Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, CNN TÜRK televizyonunda canlı yayınlanan, ''Eğrisi Doğrusu'' adlı programda, ülke gündemine ilişkin soruları yanıtladı.
Hiçbir devletin teröre baş eğmeyeceğini, terörle hizaya getirilemeyeceğini vurgulayan Gül, şöyle devam etti:
''Kürt meselesi olarak baktığımızda, geçmişin tabii ki bazı yanlışlarının bugünlerde maliyeti ödenmektedir. Türkiye'de yanlışlar sadece Kürt vatandaşlarımızın şikayetleriyle ilgili değildir. Türkiye'de geçmişte birçok yanlışlar vardı. Bütün bunlar Türkiye'nin demokrasi eksikliğinden kaynaklanan problemler.
Bir de vicdan unsuru var. Hepimizin vicdanı olması gerekir veya vicdanlarımıza ters gelen uygulamalar varsa, buna açıkça 'yanlış' dememiz lazım. Mesela Kayseri'de ben Kürtçe konuşan görmedim çocukluğumda, büyüdüğümde ama Diyarbakır'a gittiğimde herkesin Kürtçe konuştuğunu gördüm. Ben bunu nasıl inkar edebilirim. İnkar edersem bu benim vicdanımla ilgili bir sorunu ortaya çıkarır.
Şunu özellikle söylemek isterim ki 'terör arttı, şiddet arttı, dolayısıyla biz buna bir çözüm bulalım, artık bulma noktasına geldik' anlayışında değiliz. Bu mesajın iyi anlaşılması gerekli. Biz inandığımız için, yanlışları gördüğümüz için, doğru olanları yapma irademiz olduğu için böyle bir gayret içerisindeyiz ve umut ederim ki iyi neticeler verir.''
1924 ANAYASASI'NDAKİ TARİF
Abdullah Gül, ''Anayasada Türk milleti teriminin kullanılması tartışmalarının'' sorulması üzerine, ''Türkiye'nin temel unsurlarını tartışacak halimiz yok'' dedi.
Gül, ''1924 Anayasası'nda yazılan tarif aslında iyi bir tarif. Çünkü o tarife baktığınızda hem yapısında hem ruhunda Türkiye'de farklı olanları tanıyor. Onları reddeden, inkar eden bir anlayış yok orada'' diye konuştu.
PAZARLIK OLARAK GÖRMEMELİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Müzakere süreci devam ediyor. Bu devlet, hükümet, destekleyen partiler tarafından silah bırakma süreci olarak tanımlanıyor. Neyin karşılığında silah bırakılıyor?'' sorusunu, şöyle yanıtladı:
''Herhangi bir pazarlık, böyle bunu görmemek gerekir. Siz bir şiddet karşısında sıkışırsınız ve ondan sonra pazarlığa oturursunuz. Türkiye bugün böyle bir noktada değil. Ama biz hem vicdanımıza hem de Türkiye'nin demokratik standartlarını yükseltme arzumuzdan dolayı, böyle bir anlayışı da görünce o zaman bu ortam ortaya çıkmaktadır.''
BAŞKANLIK SİSTEMİ
Gül, başkanlık sistemine ilişkin önceki açıklamaları hatırlatılarak, görüşlerinin sorulması üzerine, ''Önemli olan hangi sistem olursa olsun o sistemin ne kadar demokratik olduğu'' diye konuştu. ''Sizin tercihiniz hangisi'' sorusunu da Gül, şöyle yanıtladı:
''(Siyasi tercih) derken de tabii ki ülkelerin hangi sistemi seçtilerse, idare ediliyorsa bunlar nihayetinde toplumların yapıları, kültürleri bütün bunlarla bir şekilde bütünleşerek gelişmiş oluyor. Hepsi bir birinin noksanlıklarını törpüleyerek nihayette olgunlaşmış oluyor. Bütün bunlara rağmen her iki sistemin de noksanlıkları var, avantajları var. Siyasi tercihi yaparken de şuna doğrusu dikkat edilmesini isterim, bir sistem değişikliği yapıldığında bu konjonktürel olmaması gerekir. Sistem değişikliği dediğiniz köklü bir şey. Sistem değişikliği olduğunda, ondan bir şekilde vazgeçmek söz konusu olursa o çok ayrı bir şey olur. O bakımdan iyi tahlil edilmesi gerekiyor. Bu yapıldığında bugün biz, yarın başkası, öbür gün başkası neyse o sistemin içinde bir yol açıldı, o yolda bugün ben, yarın öbürü, öbür gün başkası tabii ki geçecek. Bütün bunları hep düşünerek doğrusu neticede o tercih artık ona göre tabii ki yapılır.''
YENİDEN ADAYLIK
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, cumhurbaşkanlığına yeniden aday olup olmayacağına ilişkin soru üzerine de bu tartışmaların seçime iki seneden fazla süre varken gündeme gelmesinin ''hoş'' olmadığını söyledi.
Akyol'un ''Net bir cevap almak için soruyu süsleyerek sorduğunu'' belirtmesi üzerine Gül, ''Yerinde sordunuz bu soruyu ama siz benim yerimde oturuyor olsaydınız şimdi benim vereceğim cevap gibi cevap verecektiniz ondan da emin olun. Bunun daha vakti var doğrusu, bunun daha vakti var. Bunun daha vakti var, vakti geldiğinde muhakkak ki arkadaşlarımla konuşacağız, kendi aramızda tartışacağız ve ondan sonra ne yapacağıma ona göre karar veririm'' ifadesini kullandı.
GÜLEREK KARŞILIK VERDİ
''Basın başdanışmanınız Ahmet Sever'in açıklamasından sonra birtakım tartışmalar oldu. Siz bu meseleyi Sayın Başbakan ile konuştunuz mu?'' sorusunu Cumhurbaşkanı Gül, ''Zaten bu konuların, o zaman dikkat ederseniz daha çok vardı, en az iki seneden fazla bir vakit varken bunların tartışılması açıkçası hoş değildi tabii ki. Biz bu konuyu kendi aramızda kısa bir şekilde konuştuk, evet'' diye yanıtladı.
Akyol'un, ''Bize de bir şeyler fısıldar mısınız kimse duymaz, ne konuştuğunuz aramızda kalsın'' sözlerine Gül, gülerek karşılık verdi.
''Sizin yaşınız çok erken. 2014'te görev süreniz dolduktan sonra ben Abdullah Gül'ün siyasette kenara çekilip hatırat yazacağını, zaman zaman üst düzeyde danışmanlık yapacağını düşünemiyorum. Hiç olmazsa 'aktif siyasete devam ederim etmem' diye bir şey alamaz mıyım'' denilmesi üzerine Gül, şöyle konuştu:
''Dediğim gibi bütün bunlar için daha vakit var. Tabii ki hep milletin hizmetinde muhakkak ki olmaya devam edeceğim. Nasıl olur, ne olur bunlar da Allah sağlık, sıhhat versin, ömür versin bunlar hep bakalım gelecekle ilgili. Şimdi somut söyleyeceğimiz şey yok.''
HER ŞEYİ KANUNLARLA DÜZENLEMEK ELASTİKİYETİ ENGELLER
Abdullah Gül, ''Üçüncü yargı paketinde adli kontrolle bağlayarak tahliye sistemi en ağır suçlular için bile getirilince birtakım tahliyeler olacak diye umutlandınız'' sözleri üzerine, şunları kaydetti:
''Haklısınız, tabii. Yaşı ileri seviyede olan ve ayrıca kaçma ihtimali, delilleri değiştirme ihtimali ne kadar söz konusu olabilir? Bir de adli kontrol olunca o birçok şeyi engelliyor. Burada biraz zihniyet meselesi oluyor. Bütün bu konuları kanunlarla düzenlemek de doğru değil. Her şeyi kanunlarla düzenlemek demek her şeyi detaylandırmak demek. Her şeyi detaylandırmaya başladığınızda, o, elastikiyetin kaybolması anlamına gelir. Bu başka sıkıntıları ortaya çıkar. O açıdan zihniyet değişikliği ve bakış açılarının daha toleranslı olması daha doğrudur diye düşünüyorum.''
UZUN TUTUKLULUK SÜRELERİ GÖLGE DÜŞÜRDÜ
Türkiye'deki basın özgürlüğüne ilişkin soruyu da yanıtlayan Gül, şöyle konuştu: ''Dört-beş gazeteci vardı, gazeteci kimlikleri ve gazetecilikleri, başarıları öne çıkmış kişilerdi bunlar. Seversiniz sevmezseniz, fikirlerini beğenirsiniz beğenmezsiniz bu ayrı, bunların tutuklanması ve tutukluluklarının uzun sürmesi Türkiye'ye böyle bir gölge düşürdü. O zamana kadar Türkiye'ye bu eleştiri yoktu. Şiddet içerisinde olan, eli silahlı ama gazeteci kimliği olanlar da gazeteci olarak sayılmaya başlandı. Önce onlar zikredilmiyordu şimdi onlar da zikredilmeye başladı. Neyse ki bazı tahliyeler oldu.''
SURİYE'DE YAŞANANLAR
Cumhurbaşkanı Gül, Suriye'nin gidişatından endişe duyup duymadığına ilişkin soruyu yanıtlarken, "Suriye'nin kendi kendini imha etmesini fırsat gibi görenler var gibi. Uluslararası camia açısından söylüyorum" dedi.
Selefilerin iktidara gelmesi ve ''Suriye'nin Afganistan olması'' gibi bir endişe taşıyıp taşımadığının sorulması üzerine de Cumhurbaşkanı Gül, şu yanıtı verdi: "Suriye halkı aslında gayet ılımlı bir halk. Yaşayış tarzları itibariyle serbest bir halk. O açıdan böyle bir baskıcı bir yönetimi Suriye halkının büyük çoğunluğu kesinlikle kabul etmez. Bu çok uzun sürerse o zaman herkes bu savaş süreci içinde radikalleşir, farklı mecralara kayar. Bu çok kötü olur.''