK’nın çekilme sürecine de değinen Başbakan Erdoğan, “Temenni ederim ki ülkemizi terk etme süreci başlamıştır. Bizim tek temennimiz silahsız olarak terk etmeleridir. Şu anda edindiğimiz istihbarı bilgiler terk ettikleri istikametindedir. Ülkemizin 30 yıldır beklediği bir huzur ortamı söz konusu” ifadelerinde bulundu.
Başbakan Erdoğan, Türkiye’de Türk-Kürt ayrımının asla tasvip edilmediğini söyleyerek, “Benim Türk de kardeşimdir Kürt de kardeşimdir. Biz Kürt vatandaşlarımız arasında en fazla oyu alan partiyiz. Benim şu anda parlamentodaki 326 milletvekilimin nerdeyse 60 tanesi Kürttür. 5 tane bakan arkadaşım Kürttür. Biz değerler silsilesi içinde de böyle bir ayrım yapamayız. Ülkemde benim tüm etnik unsurlar hepsi sorumluluğunu taşıdığım etnik unsurlardır hepsi kardeşimdir. İnanç grupları, ister Müslüman, Hıristiyan, Musevi olsun hepsinin sorumluluğunu taşıyoruz. Yüzde 34’ten yüzde 50’ye bir oy performansı partim göstermişse halkım bu gerçekleri gördüğü için bu noktaya geldik. Tarihinde hiçbir zaman görmediği yatırımları özellikle Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu bölgemiz bizim iktidar olduğumuz zamanda görmüştür. Önümüzdeki süreçte de inanıyorum ki oralar da terör ortadan kalktığında yatırımlar süratle artacak. İstihdam artacak. İstihdam arttıkça benim oradaki Kürt kardeşim işsiz kalmayacak. Biz o bölgeye şu ana kadar 30 milyar dolarlık yaptık. Bu yatırımlarda artacak ve batı hangi modern yapıyı yakalamışsa oralarda aynısını yakalayacak. Bakın ben size şimdi çok ilginç bir örnek vereyim; 10 yıl önce Iğdır’da havaalanı yapılacak deseydiniz kimse inanmazdı. Ama şimdi Iğdır’da havaalanı var. Şırnak’ta havaalanı yapılacak deseydiniz kimse inanmazdı. Ama şimdi birkaç ay içinde orada havaalanı açılıyor” şeklinde konuştu.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın eşi ve çocuklarının Suriye'yi terk ettiğine dair haberleri duyduğunu da ifade eden Erdoğan, “Esad'ın şu anda yapması gereken, Suriye'yi terk etmektir. Er ya da geç muhalifler onu yakalayacaklar. Temenni ederim ki akıbeti Kaddafi gibi olmasın” dedi.