Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.
Bir gazetecinin, '' BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, Diyarbakır'da gelecek birkaç gün içerisinde Hükümetle görüşmelerin gerçekleşeceğini'' açıkladığını anımsatması üzerine Çelik, Hükümetin veya iktidar partisinin TBMM'de grubu bulunan bir siyasi partiyle görüşmesinin niye bu kadar olağanüstü hale getirildiğini veya algılandığını anlamakta güçlük çektiğini söyledi.
BDP'nin TBMM'de grubu bulunduğunu, hatta BDP Grup Başkan vekilinin imzası olmadan danışma kurulu önerisinin dahi oluşmadığını, bütün partilerin ortak imza attıklarını dile getiren Çelik, şöyle konuştu:
''Bu açıdan ilk defa yapılmış bir görüşme değil. Grup başkanvekilleri düzeyinde, genel başkan yardımcıları düzeyinde sürekli bütün siyasi partilerle görüşmeler yapılıyor. Sayın Demirtaş'ın yaptığı açıklama doğrudur. Aslında bu daha önce yapılması gereken bir görüşmeydi ama çeşitli sebeplerden dolayı gerçekleşmedi. Ben de bunun birkaç gün içerisinde gerçekleşeceğini ümit ediyorum.''
Çelik, ''Tophane'de bulunan bir sanat galerisinde dün akşam meydana gelen saldırıya'' ilişkin soru üzerine de hem İçişleri Bakanı ile hem de İstanbul Valisi ile görüştüğünü kaydetti.
''Mesele faili meçhul bir mesele değildir. Hem şu anda o olayın faili konumunda olan 7 kişi gözaltındadır. Bu kişiler içeri alınmıştır. İfadeleri alınmıştır, mahkemeye sevk edileceklerdir'' diyen Çelik, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu söyledi. Çelik, şunları kaydetti:
''Kim hangi yanlışı yaparsa yapsın o yaptığı yanlışın kendi yanına kar kalmaması gerekiyor. Ama mesele gerçekten anlatıldığı gibi midir, değil midir? Bunun gerçekten başka sebepleri var mıdır? Söylendiği gibi 30 kişi midir? '30 kişi' deniliyor gazetelerde fakat içeriye alınan fail konumunda emniyette sorgusu devam eden 7 kişidir. Konunun detaylarıyla ilgili olarak İstanbul valisinin bir açıklaması var, bunu mutlaka takip etmişsinizdir. Bir kez daha altını çizmek istiyorum hukuk devletinde kim neden hoşlanmazsa hoşlanmasın, kendini mahkeme, polis, adliye yerine koyarak kendine hukuk icat edemez. İnfaz yapamaz, kendini polis yerine, asker yerine, jandarma yerine, hakim ve savcı yerine koyamaz. Hukuk devletinde de böyle şeylere müsemaha edilemez. Gereği neyse polise intikal etmiş bir meseledir, bunun gereği yapılacaktır.''
Çelik, BDP ile Hükümetten hangi yetkilinin görüşeceği yönündeki soruya, ''Hükümetten bir randevu talebinde bulunulduğuna göre, bunu Hükümet takdir edecektir. Sayın Başbakan kendi de görüşmek isteyebilir. Yardımcılarından birini de görevlendirmek isteyebilir'' karşılığını verdi.
''BAHÇELİ'NİN SÖZLERİ KOMPLO TEORİSİ''
Referandumdan çıkan yüzde 58 ''evet'' sonucuyla ilgili söylenecek hiçbir şeyin sonucu değiştirmeyeceğini belirten Çelik, Bahçeli'nin sözlerini bir ''komplo teorisi'' olarak değerlendirdiklerini ifade etti.
''MHP'yi tasfiye etse etse millet tasfiye eder'' diyen Çelik, milletin sevgisini kazanmış bir siyasi partiyi kimsenin tasfiye edemeyeceğini söyledi. Çelik, ''Eğer toplumsal bir tabanınız varsa, günün birinde bir darbeci gelir, darbe yapar, partinizi kapatır ama daha sonra o kök üzerinden yeniden filizler yeşerir. Normal dönemlere geçildiği zaman o partiler yeniden kurulur'' diye konuştu.
Devlet adına, millet üzerinde siyaset yapmaya talip olan bütün siyasi hareketlerin hüsrana uğradığını ifade eden Çelik, çünkü oyu devletin değil, milletin verdiğini, bunun özellikle MHP'liler tarafından da bilinmesi gerektiğini kaydetti.
''CHP, YEDEĞİNE ALDIĞI PARTİYİ TASFİYE ETMEZ''
CHP'nin de böyle bir oyun ya da proje içerisinde olduğu kanaatini taşımadığını vurgulayan Çelik, ''CHP, MHP'nin tabanını değil ama yönetimini yedeğine almış durumdadır. Yedeğine aldığı bir partiyi de tasfiye etmesi söz konusu olmaz'' dedi.
MHP ve CHP'nin ayrıca referandum döneminde ve sonrasında, iktidar partisinin devlet imkanlarını kullanarak, kampanya yürüttüğü görüşlerini sık sık dile getirdiğini anımsatan Çelik, ''Eğer sırtınızı devlete dayayarak seçim kazanabileceğinizi düşünüyorsanız tam bir hayal görüyorsunuz demektir. Eğer bu iddia doğru olsaydı 1950'de CHP, tepetaklak iktidardan gitmezdi'' diye konuştu.
TÜRKEŞ'İN MEZARI
Çelik, bugün bir gazetede Alparslan Türkeş'in mezarının bulunduğu yerden kaldırılacağı yönünde bir haberin yer aldığını belirterek, şöyle konuştu:
''Öyle anlaşılıyor ki Sayın Bahçeli, epey bir zamandan beridir kırıp döktüğü, küstürdüğü, rahatsız ve rencide ettiği ülkücü camianın gönlünü yeniden kazanabilmek için kendisinin toparlayıcı olamayacağını anladıktan sonra merhum Türkeş'in ruhaniyetinden yararlanmaya çalışıyor. Ben bütün hükümet yetkilileriyle görüştüm, konuyla ilgili olan İçişleri Bakanımızdan tutun, Başbakan yardımcımıza, Başbakanımıza varıncaya kadar... Hiçbir yerde, hiçbir mahfilde, hiçbir toplantıda merhum Türkeş'in mezarının oradan kaldırılması, yerinin değiştirilmesi gündeme gelmemiştir.
Şimdi benim bu açıklamamdan sonra MHP yönetimi; 'Biz bunu gündeme getirmeseydik, yapacaklardı. Bakın biz söyledik, böyle bir şey yok dediler' diyecektir. Bu piyasada bu tür hamleler hiçbir zaman müşteri bulmaz.''
Bütün bunlarla yetinmeyerek, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'i de aradığını ve konuyla ilgili görüşüne başvurduğunu anlatan Çelik, Gökçek'in, mezarın yerini kendisinin verdiğini söylediğini aktardı.
Çelik, bir partinin genel başkanı bir iddiayı ortaya atıyorsa kaynaklarını çok iyi gözden geçirmesi gerektiğini vurgulayarak, ulu orta iddialar ortaya atıldığında, birilerinin de çıkıp bunu yalanlayacağını söyledi. Hüseyin Çelik, ''Hiç gündeme gelmemiş, üzerinde durulmamış, söz konusu bile olmamış bir meseleyi varmış gibi gündeme getirerek, buradan bir başka hesap yapıyorsanız, bu da o sözünü ettiğiniz bu dünyadan göçüp gitmiş, ebediyete intikal etmiş bir insana karşı bence saygı anlamına gelmez. Ne anlama geleceğini de kamuoyu takdir edecektir'' dedi.
BEKİR COŞKUN'UN İŞİNE SON VERİLMESİ
Gazeteci Bekir Coşkun'un işine son verilmesiyle ilgili iddiaların da gündemde olduğunu belirten Çelik, Coşkun'un Hürriyet gazetesi ile yollarının ayrıldığı dönemde de benzer iddiaların ortaya atıldığını hatırlattı.
Çelik, Tufan Türenç'in, bir yazısında bunu yalanladığını, Coşkun'un yayınlanmadığı belirtilen yazısının gazetede yayınlandığını ifade ettiğini kaydetti. Türenç'in, ''Kendisi profesyonel düşündü, daha iyi imkanlar veren bir başka gazeteye gitti'' şeklinde açıklamaları bulunduğunu aktaran Çelik, şöyle konuştu:
''Şimdi Sayın Bekir Coşkun'un Habertürk gazetesindeki işine son verildi. Ben bunu gazetelerde gördükten sonra bunun böyle bir yoruma tabi tutulabileceğini tahmin ettim. Sayın Fatih Altaylı ve Turgay Ciner'i aradım. Neticede Sayın Altaylı gazetenin başındaki insan, patronundan aldığı emri yerine getirmek zorundadır. Sayın Ciner, açık yüreklilikle ifade etti: 'Üzerimizde Allah var. Hükümet ve AK Parti çevresinden hiçbir Allah'ın kulunun baskısı bir tarafa, telkini bile olmamıştır'.
Ben medya ve tanıtımdan sorumlu bir insanım. Ben Turgay Ciner ile böyle bir konuyu görüştüğümü hatırlamıyorum, asla böyle bir şey de görüşmedim. Zaten çok gerekmedikçe de gazete patronlarıyla görüşmüyoruz. Neticede böyle bir şey söz konusu değilken, Sayın Coşkun herhalde kendisine bir kahramanlık payesi çıkarmak için 'İlk bertaraf edilen ben oldum. Ormanda yangın var, herkes de cayır cayır yanacak' şeklinde açıklamalar yapıyor. Bu açıklamaları da açıkçası şık bulmadığımı ifade etmek istiyorum.''
Ciner'in, bunun bir patron tasarrufu olduğunu dile getirdiğini aktaran Çelik, Turgay Ciner'in ayrıca, ''Benim inandığım basın ilkelerine göre hareket etmeyen bir kişiyi ben gazetemde çalıştırmak zorunda değilim. Sayın Bekir Coşkun ne gazeteme gelen ilk kişi olacaktır ne de son giden'' ifadesini kullandığını kaydetti.
Çelik, son MYK toplantısından sonra başkanlık sisteminin gündemlerinde bulunmadığını açıkladığını, bu net açıklamaya rağmen bazı kişilerin tatmin olmayarak, adeta noter tasdiki beklediklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlık sistemiyle ilgili ABD'de yaptığı açıklamalara ilişkin yorumlara da atıfta bulunan Çelik, ''Sayın Cumhurbaşkanı'na sorulan bir soru üzerine Sayın Cumhurbaşkanı aksine 'padişahlığa mı gidiyor şuraya mı gidiyor, buraya mı gidiyor' sorusuna cevap vermek üzere bir şey söylüyor. Bunu da çok farklı noktalara çeken meslektaşlarınız oldu maalesef. Sayın Cumhurbaşkanı'nın da söylediği budur aslında. Bizim söylediğimizden farklı değildir'' dedi.