24 yıl önce Malatya'da evlendikten sonra Mersin'e yerleşen Zeynep Yavuz ve Yaşar Ok çiftinin 1 yıl sonra Hasan adını verdikleri erkek bebekleri oldu. 1993 yılında ise Cansel adını verdikleri bir kızları daha olan çiftin evlilikleri, 2 yıl sonra Mustafa Sergen adını verdikleri üçüncü bebekleriyle taçlandı. Ancak çiftin kızları 5 yaşındayken yaşadığı sağlık sorunları ailenin mutluluğuna gölge düşürdü.
Birçok hastaneye gitmelerine rağmen kurtarılamayan kızlarının acısına dayanamayan anne, psikolojik tedavi görmeye başladı. Bu süreçte evliliklerini bitirme kararı alan çift, 1999 yılında yollarını ayırarak kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalıştı. Kısa bir süre sonra toparlanan acılı anne, kızının rahatsız olduğu dönemlerde kendisini yalnız hissettiğine inanarak, hasta bakıcılığı konusunda kendini yetiştirmeye başladı. 6 ay gibi kısa bir süre sonra hasta bakıcılığına başlayan kadın, hayatın zorluklarına tek başına göğüs germeye devam etti.
Yaşar Ok ise ailesiyle birlikte yaşamaya başladı. Fakat 2007 yılında boğazında oluşan şişlikten şüphelenerek başvurduğu hastanede kanser olduğunu öğrenen Ok, 2008 yılında ilk kez ameliyat masasına yatarak, boğazındaki kitleyi aldırdı. Yaklaşık 1 yıl süreyle kanserden kurtulduğunu düşünmesine rağmen, yeniden kitlenin oluşması üzerine yattığı hastanede, gırtlağını aldırmak zorunda kaldı.
2010 yılının ilk haftasında kontroller için gittiği hastanede kanserin akciğerine de sıçradığı tespit edilen Yaşar Ok, yapılan tüm müdahalelere rağmen tedavi olamadı. Öyle ki 2011 yılının Ocak ayında da beynine sıçrayan tümörün alınması için yeniden ameliyat masasına yatan Ok, şimdilerde konuşma güçlüğü çekerken, bir çok ihtiyacını da yardım almadan karşılayamıyor.
Geçirdiği rahatsızlıklarla başa çıkmaya çalışan Ok, bir yandan 2 yıl önce kendisini terk eden ve yardımlarını kesen ailesinin darbesiyle adeta çaresiz kaldı. Fakat yaşadığı sıkıntıyı öğrenen eski eşi Zeynep Yavuz, sıkça karşılaşılanın duyarsızlığın aksini yaparak, 13 yıl önceki eşinin yardımına koştu.
Adeta eski eşine kol kanat geren Zeynep Yavuz, çevresindekilerin eleştirilerine dahi kulak asmayarak, evini bile eşinin yaşadığı mahalleye taşıdı. 2 yıldır eski eşinin hastaneye götürülmesinden maddi taleplerine kadar bir çok ihtiyacına koşan fedakar kadın, kimi sağlık sorunlarının tedavisini bile eşinin bakımını aksatacağı yönündeki endişeleri nedeniyle her geçen gün erteliyor.
MERHAMETLİ BAŞBAKANIMA SESLENİYORUM
Zeynep Yavuz, yaptığı açıklamada, yaklaşık 9 yıl boyunca hasta bakıcılığı yapması nedeniyle, hastalarla nasıl ilgileneceği konusunda donanımlı hale geldiğini söyledi.
Eski eşinin rahatsızlığını öğrendiğinde de ''insan olmanın bir gereği olarak'' yardımcı olmaya karar verdiğini anlatan Yavuz, yaptığı yardımlar nedeniyle bazı kesimlerin eleştirilerine maruz kaldığını belirtti.
Yaptığının bir insanlık görevi olduğunu dile getiren Yavuz, şöyle konuştu:
''(Eski eşin, neden bakıyorsun?) gibi eleştiriler alıyorum. Ama bu hepimizin insanlık görevi. Sadece eski eşim olması gerekmiyor. Sokaktaki herhangi bir insan bile olsa ona yardımcı olmamız gerekiyor. Vicdanımızdan, merhametimizden vazgeçersek, o zaman bizim insanlığımız nerede kalacak? Bütün eleştirilere kulak tıkıyorum ve eski eşime Allah rızası için yardımcı olmaya çalışıyorum. Ama benim tek başına desteğim yetmiyor. Çünkü maddi imkansızlıklar peşimizi bırakmıyor. Gücümün yettiği kadar yanında olurum, fakat imkanlarım sınırlı.''
Yavuz, eski eşinin emeklilik yaşının geldiği ancak son yıllarda hastalığa bağlı olarak çalışamadığı için primlerinin ödenmediğini ifade etti.
SSK borcunu ödeyecek güçleri olmadığını bildiren Yavuz, şunları anlattı:
''Aslında yeşil kart verilmişti. Ancak yeşil kart kanser ilaçlarını karşılamadığı için bir türlü sağlıklı tedavi ettirilemiyor. Çok önceden beri sigorta primleri ödenmesine rağmen son yıllarda, hastalığına bağlı olarak çalışamadığı için primler ödenmedi. Son olarak hesaplattırdığımızda 13 bin 200 TL SSK borcunun olduğu belirlendi. Fakat Torba Yasa ile borcun 7 bin 500 TL'ye düştüğü bildirildi. Bunu bile ödeyecek gücümüz yok.
Aslında prim borçları ödendiğinde emekli olabilir ve sağlık ihtiyaçları düzenli olarak karşılanabilir. Öte yandan da geliri olmayan eşimin eline küçük de olsa bir miktar paranın geçmesi, onu en azından psikolojik olarak motive eder. Bende kiradayım, Yaşar bey de... Önceden ben çalışıyordum, ihtiyaçları karşılayabiliyorduk. Fakat şimdi Yaşar beyin bakımı aksar diye, işe de gidemiyorum. Yani çok zor durumdayız. Devlet büyüklerimiz lütfen sahip çıkın, ya emekli edilsin, ya da başka bir şekilde sahip çıkılsın. Merhametli Başbakanıma sesleniyorum; bu insana ne olur sahip çıkın. Bu adamı ne olur yalnız ve çaresiz bırakmayın.''
DÜŞENİN DOSTU OLMAZMIŞ
Çevredeki vatandaşların verdiği eşyalarla 60 metrekarelik evde kiracı olarak yaşayan ve gırtlağının alınması nedeniyle konuşma güçlüğü çeken Yaşar Ok ise sağlıklı olduğu dönemlerde çok sayıda arkadaş ve dostunun olduğunu ancak hastalıkla birlikte çevresindekilerin teker teker azaldığını anlattı.
Yaşadıklarını anlatırken zaman zaman gözyaşlarını tutamayan Ok, şunları kaydetti:
''Hakikaten düşenin dostu olmazmış. Önceden sürekli evime misafir gelenler, artık kapımı bile çalmaz oldu. Önce arkadaşlarım sonra akrabalarım teker teker beni terk etti. Ama yinede Allah'ın sevgili kuluymuşum. Çünkü tüm yakınlarımın beni bırakmasına rağmen eski eşim benimle bebek gibi ilgileniyor. Bazen ona karşı da mahcup oluyorum. Fakat çaresizim. Özellikle son 1 yıldır bittim, tükendim. Tek kuruluşum ise emeklilik. Bunun için tüm devlet büyüklerinin yardımını istiyorum.''