Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İran’a “Kullandıkları dil diplomasi dili değil, başka bir dildir. O da bana yakışmaz’ diye çıkışının perde arkası netleşiyor.
Erdoğan’ın masasındaki rapor, niye İran’ın nükleer zirvenin önce İstanbul’da yapılmasını istediği, sonra da vazgeçtiğini anlatıyor.
Hürriyet'in haberine göre, devletin tüm ilgili birimlerinin katkılarını içeren rapor, son 2 haftada Batı dünyası, Türkiye ve İran ekseninde ilginç diplomatik atak ve manevralar yaşandığını gözler önüne seriyor.
İşte Başbakan Tayyip Erdoğan’ın masasındaki raporun çarpıcı bölümleri:
İran’daki siyasi gelişmelere bakıldığında, karşımızda iki İran var. Dini lider, Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’ndan, gerek nükleer zirvenin yeri, gerekse de Malatya’daki füze radarıyla ilgili olumsuz bir açıklama yok. Olumsuz açıklamalar, Türkiye ile ilişkilerin artmasını istemeyen, İran devlet zirvesini zor durumda bırakmayı hedefleyen kesimlerden geliyor. İran önce iç dengesini kurmalı.
Tarafların yeniden biraraya gelmesiyle ilgili görüşmeler sürerken, aslında P5+1 (BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ve Almanya) içinde de İstanbul’a sıcak bakmayanlar oldu. Bunlar daha çok Fransa (Soykırım iddiaları nedeniyle yaşananları bahane ediyor) ve Rusya (Suriye ve füze kalkanı radarı nedeniyle) idi. “İstanbul’u ABD istemiyor” diye söylenti yaydılar. İran, bunun tüm P5+1’in görüşü olduğundan hareket ederek Batı’ya karşı İstanbul çıkışını yaptı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suriye Halkının Dostları Grubu Konferansı için geldiğinde, nükleer görüşmelerin neden İstanbul’da yapılacağını şu 3 maddeyle açıkladı:
CLİNTON NEDEN ‘İSTANBUL’ DEDİ
1- Rusya’ya karşı P5+1 içinde asıl patronun ABD olduğunu göstermek için, 2- “İstanbul’u ABD istemiyor” söylentisini ortadan kaldırmak için, 3- İran’a, “Tamam Batı dünyası senin istediğin yerde hemen görüşmeye hazır. Samimiysen İstanbul’a gel” mesajını vermek için.
P5+1 adına görüşmeleri yapacak olan AB’nin Dışpolitika Temsilcisi Catherine Ashton, Bağdat’ın mümkün olamayacağını söyledi. İran’da Türkiye karşıtı kesimin Bağdat’ın yanısıra Şam ve Beyrut’u da düşünmesi ise Suriye politikası nedeniyle Batı ve Türkiye’ye karşı şov niteliğinde.