Bugün özel bir radyoda kendisine yöneltilen soruları yanıtlayan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun verdiği cevaplarınsatır başları şöyle: "Evet çıkarsa artık kimse kamu yararı dolayısıyla mahkemeye başvuramayacak.
Bir Allah'ın kulu çıkıp da 12 Eylül'ün şu izini sildik desin. YÖK duruyor, dokunulmazlıklar duruyor. Geçici 15. maddeyi kaldırdınız ne oldu. Yargılanacaklar mı, hayır. 12 Eylül darbesini yapanlar yargılansın diye Meclis'e önerge verdik. Önerge AK Parti milletvekilleri tarafından reddedildi.
12 Eylül Anayasası'nın 85 maddesi değişti. Değişen maddelerden biri Erdoğan'a Başbakanlık yolunu açan maddeydi. Demek ki anayasalar değişebiliyor.
Geldiler önümüze bir metin koydular üç gün içinde görüşünüzü bildirin diye süre verdiler. Uzlaşma nedir? Bir masaya oturup tarafları alıp tartışırsınız. Uzlaşma budur. Görüşünüzü bildirin yoksa ben sevk ediyorum. Bu mu uzlaşma? Yanlış burada başladı. 85 madde uzlaşmayla değişti. Toplumun ağırlıklı isteğiyle anayasa geçsin istiyoruz.
Kurumlar çok iyi çalışırsa darbe niye olsun. Kim darbe girişimi yaparsa o tankın önüne ilk ben çıkacağım.
1982 anayasasına yüzde 92 ‘evet’ oyu veren kimdi, başka ülkeden bir halk mı geldi? Bugün artık kimse darbe istemiyor ve herkes anayasanın değişmesini istiyor.
‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sözü Atatürk’ün sözüdür. Milletin iradesi yetkili organlar tarafından kullanılır, TBMM yasama organı, Hükümet yürütme organı, yargı yasama organıdır. Hakim karar verirken ‘Yaz kızım, Türk milleti adına’ der, yürütme yani Sayın Başbakan milletin iradesiyle oraya gelmiştir. Asker bu denklemin içerisinde yoktur.
Dünyanın her tarafında, insanın olduğu her yerde hata olur. Yargı da hata yapmıştır. Ancak kasıtlı bir karara çok örnek verilebilir. Biz yargı eleştirilmesin demiyoruz, eleştiriden korkmamak lazım. Eleştiri yaparken onu daha iyiye doğru itmemiz lazım. Bu ülkede 20 yıl süren davalar var, bu sorunu kim çözecek, yasama organı çözecek.
Anayasa Mahkemesi’ne TBMM üye seçebilir ancak nitelikli çoğunlukla. Almanya örneğinde olduğu gibi 3’te 2’lik bir oranla seçilir.
Sayın Başbakan'ın ağzından bal damlıyor ancak doğruları söylememiz lazım. İki madde önemliydi, Sayın Baykal 'İki maddeyi çekin, uzlaşırız’ dedi. Biz ‘hayır’ kampanyası başlatmasaydık da ‘evet’ kampanyası vardı. 81 ilin tamamında ve bütün gazetelerde tam sayfa ‘evet’ reklamları var. Gazetelerin günlük sayfa fiyatı 40 bin TL, Allah aşkına nereden geliyor bu değirmenin suyu?
Biz milletin çıkarlarını korumak için Anayasa Mahkemesi’ne gittik, esnaftan yüzde 40’lık prim tahsil edilecekti ve mahkemeye gittik, iptal ettirdik.
Bize diyorlar ki ‘Bizi niye eleştiriyorsunuz, bizi övün.’ Ee, ben muhalefetim, niye seni öveyim. Biz tümüyle bu iktidarın yaptığı her şey yanlıştır şeklinde bir laf etmedik. Bizim görevimiz yanlışları dile getirmektir. Demokrasideki benim adım muhalefettir ve eleştiririm.
Anayasa Mahkemesi değişiklik paketinde bazı değişiklikler yaptı, ya yapmasaydı ne olacaktı? Örneğin her baro bir oy kullanacaktı ancak İstanbul Barosu 300 kişi Hakkari Barosu 10 kişi. Aynı oy kullanılabilir mi? Örneğin hukuk mezunu olmayanlar da Anayasa Mahkemesi üyesi seçilebilecekti, mahkeme buna engel oldu.
Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarının yargıya açılmasına karşı değiliz.
HSYK için eleştirilerimiz şöyle: AB'nin kriterleri var ve Adalet Bakanı ile müsteşarının bu kurulda yeri olmaması gerekiyor. Yapılan düzenlemede 12 Eylül anayasası aynen korunuyor, Adalet ve Bakanı ve müsteşar yerlerinde duruyor. Biz daha önce de kendi parti programımızda da yazdık, HSYK bağımsız olsun ve başkanlarını kendileri seçsin. Biz mevcut sistemden rahatsızız ancak geliştirilmesi gerekiyor.
12 Eylül anayasasından daha ağır düzenlemeler geliyor. Benim hakkımda izinsiz dinleme yapan savcıyı ben şikayet edemiyorum, Adalet Bakanlığı izin vermezse şikayetim işleme konulmuyor.
Orhan Pamuk'la son derece samimi bir görüşme yaptık, birbirimizi ikna etmek gibi bir düşüncemiz yoktu. Şu olsaydı çok mutlu olurdum, Başbakan Erdoğan'la herhangi bir kanalda veya radyoda tartışsaydık farklı olurdu. Gönlüm isterdi ki burada ikimiz beraber olalım, uygarca. Biz vatandaşa bu fırsatı vermiyoruz. Başbakan yaptığının haklı olduğuna inanıyorsa bana bunu anlatmaktan niye kaçınsın?
İlk kez bir anayasa ile toplum bölünüyor, oysa anayasaların görevi toplumu kaynaştırmaktır. Bir değişiklik yapıyorsunuz, toplum karpuz gibi ikiye bölünüyor. Anayasa değişiklikleri dünyanın her yerinde uzlaşmayla yapılır, bu uzlaşma sadece siyasi partiler arasında da olmaz. STK'lar, meslek odaları, sanatçılar, toplumun bütün katmanları buna katılır. Üniversiteler niye konuşmuyor, anayasa değişirken bu ülkede? İnsanlar korkuyorlar, bu mudur özgürlük? Eğer üniversiteler konuşmayacaksa bu anayasa ne işe yarar?
'Evet' diyenlere de, kararsız olanlara da, hiç kimseye sitemim yok. Bütün yurttaşlarımdan şunu istiyorum, özgürlüğü kaybetmenin sonradan faturası çok ağır olur. O yüzden yargı siyasallaştığı zaman bunun acısını çekeriz. 27 Mayıs'ta, 12 Mart'ta bu acılar yaşandı. Bu idamlar olmamalıydı ancak o dönem toplumun bir kısmı idamları alkışlıyordu. Kararsızlar korkanlar bence. Bizden korkmalarına gerek yok, niye 'hayır' demiyorsunuz diye bir baskımız yok. Şantaj uygulamıyoruz hükümet gibi.
Bu anayasa değişikliği çıksın, kötü niyetli bir Adalet Bakanı olayım, bu ülkenin bütün sanatçılarını bir gecede evlerinden aldırabilirim ve hatta o savcının da sırtını sıvazlarım. Değişiklik bunu getiriyor.
Başörtüsü konusunda sayın Başbakan önce anayasayı çok iyi okusun. Milletin iradesinden söz ederken TBMM'yi tek adres gösteriyor, oysa ki bu iradeyi üç güç kullanır. Güçler ayrılığı ilkesi demokrasinin özüdür. Başbakan'ın milletin kafasını bulandırmaması gerekiyor."