SON MEKTUP
7 yıllık bir çalışmanın ürünü olan ve 20 milyon liranın üstündeki bütçesiyle şimdiye kadar yapılmış en pahalı Türk sinema filmi olan Son Mektup, 18 Mart Zaferi ile birlikte vizyona girdi. Özhan Eren'in yönettiği filmde başrollerde Tansel Öngel, Nesrin Cavadzade ve Bülent Şakrak gibi isimler yer alıyor. Çanakkale Savaşı'nda kullanılan 4 uçak ve 5 top, orijinallerine sadık kalınarak tamamen Türk mühendis ve sanatçıları tarafından üretilmiş.
Teyyareci Yüzbaşı Salih Ekrem, I. Dünya Savaşı sırasında görevli olarak Çanakkale cephesine gider ve savaş şartları altında havacılık hizmetini yerine getirir. Bu bölgeye gönüllü olarak çalışmaya gelen Nihal Hemşire ile aralarında savaş koşullarından dolayı söze dökülmeyen bir çekim doğacaktır. İngilizler tarafından gelen bir hava baskınında Salih Yüzbaşı sayesinde kurtulan küçükk Gazi Fuat ise, yüzbaşı ve hemşirenin arasındaki sevdanın da tanığı olacaktır. Yapım harp günlerinde yazılan ve uzun yıllar sonra adresine kavuşan bir mektubun da hikayesini Çanakkale deniz savaşları özelinde paylaşıyor.
KOCAN KADAR KONUŞ
Kocan Kadar Konuş bu haftanın en dikkat çekici yapımları arasında yerini alan bir yerli komedi projesi. Yönetmenliğini Dansöz ve G.O.R.A filmlerinde yönetmen yardımcılığı yapmış ve geçtiğimiz dönemin dikkat çekici komedisi Patron Mutlu Son İstiyor ile ilk uzun metraj işine imza atmış olan Kıvanç Baruönü'nün ikinci uzun metrajlı filmi olan çalışma hikayesi ve oyuncuları ile öne çıkıyor. Başrollerde ise Ezgi Mola ve Murat Yıldırım yer alıyor.
Yapım, 30 yaşına gelmiş olan Efsun'un hayatının geri kalan kısmını birlikte geçirmeyi arzuladığı gerçek aşkı, sevgi ve dürüstlüğü arayışını anlatıyor, bu coğrafyada yaşayan kadınların daha küçük yaştan itibaren koca bulmaya programlandıklarını ortaya seriyor. Akranı olan kadınlar gibi erkekleri yönlendiremeyen Efsun'un imdadına, "kadınlığın kitabını yazmış" İzmirli ailesi yetişiyor.
KURALSIZ
Red filmiyle övgüleri üzerine toplayan Robert Schwentke tarafından yönetilen Kuralsız, geçtiğimiz yıl vizyona giren Uyumsuz filminin devamı niteliğinde. Veronica Roth'un çok satan roman serisinden uyarlanan yeni filmin çekimlerinin büyük kısmı Atlanta'da gerçekleşmiş, kurulan devasa set sayesimde, çoğu sahne CGI efekt ihtiyacı en aza indirilerek kameraya alınmış. Serinin üçüncü ve son kısmı ise iki film olarak vizyona girecek.
Distopik bir gelecekte geçen hikayede, beş farklı bölüme ayrılan bir toplum, her fraksiyonun belli başlı görevleri yerine getirmesi ilkesiyle hayatına devam etmektedir. Gruplardan bir tanesinin tüm
yönetimi ele almayı istemesiyle başlayan karmaşada, hiçbir fraksiyona uymayan Tris çıkarttıkları isyanın yeşillenmesini izleyecektir. Artık hem kendisi, hem de arkadaşları birer hedefe dönüşmüştür.
FOKUS
Daha önce I Love You Phillip Morris gibi kaliteli bir yapımla karşımıza çıkan yönetmen ikili Glenn Ficarra ve John Requa bu kez Jim Carrey'den sonra başka bir güçlü isimle,Will Smith ile yeni bir projede buluşmuşlar. Gerilim, romantizm ve komedi türlerinin bir karışımı olan Fokus için Centilmen Hırsız olarak da bilinen dünyaca ünlü bir uzman olan Apollo Robins yapım süreci boyunca ekibe destek olmuş. Ekip ise Las Vegas'a giderek bir dolandırıcının zihnini anlamaya çalışmış.
Filmin konusu ise şu şekilde, Nicky dönemin en usta dolandırıcılarından bir tanesidir. Jess adında genç ve çekici bir kadın ile tanışır ve ortak olarak çalışmaya başlarlar. Adam bu seksi kadına hem işin inceliklerini öğretir hem de onun çekiminden uzak duramaz. Bir süre sonra Jess'i ardında bırakan Nicky işine devam eder. Aradan geçen birkaç yıl sonra ikili tekrar karşılaşır ve Jess eski ustasının hayatını karartacak bir adım atar.
İKİNCİ BİR ŞANS
2010 tarihli Hævnen adlı filmle dikkatleri üstüne çeken ve geçtiğimiz dönemdekiSerena adlı yeni projesiyle tartışmaya yol açan Susanne Bier'in yeni çalışması İkinci Bir Şans bu haftanın dikkat çeken bir başka işi. Başrolünde Game of Thrones adlı TV dizisi ile ünlenen Nikolaj Coster-Waldau'nun yer aldığı film dram ve gerilim türünün ilginç bir karışımı olarak tanıtılıyor. İkinci Bir Şans yurt dışında da dikkat çekenler arasına girmeyi başardı.
Andreas ve Simon, mesleklerinde uzman birer dedektif olmakla beraber birbirleri ile hiç ayrılmayan iki sıkı dosttur da. Samimi yaşantılarına rağmen ikisi de oldukça farklı yaşamlara sahiptir. Andreas karısı ve oğluyla mutlu bir aile tablosuna sahipken, Simon ise yeni boşanmış ve kendini alkole vermiştir. İkili günlerden bir gün şiddet ve uyuşturucu tabanlı bir olay için çağrılır. Andreas olay yerinde bir bebek bulur ve bu dava ile birlikte ikili için doğru ve yanlışı yeniden tanımlama zamanı gelmiş olur.
PASOLİNİ
Biyografik dram türündeki Pasolini, daha önce birbirinden dikkat çekici yapımlar ile karşımıza gelmiş olan Abel Ferrara'nın yeni filmi. 1975 senesinde usta yönetmen Pier Paolo Pasolini'nin son günlerini ve ardında şüphe yaratan ölümünü beyazperdeye taşıyan yapım dünya prömiyerini Venedik Film Festivali kapsamında gerçekleştirdi. Pasolini'ye bir başka usta isim, Willem Dafoe can vermiş.
Yönetmen, şair ve gazeteci olan çok yönlü sanat adamı Pasolini, İtalyan sanat ve siyaset çevresinin de n tanınmış isimlerinden biriydi. Öldürüldüğünde hakkında söylentiler ve cinayetle ilgisi olabilecek şüpheliler ortaya çıkmış ancak katil asla bulunamamıştı. 2005 senesinde bazı yeni kanıtların ortaya çıkması ile de cinayet dosyası tekrar gündeme geldi. Yönetmen Ferrara, bu önemli ismin son günlerini siyaset ve sinema tarihini harmanlayarak paylaşıyor.
THE GUNMAN
Banliyö 13 ve 96 Saat filmi ile dikkatleri üzerine çeken Pierre Morel'in yeni filmi The Gunman bünyesinde barındırdığı güçlü oyuncu kadrosuyla öne çıkıyor. Aksiyon, gerilim ve dram türünü tek bir potada eriten proje ünlü bir romandan uyarlanmış. Film televizyon projeleri ile yoluna devam eden yönetmen Morel'in dördüncü uzun metrajlı filmi olma özelliği de taşıyor. Filmin başrolünde ise Sean Penn var.
Bir dönem emrinde çalıştığı örgüt tarafındna ihanete uğramış olan Jim Terrier, tehlikeli geçmişini ardında bırakır ve yeni bir hayata adım atar. Sevgilisi Anne ile evlenip sıradan bir adam olmanın planlarını kuran Jim, eski iş arkadaşları ve patronları tarafından takip edildiğini fark eder. Arkasında bıraktığı dünyanın en güçlü örgütünün tek hedefi haline gelen isim hem kendini, hem de çok sevdiği kadınını, Annie'yi korumak zorundadır.