CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasına Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayarak başlayan Kılıçdaroğlu, Cumhuriyetin çağdaş hukuk anlamına geldiğini belirterek, çağdaş hukuk normlarına sahip çıkmanın evrensel dünyadan kopmayı önlediğini bunda da bireyin önemli olduğunu söyledi.
''Bireyin bir gün kör kurşuna hedef olup faili meçhulle yok olması da bizim asla kabul etmeyeceğimiz bir düşüncedir'' diyen Kılıçdaroğlu, ancak AK Parti iktidarının faili meçhullerin hesabının sorulması kaygısını taşımadığını ileri sürdü.
CHP milletvekillerinin faili meçhullere için verdiği araştırma önergelerinin AK Parti'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Adalet ve Kalkınma Partisi diyor ki 'Ne demek faili meçhulleri araştırmak? Faili meçhulleri araştırmak parlamentonun mu görevi? Parlamento ne demektir? Başbakan talimat verir, Adalet ve Kalkınma Partisi grubu el kaldırır. Parlamento budur' diyor. Ve kendisini halkın iradesinin yerine koyuyor. Böyle bir parlamentoyu biz kabul etmiyoruz. Bizim parlamentomuz, özgürce bireylerin el kaldırdığı bir parlamentodur.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 12 Eylül referandumu öncesinde Diyarbakır'a gerçekleştirdiği ziyarette Diyarbakırlılara, ''eski cezaevini yıkacakları ve daha modern yeni bir cezaevi yapacakları'' sözünü verdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, bunun gelişmiş ülkelerde rastlanamayacak bir vaat olduğunu söyledi. ''Şimdi bunun ikinci perdesini açıyoruz'' diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
''Sayın Başbakan orada başka ne söylemiş bakın; 'bir gece yarısı sokak ortasında ensesine kurşun sıkılarak katledilen katilleri gecenin karanlığında kaybolup bir daha ortaya çıkmayan, çıkarılmayan faili meçhullerin acısını biz çok iyi biliriz' diyor Sayın Başbakan. Sevsinler senin acımanı. Böyle şey olabilir mi? Söylediği doğru. Gecenin karanlığında eğer bir kurşuna hedef olmuş ve faili meçhule gitmişse bir yurttaşımız, o acıyı hepimiz yüreklerimizde hissetmeliyiz. Ama bu acıyı yüreklerinde samimi olarak hissedenler, Türkiye Büyük Millet Meclisinde el kaldırır ve faillerin araştırılmasını isterler.''
Başbakan Erdoğan'ın içten ve samimi konuşmadığını, kendisi için hazırlanan ve iki yanına yerleştirilen camlara yansıtılan metinleri okuduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, ''Sayın Başbakan'ın samimi düşüncesi ne biliyor musunuz? 'Biz faili meçhullerin acısını sömürmeyi çok iyi biliriz' demek istiyor aslında. 12 Eylül darbesinde mağdur olanların acısını sömürdüler şimdi de faili meçhule gidenlerin acısını sömürüyorlar. Bunların iki yüzü bu'' diye konuştu.
AK Parti'nin gerçek yüzünü halka göstermenin her yurttaşın görevi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Bu görevi inançla ve kararlılık yapacağız: Ta ki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin adaletsiz ve kalkınmasız bir parti olduğunu gösterinceye kadar'' dedi.
Bazı köşe yazarlarınca ''tuzu kurular'' veya ''evet ama yetmezciler'' olarak nitelendirildiğini ifade ettiği liberal aydınlara da seslenen Kılıçdaroğlu, ellerini vicdanlarına koyarak AK Parti'nin parlamentoda faili meçhullere yönelik tavrını sorgulamalarını istedi.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın samimi olmaktan bahsettiğini hatırlatarak, ''Sayın Başbakan siz gerçekten samimi ve dürüst müsünüz? Verdiğiniz sözün arkasında duruyor musunuz?'' sorusunu yöneltti.
Başbakan Erdoğan'ın 2 Nisan 2010 tarihinde Kızılay'ın Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada ''Kendi bir parça ekmeğini, bir lokmasını insanlar, muhtaçlarla paylaşmak için veriyorlar. O bir emanettir, namustur. O emanete el uzatarak onu gayesi dışında kullananın Anadolu değimiyle yatacak yeri yoktur'' dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, kendilerinin de aynı anlayışta olduğunu belirtti. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Şimdi buna kim sahip çıkacak? Hükümet değil mi? Siz Hükümetin Deniz Feneri davasına sahip çıktığına inanıyor musunuz? Sayın Başbakan'a sormak gerek, bu konuşmayı yapan bir Başbakan yoksulların yoksulluğu giderilsin diye alın terinden biriktirip Deniz Feneri'ne veren insanların emekleri sömürülmedi mi? Onların yatacak yeri var mı? Niçin o dosyaya sahip çıkmıyorsun? Ankara Adliyesi Sıhhiye'de, Adalet Bakanlığı da Kızılay'da araları 1 kilometre ya var ya yok. Yazışmaların en kısası 6-7 ay alıyor. Nasıl oluyor bu? İşlerine gelmiyor. Sayın Başbakan, asıl senin yatacak yerin yok. Ama o insanların alın terini sömürenlerin yatacak yeri var. Neresi? Adalet ve Kalkınma Partisi'nin koynu. AKP'nin kucağında yatıyorlar, onların koruması altında yatıyorlar. Ve işin garip tarafı, bütün bu kepazeliğin üzerine AKP'nin belediyeleri bunlara ihale veriyor. 'Siz az sömürdünüz, alın biraz daha sömürün' diyor. Bizim vergilerimizle yapıyorlar bunu. İnsanda biraz utanma, ahlak, onur, insana saygı olur. İnsanda biraz 'şu Almanya ne der bize. Rezil oluruz' diye anlayış olur. Orada mahkum olacaksın, Türkiye'de krallar gibi karşılanacaksın. İhale alacaksın. Asıl faillerden biri televizyonda 'benim arkamda başbakan var' diyecek. O başbakandan çıt çıkmayacak. Ve bu Başbakan kalkıp bu millete 'emanete ihanet etmeyin bunu yapanların yatacak yeri yoktur' diyecek. O yatacak kişiler senin kucağındadır Sayın Başbakan, dön bak bakalım."
Erdoğan'ın, son günlerde ''Samimi, dürüst, namuslu olun'', ''CHP samimi değil, kıvırıyor, çark ediyor'' gibi sözler sarf ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın çeşitli tarihlerde yaptığı açıklamalardan, Anadolu Ajansından alıntılar yaparak örnek verdi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili olarak 9 Temmuz 2007'de, ''Alternatiflerle gideriz, anayasadaki şartlara haiz adaylarla uzlaşı ararız'' açıklamasına işaret ederek, ''CHP Genel Merkezine, cumhurbaşkanı adaylarımız şunlardır, bunların içinde uzlaşı arayalım diye gelmedi. Sandıklar kapandı, bildiğini okudu. Kim samimi, kim dürüst, kim omurgalı? Eğer verdiğin sözün arkasında durmuyorsan Sayın Başbakan, sana omurgasız derler, kusura bakma'' diye konuştu. Erdoğan'ın 8 Kasım 2002'de Uşak'ta mazot fiyatlarını yüzde 50 indireceğini açıkladığını aktaran Kılıçdaroğlu, bütün çiftçilerin, ''Sayın Başbakan, başbakan olmak için bizi kandırmaya ne hakkın ne yetkin var, senin bu sözüne güvenerek oy verdik'' diyeceklerini iddia etti. Kılıçdaroğlu, çiftçilerden, kendilerine doğru söylemeyen bir başbakanı sandığa gömmelerini istedi, CHP'nin çiftçilere sahip çıkacağını söyledi.
Kılıçdaroğlu, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarıyla ilgili ABD Temsilciler Meclisinde karar alınmasının ardından Erdoğan'ın 15 Mart 2003'te ''ABD'nin bir daveti vardı, rutin davetlerdi ama bu davete Türkiye'yi temsilen bir arkadaşımız katılır'' dediğini ancak, bir süre sonra bu sözleri ''yeyip, yutarak'', ''Uluslararası bir seyahat, yaklaşık 5-6 ay önce aldığım daveti, bu vesileyle gerçekleştirmiş olacağız'' açıklamasında bulunduğunu ifade etti.
''Sayın Başbakan sana samimi, omurgalı diyebilir miyiz, sözünün arkasında duran bir başbakan kimliği verebilir miyiz?'' diye soran Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''22 Eylül 2005; 'Ofer'i tanımıyorum' diyor, aynı akşam 'Ofer ile Davos'ta bir kez görüştüm' diyor. Oysa Bilkent Otel'de mutfak kapasından Ofer'i alıp, gizli görüşme yaptın. Sayın Başbakan, sen kimin samimiyetini, ahlakını, omurgasını, dik duruşunu sorguluyorsun? Senin sorgulama hakkın da yetkin de yok; sen zaten omurgasız birisin.
3 Nisan 2009; Danimarka Başbakanı Rasmussen, NATO Genel Sekreterliğine aday oluyor, o zaman karikatür krizi çıkmış, Hz. Muhammed'in çirkin karikatürleri çiziliyor. Başbakan, adaylığı desteklemeyeceğini söylüyor. 4 Nisanda ise Rasmussen'in üyeliği için olumlu oy veriyor. Peygamber sevgisi sende bir günlük mü? Peygamberin çirkin karikatürlerini çizerler, çıkarsın milletin önünde efelenirsin, gidersin oraya kuzu kuzu oy verirsin. 'Benim maskemi indirmeyin' diyeceksiniz. Ben senin maskeni indireceğim Sayın Başbakan, hiç merak etme...
25 Ekim 2002'de; Genel Başkanımız ve Erdoğan, televizyon programında dokunulmazlıkları kaldırma sözü veriyorlar. Gazetecilerin bu konuyu sorması üzerine Erdoğan, ilk yılda bu konuyu düşünmediklerini söylüyor. Kıvırmaya başlıyor, kimse böyle kıvıramaz, çark edemez. Allah aşkına, bu kıvrıla kıvrıla ne olacak? Verdiğin sözün arkasında adam gibi dur, kaldır dokunulmazlıkları. 'Dik durun, omurgalı durun, samimi olun...' Sen kim oluyorsun bunları söylüyorsun, sen bunların hesabını ver. 20 Ekim 2009'da AKP Grupta Habur konusunda, '34 kişi sınırı geçti, bunu son derece olumlu, sevindirici bir gelişme olarak görüyorum' açıklamasında bulunuyor. 1 gün sonra bunun tersini söylüyor. Anadolu Ajansından çıktı alıyorum, okumaya gücün olur mu, okurken yüzün kızarır mı bilmem.''
Kılıçdaroğlu, 19 Ocak 2005'te Erdoğan'ın da imzasıyla gelen kanun tasarısında, GAP'ın kaldırılmasının öngörüldüğünü, Erdoğan'ın ise ''Dürüst olalım, GAP'ın kaldırıldığı yok'' dediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Bir adam çok dürüstlükten söz ederse, bilin ki orada bir soru işareti var. Bir ülkenin başbakanı, imza attığı kanun tasarısının ne anlama geldiğini bilmiyor, bu insan bu ülkeyi yönetiyor, bu ülkeyi yönettiği için sırtını doğrultamıyor. Halka yalan söylemek mi kimse ellerine su dökemez'' diye konuştu.
TCK ile ilgili yasa tasarısında zinayla ilgili hükümden AB sözcülerinin endişelerini dile getirdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın 17 Eylül 2004'te ''AB Sözcüsünün Türkiye'nin içişlerine, parlamentosuna yönelik böyle bir talebi teklifi olamaz'' dediğini belirtti. Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın 23 Eylül'de Brüksel'de ''TCK'nın içinde olmayan herhangi bir madde oraya girmeyecektir'' açıklamasında bulunduğunu ifade ederek, ''Sevsinler senin zina anlayışını. Bu mudur, burada başka, orada başka konuşursun. Kim sana ne söyledi de vazgeçtin? Bir adam kısa süre içinde, aynı ay içinde 180 derecelik bir çark yapabilir mi? Kıvırma olur da 180 derecelik kıvırmayı, bu iktidar döneminde gördüm'' dedi.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın 16 Ekim 2010'da ''73 milyonun hakkının, hukukun teminatı benim'' ifadesini kullandığını belirterek, şunları söyledi:
''O teminatsa, biz yandık. Çünkü, yarın vazgeçecek bundan. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, daha sonra 'Hiçbir şahıs bireyin güvencesi olamaz' diye bir açıklama yapmış. Sayın Başbakan'ı, onun yardımcısı düzeltmiş oluyor.
Biz ne dediysek, söylediğimizin arkasında durduk, hiçbir zaman söylemlerimizden vazgeçmedik. Sayın Başbakan unutmasın, benim adım Recep Tayyip Erdoğan değil. Arkadaşlarıma talimat verdim, 'Recep Bey'den İnciler' diye bir kitap yazacağız. Eğer sayfaları çok kalın olursa, adına 'Receplarousse' diyeceğiz. Çünkü, bir ansiklopediye sığmaz, size okuduklarım bir kısmı. Daha binlerce örnek var. Bu insan bu ülkeyi yönetiyor, işin acı yanı o. Sonra kalkıp, bu insan bize demokrasi dersi veriyor. Ağrıma giden de o. Söylediğini 24 saat geçmeden yalanlayan, omurgası olmayan, kararlı olmayan bir insan bu ülkeye başbakanlık yapabilir mi?''