Türkiye-AB Bakanlar Siyasi Diyalog Toplantısı Çırağan Sarayı'nda gerçekleştirildi. Toplantıya, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Catherine Ashton, Genişleme ve Komşuluk Politikası'ndan sorumlu AB Komiseri Stefan Füle ve diğer yetkililer katıldı.
Yaklaşık üç saat süren toplantı sonrası önce boğaz manzaralı hatıra fotoğrafı çektirildi.
Görüşme sonrası düzenlenen basın toplantısında alınan kararları açıklayan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "Üç ana konuda çok kapsamlı görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Birincisi yeni dönemde Türkiye ile AB siyasi diyalog mekanizmalarının güçlendirilmesi ve her alanı kapsayacak şekilde güçlü bir gelenek oluşturulması, önümüzdeki dönemde kapsamlı istişareler yapma kararı aldık. İkincisi, bölgesel kapsamda istişarelerde bulunduk. Ortadoğu, Batı Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, teröre karşı mücadelede enerji güvenliği gibi bütün bu alanlarda önemli görüşmeler yaptık. Bu toplantının zamanlaması önemli. Çevre ülkelerde önemli gelişmeler yaşanıyor. Üçüncüsü Türkiye'nin AB sürecinde siyasal kriterler bu bağlamda ortaya konulan hususlarla ilgili gelişmeler, özellikle Anayasa reformu, siyasal reformlar, Türkiye'nin artan demokratikleşme çabaları. Bütün bunları ele aldık. Özellikle önem verdiğimiz konu, teröre karşı mücadele konusunda yakın işbirliği içinde olma ihtiyacı. Terör sadece Türkiye'ye tehdit eden unsur değil, Avrupa'yı da tehdit eden unsurdur." diye konuştu.
STEFAN FÜLE: REFERANDUM SÜRECİ DOĞRU İSTİKAMETTE İLERLİYOR
Basın toplantısında söz alan AB'nin Genişleme ve Komşuluk Politikası'ndan sorumlu üyesi Stefan Füle, referandum konusunda Türkiye'ye destek verdiklerini açıkladı. Sürecin doğru istikamette ilerlediğini belirten Füle, "Referanduma konu olacak Anayasa değişikliği, malumunuz 12 Eylül'de halk onayına sunulacak. Elimize geçmiş her fırsatta dile getirdiğimiz gibi bugün huzurlarınızda dile getirmek istiyorum ki, anayasa paketi ve anayasa reformu doğru istikamette ilerlemektedir. Uzun zamandır belirli sıkıntılar olan bu alandaki bu çabaların AB tarafından ve üye devletler tarafından büyük bir olumlulukla karşılandığını ifade etmek istiyorum. Bu bağlamda yeniden önümüzdeki günlerde yapılacak toplantıları da büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum. Hem ana muhalefet partisinin lideri ile hem de mecliste sandalyesi bulunan diğer partilerin temsilcileri ile Başbakan arasında gerçekleştirilecek olan toplantıları büyük bir sabırsızlıkla bekliyoruz. Gerçekten de bu anayasa paketi katılımcı bir siyasi sürecin temelini oluşturabilecektir. Muhalefetin temsil edilmesi sivil toplum kuruluşlarının temsil edilmesi bu süreçte çok önemlidir." ifadelerini kullandı.
PAKET TÜRKİYE'NİN BEKLENTİLERİNİ KARŞILIYOR
Toplantının soru ve cevap bölümünde de aynı konuya temas eden Füle şöyle devam etti: "Anayasal reform paketi, AB'nin beklentilerin büyük bir çoğunluğunu karşılıyor. Doğru istikamete doğru atılmış çok olumlu bir adım. 12 Eylül'de gerçekleşecek olan referandumun hakikaten son bahardaki genişleme paketi ile olumlu sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Anayasal reform paketi meslektaşlarımın da ifade ettiği gibi büyük bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Gerçekten de tartışmanın katılımcı karakteri ile örtüşen bir süreç. Muhalefet partilerinin ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin bu sürece dahil edilmesi bizim için çok önemli."
BAĞIŞ: TARİHİMİZDE LEKE OLAN 12 EYLÜL KUTLAMA HALİNE GELECEK
Anayasa değişikliğinin referanduma sunulduğu tarihin önemine dikkat çeken Egemen Bağış ise, "12 Eylül Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi açısından tarihi bir dönemeç olacaktır. Tarih tekerrür ediyor. Bizim tarihimizde bir leke olan 12 Eylül bir kutlama haline gelecek. Çünkü Türkiye'nin AB sürecindeki en önemli adımlarından birini atacağız. AB standartlarında bir anayasaya kavuşacağız. Darbe anayasaları ile AB'ye üye olmaya çalışan başka ülkeler de oldu. Onlar da başaramadılar. Ne Yunanistan başarabildi. Ne Portekiz ne de İspanya. Ne zaman ki onlar anayasalarında gerekli değişiklikleri yaptılar ve AB standartlarında sivil toplumun bütün kesimlerini kucaklayan anayasaya kavuştular o zaman ülkelerinin AB süreci hızlandı. Türkiye'nin AB sürecinde de çok önemli bir süreç millet olarak önümüzde duruyor. İnşallah 12 Eylül 2010 tarihinde bu süreci hep birlikte gerçekleştireceğiz . Muhalefet partilerimizin bu süreçte nasıl bir rol izleyeceğine herhalde Ahtapot Pool bile karar veremez. Biz bu konuda azimliyiz çünkü millete güveniyoruz. Milletimiz daha fazla demokrasiyi daha yüksek standartları hak ediyor." şeklinde konuştu.
DAVUTOĞLU-CLİNTON TELEFON GÖRÜŞMESİ
Toplantının soru cevap bölümünde Dışişleri Bakanı Davutoğlu'na, Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton ile yaptığı telefon görüşmesinin detayları ve görüşme hakkında basında yer alan spekülasyonlar soruldu. Görüşmenin faydalı geçtiğini hatırlatan Davutoğlu, görüşmenin içeriği ile ilgili basında yer alan olumsuz yöndeki haberlerin doğru olmadığını belirtti.
Davutoğlu, "Görüşmemiz çok kapsamlı ve birçok konuyu içeren yararlı bir görüşme oldu. Sadece İran'daki gelişmeler değil, kendisinin Kafkasya ziyareti. Balkanlar'daki gelişmeleri ele aldık. İsrail'in saldırısı sonrası ortaya çıkan durumu kapsamlı şekilde ele aldık. Bütün bu konularda biz tam bir ittifak anlayışı içinde ve hepimiz sürecin içinde olarak bunları konuştuk. İran dahil olmak üzere. Türkiye'nin çabalarını takdirle karşıladığını ifade etmiştir. Şuanda bir taraftan Tahran anlaşması masadadır. Türkiye elinden geleni yapmaya devam edecektir. Sürecin içinde olma gibi bir telaşımız yok. Çünkü bizim olmadığımız hiçbir süreç olmaz." ifadelerini kullandı.
'İSRAİL'İN HATASINI KABUL ETMESİ OLUMLUDUR'
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İsrail'in iç soruşturmasının sonuçları hakkında şunları söyledi: "Biz uluslararası komisyon konusundaki ısrarımızı sürdürüyoruz. Madem ki hatalı olduklarını kabul etmişlerdir. Gereğini yapmalarını bekliyoruz. Ortada hata değil bir suç vardır. Uluslararası sularda hiçbir ülkenin hakkı olmadığı bir şekilde bir konvoya müdahale edilmiştir ve 9 sivil katledilmiştir. Bu bir hata değil, bu bir suçtur. O hatayı işleyen taraf gereği yapmalıdır. Gereğini ne olduğunu onlar gayet iyi biliyorlar. Bu hatayı kabul etmiş olmaları olumludur. Bu hatanın uluslararası düzeyde teyit edilmesi konusunda Türkiye takipçisi olacak."
|