Ayrışmanın ötesine geçtik !
|
|
|
|
Kemal Kılıçdaroğlu, İnegöl ve Hatay Dörtyol'daki olaylarla ilgili olarak, "Ayrışmanın ötesine geçtik şimdi bir çatışma süreci başladı, çok tehlikeli. Bütün yurttaşlarımızı itidalli olmaya, çatışmalardan kaçınmaya ve bu tür olaylara girmemeye davet ediyorum" dedi. |
|
|
|
27 Temmuz 2010 Salı - 14:36 |
|
|
|
|
|
|
|
Kılıçdaroğlu, özel bir televizyon kanalının canlı yayınında soruları yanıtladı.
İnegöl ve Dörtyol'daki olaylarla ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine, Kılıçdaroğlu, "Eğer siz ne olduğu belli olmayan bir açılım politikasıyla yola çıkarsanız ve bunda başarısız olursanız ülkeyi bu noktaya getirirsiniz" diye konuştu.
Ülkenin yönetilemediği için bu tabloların ortaya çıktığını öne süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Acı tablolar, doğru tablolar değil. Biz birlikte yaşamaktan, beraber yaşamaktan, tasada ve kıvançta beraber olmaktan söz ediyoruz. Aslında bunlardan söz etmek bir anlamda bizim zafiyetimizi de gösteriyor. Çünkü ortada böyle bir sorun olmasaydı kimse birlik ve beraberlik diye bir laf etmeyecekti.
Ayrışmanın ötesine geçtik şimdi bir çatışma süreci başladı, çok tehlikeli. Bütün yurttaşlarımızı itidalli olmaya, çatışmalardan kaçınmaya, bu tür olayların içine girmemeye davet ediyorum. Çünkü çatışma kültürünün yaygınlaşması toplumu ayrıştırır, biz ayrışmayalım, bizi ayrıştırmak isteyenlere karşı birleşelim."
Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın olaylarla ilgili, referandum sürecinde bir provokasyon olasılığından bahsetmesiyle ilgili olarak, "Ben bunların ne kadar doğru olup olmadığını bilmiyorum, çünkü benim emrimde bir istihbarat örgütü yok ama İçişleri Bakanı söylediğine göre elinde bazı bulgular vardır. Referandumla bu olaylar arasında çok yakın bir ilişki olduğuna inanmıyorum" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Ayrışma sürecini tetikleyecek unsurlara bakmak ve toplumu itidale çağırmak gerekmektedir, bir İçişleri Bakanına yakışan da budur. Ama İnegöl ve Hatay Dörtyol'daki olaylar gerçekten hepimizi çok üzdü. Bu olayların ortaya çıkan unsurları iyi belirlenmeden siz zaten çözüm üretemezsiniz. AKP'nin içine düştüğü açmaz bu. Olayların sağlıklı sorgulamasını ve değerlendirmesini yapmıyor" diye konuştu.
Başbakan ile Genelkurmay Başkanı'nın görüşmesi
Kılıçdaroğlu, "Geçen pazar gecesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile GenelkurmayBaşkanı İlker Başbuğ'un yaptığı görüşmenin ve bunun ardından Başbakan'ın Adalet Bakanı ile bir araya geldiğinin" hatırlatılması üzerine, "Görüşme, sıradan, olağan bir görüşme değil" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Gecenin ilerleyen saatlerinde böyle bir görüşmenin yapılması, uzun sürmesi, Sayın Başbakan'ın Adalet Bakanı'nı Ankara'ya çağırması. Aslında olay bir siyasal davanın ortaya çıkardığı bir tablodur. Bu siyasal davanın savcısı biliyorsunuz, siyasal kişiliği olan, yani Sayın Başbakan, 'savcısıyım ben bu davanın' dedi ve davayı otomatikman siyasallaştırdı. Örneğinemekli bir orgeneral hakkında yeniden tutuklama kararı çıkıyor.
Bu kişi diyor ki, 'evet gidip ben teslim olacağım' daha 7 günlük itiraz hakkı var ama teslim olmaya giderken siz havaalanında yakalıyorsunuz, hoyratça davranıyorsunuz ve gözaltına alıyorsunuz. Görevde olan generaller var, bunlar şu anda terörle uğraşıyorlar, terörle mücadele ediyorlar, siz bunlar hakkında tutuklama kararı veriyorsunuz ve ilk duruşmayı aralık ayına veriyorsunuz. Bunun çağdaş hukukla, insan haklarıyla ne ilgisi vardır. Bunlar kaçmıyorlar, tam tersine görevlerinin başında ve terörle mücadele ediyorlar."
Kılıçdaroğlu, yargının siyasallaştırılması halinde siyasal iktidarın zor durumda kalacağını ifade ederek, "Türkiye bunun çok örneklerini gördü. Sayın Başbakan idam edilen gençler için ağlıyor ama o mahkemelerin siyasallaştığını herkes biliyordu. Geriye dönüp baktığımız zaman o davalar bugün görülseydi hiçbiri idam edilmeyecekti" dedi.
"Türkiye'de bugün artık yargı tamamen siyasallaşmış mıdır? Bu konudaki görüşünüz nedir" sorusuna ise Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Tamamen değil, önce altını çizeyim birinci nokta şu, Sayın Başbakan'ın konumuna düşmek istemem. Sayın Başbakan çıktı ve bir mahkemenin verdiği karar nedeniyle bütün yargıyı suçladı ve dedi ki, 'Türkiye'de yargı güven kaybetmiştir.' Bu ne demektir, bütün yargıya ben güvenmiyorum demektir. Ben bütün yargı siyasallaştırılmıştır demiyorum ama bu olaya bakan yargıç görevinden ayrılırken, 'üzerimde kurumsal baskı var' dediği zaman ve görevinden ayrıldığı zaman hiç kimse, medyayı da burada suçluyorum kusura bakmayın, dönüp o yargıca, 'bu kurumsal baskıyı size kim yaptı' diye sormadı.
O kurumsal baskıyı yargının üzerine herhalde muhalefet yapmadı, herhalde medya yapmadı. Kim yaptı o kurumsal baskıyı? Siz ısrarla diyorsunuz ki, bu davaya bu yargıç bakacaktır. Bu ne demektir, bu yargıç benim adamım demektir. Bu noktaya yargıcı taşırsanız ve bunu söyleyen de bir siyasal kişi ise o dava otomatikman siyasallaşır. İşin özünde yatan budur. Bu dava tümüyle siyasaldır."
Bir orduyu ordu yapanın silah değil, moral değerler olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin "Orduyu nasıl yıpratırım" diye yola çıktığını öne sürdü.
Kılıçdaroğlu, "Birbirleri ile yaşamları boyunca bir araya gelmeyen, düşünceleri de örtüşmeyen her olayı getirip bir işin içine katarsanız, orayı bir çorbaya döndürürseniz, içinden çıkılmaz bir noktaya taşırsınız. Bu süreç içinden çıkılmaz noktaya geldi ve bilinçli olarak getirildi. Çünkü insanlar ne kadar içerde kalırlarsa o kadar cezalandırılacaklar" dedi.
Ordunun belli güçler tarafından yeniden dizayn edilmek istendiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "Belli kişilerin önlerinin kesilmesinin, belli kişilerin terfi etmemesinin yolu kullanılıyor. Bu yöntemde sanki hükümetin dışındaymış gibi bir hava yaratılıp aslında hükümetin de içinde olduğu bir politika izleniyor" diye konuştu.
"e-muhtıra"
"e-muhtırayı" Türk Silahlı Kuvvetleri'nin internet sitesine koyan komutanın, "Bunu ben yazdım" dediğini ve bunun yasalara göre suç olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Siz gidiyorsunuz bu komutanla kanka oluyorsunuz, gizli görüşüyorsunuz. Ne Genelkurmay'ın ne de devletin arşivlerinde bu görüşmenin içeriği ile ilgili hiçbir bilgi yok. İkisi de diyor ki, 'biz öldükten sonra mezara gidecek, kimse bu sırrımızı bilmeyecek.' Ben darbe yapmaya kalkacağım, e-muhtırayı koyacağım, Başbakan ile oturacağım, sohbet edeceğim. Gizli sırlarımız neyse paylaşacaklar ve ben emekli olduktan sonra benim altıma çok pahalı zırhlı araç alınacak ve ben ödüllendirileceğim. Siz eğer darbelere karşı samimiyseniz niye sorgulamıyorsunuz? Üstelik zaman aşımına da uğramadı. Görev yargının olur mu? Niye suç duyurusunda bulunmuyor. Elinden tutan mı var?
Çıksın, 'Bu davanın da savcısı benim' desin. Diyemez. Çünkü o e-muhtıra AKP'nin tekrar iktidara gelmesi için konmuştur oraya, mağdur edebiyatı için konmuştur oraya. Sayın Büyükanıt ile Sayın Erdoğan işbirliği yapmıştır o olayda. Çıksınlar, 'biz işbirliği yaptık' desinler. Darbenin arkasına sığınıp mağdur edebiyatı yapacaksınız, e-muhtırayı verenleri ödüllendireceksiniz, onlara hiçbir şey söylemeyeceksiniz."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Dolmabahçe'de yapılan görüşme hakkında konuşması gerektiğini öne süren Kılıçdaroğlu, "Halkından gizli, kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeler devletin arşivine yansımıyorsa orada çıkar işbirliği vardır. O çıkar işbirliği ikisinin arasındadır. Çıkar işbirliğini açıklasınlar, biz de öğrenelim" dedi.
Erdoğan'ın tazminat davası
Kılıçdaroğlu, dün Ordu'da yaptığı konuşma nedeniyle Başbakan Erdoğan'ın kendisine açtığı tazminat davası ile ilgili olarak, Dubai'de imzalanan antlaşmayı Bilgi Edinme Yasası'na göre Dışişleri Bakanlığından istediğini belirterek, şunları söyledi:
"Bana gelen bilgi, 'bu antlaşma gizlidir, size veremeyiz' oldu. Dava açtı, çok teşekkür ederim. O antlaşmayı şimdi mahkemeye getireceğim. Bir ekonomik anlaşmanın içine siyasi koşul koymak vatana ihanettir. Bunu daha önce de söyledim, defalarca söyledim. Şimdi tazminat davası açacak da ben susacakmışım gibi, susmayacağım. O anlaşmayı Sayın Başbakan'ın yakasına iliştireceğim. Türkiye Cumhuriyeti'nde bir anlaşmanın içine siyasi koşul koymak vatana ihanettir.
Başbakan, bu anlaşmadan ötürü Yüce Divan'a gidecektir. Bunu daha önce de söyledim. Siz kendi ülkenizi pazarlayamazsınız. Sayın Başbakan Türkiye Cumhuriyetini pazarlıyor. Önce tazminat davası açacağım dedi, sonra 'ben ülkemi pazarlamakla mükellefim' dedi. Bir Başbakan ülkesini pazarlamaz, tanıtır. Başbakan pazarlama ile tanıtımın ne olduğunu bilmiyor."
Kılıçdaroğlu, CHP'li Yedisu Belediye Başkanı Şerif Memioğlu'nun referandumda "evet" diyeceğini açıkladığının hatırlatılması üzerine, konunun partinin yetkili kurullarında değerlendirileceğini ifade etti.
Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı Hannes Swoboda'nın referandumda "evet" oyu kullanılması yönündeki düşüncelerinin gerekçesini merak ettiğini de belirten Kılıçdaroğlu, Swobada ve diğer parlamenterlere bir mektup göndererek, referandumda neden "hayır" diyeceklerini anlatacaklarını bildirdi.
Kılıçdaroğlu, referanduma ilişkin henüz bir anket yaptırmadıklarını ama yakın zamanda bir anket çalışması yapacaklarını söyledi ve referandumdan "hayır" çıkacağına inandığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, TSK'nın İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin değiştirilmesine ilişkin teklif üzerinde partinin hukukçularının çalıştığını belirterek, "Önümüzdeki günlerde teklifi götüreceğiz. Büyük olasılıkla kısmi değişiklik olacak" dedi.
|
|
|
|
|
|
|
FACEBOOK YORUM |
Yorumlarınızı
Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın... |
|
|
|
|
|
|
|
YORUMLAR |
Onay bekleyen yorum yok. |
|
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din,
ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük
harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu haber henüz yorumlanmamış...
|
|
|
|
|
|
|
|
DİĞER HABERLER |
|
|
|
|
|
|
|