Levent AYDIN / MOSKOVA
1964 yılında Çanakkale’de doğan Can Töre’nin yaşamı tam bir başarı hikayesi. İlk, orta ve lise öğrenimini burada tamamlayan Töre, İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü’nü bitirdikten sonra iş hayatına atılır. İlk olarak 1 yıl kadar bir ihracat firmasında çalışır. Kendi anlatımıyla bu dönem, gelecek yıllar için önemli bir stajdır. Bir yıllık iş tecrübesinin ardından askere gider. Askerden döndükten sonra ilk işi, çalışırken hep eksikliğini duyduğu yabancı dil sorununu çözmek olur. İngilizce öğrenmek için İngiltere’ye gider ve bir dil okuluna yazılır.
“MC. DONALDS'DA ÇALIŞTIM”
Töre, o dönemi şöyle anlatıyor: “Okuduğumuz okulda hep yabancılar dil öğrenmeye geldiklerinden dolayı pratik yapabilecek pek kimse yoktu. Ben de yabancı dilimi geliştirmek için çalışmaya karar verdim. Mc. Donalds'da işe girdim. Yaklaşık üç ay kadar orada çalıştım. Özellikle kasaya geçtiğim zamanlarda insanların değişik aksanlarla konuşması yabancı dilimin gelişmesine çok büyük bir katkı sağladı. Bu sayede çok fazla İngiliz arkadaşım oldu. Dil eğitimi tamamlayıp Türkiye’ye döndükten sonra da onlarla ilişkilerimi sürdürdüm.”
“HAYALİM İHRACAT ŞİRKETİNDE ÇALIŞMAKTI”
Can Töre’nin dil eğitimini tamamlayıp Türkiye’ye döndükten sonra, kafasında bir ihracat şirketinde çalışmak vardır. Tanıdıkları vasıtasıyla da Borusan Boru Fabrikası’nda ihracat departmanında işe girer. Rusya ile de ilk olarak bu işi sırasında tanışır. Şirkette Avrupa ve Rusya bölümünde görevlidir. Şirketin mesai sonrası verdiği hizmet içi eğitim çerçevesinde Rusça öğrenmeye başlar. O döneme ilişkin Töre’nin ağzından ilginç bir hikayeyi de sizlerle paylaşalım: “Bayan bir öğretmen bize Rusça öğretiyordu. Bir gün sadece İngilizler' in kullanabileceği bir İngilizce kelimenin telaffuzunu öğretmenimizden duyunca, bu kadar güzel İngilizceyi nereden öğrendiniz? diye sorduk. Öğretmen bize kendisinin zaten İngiliz olduğunu söyleyince şok olmuştuk. Sonradan öğrendik ki kocası Rus. O’da Rusçayı bu şekilde öğrenmiş.”
Töre, Borusan’da gerekli tecrübeyi edindikten sonra kendisine daha geniş ufuklar açacağını düşündüğü Ekom Eczacıbaşı Dış Ticaret Şirketi’nde ihracat ve lojistik bölümünde pazarlama ve satış konusunda uzmanlaşmak için çalışmaya başlar. Burada da yine ağırlıklı olarak Almanya ve Rusya ile çalışır. Töre, tecrübeyi edinirken de yaşadığı ilginç bir başka olayı da şöyle anlatıyor:
“ Bir gün Rusya'daki bayii arayarak on tane banyo siparişi verdi. Ben de on banyodan neyi kastettiğini anlamak için telefonla aradım. Banyonun A' dan Z' ye, klozetten - küvete, küvetten- yer seramiklerine kadar bütün malzemelerini kastettiklerini söylediler. Ben de banyoların metre karesi bilmiyordum. Onlarda söylemediler. Bende kafama göre, malzemeyi seçip gönderdim. Yıllar sonra Rusya’ya gelip banyoların Türkiye’dekilerden çok küçük olduğunu gördüğümde, gönderdiğim malzemelerin bir banyodan çok fazla olduğunu öğrendiğimde bana neden yetip yetmediği konusunda dönmediklerini anladım. Şimdi, o banyo malzemeleri aklıma geldikçe hala gülerim”
RUSYA’YA İLK GELİŞ
İdealinde hep pazarlama departmanında çalışmak da olan Töre, memleketi Çanakkale'nin en büyük markalarından bir tanesi olan Dardanel Ton firmasında ürün müdürü olur. Ancak çok ilginçtir bu firma da Rusya ile iş yapmaktadır. Töre, 1995 yılında Rusya'nın St. Petersburg kentindeki bir gıda fuarı için ilk kez bu ülkeye gelir ve çok etkilenir. St. Petersburg’a geldiğinde mevsim yazdır, beyaz gecelerin yaşandığı bir dönemdir. Hem bu muhteşem şehir hem de güneşin bu kentte hiç batmaması O’nu çok etkiler. “Hala Rusya'daysam o günlerde edinmiş olduğum izlenimler sayesindedir” diyen Töre, Dardanel Ton firmasının pazarlama müdürlüğünü yaparken şirketin pazarlama danışmanı Caner Tunaman'dan pazarlama stratejileri konusunda çok şey öğrenir. Töre o dönemi şöyle anlatıyor:
“Çok kapsamlı televizyon reklamları gerçekleştiriyorduk. Satışlarımız arttı ve borsaya açıldık. Çok başarılı bir halka arz gerçekleştirdik. Hatta patronumuz Niyazi Önen Bey yıllar sonra o günlerde yaptıkları televizyon reklamları için harcanan paraların sokağa atıldığını düşündüğünü ancak gelinen nokta itibariyle faydasını fazlasıyla gördüğümüzü itiraf etmişti.”
“TALİHSİZ BİR PATRONLUK TECRÜBESİ YAŞADIM”
Töre, 1997 yılına gelindiğinde İstanbul Teknik Üniversitesi'nden sınıf arkadaşı Gültekin Akay'ın önerisiyle kendi işini yapmaya karar verir. Arkadaşı ile birlikte hedef pazar olarak kendilerine Rusya’ya seçerler. Bir Rus ortakla birlikte Moskova'ya adım atarlar. 'TORRE' markasının tescilini alıp, bu markanın Rusya ayağını kurup dağıtımını yapmaya başlarlar. Spor kıyafetleri pazarlayarak kendi sistemlerini kurduklarında talihsiz bir dönem yaşarlar. Meşhur 98 kriziyle birlikte iyi giden işlerinde devalüasyonla birlikte rüzgar tersine döner. Bir süre daha rölantide çalışmak zorunda kalırlar. Fakat büyük bir sermaye birikimleri olmadığından rölanti süresine de en fazla bir yıl dayanabilirler. Bir yıl sonra işyerini kapatmak zorunda kalırlar ve Töre, Çanakkale'ye döner.
KALEKİM İLE İLK TANIŞMA
Tekrar profesyonel hayata dönen Töre, tavsiye üzerine KALEKİM firmasına iş başvurusunda bulunur. 2000'li yılların başında, Mersin'de yeni kurulacak olan KALEKİM fabrikasında yönetici olarak işe başlar. Hayatında ilk defa gittiği Mersin'de altı buçuk ay içerisinde kurduğu fabrikada ilk üretimini yapıp ilk ihracatını da Suudi Arabistan'a gerçekleştirir. Töre, bu süreçte Kale Grubu’nun Genel Müdürü Ferdi Erdoğan’ın çok büyük desteğini görür. Yaklaşık iki yıl sonra buradaki fabrikada işler rayına oturup çark dönmeye başladıktan sonra Ferdi Erdoğan, Can Töre’yi Rusya pazarına olan ilgisi ve geçmiş deneyimleri nedeniyle ihracat geliştirme departmanı ile birlikte Moskova ve St. Petersburg şehirlerinde araştırma yapmakla görevlendirir. Dönüşünde ise Erdoğan, Can Töre’yi Kale Kim ve Kale Terasit firmaların birleşme sürecinde İstanbul'a pazarlama müdürü olarak çağırır. 2003 yılında başladığı bu görevde üç yıl pazarlama müdürlüğü yapar. Bu sırada iki yeni markanın lansmanını yaparlar. O dönemi ise Can Töre şöyle anlatıyor:
“Kale Terasit, sıvayla özdeşleşmiş bir marka idi. Ancak bizim boya fabrikamız da vardı. Fakat kimsenin aklına gelmiyordu. Mecburen başka bir markayla boya departmanımızı harekete geçirdik. Kale Color boya markamızla aldığımız siparişlere 5.5 aylara varan teslimat tarihleri vermeye başlayınca, Ferdi Bey yatırım kararı aldı. İkinci markamız ise Blue Save Mavi Kale Mantolama Sistemleri dediğimiz, ısı
yalıtım ürünleri idi. Çünkü Türkiye'de enerji maliyetleri arttıkça insanlar yalıtım ihtiyacı duymaya başlamıştı. Bu markamız da çok büyük ilgi gördü. Çok kısa bir sürede pazar lideri olduk.”
RUSYA’YA YENİDEN DÖNÜŞ
Kale Grubu Rusya'da yatırım düşünmeye başlayınca, Kale Grubu’nun Genel Müdürü Ferdi Erdoğan bu görev için Rusya tecrübelerinden dolayı Can Töre’yi görevlendirir. 2006 yılında tekrar Moskova'ya dönen Töre, KALEKİM Rusya ve Kale İnvest Rusya şirketlerini kurar. Fabrika için uygun arazi arayışları sonrası, şu anda fabrikanın kurulu bulunduğu Serpukhov şehrinde yatırım yapmaya karar verirler. Bu süreçte, şu anda Adopen Rusya Genel Müdürü olan Mehmet Ali Özarslan'ın da çok büyük desteği olur. 400 bin metrekarelik bir arazi üzerine kurulan fabrika inşaatına 2008 yılında başlarlar. 2009 Eylül ayında da çalışmaları bitirerek üretime ve Rusya genelinde bayi ağını genişletmeye başlarlar. Yaptıkları yatırımla bu pazarda yerlerini aldıklarını belirten Can Töre, geldikleri noktada tek vardiyada kapasitelerini doldurduklarını şimdi de boya yatırımını düşünmeye başladıklarını söylüyor.
“FIRSATLAR ÜLKESİ”
KALEKİM Rusya Genel Müdürü Can Töre’nin ağzından Rusya ise şöyle anlatılıyor:
“İlk iş hayatı tecrübemden bu yana Rusya ile bağlantım var. İlk geldiğim günden bu yana bu coğrafyayı çok sevdim. İnsanlar başta soğuk gözüküyor, ancak onlar sizi ve siz de onları iyi anladığınızda böyle olmadıklarını görüyorsunuz. Her konuda size yardımcı oluyorlar. Rus halkı çok eğitimli ve kültürlü. Değişik estetik anlayışları var. Onları takdir ediyorum. Rusya pazarı çok büyük ancak zor bir pazar. Burada ki en ince nokta doğru tercihler yapmak. Bu bazen bir kişi, bazen bir uygulama, bazen de bir sistem olabiliyor. Burada başarılı olmanın sırrı; bu tercihleri çok doğru yapabilmekten geçiyor. Eskiden Amerika için fırsatlar ülkesi derlerdi bence asıl fırsatlar ülkesi şu anda Rusya.”