|
Başbakan Ahmet Davutoğlu, KKTC ziyareti kapsamında, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile ortak basın toplantısı düzenledi.
Başbakan Davutoğlu, kim ne derse desin, Türkiye'nin KKTC'yi devlet olarak tanıdığını ve her düzeyde devlet olarak tanımanın getirdiği ilkelere saygı gösterdiğini söyledi.
Geçmişte olduğu gibi bugün de yarın da gelecekte de TBMM'den güvenoyu almış her Başbakanın KKTC'yi öncelikle ziyaret edeceğini dile getiren Davutoğlu, "Buna bağlı olarak ikinci boyut, KKTC'nin ve Kıbrıs Türk halkının esenliği, refahı ve güvenliğiyle ilgili Türkiye Cumhuriyeti'nin 77 milyon kardeşinizin bağlılık ve taahhüdünü adaya getirmektir" dedi.
Görüşmelerde detaylı olarak bu ilişkiler üzerinde durduklarını anlatan Davutoğlu, 50 yılı aşkın süredir Kıbrıs meselesinin sürdüğünü, Türkiye'nin hep KKTC ve Kıbrıs Türk halkının yanında olduğunu ve olmaya devam edeceğini ifade etti.
KKTC'nin 40 yıllık mücadelede, 30 yıllık devlet tecrübesinde birçok ülkede görülmeyecek kadar güçlü şekilde demokratik olgunluğa ve kurumsallaşmaya ulaştığını söyleyen Davutoğlu, "Birçok seçimler, birçok demokratik yolla ortaya konan süreçlerle olgunluğunu göstermiştir. Yine ekonomik olarak da son 12-13 yılda Gayri Safi Milli Hasılası'nda da ciddi iyileşmeler sağlanmıştır. Bu da Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasındaki yakın ilişkiden doğan bir unsurdur" dedi.
"Hayal Proje"
Davutoğlu, bunun simgesel yansımalarından birinin de su projesi olduğunu ifade ederek, bundan 10 yıl önce Anadolu ile Kıbrıs adasının deniz altından geçen su borularıyla birleşeceğine ve Anadolu'nun saf, berrak, helal suyunun Kıbrıs ile kucaklaşacağına herkesin "hayal proje" diyeceğini belirtti.
Bu yılın sonuna kadar artık Toroslardan geçen her suyla, köylüler, yörükler ve yayladakilerin yavru vatana selam göndereceklerini dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Ferhat ile Şirin'in aşkı gibi, dağları nasıl Ferhat delmişse, Anadolu'dan Kıbrıs'a, anavatandan yavru vatana engel tanımayız. Denizleri derinlerden aşarız, Anadolu'nun suyunu yavru vatana getiririz. Bunu da kimse engelleyemez. O Ferhat'ın duyduğu aşkgibi bir sevdadır bizim için. İlelebet sürecek bir sevdadır. O sevda oldu mu burada en ufak bir sızı olsa 77 milyonun kalbi yanar. En ufak bir sevinç olsa 77 milyonun gönlü gururla dolar. Bu mesajı iletmek için buradayız."
"İstedik ki Kıbrıs Adası, barış adası olsun"
Müzakere sürecine de değinen Başbakan Davutoğlu, Türkiye ve KKTC'nin son 14 yılda Annan Planı çerçevesinde ve daha sonra her zaman iyi niyetini gösterdiğini söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti:
"İstedik ki Kıbrıs adası barış adası olsun, istedik ki Kıbrıs'ta sağlanan barış üzerinden Doğu Akdeniz'e barış ve refah huzur gelsin. İstedik ki Türkiye, Yunanistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Yönetimi aynı masa etrafında otursun ve Doğu Akdeniz'i nasıl bir barış havzası haline getiririz diye düşünsünler ama biz ne kadar güçlü irade kullanmışsak maalesef istediğimiz ölçüde mukabele görmedik. Bu Annan Planı'nın reddedilmesinde de böyleydi, son dönemlerde özellikle sizin ısrarlı çabalarınızla Kıbrıs Rum Yönetimine ve Sayın Anastasiadis'e 'bu süreci hızlandıralım, bir an önce netice alalım, zamana oynamayalım' çağrılarınız çerçevesinde yaptığınız çabalarda da böyleydi."
"Güzel başlangıç imkanı var"
Dışişleri Bakanlığı görevinde, daha önce Başbakan Danışmanı ve öncesindeki akademik hayatında Kıbrıs meselesinin bütün boyutlarıyla inceleme, bizzat süreçleri yaşama imkanı bulduğunu anlatan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Her geldiğimde Kıbrıs'tan bir çağrıda bulunuyorum. Zamanlama önemlidir, gelişimizin zamanlaması. Çünkü 7 Temmuz'dan sonra ilk defa bu akşam Anastasiadis ile buluşacaksınız ve benim de çok değerli bir dostum eski Norveç Dışişleri Bakanı Eide, ilk defa Birleşmiş Milletler temsilcisi olarak bu toplantıya iştirak edecek. Dolayısıyla güzel bir başlangıç yapma imkanı var."
"Ban Ki-Moon ve ekibine güvenimiz tam"
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ve onun görevlendirdiği bütün ekibe güvenlerinin tam olduğunu vurgulayan Davutoğlu, eski BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Alexander Downer'ın da dostları olduğunu, BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide'nin de barış yönünde çabalarıyla bilinen kıymetli bir diplomat olduğunu ifade etti.
Eide ile Norveç Dışişleri Bakanı olduğu dönemde de yakın ilişkileri bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Şimdi harekete geçme zamanıdır. Buradan Sayın Anastasiadis'e de sesleniyorum: Gelin bu barışı bir an önce, yarın değil bugün, gelecek hafta değil bu hafta, gelecek yıl değil bu yıl yapalım. İleriye ertelenen her çözüm aslında çözümsüzlüğü derinleştirir, ertelemeyelim. Her konuyu masaya koyalım ve bu çerçevede adımlar atalım. Bu akşam ve yarın yapılacak müzakerelerde artık geçmişi reddetmeden yola çıkalım. Sayın Talat ve Sayın Hristofyas arasında daha önce ortaya konan yakınlaşma kağıtları, Sayın Eroğlu tarafında da benimsenmiş ve sürdürülmüştür. Bu devlet sürekliliğinin bir gereğidir. Ama maalesef aynı yakınlaşma kağıtları Sayın Anastasiadis tarafından aynı ölçekte benimsenmemiştir."
"Müzakere çerçeve belgesine ulaşmamız kolay olmadı"
KKTC'ya daha önce yaptığı ziyaretlerde, bütün siyasi liderlerle Eroğlu başkanlığında bir araya geldiğini anlatan Davutoğlu, bu toplantılarda her şeyi konuştuklarını, müzakere çerçeve belgesine ulaşmalarının kolay olmadığını anlattı.
Davutoğlu, KKTC'de de değişik görüşler bulunduğunu ancak bu değişik görüşlerin bir masa etrafında buluştuğunu ve iktidarıyla muhalefetiyle sol kanadıyla sağ kanadıyla bir ekip olarak bu müzakere metnine onay verdiğini kaydetti.
Bu konuda Kıbrıs Rum Yönetimi'nde sıkıntı bulunduğunu ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Kıbrıs Rum Yönetimi tarafında Ulusal Konsey diye bir mekanizmanın sürekli devrede olması karar almayı geciktiriyor. Hiçbir ülkede, hiçbir süreçte herkesin mutabık olduğu bir müzakere süreci yürüyemez. Hele hele iktidarla muhalefet arasında mutlaka görüş farklılıkları olur. Buna dayalı olarak müzakerelerin gecikmesi zaman kaybıdır. Artık seçimlere ayarlı müzakereleri terk edelim. Biz şubat ayında buraya geldiğimizde Türkiye'de önümüzde iki seçim vardı ama ısrarla gerek Rumlara gerek Yunanistan'a gerek İngiltere'ye, Amerika'ya, 'Bir an önce seçim istiyoruz, her türlü siyasi riski göze alıyoruz' dedik ama maalesef bu süreç uzadı. Sayın Anastasiadis, ümit ederiz ki, bu akşam başlayan yemeğin bir dostluk yemeğine dönüşmesine yardımcı olur. Ama şöyle bir dostluk yemeği değil, bir ekip yemeği, ortak bir gelecek inşa edecek iki lider olarak, ortak anlayışı gelişterecek bir yemek, daha sonra da bu ortak anlayışa dayalı yarın müzakereler yürür."
"Artık bu adaya barış, Akdeniz'e barış ve istikrar gelsin"
"Değerli dostum" dediği, BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide'ye de seslenmek istediğini söyleyen Davutoğlu, Eide'nin, BM Genel Sekreteri'nin eski Kıbrıs Özel Temsilcisi Alexander Downer'ın bıraktığı yerden bayrağı aldığını belirtti. Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Onu artık nihai hedefe götürme konusunda çabalarınızı artırarak devam ettirmenizde fayda var. Adada daha çok bulunun, taraflar arasında daha çok mekik diplomasisi yapın. BM'yi daha çok devreye sokun. Önümüzde BM Genel Kurulu var, o genel kurulda tarafları bir daha bir araya getirin, gerekiyorsa bir odada günlerce tutun ama artık bu adaya barış, Akdeniz'e barış ve istikrar gelsin."
"Çapraz ziyaretlere yine hazırız"
Yunanistan'a da seslenen Davutoğlu, Yunanistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos ile geçen sene çok güzel bir girişimde bir arada olduklarını anlattı. Çapraz ziyaretlerle ilk defa 50 yıllık tarihte KKTC müzakerecisinin Atina'yı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi müzakerecisinin de Ankara'yı ziyaret ettiğini hatırlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu çok güzel bir başlangıçtı. Mümkünse bunu devam ettirelim, seviyesini artıralım. Biz hazırız. Bunu bakan seviyesine çıkarırsanız yine hazırız. Başbakan seviyesine çıkarırsanız yine hazırız. Hangi düzeyde olursa olsun görüşmeye hazırız. Ben görüştüğüm her Yunanistan Dışişleri Bakanına her seferinde çağrıda bulundum. Buradan da söylüyorum, Sayın Yunanistan Başbakanı hazırsa birlikte önce Güney'e gidelim, birlikte çay içelim, sohbet edelim. Sonra Kuzey'e gelelim, yine birlikte olalım. Bu Akdeniz, bir çok medeniyetlerin, bir çok milletlerin ortak denizi olmuştur. Gelin beraber burada barışı inşa edelim."
"Müzakere çerçeve belgesine sahip çıkın"
İngiltere, Amerika gibi özellikle müzakere çerçeve belgesi sürecine katkıda bulunmuş müttefik ülkelere de seslenen Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Müzakere çerçeve belgesine sahip çıkın. Orada sizin de emeğiniz var. Hepimizin emeği olduğu gibi. O müzakere çerçevesi üzerinde bir barış inşa edelim. Ortadoğu ve çevre bölgeler ciddi krizlerle etnik bunalımlarla çalkalanırken, gelin güzel bir örnek teşkil edelim. Kıbrıs'ta o müzakere çerçeve belgesi üzerine oturmuş ciddi ve zamanlandırılmış, takvimlendirilmiş, yoğun bir müzakereyle barışı inşa edelim. Başka krizlere de örnek teşkil etsin.
BM için de aynı çağrı geçerli. Ama bunlar olmayacaksa yapılamayacaksa herkes de dürüstçe pozisyonunu ortaya koysun. Sayın Anastasiadis, bunu yapamayacaksa yapamayacağını söylesin. Ya da diğer aktörler. O zaman da gelin hep beraber, son derece gayri insani şekilde sürmekte olan ambargoları kaldıralım."
Kıbrıs Türk halkının üzerinde uygulanan ambargoların hiçbir insani, hukuki, siyasi gerekçesi olmadığını vurgulayan Davutoğlu, ''Eğer böyle bir gerekçe vardıysa o gerekçe 2004'te referandumla ölmüştür. Hala bu ambargonun sürüyor olması hiçbir gerekçeyle izah edilemez. Ya gelin beraber çözümü bulalım, yok çözüm iradeniz yoksa ambargoları kaldırıp gerekiyorsa alternatif çözümler üzerinde birlikte düşünelim'' diye konuştu.
Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
''Türkiye kim ne derse desin, kim ne tavır alırsa alsın, bu ziyaretle bir kez daha göstermiş olduğumuz gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yanındadır. Nasıl Anadolu'nun saf suyu Kıbrıs'a gelmiş ve buradan da gerekirse Rum kesimine de hayat dağıtmışsa Anadolu'dan Kıbrıs'a sadece barış gelir, huzur gelir, istikrar gelir ve dostluk mesajları gelir. Hiçbir zaman da KKTC'yi ve Kıbrıs Türk halkını yalnız ve kaderine terk edilmiş şekilde bırakmayız. Mesajımız budur.''
"Aynı boru hattının yanında, doğalgaz boru hattı da olur"
''Türkiye'den adaya boru hattıyla gaz getirilecek mi'' sorusu üzerine, su geçişinin, belki de dünyadaki ilk teknolojik uygulamalardan biri olan asma borularla yapılacağını söyledi.
Türkiye'nin Kıbrıs'a duyduğu dostluk, muhabbet kadar kadar kudretini de gösterdiğini vurgulayan Davutoğlu, "Eğer bir gün barış olursa aynı boru hattının yanında doğalgaz boru hattı da olur, elektrik boru hattı da olur. Nasıl aziz bildiğimiz suyu, kıskanmayıp Rum kesimine de 'bunu paylaşabiliriz' demişsek doğalgazı da buradan dünyaya pazarlarız, bütün Rum, Türk, herkes bundan istifade eder'' diye konuştu.
Üzerinde bütün Kıbrıs Türklerinin de hakkı olan doğalgazın tek taraflı açılmaya, işletilmeye çalışıldığına işaret eden Davutoğlu, Türkiye'nin ise Toroslar'ın, Anadolu topraklarının malı olan, ortağı bulunmayan suyu gönülden Kıbrıs'a gönderdiğini, Rum, Türk ayrımı yapmadan, herkesle paylaştığını vurguladı. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Rumlar ise maalesef bütün uyarılarımıza rağmen 'Gelin bu doğalgaz konusunda, Kıbrıs Türklerinin de hakkı olan doğalgaz konusunda ortak bir komisyon, komite kuralım' diyoruz. 'Hayır' diyorlar. Ama şunu da diyorlar 'Orada Kıbrıs Türklerinin hakkı var' Var da, nerede ortak komite? Biz komite falan kurmadan da veriyoruz. Şimdi de söylüyorum eğer barış olursa, bu teşvik edici olacaksa, sorunuz gayet güzel olduğu için bunu da kullanmak istiyorum, barışa teşvik edici olacaksa Türkiye'nin kudreti yeter. Biz oradan borularla önce Türkiye'ye doğalgazı alırız sonra da bütün dünyaya pazarlarız. Başka hayaller peşinde koşup da Türkiye'nin işte rekabet şeylerini gözeterek, Türkiye ile ilgili sanki bir zorluk içine sokulurmuş gibi bir kanaat uyanmasın. Bunu yapmaya hazırız. Elektrik ile de yapmaya hazırız. Çünkü bu bağ devam edecek.''
"İlk ziyareti yapmaktan da zevk duyarız''
Davutoğlu, ''Rum kesimiyle barış sağlanması durumunda ilk ziyareti yine Kıbrıs'a yapacak mısınız'' sorusunu ''Kesinlikle" diye yanıtladı.
Yakınlaşma kağıtlarına dayalı olarak dönüşümlü cumhurbaşkanlığı uygulanan bir Kıbrıs'tan söz ettiğini dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bir Türk, bir Rum cumhurbaşkanının olduğu Kıbrıs'tan bahsediyorum. Rum olursa da gelirim ilk ziyareti buraya yaparım, Türk olursa da yaparım. Ama Türkleri böyle bir azınlıkmış gibi, dönüşümlü başkanlıktan feragat ederek... Kıbrıs Devleti'nin başında Türkler ve Rumlar birlikte, iki dost halk olarak temsil bulundururlarsa bakmayız, başında Türk mü var, Rum mu var, bilmeyiz.
Mesela Bosna Hersek'te Cumhurbaşkanlığı Konseyinin başında Boşnak mı var, Hırvat mı var, Sırp mı var, bakmayız. Bosna Hersek bizim dostumuzdur, gideriz. Ama herhangi bir ayrımcılığa da izin vermeyiz. İlk ziyareti yapmaktan da zevk duyarız.''
''Bir tehdit olduğuna dair bilgi ulaşmadı''
Davutoğlu, ''IŞİD'in KKTC'de faaliyet yapacağı duyumları var. Bunun bir tehdit olduğunu düşünüyor musunuz'' sorusu üzerine şunları kaydetti:
''IŞİD konusunda bölgedeki genel durum herkesçe malum. KKTC'ye dönük bir tehdit olduğuna dair bize herhangi bir bilgi ulaşmış değil. Bundan bağımsız olarak söylüyorum ama KKTC'ye dönük her tehdit Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne dönüktür. Garantörlük anlaşmamız açıktır. Bundan bağımsız söylüyorum. Bu veya benzeri, ne olursa olsun ister asimetrik, ister devlet anlamında KKTC'nin bekası, geleceği, huzuru Türkiye Cumhuriyeti'nin garantisi altındadır. Onu bir kez daha bu vesileyle vurgulayayım.''
''KKTC demokrasisi çok renkli bir demokrasi''
Davutoğlu, ''Yeni bir Türkiye dönemi yaşanıyor. KKTC'de de bu yeni Türkiye'ye ayak uyduracak sosyal, ekonomik adımlar atılmalı mı'' sorusuna, ''Kesinlikle. Tarih hızla akarken, uluslararası konjonktür dinamikken, teknoloji bu kadar hızla gelişirken, toplumlar değişirken hiç kimse statik kalamaz, hiçbir toplum statik kalamaz'' yanıtını verdi.
Çok ciddi, büyük ekonomik kalkınma hamlelerinin başarıldığını belirten Davutoğlu, yeni hükümet kurulduktan beri acaba daha yeni ne yapılabilir, sistemde aksayan yönler nelerdir, hangi stratejilerle Türkiye daha ileriye götürülür diye tartışıtıklarını belirtti.
Davutoğlu, şunları kaydetti:
"KKTC de bunun yanında bir de ambargolarla ve diğer faktörlerle, dayanışmayı gerektiren şartlarda yaşıyor. Yenilenmenin gerçekleşmesini biz de bekliyoruz. Sürekli reformlarla. Nedir bu yenilenmenin ana unsurları? Siyasi diyaloğun artırılması, farklı siyasi partiler, anlayışlar arasında KKTC demokrasisi çok renkli bir demokrasi. Bundan ben çok hoşnutum. Her geldiğimde de bazen latifeyle de bunları konuşuyoruz. Ama nihayet siyasi diyalog ortamı ve son üç gelişimde ortak yemekte ve toplantıda gördüğüm atmosfer, bu konuda yeni bir Kıbrıs'ın, KKTC'nin doğmakta olduğunun işaretleri. Görüş ayrılıkları masa etrafında konuşulur, siyaseten görüş ayrılıkları devam etse de ortak çıkarlar ve ortak hedefler doğrultusunda bir araya gelinir.''
"Hiçbir ambargo, ülkenin çalışkanlığından daha fazla etkili olamaz"
Ekonomik anlamda KKTC'nin herhangi bir ülke gibi ekonomisini istediği şartlarda geliştirebilecek imkanını bulunmadığını çünkü ambargo olduğunu belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
''Ama bu şu da demek değil, ekonomik rasyonaliteyi uyguladığınızda hiçbir ambargo, bir ülkenin çalışkanlığından daha fazla etkili olamaz. Bir toplum eğrn çalışkansa, hele hele baskı altında onurunu ve bağımsızlığını koruma mücadelesi veriyorsa taştan suyu çıkartır. Bunun örnekleri var. Kıbrıs dolayısıyla 70'li yıllarda ambargo yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bütün savunma sanayimizin ana şeyleri o zaman başladı. Ambargo bir gerekçe olsaydı bizim onu yapamamamız lazımdı. Bugün ulaştığımız savunma sanayi teknolojisinin ilk uyarıcı sinyali ambargolar altında, 70'li yıllarda başladı. ASELSAN ve diğerleriyle bakın nerelere geldik. Burada önemli olan Kıbrıs Türk halkının omuz omuza verip rasyonel bir ekonomik yapı kurması. Rasyonel ekonomik yapı demek, etkin ve üretken olabilmek demek.''
"Suya muhtaç bırakmayacak tedbirler alınmalı''
Türkiye'nin her zaman Kıbrıs'a destek vermeye devam edeceğinin altını çizen Davutoğlu, şunları kaydetti:
''Ama ekonomik, kendi başında ayakta duracak şekilde ve ekonomik sistem, kendi doğal rasyonalitesi içinde işleyecek şekle getirmek lazım. Su meselesi etrafında açık yüreklilikle konuştuk, biz suyu getirirken herhangi bir beklenti içinde değiliz. 1.3 milyar dolarlık su için yatırım yapıyoruz, bu Türkiye'nin kudretini gösterir. Buradan beklediğimiz en önemli şey barışa katkı yapacak şekilde suyun stratejik değer olarak Kıbrıs'a gelmesi. Su, Kıbrıs'a geldikten sonra 'water management' dediğimiz suyun idaresi konusunda en profesyonelce bir modelin geliştirilmesi ve önümüzdeki dönemlerde bir daha Kıbrıs'ı suya muhtaç bırakmayacak şekilde tedbirlerin alınmasını sağlayacak bir ekonomik rasyonalite gerekli.''
Davutoğlu, Orman ve Su Bakanı Veysel Eroğlu'nun, KKTC ekibiyle bir araya gelerek en uygun model etrafında konuşacaklarını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu modelin profesyonelce olması, bu konularda uzmanlaşmış şirketler üzerinden yürütülmesi, fakat bir taraftanda da merkezi yönetime bu yolla ciddi bir vergi kaynağının aktarılması, belediyelerin bütün alt yapılarının bu yolla o şirketler tarafından düzenlenmesi, kanalizasyon, atık su sistemi dahil olmak üzere bütün altyapının yenilenmesi ve belediyelere de bir hisse ile kaynak aktarılması da dahil olmak üzere bir model üzerinde çalıştık, çalışıyoruz. Bunu paylaşacağız karşılıklı olarak bunlar görüşülecek. Herkesi memnun eden bir çözüm bulunacak. Bu bir örnek. Bir kaynağın kullanımı itibarıyla, toplumsal doku itibarıyla da bu yeni Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, fikir özgürlüğü, her türlü özgürlükler yaşanmakla birlikte, bunu teminat altına almakla birlikte tabi beklediğimiz, arzu ettiğimiz, ortak değerler bilinç etrafından Kıbrıs Türk kimliğinin güçlendirilmesi, herkesin bu kimlik etrafında birlikte hareket edebilmesidir."
IŞİD ile ilgili Türkiye’nin tutumu
Başbakan Davutoğlu, bir gazetecinin İngilizce yönelttiği, “Türkiye Kıbrıs meselesinde federal mi yoksa konfederal bir çözümden mi yana” şeklindeki soruya İngilizce yanıt verdi. Davutoğlu, İngilizce yanıtının çevirisine “Burada bir çerçeve belgesi içerisinde, Türkiye. Yeni tanımlamalar yerine burada bu metne referans ortaya koymak gerekiyor. Kısa bir şekilde, doğrudan açıklanmış ve kapsamlı bir şekilde açıklanmış bir metin. Bütün taraflarla müzakere edilmiş bir metin. Bizim tutumuz bu metinle ilgili” ifadesini kullandı.
Aynı gazetecinin, IŞİD ile ilgili Türkiye’nin tutumuna ilişkin sorusu üzerine, Davutoğlu, İngilizce yanıtının çevirisine göre de şunları kaydetti:
“Bütün mezhepsel ve radikal politikalara karşı hangisi olursa olsun, kökeni ne olursa olsun, bölgeye tehdit oluşturan tüm unsurlara karşı, bizler kapsayıcı yaklaşımla çözüm aranması gerektiğine inanmaktayız. Geleceğe bu şekilde bakmaktayız. Kapsayıcı politikalar gerekmektedir. Türkiye’nin özellikle politikasını soracak olursanız, siz şayet hükümet toplantımıza bakacak olursanız, bizim pozisyonumuz çok çok açık. Biz hükümet olarak burada radikal gruplara karşı olduğumuzu ifade ettik. İstikrarı engelleyebilecek ve refahı engelleyebilecek bütün bu radikal güçlere karşıyız.”
"Müzakereler bir bütündür"
Davutoğlu, “Birleşmiş Milletler’e duyduğunuz güveni ifade ettiniz. Dün Cumhurbaşkanı Eroğlu, siyasi parti başkanları ile bir toplantı gerçekleştirdi. Orada da parti başkanları şu ifadeleri kullandı, genel anlamda; Birleşmiş Milletler (BM), Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin vatandaşlık ve toprak konularındaki taleplerine sessiz kaldığını ifade etti" diyen bir başka gazetecinin "BM neden vatandaşlıkla, nüfus konusunda sessiz kalıyor? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
"Bütün müzakereler bir bütündür. Nihayetinde yakınlaşma kağıtlarında zikrettiğiniz hususların çoğu var. O yakınlaşma kağıtları üzerinde inşa edilecek modelde, tabii yürüyen müzakerelerin geldiği aşamasında ancak toprak konuşulur. Başından beri yöntem olarak benimsedik. 2004’te böyle olmuştu, şimdi de böyle. Önce devletin yapısı, çatısı, çerçevesi ve bu devlet içinde tarafların paylaşacağı roller konumlar, güçler netleşecek, devlet mekanizması netleşecek, sonra bu aşamaya geleceğiz. Vatandaşlık konusunda ise kimse KKTC'ye dönük olarak tek taraflı empoze fikri, tabiri caizse dayatamaz. Burada ise belli dönem ki bu konularda, spesifik konularda alınmış kararlar var, KKTC'de yaşamış, burada en az 5 yıl yaşamış, hukuki çerçevede oturmuş durumda bu iki çerçeve içinde vatandaşlık hakkı kazanmış olanlara vatandaşlık verilmesi, herhangi bir şekilde çözüm sürecine de engel gibi görülmemeli. Aksine Kıbrıs, insan kaynağının hukuki çerçevede zenginleşmesi olarak değerlendirilmeli.”
Polonyalı olduğunu söyleyen bir gazetecinin, "Batı medyasında bazı haberler söz konusu; genç Türklerin, IŞİD’e katıldığına yönelik. Türkiye tarafından bu noktada yapılması planlanan hazırlıklar söz konusu mu? Yine Batı ülkelerindenSuriye’ye gidenler olduğu da haberlerde duyulmakta” sorusu üzerine Davutoğlu, İngilizce olarak, Türkiye ile Polonya arasında 600 yıllık bir dostluk bağı bulunduğunu ifade etti.
Davutoğlu, Türkçeye çevirisi yapılan yanıtında, "Maalesef uluslararası medyada bazı hatalı, yanlış haberler söz konusu, Suriye’deki taraflarla ilgili olarak" ifadesini kullandı.
“Sınırımız, insani durumdan dolayı açık“
Türkiye'nin, Suriye’deki durumla ilgili en başından bu yana insani durumdan dolayı sınırının mültecilere açık olacağını ifade ettiğini anımsatan Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Tarihi anlamda kardeşlerimiz olduğunu ifade ettik. Siz de biliyorsunuz ki, yaklaşık 1,2 milyon Suriyeli mülteci söz konusu, Türkiye’de. Biz bu noktada, şu noktaya kadar 4 milyar dolar harcadık, elbette ki harcamalarımız devam ediyor. Bu noktada bizim sınırımız, insani durumdan dolayı açık. Bu noktada maalesef uluslararası toplum, Türkiye’yi yeteri kadar insani adımlar atılmamasıyla ilgili olarak da suçlamakta. Şayet biz bu süreçte sınırı kapalı tutsaydık, bu kişilerin büyük kısmı ölmüş olabilirdi ve çok çok daha büyük trajedi söz konusu olabilirdi. Yabancı savaşçılar açısından da Türkiye bunu engellemek için her şeyi gerçekleştirmekte. Bazı haberlere referans yapılacak olursa bu noktada elbette ki Avrupa ülkelerinden gelenler söz konusu ve Türkiye’den katılımlara göre, bu rakamlar çok daha fazla. Biz bu noktada çok daha kapsamlı bir işbirliği istiyoruz, bütün bu ülkelerle istihbarat anlamında. Bu işbirliği açısından Türkiye olarak hazırız. Bu noktada, Türkiye ile ilgili olarak yanlış haberin, taraflı haberin yayınlandığını ifade etmem gerekiyor."
"Esed rejimi radikalleşmeye yol açmıştır"
Suriye’deki katliamlardan Esed rejiminin sorumlu olduğuna vurgu yapan Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Esed rejimi radikalleşmeye yol açmıştır. Irak’taki mezhepsel yaklaşımlar, söz konusu olmuştur. Uluslararası toplum da bu katliamı sona ermesi açısından yeterli dayanışmayı ortaya koymadı. Bu noktada Türkiye hiçbir zaman hiçbir radikalliği tolere etmez. Elimizden gelen imkanlarla, bu radikal faaliyetlere -herhangi bir şekilde olabilir, etnik ya da mezhepsel olsun- bunlara karşıyız.”
|
|
|
|
|
|
|
FACEBOOK YORUM |
Yorumlarınızı
Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın... |
|
|
|
|
|
|
|
YORUMLAR |
Onay bekleyen yorum yok. |
|
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din,
ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük
harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu haber henüz yorumlanmamış...
|
|
|
|
|
|