EUobserver'da, Almanya, İngiltere, İtalya, İsveç, Finlandiya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Litvanya, Letonya ve Estonya dışişleri bakanlarının imzasıyla yayımlanan makalede, AB'nin içinde bulunduğu ekonomik krizin komşularına sırtını dönmesini gerektirmediği vurgulandı.
''Özellikle Ortak Pazar için yeni bir ekonomik güç merkezi ve büyüyen bir bölgesel güç olarak Türkiye, ortak dış politika çabalarımıza katkı yapabilir. Biz Türkiye'nin katılım sürecinin her iki tarafa faydalı olduğuna ve ekonomik rekabet gücü, enerji güvenliği ve bölgesel istikrar gibi ortak hedeflere ulaşmada önem taşımaya devam ettiğine güçlü inancımızı koruyoruz'' denilen makalede, Türk dış politikası şu ifadelerle övüldü:
'DAVUTOĞLU KİLİT BİR ARABULUCU'
''Bu yüzyılın başlangıcından itibaren bölgesel bir güç olarak Türkiye, Batı Balkanlar, Orta ve Güney Asya ve Afrika Boynuzu'nda etkisini ve otoritesini artırdı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, sadece geçen ay İstanbul'daki konferansa büyük kişisel katkı yaptığı Afganistan konusuyla sınırlanmayacak şekilde kilit bir arabulucu olmayı sürdürdü. Türkiye'nin ev sahipliğinde ilk kez Afganistan ve komşuları barış hedefini besleyen politik ve güvenlik önlemlerini uygulama konusunda uzlaştı. Arap Baharı, bölgenin daha iyi yönde değişiminin güvence altına alınmasında AB ve Türkiye'nin birlikte çalışmasının ne kadar faydalı olduğunu tekrar gösterdi. Türkiye'nin AB dış politika tartışmalarına artan katılımını memnuniyetle karşılıyoruz. Burada basireti ve etkisiyle Türkiye, küresel belirsizlik döneminde AB'nin küresel erişimini nasıl güçlendirebileceğini gösteriyor.''
Makalede hızla büyüyen Türkiye ekonomisi de övülerek ''Dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi olan Türkiye, 2015 yılında G20 dönem başkanlığını üstlenecek. Türkiye, AB'nin 7'nci büyük ticaret ortağıdır ve bu büyüklük, AB ile yakın ekonomik bağlarla desteklenmektedir. Türkiye'nin dış ticaretinde AB'nin payı yüzde 46'dır. Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının üçte ikisinden fazlası AB'den gitmektedir. Türkiye'nin bu yılın ilk yarısında yüzde 10 civarında büyüdüğü dikkate alınırsa AB-Türkiye ekonomik ilişkilerinin derinleştirilmesinde devasa potansiyel vardır'' denildi.
Türkiye'nin iç siyasi reformlarına da destek verilen makalede ''Türkiye demokrasisini, halkını ve idaresini dönüştürdü. Ordunun sivil kontrolü sağlamlaştırıldı ve yargı reformu devam ediyor. Azınlık hakları son olarak azınlık vakıflarının el konulan mülklerinin iadesiyle kademeli olarak iyileştirildi. Şimdi Türkiye 1980'de ordunun hazırladığı mevcut anayasasını değiştirmeyi tartışarak yeni bir dönüşüm girişiminde bulunuyor'' ifadesi kullanıldı.
MÜZAKERELER YAVAŞ İLERLİYOR
Son 10 yıldır AB'nin Türkiye'nin dönüşümünün merkezinde yer aldığı belirtilen makalede, katılım müzakerelerindeki tıkanıklık eleştirildi.
Makalede ''Son dönemde katılım müzakereleri hayal kırıklığı yaratacak kadar yavaş ilerliyor fakat Türkiye AB müktesebatına uyum için reformlara devam ediyor. AB Genişleme Komiseri Stefan Füle'nin AB-Türkiye ilişkilerinde 'yenilenmiş pozitif gündem' önerisini memnuniyetle karşılıyoruz. Bu öneri, ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesinde, diyaloğun derinleştirilmesinde, Türkiye'nin iç reformlarının desteklenmesinde ve AB ve Türkiye arasında yasal seyahati kolaylaştırarak yasadışı göçle mücadelede yeni fırsatlar sunuyor'' denildi.
Katılım müzakerelerinin doğası gereği Türkiye'nin AB standartlarını karşılamasını gerektirdiği belirtilen makalede, AB Komisyonu'nun son ilerleme raporunda basın özgürlüğü ve azınlık haklarıyla ilgili endişelere yer verdiği hatırlatıldı.
Makalede yeni anayasanın Türkiye'nin dönüşümünün daha da ilerletilmesi için önemli bir fırsat teşkil ettiği vurgulanarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tüm vatandaşların 'benim' diyebileceği bir anayasa taahhüdünde bulunması memnuniyetle karşılandı.
Türkiye'nin Kıbrıs sorununun çözümünü desteklemesi ve limanlarını Rum kesimi gemilerine açması gerektiği savunulan makalede, Kıbrıs sorununun çözülmesinin havayolu güvenliğinden AB-NATO işbirliğinin ilerletilmesine kadar boyutlarını aşan faydalar sağlayacağına dikkat çekildi.
Ortak makalede ''Türkiye'nin katılım süreci her iki taraf için hayati derecede stratejik ve ekonomik önem taşımaktadır. Türkiye'nin AB hedefine ulaşmak için reformları sürdürme taahhüdünü memnuniyetle karşılıyoruz ve tam desteğimizi veriyoruz. AB ve Türkiye birlikte, mevcut küresel ekonomik ve siyasi fırtınalarda daha güvenli şekilde yol alabilecektir'' ifadesi kullanıldı.