Görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin "Slovenya'ya hareketinizden önce AK Parti'nin seçim bildirgesini okuduğunuzu söylediniz. Ankara'da bu kısa sürede yankı buldu. Muhalefet partileri de size seçim bildirgelerini göndermek istediklerini dile getirdiler. Nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusunu şöyle yanıtladı:
"Bir defa 'ben seçim bildirgesini okudum' diye bir beyanım olmadı. Sadece sayın Başbakan başkanlık sistemiyle ilgili düşüncelerini benimle paylaştığını ve bizzat başkanlık sistemiyle ilgili bölümü kendisinin yazdığını, yazacağını bana söyledi. Benim de düşüncelerimi bu noktada istedi. Ben de düşüncelerimi kendisiyle paylaştım. Fakat muhalefet, eğer seçim beyannamelerini bana gönderirse ben kendilerine memnuniyetle yardımcı olurum. Hele hele başkanlık sistemiyle ilgili gönderirse çok daha benim için de isabetli olur. Bu çünkü bir mesafe almaktır. Başkanlık sistemine onlar karşılar biliyorsunuz. Demek ki burada bir kabul söz konusudur. Onlarla da düşüncelerimi yine paylaşırım. Çünkü ben bu ülkede, ülkemde daha doğrusu 40 yıl siyasetin içerisinde olan birisiyim. Bunlar siyaset acemisi, ama öğrenecekler bazı şeyleri. Eğer bu tür beyannameler gelirse onlarla ilgili de kendilerine yardımcı olmaktan memnuniyet duyarım, tecrübelerimi kendileriyle paylaşmış olurum."
"12 bin 500 kişilik liste var"
Bir gazetecinin, DAEŞ'e vurgu yaparak, "İki ülke arasındaki somut işbirliği Türkiye'nin civarındaki bölgelerdeki güvenlik sorunuyla ilgili nasıl bir katkı yapabilir" sorusunu Erdoğan, "Biliyorsunuz ki terör lokal bir konu değildir, uluslararası bir konudur. Burada uluslararası bir dayanışma söz konusudur. Şu anda bizim ülkemize giriş yasağı koyduğumuz yaklaşık 12 bin 500 kişilik bir liste söz konusu. Yakalayıp gönderdiğimiz sayı ise şu anda bin 250 civarındadır. Tabii bize bunların listesi, isimleri gösterilmesi gerekir ki biz de bunlara müdahale etme şansını elde edelim. Aksi takdirde biz gelen her turisti paketleyip göndermemiz lazım. Bu da tabi insan hakları açısından yanlış bir şey. Ama bu isimler bize gelecek olursa o zaman bizim sınırlarımızdan geçmesi asla mümkün değil" şeklinde yanıtladı.
"DAEŞ'le işbirliğimizi söylemek Türkiye'ye çok ciddi bir saygısızlıktır, Türkiye'ye karşı çok büyük bir haksızlıktır" diyen Erdoğan, DAEŞ'i terör örgütü olarak tanıdıklarını, IŞİD ismini kullanmadıklarını söyledi.
Erdoğan, "Eğer IŞİD dersek o zaman burada da İslam'a saygısızlık yapılırken böyle bir terör örgütünü devlet olarak tanımak gibi bir gafletin içerisine girilir. Terör örgütünden devlet olur mu, örgüt terör örgütü, onun için biz bunlara DAEŞ diyoruz ki böyle bir şey yok, bunlar terör örgütüdür. Bunlara karşı olan mücadelemizi bugüne kadar nasıl sürdürdüysek aynı şekilde kararlılıkla sürdürüyoruz. Bu konuda da her türlü koalisyonun içerisinde varız" ifadesini kullandı.
"Aynı noktadayız"
Erdoğan, Yemen'deki müdahalenin toprak bütünlüğüne saldırı olduğunu, bu saldırının hem içeriden hem dışarıdan koordineli yapıldığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Benim, işin başından itibaren Dışişlerimizin, hükümetimizin takındığı tavır şudur: Yemen'in buradaki toprak bütünlüğüne karşı yapılan saldırıda dışarıdan bu işin içerisinde olanların ülkeyi terk etmeleri ve Yemen'in toprak bütünlüğünü tüm Yemenlilerin birlikte savunmaları, diğer taraftan da Yemen'de bir mezhep çatışmasının, mezhepler arası bir çatışmanın Yemen halkını ne yazık ki her geçen gün kayba uğrattığını ifade eden açıklamalarımız olmuştur. Biz bu konuda da Suudi Arabistan'ın başlattığı harekatın, lojistik, istihbari bu konularda her türlü desteği verebileceğimizi açıkça söyledik. Her an bu harekatın da başlıklarını verdiğim konularda yanında olduğumuzu söyledik. Şu anda aynı noktadayız."