Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, isim vermeden CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'un sözlerini eleştirdi. ''Bakıyorsunuz, sıfatı Anayasa hukukçusu olan bir kişi çıkıyor; garip garip şeyler ediyor. Senin her yerin Anayasa hukukçusu olsa ne yazar'' diyen Erdoğan, bu tür kişilerin akademisyen ve hukukçu olamayacağını ifade etti.
Erdoğan, ''Bu tür kişiler, olsa olsa elindeki Anayasa kitapçığını ezberlemiş kişi olarak meydanda dolaşır. Siyasete girdiği anda, işte kral çıplak, meydana çıkıyor. Siyaset böyle bir şey ve şu anda meydana çıkmış vaziyette'' dedi.
''Söylenen lafların ortada olduğunu'' belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Silahlı Kuvvetlerine yönelik, işte 'kartondan bir kağıtmış', öbür taraftan 'ABD içini oymuş oymuş' diye, orduyu adeta Amerika'nın yönetimine, Amerika'nın idaresine vermiş bir havada gösterme anlayışı bir suçtur... Ve şu anda da Zonguldak böyle bir işi başlattı. Ben de buradan aynen bu suç duyurusunu ilan ediyorum. Ben de buradan özellikle TSK bizimle ilgili bir kuruluştur, dolayısıyla bu suç duyurusunu yapıyorum. Gereğinin yapılması lazım. Bu karşılıksız kalamaz. Bu karşılıksız kaldığı anda TSK ile futbol topu oynar gibi oynarlar. Bunun bedeli ödenmelidir, ödettirmelidir. Kimse burada demokratik süreçle bunu iç içe koyamaz. Hiçbir zaman, TSK'yı, biz herhangi bir ülkenin yönettiği veya içini boşalttığı gibi bir yaklaşıma prim veremeyiz. Bir karton kutuya benzetme olayına prim veremeyiz, vermemeliyiz. Buna yönelik adımların da özellikle savcılarımız tarafından atılmasının gereğini burada özellikle vurguluyorum.''
ANAMUHALEFET DARBE ŞAKŞAKÇILIĞINDAN VAZGEÇMİYOR
Konuşmasında Mısır konusunu iç siyasette malzeme olarak kullanma gayretlerinin son derece çarpık şekilde devam ettiğini ifade eden Erdoğan, ''Adeta elma ile armudu birbirine karıştıranlar var. Mısır'daki olaylardan asıl ders alması, asıl ders çıkarması gerekenler her zaman olduğu gibi almaza yatıyorlar, anlamazdan geliyorlar. On yıllardır bu ülkede statükoyu, vesayeti, elitizmi savunanlar, millete 'göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı, yüzde 60'ı aptal diyenler' aynaya eğer bakarlarsa orada kendi mübarek yüzlerini görür'' diye konuştu.
Erdoğan, milletin, ''1950, 3 Kasım 2002 seçimleri ve özellikle de 12 Eylül 2010'da statükoya, vesayetçi anlayışa, seçkinlere, kendisini tahkir edenlere en güzel cevabı, en güzel mesajı verdiğini'' belirterek, şöyle dedi:
''Bu mesajı almayanların, almamakta direnenlerin, en azından uluslararası denklemde nereye tekabül ettiklerini, hangi isimlerle yan yana anıldıklarını artık görmelerini temenni ediyoruz. Türkiye'de halkın değerlerini, halkın iradesini küçümseyenler her zaman darbe şakşakçılığı yapmışlar, vesayetçi anlayışları savunmuşlardır. İşte anamuhalefet partisinin içine düştüğü durum... Anamuhalefet partisi geçmişinden bugüne darbe şakşakçılığından vazgeçmedi, ne yazık ki bugün de vazgeçmiyor.''
CUMARTESİ ANNELERİNİ'' KABUL
Başbakan Erdoğan, geçen hafta sonu İstanbul'da, kamuoyunda ''Cumartesi Anneleri'' olarak bilinen, kaybolan çocuklarını arayan annelerden 12'sini kabul ettiğini ve dinlediğini anımsattı.
Milli birlik ve kardeşlik projesi sürecinde ''anneliğin siyaseti, ideolojisi yoktur'' lafını çok sık tekrarladığını belirten Erdoğan, ''Biz bu sürece, anneler ağlamasın diye başladık. Tamamen insani hassasiyetlerle yüreğimizi, insanlarımızın dertlerine, sorunlarına açtık. Orada 103 yaşına ulaşmış Berfo ana vardı. Bizimle hikayesini paylaştı. Kendisini dinlediğinizde, anneliğin siyaseti ve ideolojisinin olmadığını bir kez daha gördük.'' dedi.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
''Faili meçhullerin, katillerin bulunmamasının ne büyük bir acı olduğunu biliyoruz ama evladının kemiklerini dahi bulamayan, oğullarının mezarlarını bulmaya dahi razı olan acılı anneler var bu ülkede.
8 yıldır işte biz, bu analar için, bu analar adına çetelerle mücadele ediyoruz. Bu anneler için, milli birlik ve kardeşlik projesi diyoruz. Ama bunun istismar edilmesini doğru bulmuyoruz. Asıl olan bu. Her ne sebeple olursa olsun, ülkemizdeki hiç bir anne evladı için gözyaşı dökmesin, evladının yolunu kaygıyla beklemesin diye hukuksuzluğa karşı mücadele ediyoruz. Biz birilerinin yaptığı gibi acı ve kan üzerinden, şehitler üzerinden, annelerin gözyaşı üzerinden siyaset yapmıyoruz, yapılmasını da istemiyoruz. Tam tersine Türkiye bir daha bu acıları yaşamasın, gözyaşı dursun diye siyaset yapıyoruz. Mücadeleyi 8 yıldır tek başımıza yapıyoruz. Biz çetelerle mücadele ederken birileri çetelere avukatlık yaptı ve yapmaya devam ediyor. Biz demokrasi, hukukun üstünlüğü, 12 Eylül müdahalesi ile yüzleşmek için 12 Eylül'de evet derken, birileri buna hayır dedi ve hayır demeye devam ediyor. Bu dönemde işlenen cinayetlerin faillerini rekor bir sürede bulduk ve adalete teslim ettik.Bugün gizli tertipler tek tek açığa çıkartılıyorsa, Türkiye geçmişi ile cesur bir şekilde yüzleşiyorsa, bu bizim ve bu grubun eseridir.''