Başbakan Erdoğan, Hakkari'de 6 asker ve 2 korucunun şehit olmasını değerlendirdi.
Bir televizyon programında konuşan Başbakan, Meclis'te kapalı oturum taleplerine karşı çıktı: "Kapalı oturum çok yaptık, artık icraat zamanı"
Başbakan bugünkü yazılı açıklamasında kullandığı 'düşman ülke' ifadesine de açıklık getirdi: "Bazı komşu ülkeleri ve bazı batılı ülkeleri kastettim"
"Kapalı oturum çok yaptık, artık icraat zamanı. Silahı bırakana kadar mücadeleyi sürdüreğceğiz, yoksa mümkün değil" diyen Erdoğan, bugünkü ‘düşman ülkeler’ açıklaması için de şunları söyledi:
"Özellikle ülke adı vermek şu anda bizim için sıkıntı olabilir. Bunların hangi kaynaklardan beslendiği, hangi ülkeerce desteklendiği belli. Komşu ülkelerde de var batıda bunlara destek veren ülkeler de var.
Ayrıca medya destekleri de var. Gidip bunların elebaşlarıyla konuşmayı gazetecilik başarısı sanıyorlar, kitaplar yazıp faydalı olduklarını sanıyorlar. Malesef insanımızın moral değerini alt üst ediyorlar."
Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
‘Kürt sorununu çözeriz’ diyen ana muhalefetin çözüm olarak bir şey getirdiğini gördünüz mü? Ama bir kısım medya ‘bak ana muhalefet çözüm için yola çıktı” dedi. Atılan bir adım yok. Bölücü örgütün uzantısı da “Eller tetiklerden çekilsin” diye açıklama yapıyor. Sayın Zana’ya da söyledim. Güvenlik güçleri silah bırakamaz. Silah onun enstrümanıdır. Sizin yapmanız gereken çağrı ‘örgütün silah bırakmasıdır’ dedim. Parlamentoda hala ‘PKK bölücü terör örgütüdür’ açıklaması yapamadılar. Belediyelerin çoğunda örgütün belirlediği kişiler yönetiyor...
Şemdinli'de 23 Temmuz’da başlayan süreçte ifade ettiğimiz medya adeta psikolojik harekatı başlattı. Çirkin bir harekat. TSK’da başkan ve diğer arkadaşların karada ve havada mücadeleleri sürüyor. Bu mücadele Türkiye’de ilk defa polisle içiçe devam ediyor ve biz bunu başardığımız için iftihar ediyoruz. İstihbarat bilgileri üzerinden şemdinli’de son tablo 2 şehit var fakat 115 terörist etkisiz hale getirildi.
"AHMET TÜRK DE DAĞITMIŞ DURUMDA"
Ben Ahmet Türk'ü akıl sahibi olarak görüyordum ama o da dağıtmış durumda. Onun da arkasında da bir şeyler var, kim bilir ne tehditler alıyor. Kendisinin olgunluğu var diye düşünüyordum ama o da kalmamış. Tehditler karşısında kalkıyor ve AK Parti’ye oy verenleri vatan haini olarak ilan ediyor. 21 milyon insan oy vermiş yahu, sana kaç kişi oy veriyor.
“’YARALILARI ÖLDÜRÜN’ DİYORLAR”
Elimizde terör örgütünün Şemdinli’deki telsiz konuşmaları var. ‘Yaralı olanları öldürün, taşımayın’ diyor. Bu, örgüt içindeki kendi insanını bile rahatlıkla öldürebilecek, insanlıktan nasibini almamış bir zihniyetin temsilcisidir.
Açık ve net söylüyorum. Orada kontrolümüz dışında bir yer yok. Güvenlik güçleri istediği anda, istediği yere, istediği müdahaleyi yapıyor. Tersini iddia edenler psikolojik harekatın temsilcileri. Dışarıdan bu bu gazeteleri okuyanlar ‘Şemdinli’de devlet yok mu?’ der. Böyle bir yaklaşımı ortadan kaldırmak için parti teşkilatım bile Şemdinli, Yüksekova, Çukurca’da...
"MALİKİ 'GÜCÜM YETMİYOR' DEDİ"
(‘Şemdinli, dikkatleri Kuzey Irak ve Suriye’deki gelişmelerden başka noktaya çekme harekatı mı?)
Bu da var ama bunun dışında olanlar da var. Asıl sıkıntı Irak, Kandil yani o bölgeden nüfus etme gayretleri. Son olayda 200 kadar sızma gayreti oldu ve tespit edilerek mücadele yapıldı. Amanos’larda da var. Suriye tarafından Esed’in desteklediği PKK unsurları sızma gayreti içerisinde. Baas’ı Türkiye’de destekleyen parti CHP. Beşar’ın yanında yer alan parti CHP. Şu anda bölücü terör örgütünün Suriye’de yapılanmasına destek veren Esed ve oradan sızmalar oluyor. Esed bizlerle iyi niyet içierisinde olduğu dönemlerde o unsurlardan kurtulma gayreti içindeydi ama bizle arası bozulunca...
Ben dışişleri bakanımı Kuzey Irak’a boşuna göndermedim. Kararlı şekilde ifade edeceksiniz dedim. Bu iş tehdit unsuru olarak devam edecek olursa, dostluk ortadan kalkar. Dostlukla gideceksek bu terör örtgütüne yaşama hakkı vermememiz lazım.
Irak Başbakanı ‘sınır ihlali’ dedi ve nota verdi. Biz hemen ertesi günü Kandil’e 3 operasyan yaptık, yaparız da ve asla duramayız. Oradan tehdit geldiği sürece gider operasyonu yapar, döneriz. Bunu bilmesi lazım. Bunları Maliki ile açık net konuştuk. ‘Benim gücüm yetmiyor, söyleyecek hiçbir şeyim yok’ diyen de kendisidir.
Suriye içinde aynı model uygulanmayacağı ne malum. Sınırda 3 tugay tatbikat yapıyor. Her an istim üzerinde olması gereken TSK var. O an geldiğinde...
IRAK'IN VERDİĞİ NOTA
(Ahmet Davutoğlu’nun Kerkük ziyaret nedeniyle Maliki hükümetinin verdiği nota)
Güya nota veriyor. Ne oldu sonra. Sen notayı verirsen Türkiye’de sana nota verir. Bir taraftan siyaseti geliştirmek istiyor, bir taraftan da siyaset acemisi olarak benim maslahatgüzarıma nota veriyor. Sıkıntı burada.
“ESED’İN SON ZAMANLARI”
(Esed’in son zamanlarına geldiğini söyleyebilir miyiz?)
Görüntü o. Türkiye için İstanbul neyse Suriye için de Halep odur. Ülkenin ticaret merkezidir. Burada şu anda Esed yönetimi yığılma gayreti içerisinde fakat muhalif güçler kırsaldan ciddi kuşatma altında tutuyorlar ve finali oynuyorlar. Her geçen gün Esed’in sonu yaklaşıyor... Gün vermek mümkün değil tabi...
PKK'NIN HALKTAN ALDIĞI DESTEK!
(Ülkenin doğusunda Kürt halkının PKK’ya yönelik bir desteğinin olduğu da bir gerçek. Örgütü ayakta tutan da bu destektir. Bu destek nasıl kesilir?)
Bunu hep birlikte yapacağız. Sadece hükümetten beklersek ciddi yanlış olur. Onun için bu işe medyayla başladım. Samimiyetimle döylüyorum; PKK korkusu onun uzantısı partiye oy vermeye itiyor.
Ramazan boyunca 6 bakanım ve vekillerim bölgede; kadın kollarım da çalışıyor. Bütün bölgeyi tarıyorlar. Bu ay düşkünlere, gariplere ulaşma ayıdır. Türkiye genelinde 350 bin koliyi dağıttık...
Bunlarla beraber vekil arkadaşlarımız faal şekilde evlere gidiyorlar. Aldığım haberler iyi. Bunu yoğunlaştırarak devam ettireceğiz. Bu iletişimin kapsamlı olarak yürümesi lazım. Arkadaşlara ‘Hakkari'ye gidilecek’ dedim ve orada da aynı şekilde dolaşılacak. Bu manada medya da hükümetle beraber hareket etmeli...
TRT Şeş’i neden kurduk, üniversitelerde Kürtçe bölümleri açtık, artık 'asimilasyon var' denirse yalan olur. İlk göreve geldiğmizde, ‘OHAL’i kadırın başka bir şey istemiyoruz’ dediler. Kaldırdık, nefes aldılar ama bu unutuldu ve yeni yeni şeyler istiyorlar.
'ERGENEKON' VE FIRAT'IN ÖTESİ
(Ergenekon Fırat’ın ötesine geçecek mi?)
10 sene önce ‘Ergenekon’ ve Balyoz davaları düşünülebiliir miydi? 12 Eylül yargılanacak, böyle bir şey düşünülebilir miydi? 28 Şubat aynı şekilde. Şu anda yapılıyor ve devam ediyor. Fırat’ın içinde de dışında da ne varsa yargı süreci içerisinde hepsi açığa çıkıyor. Kurulan komisyon gündemde olmayanları gündeme taşıdı. Bizim dönemimizde fail-i meçhul denilen olay kalmamıştır. Ama yargı adına konuşamam...
OBAMA’NIN BEYZBOL SOPASI
(Suriye'yle ilgili yapılan telefon görüşmesinde ABD Başkanı Obama’nın elindeki beyzbol sopası)
Sayın Obama’nın konuşma esnasında ne pozisyonda olduğunu bilemem. O fotoğrafın ne denli doğru olduğunu da bilemem. Karşılıklı görüşmelerimizde gayet saygılı olan bir arkadaşım, dostumdur. Medyadaki yorumlara, komik şeylere itibar etmiyorum. Tanıdığım Obama, benim karşımda ciddi ve saygılıdır...
VEKİL OĞLUNUN POLİS TEŞHİSİ
(Hatay’da AK Parti milletvekilinin oğlunun polis teşhisi)
Bu olayın iki boyutu var. Birincisi, benim gençlik kolları başkanımın oradaki kantinde çalışması yanlıştır. Çalışmaması gerekirdi. İkincisi, vekil oğlunun oraya gitmesi, orada bir tartaklanma olayını yaşanması söz konusu maalesef.
Polislerin, vekil oğlunun karşısına bu şekilde çıkarılmaları yanlış bir olay. Bir tespit gerekecekse şikayetçinin onları görmesi, ancak onların görmemesi gerekir. Burada ilginç bir düzenleme yapılıyor.
Bu tezgahın içerisinde maalesef CHP vekili var ve içeriden servis yapanlar var. Oradaki emniyet müdürü durumu iyi yönetememiş. Tablo üzüntü vericidir ve içişleri ile adalet bakanlarıma gerekli talimatları verdim. Çalışmalar yapılıyor ve gerekli karar verilecek.
KÖŞK'TEN GELEN AÇIKLAMA VE CUMHURBAŞKANLIĞI
(Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Köşk’ün basın başmüşavirinin açıklamaları)
Seçimlere henüz 2 yılı aşkın bir zaman var. Bizim Türkiye için yapmamız gerekenler var... Bu olayın gündeme gelmesi bizi üzmüştür. Bizim cumhurabaşkanımızla aramızdaki mesafeyi açmaya kimsenin hakkı ve cüreti olamaz. Basın başdanışmanının açıklamasını ve kimi köşe yazılarını kastediyorum.
Bu süreç, Meclis’teki düzenlemeye dayanıyor. CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne götürüldü ve karar verildi. Bunun üzerine vekil ve bakan arkadaşlarımız hukuki zemin üzerinde görüş beyan ettiler. Ama daha sonra basın müşaviri arkadaşın böyle bir şeye girmesi... Bu ne hakkıdır ne de haddinedir. Memurdur ve bu konulara giremez...
Bizim cumhurbaşkanımızla sergilediğimiz tablo, Türkiye demokrasisinde daha önce görülmemiştir. Kardeşlik hukukunun ötesinde, ki bunu fiili olarak da bunu ispat etmişizdir, kimse bunun yeniden ispatını istemesin. Biz bu konuyla yatıp kalkmıyoruz. Hedeflerimiz var ve onların peşindeyiz. Aramızdaki hukuku bozmayı kimse başaramaz, buradan kimseye ekmek çıkmaz.
'İŞKENCECİ POLİSE' ATAMA
(Polis müdürü Sedat Selim Ay hakkındaki işkence iddiaları )
Bu arkadaşla ilgili yapılan spekülasyonlar üzerine içişleri bakanlığından bütün dosyalar ve AİHM kararları önüme geldi. Bu arkadaş suçlu olarak görünmüyor, hakkında mahkumiyet kararı yok.
Bu yargısız infazdır. Yargıya gitmiş ve verilen kararlar ortada. Hüküm, delileriyle ortaya konulmadıktan sonra bir insana suçlusun diyemezsiniz. Aradan 14 yıl geçmiş, bu sürede yazı yazmayablar; hele hele Diyarbakır gibi bir ilde görev yapan bu arkadaşımızla ilgili yazmayanlar, İstanbul’a gelince niye rahatsız oldular bunu sormak lazım. Aradan 14 yıl geçiyor ve şimdi ortaya çıkıyor. Dosyaya baktım; ne hüküm var ne de AİHM aleyhinde karar vermiş.
Asıl işkence burada başlıyor. Bazı medya grupları, bazı köşe yazarları yazdı diye terörle mücadele etmiş bir arkadaşımızı onlara yedirmeyiz.
(Gerçekten işkenceci olduğuna inanırsanız...) Olur mu ya, orada değil meslekte tutmayız.
Çok ilginçtir, ismi geçen bayan terör örgütünün bir mensubu. Ve kendisi pişmanlıktan istifade ediyor... Sonra işkenceyle ortaya çıkyor. Ciddi tezgahlar var burada. Terör örgütü mensubu olan biri ve teröriste karşı benim polis müdürümü yemeye kalkıyorlar. Kusura bakmasınlar yedirmeyiz....
BAŞÖRTÜLÜ BELEDİYE BAŞKANI
(Yerel seçimler başörtülü kadın aday olur mu?)
Bizim şu anda belediye meclislerinde bu tür arkadaşlarımız var. O günün şartları içerisinde müracaat eden arkadaşların değerlerini ele alır ve ona göre sonuca varırız.
"TSK MENSUBU YURT DIŞINA KAÇMAZ"
(Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklu yargılanması)
İlker paşamızla alakalı olarak ben yapılan benzetmeleri ve yakıştırmaları asla doğru bulmuyorum. Yani bir örgüt elemanıymış, bir örgütün mensubuymuş gibi bu tür yaklaşımları kesinlikle çok çok çirkin buluyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Genelkurmay Başkanlığı makamına gelmiş bir insan için bu tür bir yakıştırmanın, bu tür bir benzetmenin doğru olmadığını ve insaf dışı olduğunu kesinlikle düşünüyorum. Daha önce de söyledim tutuklu yargılanmasını dahi, yargıda olmasına rağmen söylüyorum; doğru bulmuyorum, tutuksuz yargılanmasından yana olduğumu da daha başta söyledim.
Ben bir TSK mensubunun yurt dışına kaçacağına ihtimal vermiyorum; sivillerden kaçanlar olmuştur. Hatta TSK içinde, yurt dışında görevli bazı subaylar oradan gelmişlerdir. Durum bu iken tutuksuz yagılarsınız... Tersi bir yaklaşım ülkede sıkıntıya ve gerginliğe neden olmuştur.
"DAHA GÜÇLÜ MUHTIRAYI BİZ VERDİK"
27 Nisan akşamı bir bildiri yayınlandı. Medya hep, 'muhtıra' diye nitelemiştir. Ben hiçbir zaman muhtıra diye kabul etmedim. Niye kabul etmedim? Ertesi sabah biz zaten o bildirinin gereği ne ise onun cevabını verdik. Eğer muhtıra diye niteliyorlarsa, o muhtıranın üstüne daha güçlü muhtırayı biz verdik. Yani bir sivil iktidar nasıl bu noktada davranması gerekirse, bugüne kadar hiçbir sivil iktidarın göstermediğini biz gösterdik. Çünkü, bu millet kimi iktidara getirmişse o güçlüdür ve bütün bu ülkenin, bu devletin kurumları oraya uymak zorundadır.
Ordumuz için söylenen nedir? Ordumuz Atatürkçü'dür. Öyle misiniz? Öyleyseniz, o zaman Gazi'nin şu ifadesini bir tarafa atamazsınız; 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'. En zor anda bile Gazi o Meclis'i çalıştırmış mı? O Meclis'in kararı ile hareket etmiş mi? Etmiş. Burada da Gazi Mustafa Kemal 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' demiş. Öyleyse, 'Ey ordu sen de buraya tabi olacaksın' demiş.
DOLMABAHÇE GÖRÜŞMESİ
Ben Genelkurmay Başkanım'la her şeyi konuşurum. Genelkurmay Başkanı'mla her yerde konuşurum. Başbakanlık'ta konuşurum, giderim Genelkurmay'da konuşurum, İstanbul'a gelmişim Dolmabahçe'de konuşurum. Ama ben kendisiyle, o 27 Nisan ardından bir görüşmeydi, o zaman böyle bir görüşmeyi burada yaptığımızda kendisine ben şunu söyledim. 'Bakın' dedim, 'Bu aramızdaki görüşme sizde kaldığı sürece bilesin ki benimki de benimle mezara gider'. Ama sizden bir şey çıkarsa çıktığı anda ben de söylenmesi gerekeni söylerim.
Mezara kadar gidecek olanın ne olduğunun sorulması üzerine de Erdoğan, ''İki insanın kendi arasında mahremi olmaz mı? Hele hele bir Başbakan'la Genelkurmay Başkanı'nın mahremi olmaz mı?
Birilerinin, Genelkurmay Başkanı'nın eşi ile ilgili şeyler konuşulduğunu söylediğini de anımsatan Erdoğan, ''Ayıptır ya'' dedi. ''Devlet işlerinde mahrem olur mu?'' sorusu üzerine de Erdoğan, ''Olmaz olur mu?'' dedi. ''Orada bir pazarlık olup olmadığının konuşulduğunun'' ifade edilmesi üzerine de Erdoğan, ''Neyin pazarlığı olacak? Ben Başbakanım, Büyükanıt da Genelkurmay Başkanı. Neyin pazarlığını yapacağız?'' diye konuştu.
''ALEVİYİM DİYENDEN DAHA ALEVİYİM"
Aleviliği Hazreti Ali'yi sevenler olarak biliyorum. Şimdi Hazreti Ali'yi sevmekse diyorum ben, bugünkü 'Alevi'yim' diyenlere baktığım zaman hepsinden daha Aleviyim. Çünkü hiç birisi Hazreti Ali'nin yaşadığı gibi yaşamıyor. Ama ben onun gibi yaşamaya çalışıyorum. Ama onlarda öyle bir yaşam tarzı yok...
Aleviler Müslüman'dır diyen var, 'Aleviler Müslüman değildir' diyen var. Aynı zamanda bir de bunların içinde ateist olan var. Şimdi eğer biz Müslüman'sak, bir Alevi olarak Müslüman'ın ibadethanesinin tek olması lazım. Cemevine karşı olduğumu söylemiyorum. İbadethanesinin tek olması gerektiğini söylüyorum. Aksi takdirde bu ayrımcılık olur, bölücülük olur. Mesela Türkmen alevileri camiye gelirler, ama şu anda bu gündemde bağıran çağıran tipler varya bunların camiyle mamiyle zaten alakası yok. Cemeviyle de alakası olduğunu zannetmiyorum. O da ayrı konu.
OLİMPİYATLAR
Başbakan Erdoğan, olimpiyatlarda Türk ekibinin henüz madalya alamamasına ilişkin de, kendisinin de bu konu üzerinde düşündüğünü belirtti.
Erdoğan, olimpiyatlara toplamda 181 kişi ile gidilmesinin bir başarı olduğunu da ifade ederek, ikinci adım madalyalar olduğunu ifade etti.
Bu akşam hem voleybol, hem basketbol takımlarının müsabakalarının olduğunu anımsatan Erdoğan, ''İnşallah onlarla, takım halinde hiç olmazsa madalya alabilirse, o bizim için çok çok anlamlı olacak. Ama şimdi bir taraftan güreşler başlıyor.
Halterde diyebilirim ki bir yıkıma uğradık. Çünkü halterde beklentilerimiz vardı. Ama güreşte, tekvandoda, boksta alabileceğimiz madalyalarla belki bu üzüntümüzü gidermiş oluruz diye düşünüyorum'' dedi.
Bu alanda, yeni atılacak adımlara da işaret eden Erdoğan, artık bir çok branşın ilkokullara kadar indirileceğini ve ilkokullar arası, ortaokullar ve üniversiteler arası müsabakaları artıracaklarını belirtti.
Erdoğan, ''Görünen şey şu; çalışmak, çalışmak, çalışmak. Altyapı yatırımı. Bunları yapacağız'' dedi.