Erdoğan: 3 Milyon Mülteciye Bakıyoruz
|
|
|
|
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası İstanbul Hukuk Kongresi'ne yaptığı konuşmada "Bizim topraklarımızda 3 milyon mülteci var. Yardım gelse de, gelmese de mültecilere bakmaya devam edeceğiz" dedi. |
|
|
|
17 Ekim 2016 Pazartesi - 12:01 |
|
|
|
|
|
|
|
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
"İlk defa düzenlenen kongrenin bir anlamda küresel bir alana dönüşerek, daha geniş bir şekilde gerçekleşmesini temenni ediyorum. Geniş katılımdan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek isterim.
Sizler 15 Temmuz darbe girişiminin ardından davetimize icabet ederek, darbecilerin kural tanımaz zihniyetine ve arkasındaki güçlere katılımınızla en güçlü mesajı verdiniz. Siz demokrasimizde ciddi bir dayanışma sağladınız, ayrıca teşekkür ediyorum.
Türkiye son yıllarda, darbe girişimlerine maruz kalmıştır. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşadığımız, ordu içindeki FETÖ'cülerin darbe girişimidir. Daha önce de yargı içindeki FETÖ'cülerin darbe girişimine tanık olmuştuk. Ülkenin seçilmiş başbakanını ailesi, çalışma arkadaşları, işadamları üzerinden kuşatmaya kalktılar. Adaleti tesis etmeleri için kendilerine verilen yetkileri, imkanları, desteği siyasi bir darbe girişimi için kullananlara bizler de eyvallah etmedik. Güçlü bir karşı duruş ortaya konuldu ve hızla gereken operasyonları gerçekleştirdik. FETÖ son çare olarak silaha sarıldı. Devletin, ülkeyi koruması için namuslarına emanet edilen silahları gasp edenler darbe yapmaya kalkıştılar.
Darbeciler de milletin karşılarına dikilip, meydanı onlara bırakacaklarına ihtimal vermemişler. Silahlar, uçaklar, tanklar milletimizi korkutmaya yetmedi. Bu dünya için de önemli bir örnekti. O gece 241 şehit, 2 bin 194 gazi veren milletimiz istiklaline, istikbaline ve demokrasisine sahip çıkarak dünyaya örnek oldu. En büyük katkıyı, emniyet güçlerimizle yargı teşkilatımızda gördük.
Darbecilerin başta şahsımı, başbakanımızı ve devlet kurumlarını yok etmek ve ele geçirmek için başlattığı saldırı dalgasının karşısında milletimizi gördük. Yargı bu defa darbe karşısında en hızlı ve en etkin tepki veren kurum olarak karşımıza çıktı. Yargı, FETÖ'nün güdümünden çıkıp milletin yargısı haline dönüşmüştür. Hukuk devletinden taviz vermeden, devletten uzaklaştırıyoruz.
Attığımız her adım anayasamıza ve yasalarımıza uygundur. Batılılar 'Bunlar hukuka uygun mudur' diyor. Siz ne kadar hukuktan anlıyorsanız, biz de o kadar anlıyoruz. Bize hukuk dersi verenler önce Doğu Almanya ile Batı Almanya'nın birleştiği döneme baksınlar.
OHAL ilanı, Fransa'ya baksınlar. Basit bir terör eylemi karşısında nasıl bir tavır aldı? 3+3+6 şeklinde nasıl OHAL ilan etti. Biz basit bir terör eylemi karşısında değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılması karşısında adım attık. Bu ülkemizin refahı, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin ta kendisidir. OHAL dahil, hukuka aykırı davranışımız söz konusu değildir. Kanser hücresi gibi saran bu terör örgütünün kökünü kurutmakta kararlıyız.
Emirleri hukuktan değil, örgütten alan, vicdanını bu örgütün elebaşının vicdanına göre şekillendiren kişilerin adaleti tesis etmesi mümkün değildir. Bunların yargı faciaları nedeniyle Türkiye zorlu günler geçirdi. Milletimizin gönlünde adeta felç meydana getiren bu adalet anlayışını değiştirebilmek için bunların cezalandırılmaları şarttır. Bir daha darbe teşebbüsüne cesaret edemeyecek şekilde düzenlememiz gerekir.
Kara para aklamanın en geniş anlamdaki örneği bunlardır. Yurtdışına para kaçırma mı, burada görürsünüz. 170 ülkede eğitim faaliyeti yaptıklarını söyleyenlere baktığınızda orada başka faaliyetler de var. Bu para aklamanın oralara kadar dağıldığı bir örgüt. Teröristlerden, darbecilerden, işgalcilerden Türk milleti adına hesap sormakla mükellef hakim ve savcıların milletimiz kadar cesur olmasını bekliyoruz. Adalet teşkilatımız ve mensupları milletimize yeterli itimatı sağlayamazsa, geleceğimize güvenle bakamayız.
Bizim terörizme karşı hassasiyetimiz herkesten farklıdır. Buradaki dostlarımız arasında devamlı terörle mücadele eden, iç içe olan kardeşlerimiz var.
Bu coğrafya terörizmle iç içe. Suriye ile ilgili yaşadıklarımız var. Bizler sürekli sabrettik. Suriye tarafından roketler atıldı, yüzlerce şehidimiz oldu. En sonunda, çok manidardır, 14 yaşındaki çocuk öyle yetiştirilmiş ki, üzerine Messi'nin formasıyla kına törenine gönderip, 56 kardeşimizi şehit ediyor. Bu defa 'Durmayacağız, ÖSO'yla Suriye'ye gireceğiz' dedik. Bizim 911 kilometre sınırımız olan Suriye'ye sınır olmayanların girmesi hak. Bizi roketlerle tehdit ediliyorsa girmemiz hak. Girdik. Cerablus'tan başladık, biz DEAŞ'tan Cerablus'u temizleyince halk oraya yerleşti. Ardından Rai'ye girdik, oraya da Rai halkı yerleşti. İşte bu gece itibariyle hamd olsun Dabık da temizlendi. Şimdi oranın halkı da yerleşmeye başladı. Biz Türkiye'den insan götürmüyoruz, oranın kendi insanı yerleşemeye başladı.
Biz koalisyon güçlerine, Siz Münbiç'te bana bir söz verdiniz. Sayın Başkan ile telefonda görüştük. 'PYD/YPG girmeyecek' dediler. PKK'nın uzantısı bir örgüttür. Sözünüzde durun. Buranın yüzde 95'i Araptır. Bunlar sözünü tutmayınca biz de gereğini yaptık. Bu sabah bile kendilerine bu iletildi. Hala sözünüzde durmadınız, orayı YPG ile PYD'den temizlemezseniz sizinle ortak hareket edemeyiz.
NATO'da stratejik iki ortağız, siz bizimle hareket etmeyeceksin, terör örgütüyle hareket edeceksin. Hukuk çiğneniyor, uluslararası hukuk ayaklar altına alınıyor.
Adaletin olmadığı yerde zulüm olur
Şimdi diyorlar ki 'Türkiye Musul'a girmesin'. Nasıl girmeyim? Buradan tehdit alıyoruz. Hiç ilgi alakası olmayan girmiyor. Neymiş Bağdat 'Gel' demiş. 14-15 sene önce Saddam 'gel' mi dedi, orada kan gövdeyi nasıl götürdü? Kendilerine söyledik. Genelkurmay Başkanım ABD'de. Görüşmelerini yaptı. Ne gibi adımlar atıyoruz, görüştük. Kendilerine aynısını söyledik. Türkiye'nin olmadığı bir operasyonda doğa bilecek neticelerden biz sorumlu değiliz. Biz operasyonda da, masada da olacağız. Orada kardeşlerimiz var, akrabalarımız var. Bizim burada kesinlikle duyarsız olmamız mümkün değil.
Kimse bizden Başika'dan çıkmamızı beklemesin. Biz oradayız ve DEAŞ'a karşı her türlü operasyonları yaptık. Terör örgütlerini el verişli araç olarak gören ülkeleri ikaz ediyoruz. Buradan bir kez daha tekrarlıyorum. Bumerang gibidir, eninde sonunda kendisini de vurur. Terörizme karşı uluslararası işbirliği yapılmadan bunun çözümü mümkün değildir.
Somali ortada. Somali kendine gelemiyor. Dünyanın birçok ülkesinin elçiliği yok. Bizim var. Muhteşem bir büyükelçilik külliyesi yaptık. Çünkü bizim bağlarımız farklı. ABD'nin, İngiltere'nin büyükelçiliği havaalanın içinde. O havaalanını biz yaptık, bir Türk girişimcisi işletiyor.
DEAŞ bahane edilerek Suriye ve Irak büyük bir yıkıma uğratılıyor. Biz Cerasblus operasyonunu başlattığımızda görüldü ki, Suriye'nin, Irak'ın yıkılmasını gerekmiyormuş. İstenirse DEAŞ'ın etkisiz hale getirilebileceğini biliyoruz. Bu ülkeler dostça el ele vermezsek, kendi basit imkanlarımızla, önlemlerle sınır ötesi operasyonlar işte Cerasblus, işte Rai olabiliyor.
Biz Sünni-Şii çatışmasına evet diyemeyiz. Irak Ordusu Şia'dan oluşuyor. Bunlar Musul'a geldikleri zaman Sünnilerle vuruşacaklar. Kusura bakmasınlar biz yeni mezhep çatışmalarına evet diyemeyiz. YPG/PYD DEAŞ bahanesiyle silahlandırılıyor, şımartılıyor. YPG'ye verilen silahlar DEAŞ'a gidiyor, çok büyük bir kısmı da bize karşı kullanılıyor. Bu konuda yaptığımız itirazlar, yalan söylenerek dikkate alınıyor. Bu tür örgütler Avrupa'da serbestçe yaşayabiliyor.
Bizim topraklarımızda 3 milyon mülteci var. Avrupa Birliği temmuz ayına kadar 3 milyar avro destek vereceklerdi. Bunca süre geçti, verdikleri söz yerine gelmedi. Bizim harcamımız faturalı olarak 13 milyar doları buldu. Biz oralardan gelecek yardımı falan beklemiyoruz. BM'den şu ana kadar gelen destek 550 milyon dolar. Biz gelse de, gelmese de mültecilere bakmaya devam edeceğiz. Bütün bunlarla birlikte Avrupa birkaç yüz mülteciye bile tahammül edemiyor. Zengin, müreffeh ülkeler sınırlarını dikenli telle çevirmeye çalışıyor. Kendi ülkelerinizde ve uluslararası platformlarda bu gerçekleri dile getirmenizdir.
Hukuk düzeni, devlet, toplum ve birey hayatında dengeyi sağlayan en eski ve en önemli araçtır. O nedenle adalet önemli yer tutar. Adalet ile zulüm arasındaki o ince çizgi, adaletin tesisini fevkalade zorlaştıran bir durumdur. Biz 2002 yılı kasım ayında ülkeyi yönetme sorumluluğu üstlendiğimizde eğitim, sağlık, adalet ve emniyet konularını öncelik belirledik. Fiziki altyapının güçlendirilmesine, UYAP'ın kurulmasına kadar Cumhuriyet tarihinin en büyük reformlarını gerçekleştirdik. Yıllardır milletimize taahhüdümüz olan somut ilerleme sağlanamayan yeni anayasa konusunun da en kısa sürede çözüme kavuşturulmasını diliyorum."
|
|
|
|
|
|
|
FACEBOOK YORUM |
Yorumlarınızı
Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın... |
|
|
|
|
|
|
|
YORUMLAR |
Onay bekleyen yorum yok. |
|
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din,
ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük
harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu haber henüz yorumlanmamış...
|
|
|
|
|
|
|
|
DİĞER HABERLER |
|
|
|
|
|
|
|