Ergenekon kapsamında yapılan Oda TV soruşturmasında tutuklu bulunan gazeteci Doğan Yurdakul, eşi Güngör Yurdakul’un ölümü üzerine cenazeye katılmak için alınan 4 günlük izin kapsamında Ankara’ya getirildi.
Doğan Yurdakul’un eşi Güngör Yurdakul, uzun bir süredir devam eden kanser hastalığına yenik düşerek önceki gece hayatını kaybetti. Mart ayı başından bu yana tutuklu bulunan Doğan Yurdakul, hasta olan eşini bu süre içinde sadece bir defa açık görüşte görebildi. Aynı soruşturma kapsamında tutuklu bulunan Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Soner Yalçın’ın Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e yazdığı çağrı mektubu üzerine çifti hastanede buluşturma formülü uygulanamadı ve Güngör Yurdakul’un vefat etmesi üzerine, Doğan Yurdakul’a cezaevi yönetimi tarafından 2’si yol için olmak üzere toplam 4 gün cenaze izni verildi. Ancak geçen Mart ayında yapılan yasa değişikliğinin nasıl uygulanacağını düzenleyecek yönetmelik henüz çıkmadığı için Yurdakul’un sevkinin nasıl olacağı konusunda kriz çıktı.
Jandarma görevlileri Yurdakul’un avukatı Hüseyin Ersöz’e Yurdakul’u karayoluyla götüreceklerini ve izin süresince geceleri Ankara’da bir cezaevinde tutacaklarını bildirdi. Avukat Ersöz ise jandarma görevlilerine, müvekkilinin kalp hastalığı olduğunu, içinde bulunduğu ruhsal durumun bunu tetikleyebileceğini, bu yüzden karayolu ile sevkin tehlikeli olabileceği uyarısında bulundu. Ersöz ayrıca kanunda 2 günlük izinden söz edildiğini, geceleri cezaevinde kalmasının kanundaki 2 günlük izin hakkının ihlali anlamına geleceğini söyledi.
Ring aracıyla taziyeye
Jandarma ile Silivri Cezaevi Savcılığı arasında görüşmeler devam ederken Yurdakul’un avukatı Ersöz’ü Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Sefa Mermerci taziye mesajı iletmek için aradı. Ersöz’ün durumu aktarması üzerine Mermerci, cezaevi Savcılığı ile temasa geçerek sorunu 2.5 saat sonra çözdü.
Yurdakul, dün sabah cezaevi aracıyla havaalanına götürüldü ve uçakla Ankara’ya getirildi. Taziyeleri kabul etmesi için cezaevi ring aracıyla evine götürülen Yurdakul, eve girişte rastladığı apartman görevlisine sarılarak ağladı. Bu sırada görevlilerin Yurdakul’u çekmesi dikkat çekti. Yurdakul, gazetecilere “Tutukluların hasta yakınlarını görebilmelerini sağlayacak bir kanun çıkarsa adı Güngör Yurdakul kanunu olsun” dedi. Yurdakul’a evinde 2 jandarma subayı eşlik etti. Apartmanın önünde ise sivil giyimli jandarma ve polisler güvenlik önlemi aldı. Güngör Yurdakul’un cenazesi bugün öğle namazından sonra Kocatepe Camii’nden kaldırılacak.
İlk başsağlığı Ahmet’ten
Yurdakul’un meslektaşlarına yazdığı teşekkür mektubunda ise, eşinin ölüm haberini televizyon öğrendiği ortaya çıktı. Yurdakul’un mektubu şöyle:
“Silivri’deki hücremde dün (14 Ekim) gece yarısı saat 03.00’te göğsümün üstünde bir ağrıyla uyandım. Kalktım, elimi yüzümü yıkayıp bir dilaltı ilacı aldım. Biraz ferahladıktan sonra içeriden, ‘ortak yaşam alanımızdan’ Ahmet’in (Şık) tıkırtılarının geldiğini duydum. Ahmet genellikle geç yatar ama birkaç gündür iddianame üzerinde çalıştığı için iyice geç yatıyor. Bir an yanına gitsem mi diye düşündüm, sonra vazgeçtim. Zaten Ahmet’le Nedim (Şener) her gece bana bir şey olur mu diye diken üstünde yatıyorlar, ortalığı velveleye vermenin gereği yok deyip yattım, uyumuşum.
Sabah Nedim ilaç yazdırmak için doktora çıkmıştı. Ahmet kalktı, saat 11’de CNN Türk’te Medya Mahallesi programını açtık. Ayşenur Arslan acı haberi verdi: Ahmet hemen elini omzuma attı “Başın sağolsun” dedikten hemen sonra ‘Abi iyi misin?’ diye sordu. Dokuz gündür acı içinde bu haberi bekliyorum, kendimi oldukça hazırlamışım, ne kadar iyi olunursa o kadar iyiyim. Bunu söyleyebildim ilk taziyeyi aldığımda sevgili koğuş arkadaşıma.
O sırada televizyondan geçen alt yazı eşimin gece yarısı 02.50’de hayatını kaybettiğini bildiriyordu. Ahmet’e gece o saatte kalp ağrısıyla uyandığımı söyledim. ‘Seni duydum ama, sonra yattın. O yüzden merak etmedim’ dedi. Hapiste olan insan eşinin ölüm haberini bile yarım gün sonra alabiliyor...”
“Huzur içinde yat canım”
Yurdakul, bu acı olayın, ülkedeki tutukluluk koşullarının insanileştirilmesi konusunun bir düzelmeye yol açarsa, bunu eşinin “yiğitçe direnişinin bir ödülü” sayacağını belirttiği mektubunu “Acımızı paylaşan herkese, o her satırı içime işleyen yazıları yazan tüm meslektaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Huzur içinde yat canım sevgilim” diye bitirdi.